Header Ads

Header ADS

Komintern - Doğu Meselesi Üzerine tartışma 5 Kasım 1922

Webb (Büyük Britanya)

DOGU MESELESİ ÜZERİNE . TARTIŞMA

Komünist Enternasyonal Dördüncü Kongresi

(5 Kasım - 5 Aralık 1922)

Yoldaşlar, bu önemli meseleye, yani Doğu meselesine ilişkin olarak 21 maddeden söz ettiğim için yeniden Radek yoldaşın eleştirilerine hedef olacağımı bile bile, Komünist Enternasyonalin II. Kongresinde kabul edilmiş olan bu 21 maddeye, daha doğrusu bunlardan sekizincisine, bir kez daha dikkatleri çekmek istiyorum.

Lenin yoldaş, bu kongrede yaptığı konuşmada, Komünist Enternasyonale bağlı partileri bu kongreye katıldıkları ya da delege yolladıklarında, hiçbir karara, bu karar Komünist Enternasyonalin ilkeleriyle ve tüzükleriyle temellendirilmiş olsa 'bile, doğurabileceği sonuçları tam olarak kavramaksızın oy vermemeleri konusunda uyarmıştı. Sôzkonusu 21 maddenin Kongretarafından 
kabul edilmesiyle aynı sırada milli mesele ve sömürgeler meselesine ilişkin tezler de kabul edilmişti. O günden bu yana uluslararası İşçi hareketinde muazzam gelişmeler olmuştur. Ve dünyadaki tüm komünist partilerinin Komünist Enternasyonalin II. Kongresi tarafından  kabul edilen milli mesele ve sömürgeler meselesine ilişkin bu tezlerin doğuracağı sonuçları kavramadıklarını rahatlıkla ileri sürebiliriz. Kanımca ne Radek yoldaş ne de Komünist Enternasyonaldeki başka bir yoldaş buna karşı çıkabilir.


Sözkonusu 21 maddenin sekizincisi aynen şöyle:

«Burjuvazisi sömürge sahibi olan ve başka milletleri ezen ülkelerdeki partiler, sömürgeler meselesinde ve ezilen milletler meselesinde özellikle belirgin ve açık tavır almak zorundadırlar. Komünist Enternasyonale katılmak isteyen her parti, kendi ülkesinin emperyalistlerinin sömürgelerde tezgahladığı 'oyunları• açığa çıkarmakla, sömürgelerdeki her özgürlük hareketini lafla değil eylemle desteklemekle, kendi ülkesinin emperyalistlerinin bu sömürgelerden kovulmasını talep etmekle, kendi ülkesinin işçilerinin yüreğinde sömürgelerin emekçi halkına karşı ve ezilen milletlere karşı gerçekten kardeşçe duygular uyandırmakla ve kendi ülkesinin askeri birlikleri arasında sömürge halklarına yönelen her türlü baskıya karşı sistemli bir ajitasyon çalışması yürütmekle yükümlüdür.»

İşte Komünist Enernasyonalin II. Kongresinin kararı buydu. O günden bu yana Mısır'da, İran'da, Mezopotamya'da ve Türkiye'de milli devrimci hareketin yükselişine tanık olduk. Ve herşeye rağmen en olgun komünist partilerin bile, yani küçük partiler ya da bir komünist partisi olma yolunda gelişen devrimci gruplar bir yana, Komünist Enternasyonal üyesi en gelişmiş komünist partilerin bile, milli hareketlere karşı yukarda saydığımız görevlerin bilincinde olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Lenin yoldaş, daha II. Kongreden önce milli mesele ve sömürgeler meselesine ilişkin tezlerin taslağında, Komünist Enternasyonalin dikkatini bir yandan gelişmiş kapitalist ülkelerdeki ileri devrimci hareketlerin gruplaşmasına, öte yandan da Rusya'nın çevresindeki devrimci milliyetçiliğin güçlerinin gruplaşmasına çekmişti. Bu geçici taslakta Lenin yoldaş, şu tespiti yapmaktadır:

"Bu devrimci milliyetçi hareketlerle ve sömürgelerle birleşmenin zorunluluğunu sadece programda kabul etmek yeterli değildir. Bunu sadece ilan etmekle iş bitmez, bu konuda bir siyaset geliştirmek zorunludur. Bu siyaseti belirleyecek olan şey, sözkonusu ülkelerdeki burjuva demokratik özgürlük hareketinin içinde bulunduğu gelişme aşamasıdır."

Evet, burada temsilcisi olarak konuştuğum partinin sömürgeler meselesine ve milli hareketlere karşı aldığı tutumdan ötürü eleştirilmiş olduğu doğrudur. İngiliz dünya imparatorluğunun sınırları içinde İrlanda'da, Mısır'da, Afrika'nın başka bölümlerinde, Hindistan'da ve ayrıca imparatorluğu oluşturan öteki sömürgelerde de özgürlük hareketleriyle karşı karşıya bulunuyoruz. "İhmal günahı"mızın baş nedeni, partimizin henüz pek küçük ve pek genç olması, dolayısıyla milli hareketler meselesine gereğince eğilene kadar sayısız iç zorluğu altetmek zorunda kalmasıdır. Rus devriminden önce yazdığı bir kitapta Troçki yoldaş, Il. Enternasyonalin en güçlü şubesi olan Almanya sosyal-Demokrat Partisini eleştirmiş ve Alman sosyal-demokrasisinin sosyal-emperyalizme dönüştüğünü söylemişti.
İşte tıpkı sosyal-demokrasinin belirgin özelliği olan sosyalist emperyalizm gibi, bir komünist emperyalizm yaratmak isteyen, yani Komünist Enternasyonali bir komünist emperyalizmi enternasyonaline dönüştürmeye çalışan tüm unsurları Komünist Enternasyonalden uzak tutmak için elimizden geleni yapmak zorunda olduğumuzu bugün özellikle vurgulamak istiyorum.

İngilizce konuşulan dünyanın tanınmış dergilerinden «Fortnightly Review» dergisinin son sayılarından birinde son derece anlamlı bir makale yer almaktadır. Bu makale, kapitalist sınıfın, yani burjuvazinin, sözko­nusu devrimci milli hareketlerin önemini kavradığını ve bu güçleri kendi yardımcı kuvveti haline getirmeye çalışan Komünist Enternasyonal'in çabalarına bir misilleme olarak, bu hareketleri Sovyet Rusya'ya karşı kullanmaya çalıştığını göstermektedir. Gene aynı derginin 
Türkiye'deki milli devrimci hareketi konu edinen ve "Kemal-İnsan ve Hareket" başlığını taşıyan bir makalesinde ise şunlar yazıyor:" Hiç kuşku yok ki Kemalistlerin saf milli hedefler peşinde koşmalarına karşılık, Bolşevikler Batı uygarlığına en zayıf noktasından saldırmak ve bitkin Avrupa'da bu yeni sarsıntılar sonucu devrimci hareketin yeniden patlak vermesini sağlamak amacıyla Türklerin milli özlemlerinden yararlanmaktadırlar.

Bundan sonra dergi, Sovyet hükümetiyle Ankara hükümeti arasındaki ilişkileri ele alıyor ve yazı şöyle devam ediyor: "Ama önem bakımından hiç de küçümsenemeyecek bir İngiliz bağlantısı da vardır." Burada dergi, Büyük Britanya Komünist Partisi yönetiminin açıklamasından istanbul'un Türkiye halkına kayıtsız şartsız geri verilmesini talep eden bölümü aktardıktan sonra, bununla ilgili olarak şunları yazmaktadır:

""İngiltere'nin Çanakkale'den çekilmeyi reddederek, yardım gelene kadar, bin Kemalist süvarinin karşısına Lancashire'lı otuz piyadeyi çıkarmakla tam iki hafta boyunca Avrupa uygarlığını koruduğunu söyleyen Amerikan Bankerler Birliği yerden göğe haklıdır""

Sonuç olarak dergide, İngiltere'nin ve İttifak Devletlerinin İstanbul'u Türk milliyetçisi Kemal Paşa'ya belki geri verebileceği, ama daha önce Kemal Paşa'nın Sovyet Rusya'nın bir piyonu olmadığını tüm dünyaya kanıtlamak gerektiği yazılı. Kapitalizmin "Fortnightly Review"gibi yetkili bir dergisinde böyle bir açıklamanın yer alması, burjuvazinin devrimci milli hareketlerin kendisini hedef alacak bir devrimci proletarya hareketine dönüşmesiyle doğacak tehlikelerin bilincinde olduğunu kanıtlamaktadır. İşte bu nedenle, tezlerde Roy yoldaşın değindiği noktalar son derece önem kazanmaktadır.

Roy yoldaş, bu gibi ülkelerdeki proletar unsurları toparlama ve onları burjuva özgürlük hareketlerinden ayrı olarak örgütlemenin zorunluluğunu vurgulamıştı. Sadece sömürge ülkelerdeki devrimci proleter unsurlar için değil, bu hareketleri ezmeye yönelik önlemlerin kaynaklandığı ülkelerdeki komünist partileri için de bu önem taşımaktadır.

Bu kadar önemli bir meseleyle ilgili tartışmanın devamını izlemek üzere bu kadar az sayıda delegenin gelmiş olması beni şaşırttı. Divan başkanının bu sabah söylediklerinin aksine, Doğu meselesi gibi önemli meseleleri böyle aceleye getirmek yerine, Kongrenin Aralık ayında bir kaç gün daha çalışmasının daha iyi olacağı görüşündeyim.

Son olarak Versay Barış Antlaşmasına bugüne değin indirilen en ağır darbenin (merak etmeyin, Versay Barış Antlaşmasının tartışılacağı gün Komünist Enternasyonalin tüm önemli üyeleri bu salonu dolduracaklardır) , dediğim gibi bu Antlaşmaya bugüne değin indirilen belirleyici darbenin, devrimci Türkiye hareketinin zaferi olduğunu söylemek istiyorum. Bu zafer, Sevr Barış Antlaşmasını paramparça etmiştir. İşte mesele bu nedenle son derece büyük önem taşımaktadır,

Dördüncü Kongreye benim anlatmak istediğim de budur.


Komünist Enternasyonal

Dördüncü Kongre Tutanağı,

Almanca, s. 610 - 612
Blogger tarafından desteklenmektedir.