Header Ads

Header ADS

Komintern - Yakın Doğuda Bunalım

A. Bolgar
3 Ekim 1922

Doğrusu geçen yıl tanık olduğumuz dünya siya­ seti uygulamalarından sonra, Yakın Doğudaki  büyük çatışma gene işe yaramaz bir uzlaşmayla bağlanır ve geçici bir çözüm çırpıştırılıp bunalım dindirilirse, hiç çaşmay!2. Gerçi bir takım çevrelerin, özellikle de İtal­yanların, böyle bir çözümü tüm başka sonuçlara yeğ­ lediğini gösteren belirtiler vardır, ama bu derece önem­ li bir bunalımın üstü örtülerek uzun süre ertelenip er­ telenemeyeceği de su götürür. 

Çünkü burada söz ko­ nusu olan coğrafi açıdan sınırlan kesinlikle belli, ye­ rel bir bunalım değil, Avrupa•nın bu en kokuşmuş nok­ tasında başlayan dünya çapında bir çöküştür.

Dünya siyasi bunalımı, bu kadar geniş çaplı bir iktisadi bunalımla elele yürümese bile muazzam önem taşır : Ne de olsa burada sözkonusu olan, Fransa'nın yavaş yavaş tüm cephelerde başarıyla karşı çıktığı ge­ leneksel İngiliz üstünlüğünün, yani İngiliz emperya­ lizminin kısa bir süre içinde birbirinin peşisıra uğradı­ğı yenilgilerdir. İngiltere ve Fransa arasındaki uzlaş­maz çelişme, genel dünya bunalımının bir sürü belir­tisinden sadece biri olmakla birlikte, bu bunalımın patlak vermesine yol açabilecek tüm unsurları içinde taşımaktadır. Çünkü bu çelişmenin içinde -coğrafi zo­ runluluklar ve tarihi gelenekler bir yana- dünya sava­ şını doğuran, fakat bu savaşın hiç bir biçimde çöze­ mediği ya da yarım yamalak çözdüğü pek çok şey ye­ niden ortaya çıkmaktadır. 

üstelik samimiyetsiz bir ittifakla sahte bir barış anlaşması da bütün bunlara tüy dikmektedir. Olaylar zincirinin bir halkası da; bundan böyle İngilizlerle . Türkler arasında açık ça­ tışma aşamasına dönüşmekte olan Yunan - Türk sava­ şıdır. Bütün bunlar sorunu daha geniş boyutlara ulaş­ tırıyor. Bu sorun, neredeyse emperyalist siyasetin en açık, en çarpıcı örneği olmuştur ve hem geçmiş dün­ ya savaşını anlama hem de dünya çapında yeşeren yeni çatışmanın tohumlarını kavrama açısından özel bir önem taşır.

Türk - Yunan savaşı, bugünkü dünya siyasetinin merkezi bir sorunµdur, çünkü aşağıda belirtilen son 
derece önemli sorunlara sımsıkı bağlıdır :

1. İttifak Devletlerinin varolması ya da yok ol­ ması,
2. Barış anlaşmalarının dokunulmazlığı ya da ye­ niden ele alınması,· 
3. Balkanlar ve Yakın Doğu ile ilgili sorunların tümünün yeniden ortaya atılması.

Birinci sorun konusunda, önce Yunan yenilgisi­ nin bir sonucu olarak İngiltere'nin diplomatik üstün­ lüğünü ve dünyadaki öteki güçlü devletler arasındaki yerini tehdit eden tehlikeye işaret edildi.

«Her kim Türklerin isteklerini desteklemişse,o ya İttifak Devletlerinden şüphe ediyordur ya da onları yıkmak isteğindedir. Hindistan, Mezopo­ tamya ve Mısır'daki sorumluluğu yüzünden İngil­ tere'nin karşıll).ştığı tehlike herhangi lbir başka devletinkinden fazladır. Bütün çabalar, Yakın Do­ ğuda bir barışın sağlanmasına yöneltilmelidir. Ama bu, Egeı Rumlarının güvenliğini güvence al­tına alan bir barış olmalıdır.» 

Bu sözler, «Daily Chronicle» gazetesinde yer alı­ yor. Ve İngiliz resmi makamları sık sık şunu tekrar­ lıyorlar : Boğazların serbestliği sağlanmalıdır ve İstanbul her kO§ul altında korunmaiıdır, çünkü((İngiltere için savaşın en büyük kazançlarından biri, dominyonlarının desteğiyle sağladığı 'boğaz­ların serbestliğidir.' İngiltere, bu kazancı tehlike­ye atacak herhangi bir siyaseti asla onaylayamaz.

Çünkü bu. İngiliz silahlarının . Türkiye'ye karşı kazandığı savaşı yitirmek deme'k olur.ııDemek ki, aslında barış anlaşmalarının hiç de bağ ­ naz bir taraftarı olmayan İngiltere'nin Sevr Anlaşma­sını olağanüstü bir kararlılıkla savunmasının kendin­ ce bir nedeni vardır. İngiltere bu anlaşmayı, başka an­ laşmaların uygulanmasını neredeyse sapık bir inatla is­tediği halde Sevr Anlaşmasını seve seve gözden çıka­ ran Fransaya karşı da savunuyor.

Balkan ülkeleri, Yakın Doğuda kaynayan bunalım kazanıyla herkesten çok ilgilidir. Yeni patlak veren Yunan Devrimi ve niteliği konusunda haberler çok ye­ tersiz ve bu devrimin herhangi bir biçimde komşu dev­ letlere sıçrama olasılığı şu an için çok zayıf da olsa.Türklerin zaferi ve Yunanlıların yenilgisinin bir sonucu olarak Bulgaristan'ın güçlenmesi, bunların Romanya ve Yugoslavya üzerindeki etkileri, Balkanlardaki buna­ lımı geçici bir çözümle dinmeyecek biçimde keskinleş­tiren son derece önemli etkenlerdir.

Ama ilkinde olduğu gibi, gene Balk.anlarda baş ·laması olası bir ikinci dünya savaşının ne anlama geldiğini artık milliyetçi kamp da anlamaktadır. Bu «Deutsche Allgemeine Zeitung" gazetesinin bir makalesinde açıkça ortaya çıkıyor. Yazıda şöyle deniyor:

«Bugüne kadar 'galip devletlerin' dışında kaldığı toplumsal huzursuzluk ve devrimler tehlikesi, İkinci bir büyük savaşta onların üstünde sadece bir bulut gibi dolaşıp.akla kalmayacaktır. Böyle bir durumda, kapitalist devletlerde toplumsal devrimi gerilerde kalmış bir şey olarak değil de önümüzde
duran bir olay olarak görenler haklı çıkabilir.»

Bu durum karşısında burjuva diplomasisinin eski oyunları tamamen iflas ediyor. Konferanslar siyaseti çözümü hızlandıramayacaktır. Hele öngörülen uluslararası toplantılarda, şu anda Rusya ve Bulgaristan•a karşı planlandığı gibi, rahatsız edici unsurlar saf dışı bırakılırsa, bu hiç mümkün olmayacaktır. Bunalımın şu an için durulmasına karşın, durum son derece gergindir; ve bu durum karşısında ne denli zekice uzlaşma eğilimleri ortaya çıkarsa çıksın, olayların diyalektik akışı, savaş tehlikesinin karşısına, hatta bizzat savaşa karşı, proletaryanın devrimci güçlerini başarıyla çıkaracaktır.

Internationale Presse - Korrespondenz,
3 Ekim 1922, sayı 193, s. ınsı - 1282




Blogger tarafından desteklenmektedir.