Savaş amacıyla örgütlenme
Lenin
1906 Temmuz’unun son on günlük süresi içinde yazılmıştır.
Savaş amacıyla örgütlenme, savaş biçimi sorununa sıkıca bağlıdır. Bu açıdan da, 1905 Ekim-Aralığın büyük tarihi deneyimi, çağdaş devrimci harekete silinmez damgasını basmıştır. İşçi temsilcileri sovyetleri ve benzer kuruluşlar (köylü komiteleri, demiryolu işçileri komiteleri, asker temsilcileri sovyeti, vb.) çok büyük ve tamamıyla hak edilmiş bir otoriteden yararlanırlar. Şimdiki durumda, genellikle bu örgütlere karşı sempati beslemeyen ve özellikle de şimdi bunların kurulmasını salık yermeyen başka bir partiden yada başka bir eğilime sahip herhangi bir sosyal demokrat yada devrimci bulmak zordur. Görünüşe göre, bu konuda görüş ayrılıkları yoktur yada hiç değilse ciddi ayrılıklar yoktur. O halde, bu nokta üzerinde ısrar etmek faydasızdır.
Fakat sorunun çok dikkatle incelenmesi gerekir, çünkü çoğu kez üzerinde durulmayan bir yönü var. Büyük Ekim ve Aralık günlerinde işçi temsilçileri Sovyetlerinin oynadığı rolün (basit olması için bu sovyetleri bütün bu tür örgütlerin belirleyici tipi olarak kabul edip yalnız onlardan söz edeceğiz) bu kuruluşlara büyük bir prestij kazandırması, bazılarının onları bir çeşit fetişizmle ele almalarına yol açtı. Bu kuruluşların daima ve her halükarda, bir devrimci kitle hareketi için «zorunlu ve yeterli» olduğu düşünülüyor. Bu kuruluşları yaratmak için gerekli anın seçilmesinde ve çalışmalarının başarısının gerçek koşulları konusunda tutumumuzu karakterize eden eleştiri yoksunluğu buradan ileri geliyor.
Ekim-Aralık deneyi, bu noktalarda en eğitici bilgileri verdi. İşçi temsilcileri sovyetleri doğrudan doğruya kitle mücadelesi organlarıdır. Bunlar, grev mücadelesi organları olarak ortaya çıkmışlardı. Zorunlulukların baskısıyla, bu örgütler hızla hükümete karşı genel devrimci mücadele organları halini almışlardır. Olayların gelişmesi nedeniyle -grevden ayaklanmaya geçiş- kaçınılmaz olarak ayaklanma kuramlarına dönüşmüşlerdir. Aralıkta, çok sayıdaki «sovyet» ve «komite»lerin rolünün bu olduğu mutlak biçimde çürütülemez bir gerçektir. Olaylar en açık ve en inandırıcı biçimde, mücadele zamanında, bu organların gücünün ve öneminin tümüyle ayaklanmanın gücüne ve başarısına bağlı olduğunu göstermiştir.
Bu partisiz organları, bu kitle organlarını ayaklanmanın zorunluluğuna inandıran ve onları ayaklanma organları haline getiren, herhangi bir teori, herhangi bir yerden gelen çağrılar, keyfi olarak hayal edilmiş herhangi bir taktik, bir parti doktrini değil, olayların zorlayıcı gücüdür.
Şimdi bu tür organlar kurmak, ayaklanma organları yaratmak demektir; bunların yaratılmasını istemek, ayaklanmayı istemek demektir. Bu gerçeği unutmak yada geniş halk kitleleri önünde hafife almak, affedilmeyecek bir dar görüşlülük göstermek, en kötü politikayı uygulamak olacaktır.
Bu böyle ise -elbette ki böyledir- bundan açıkça şu sonuç çıkar: ayaklanmayı örgütlemek için, «sovyetler» ve benzeri kitle kuruluşları henüz yetersizdir. Bunlar kitleleri biraraya toplamak, onları savaş amacıyla birleştirmek, sloganları, parti yâda bu konuda anlaşan partiler tarafından ileri sürülen siyasi direktifleri iletmek, kitlelerin ilgisini çekmek, kitleleri uyandırmak ve kendi safına kazanmak için gereklidir. Fakat savaş güçlerini doğrudan doğruya örgütlemek, ayaklanmayı örgütlemek için kelimenin en katı anlamıyla yetersizdirler.
Küçük bir örnek: Çoğu kez, işçi temsilcileri sovyet- lerine, işçi sınıfının parlamentoları deniliyor. Oysaki hiçbir işçi, polise teslim etmek için parlamentosunu toplamayı kabul etmez. Herkes güçlerin derhal örgütlenmesi zorunluluğunu, «parlamentolarının» savunulması için silahlı işçi müfrezeleri şeklinde askeri örgütlenmenin zorunluluğunu bilir. Şimdi hükümet, «sov- yet»lerin nereye götüreceğini ve kuruluşlarının neler olduğunu deneyimiyle bildiği ve çok iyi anladığı için, tepeden tırnağa silahlı olduğu ve düşmana toparlanmak ve harekete geçmek zamanı bırakmaksızın üstüne atılmak için bu kuruluşların yaratılmasını beklediği için, propagandamızda olaylara sağduyu ile bakmak' zorunluluğunu, sovyetlerin yanında, onları savunmak, bütün sovyetlerin ve halk kitleleri içinden bütün seçilenlerin güçsüz kalmaması için, ayaklanmayı örgütlemek üzere bir askeri örgüt, yaratma zorunluluğunu özellikle açıklamalıyız.
Sözünü ettiğimiz örgütler, «askeri örgütler» -eğer böyle ifade edilebilirlerse- kitleleri kendi aralarından seçilenler aracılığıyla kucaklamaya çalışmamak, doğrudan doğruya sokak savaşlarına ve iç savaşa girmiş savaşçılar kitlesini kucaklamalıdırlar. On kişilik, beş hatta belki üç kişilik küçük gönüllü gruplarından hücreler kurmalıdırlar. Savaş saatinin yaklaştığı ve tüm dürüst yurttaşların görevinin kendini feda etmek ve halkı ezenlere karşı savaşmak olduğu durmaksızın tekrarlanmalıdır. Elverdiğince büyük bir hareketliliğe ve esnekliğe sahibolması gereken örgütlerde, elverdiğince büyük bir basitlik ve elverdiğince az formalite ve karmaşıklık bulunmalıdır. Özgürlük safında yer almak isteyen herkes, beş kişilik savaş gruplarında, parti ilişkileri aracılığıyla yada yalnızca komşuluk ilişkileriyle (aynı köy, kentte aynı ev yada aynı lojman) yada arkadaşlık bağlarıyla birbirine bağlı, aynı meslekten yada aynı fabrikadan gönüllülerden oluşan gruplar içerisinde derhal birleşmelidir. Kimisi parti üyelerinden oluşan, kimisi de partisiz olan bu gruplar, tek bir dolaysız devrimci görevle birbirine bağlıdır: hükümete karşı ayaklanma. Elverdiğince çok sayıda olmak ve silah dağıtımından önce, bu silah sorunundan bağımsız olarak oluşmalıdır.
Hiçbir parti örgütü, kitleleri «silahlandırmayı» başaramaz. Tersine olarak, küçük, hareketli gruplar halinde savaşmak için örgütlenen kitleler, silaha sarılma zamanı geldiğinde çok büyük hizmetler yaparlar.
Gönüllü gruplar, Moskova’daki büyük Aralık günlerinin" çok iyi ifade ettiği kelimeyi kullanacak olursak «drujiniki»ler, patlama anında paha biçilmez yararlılıklar gösterirler. Silah kullanmayı bilen filan grup bir polis memurunun silahını elinden alır, bir devriyenin üzerine atılır ye silahlarını ele geçirir. Başka bir grup, tüfek kullanmayı bilmediğinden yada silah elde etmeyi başaramamış olduğundan barikatlar kurmaya, bilgileri artırmaya, bağ kurmaya, düşmanı tuzağa düşürmeye, düşmanın sipere girdiği binayı ateşe vermeye, ayaklananlara üs olabilecek yerleri işgal etmeye yardım edebilir; tek kelimeyle ölüm-kalım savaşı vermeye kararlı, yerel topografyayı çok iyi bilen ve halkla sıkı bağı, olan gönüllü grupları, çok çeşitli, binlerce görevi yerine getirirler.
Her fabrikada, her sendikada, her' köyde bu savaş gönüllüleri gruplarının örgütlenmesi çağrıları yankılansın! Birbirlerini tanıyan insanlar, bu grupları öncelikle kurarlar. Birbirlerini tanımayanlar, böyle gruplar kurma düşüncesi kitleler arasında yaygınsa ve gerçekten kabul edilmişse, savaş günü yada birgün önce derhal beş yada on savaşçıdan oluşan gruplar kurarlar.
Duma’nın dağılışının, yeni toplumsal tabakaları heyecanlandırdığı bu sıralarda, en az örgütlü, genel yönüyle en çok «yüz-karalar» niteliği gösteren çevrelerde, önemsiz kimseler arasında, kentlerin sıradan halkı içinde son derece devrimci sözler ve açıklamalar duyuluyor. Hepimiz öyle davranalım ki, bunlar öncü işçi ve köylülerin yakında toprak mülkiyeti ve özgürlük uğruna savaşa girmeye kararlı olduğunu, savaşçı grupları örgütlemenin zorunlu olduğunu bilsinler, ayaklanmanın yakın olduğundan ve halk ayaklanması niteliğinde olacağından emin bulunsunlar. Bu durumda, bütün büyük kentlerde, Moskova’da Aralıktaki «drujiniki»ler gibi yüzlerce değil binlerce savaşçıya sahibolacağımız sonucuna varıyoruz -ve bu hiç de ütopya değildir. O zaman, Moskova’da, halkın, savaş gruplarının yeterince belirli kitle karakteri taşımadığını, yapıları ve bileşimleri bakımından halka yeterince yakın olmadıklarını gözlemlediğinde dediği gibi hiçbir mitralyöz tutunamayacaktır. Öyleyse, her yerde işçi temsilcileri sovyetleri, köylü komiteleri ve benzeri kuruluşlar örgütlemek, ayaklanmanın ve bu amaçla gerekli güçlerin derhal hazırlanması lehinde geniş çapta propaganda ve ajitasyona girişmek, ayrıca kitleler içinden gönüllü müfrezeleri (drujinikiler) örgütlemek gereklidir.
V.İ. Lenin, Bütün
Eserleri 14- 17,
c. X, s. Rusça Baskı
1906 Temmuz’unun son on günlük süresi içinde yazılmıştır.