Friedrich Engels A. Bebel'e Mektup
Londra, 18-28 Mart 1875
Azizim Bebel,
23 Şubat tarihli mektubunuzu aldım, sağlığınızın yerinde olmasına sevindim.
Bu birleşme sorunu konusunda ne düşündüğümüzü bana soruyorsunuz. Ne yazık ki, biz de, aynen sizin durumunuzdayız. Ne Liebknecht, ne de herhangi biri, bize, bu konuda en küçük bir bilgi iletmedi, onun için biz de gazetelerde okuduklarımızdan öte bir şey bilmemekteyiz. Bu gazeteler ise, geçen hafta program tasarısını yayımlamalarına kadar, bu konuya değgin hiçbir şey yazmadılar. Bu tasarıyı okuyunca şaşırdığımızı tahmin edebilirsin.
Partimiz, lasalcılara, barışmak ya da hiç değilse işbirliği kurmak amacıyla o kadar çok el uzatmıştır ki, Hasenclever'ler, Hasselmann ve Tölcke'ler tarafından o kadar çok, (sayfa 37)hem de en kırıcı biçimde yüzgeri çevrilmiştir ki, bugün bu bayların kendilerinin gelerek bize uzlaşma teklif etmelerinin, içinden çıkılmaz bir çıkmazda olduklarından ileri geldiğini bir çocuk bile anlayabilir. Bu adamların pek iyi bilinen karakterlerini gözönünde tutarak, içinde bulundukları çıkmazdan yararlanıp olanaklı bütün güvenceleri istemek görevimizdir, öyle ki, bunlar, işçi yığınları arasında sarsılmış olan durumlarını, partimiz hesabına güçlendiremesinler. Bunları en soğuk bir biçimde karşılamak, kendilerine güvenmemek ve tek örgüt içinde kaynaşmayı, sekter sloganlarını terketme niyetlerine ve devletten istemiş oldukları yardımdan vazgeçmelerine ve belli başlı 1869 Eisenach Programını[6] ya da bu programın ıslah edilmiş ve bugünkü koşullara daha uygun şeklini kabul etmeleri koşuluna bağlamak gerekir. Teorik bakımdan, yani program için en önemli unsur bakımından, partimizin, lasalcılardan öğreneceği hiçbir şey yoktur, oysa bu bakımdan durum lasalcılar için tam tersinedir. Kaynaşma için birinci koşul, sekterlikten, yani lasalcılıktan vazgeçmeleridir; başka bir deyişle, her derde deva saydıkları devlet yardımı, eğer onlar tarafından tamamen terk edilmeyecekse, hiç değilse geçici ve ikinci bir önlem, birçok şey arasında bir olanak sayılmalıdır. Program tasarısı gösteriyor ki, bizim adamlarımız, lasalcı liderlere teorik bakımdan çok üstün oldukları halde, politikacı kurnazlığında onlardan çok daha gerilerdedirler; "onurlular"[1*] bir kez daha "onursuzlar" tarafından feci şekilde oyuna getirilmişlerdir.
Bu programda, görkemli olmakla birlikte, tarihsel bakımdan yanlış olan Lassalle'ın şu tümcesinin kabul edilmesiyle işe başlanmaktadır: "İşçi sınıfının karşısında, tüm öteki sınıflar, yalnızca gerici bir yığındırlar." Bu tümce, ancak bazı istisnai durumlarda doğru sayılabilir, örneğin Komün gibi proletarya devriminde, ya da devleti ve toplumu kendi çıkarına uygun biçimde biçimlendiren sınıfın tek başına burjuvazi olmadığı, ve demokratik küçük-burjuvazinin bu dönüşümü, sonuncu sonuçlarına kadar gerçekleştirdiği bir ülkede. Eğer örneğin Almanya'da demokratik küçük-burjuvazi, bu gerici yığının bir parçası olsaydı, nasıl olurdu da (sayfa 38) Sosyal-Demokrat İşçi Partisi yıllar boyu bu sınıfla, Halkçı Parti[8] ile elele yürüyebilirdi? Nasıl olurdu da Volksstaat[9] siyasal programının bütün malzemesini demokratik küçük-burjuvazinin organından, Frankfurter Zeitung'dan[15] sağlayabilirdi? Ve nasıl oluyor da bu programın içerdiği istemlerden en azından yedisi, küçük-burjuva demokrasisinin ve Halkçı Partinin programlarında bulunmaktadır? Sözünü ettiğim yedi siyasal istem bir ila beş ve bir ila iki sayılı olanlarıdır, ki bunların içinde burjuva demokratik olmayan tek bir istem yoktur.[16]
İkincisi, işçi hareketinin enternasyonalizm ilkesi, bugün için pratikte tamamen terkedilmiştir, ve bunu yapan kimseler, beş yıl boyunca ve en çetin koşullarda, en takdire değer tarzda bu ilkeyi savunmuş olanlardır. Alman işçilerinin bugün Avrupa işçi hareketinin başında oluşları, her şeyden önce savaş sırasında[17] benimsemiş oldukları gerçekten enternasyonalist tutumdan ötürüdür; bu bakımdan, Alman proletaryası kadar iyi davranmış olan başka bir proletarya yoktur. Bu ilke, yurt dışında her yerde işçilerin aynı gayretle bu ilkeyi savundukları ve hükümetlerin bu ilkenin bir örgüt içinde ifadesini bulmasını önlemek için ellerinden geleni yaptıkları bugün mü terk edilecektir? İşçi hareketinin enternasyonalizminden tasarıda kala kala ne kalmıştır? Avrupa işçilerinin kurtuluşlarını sağlamak için gelecekteki işbirliği değil, ama "halkların uluslararası kardeşliği", Barış Ligasının[10] burjuvalarının "Avrupa Birleşik Devletleri" gibi ürkek temennileri!
Besbelli ki, Enternasyonalden doğrudan doğruya sözedilmesi gereksiz olabilir. Ama, hiç değilse, 1869 programından daha gerilere düşmemek gerekirdi, örneğin şöyle denebilirdi: her ne kadar Alman İşçi Partisi şimdilik devletin mevcut sınırları içinde eylemde bulunmak zorundaysa da (Alman İşçi Partisinin Avrupa proletaryası adına konuşmaya, ya da doğru olmayan şeyleri ileri sürmeye hakkı yoktur elbet), bu parti, kendisini bütün ülkelerin işçilerine bağlayan dayanışmanın bilincini korumaktadır, ve geçmişte olduğu gibi bu dayanışmanın kendisine yüklediği görevleri yerine getirmeye her zaman hazırdır. Bu gibi görevler, parti, kendisini Enternasyonalin bir parçası saymasa da ve bunu ilan (sayfa 39) etmese de vardır: örneğin gerektiğinde yardımlaşma gibi, grev durumlarında yabancı emek-gücü gönderilmesine muhalefet gibi, parti organlarının aldıkları önlemlerle Alman işçilerini yurt dışındaki işçi hareketinden haberdar etmeleri gibi, hükümetlerin tahrik ettikleri savaşlara ya da savaş tehlikelerine karşı propaganda, bu savaşlar patlak verdiği takdirde Alman işçilerinin 1870-71'de örnek davranışlarına uygun biçimde benimsenecek tutum gibi vb..
Üçüncüsü, bizim adamlarımız, Lassalle'ın ekonomi politiğin tamamen yanlış bir anlayışına dayanan "ücretlerin tunç yasası"nı, yani ortalama olarak işçinin ancak bir asgari ücret aldığı ve bunun da, Malthus'un nüfus teorisine göre her zaman gerektiğinden çok işçi bulunduğu için olduğu görüşünü (Lassalle'ın ileri sürdüğü iddialar bundan başka bir şey değildir) olduğu gibi kabul etmek gafletini göstermişlerdir. Oysa Marx, Kapital'de, ücretlere hükmeden yasaların çok çapraşık olduklarını ve, koşullara göre, bazan bir etkenin bazan da bir başkasının egemen duruma geldiğini, bu bakımdan bir tunç yasasından söz edilemeyeceğini, tersine, son derece esnek bir yasanın söz konusu olduğunu ve bu yüzden Lassalle'ın sandığı gibi sorunu birkaç sözcükle çözüme bağlamanın olanaksız olduğunu ayrıntılı olarak ve gerektiği gibi tanıtlamıştır. Lassalle'ın Malthus'tan ve (tahrif ederek) Ricardo'dan kopya etmiş olduğu yasanın maltusçu temeli (ki Lassalle, Arbeiterlesebuch[2*]adlı broşürünün 5. sayfasında da aynı görüşü bir kez daha savunmaktadır), Marx tarafından Kapital'de "Sermaye Birikimi" başlıklı kesimde[3*] yeterli açıklıkla çürütülmüştür. Bu bakımdan Lassalle'ın "tunç yasası" kabul edilmekle yanlış bir görüş ve kusurlu bir uslamlama benimsenmiş olmaktadır.
Dördüncüsü, programda yer alan biricik toplumsal istem, Lassalle'ın Buchez'den çaldığı biçimde bütün çıplaklığıyla sunulan lasalcı devlet yardımıdır. Ve bu, böyle bir istemin ne kadar boş olduğunun Bracke tarafından tanıtlanmasından[18] sonra, ve partimizin, bütün değilse bile hemen hemen bütün sözcülerinin lasalcılara karşı savaşımlarında devlet yardımı istemini çürütmelerinden sonra yapılmaktadır! (sayfa 40) Partimiz bundan daha utanç verici bir duruma düşemezdi. Enternasyonalizmin Armand Goegg'in düzeyine düşürülmesi, ve sosyalizmin de, devlet yardımı istemini sosyalistleri. mat etmek için onlara karşı ileri süren burjuva cumhuriyetçi Buchez'in düzeyine düşürülmesi!
Hiç değilse, Lassalle'ın anladığı anlamda "devlet yardımı", şu topal sözlerle ifade edilen "toplumsal sorunun çözüme bağlanması yolunun hazırlanması" amacına ulaşmak için birçok önlemler arasında bir tanesi olarak gösterilseydi - sanki bizim için teori alanında henüz çözüme bağlanmamış bir toplumsal sorun varmış gibi! Onun için, Alman İşçi Partisi, sanayide ve tarımda, kooperatif üretimi ülke ölçüsünde örgütlendirerek ücretli emeği ve onunla birlikte sınıf ayrılıklarını ortadan kaldırma çabasındadır; bu parti, bu amaca varılmasına yardım edecek her önlemi destekleyecektir! dendiği zaman, buna itiraz edebilecek bir lasalcı yoktur.
Beşincisi, tasarıda işçi sınıfının, sınıf olarak sendikalar aracı ile örgütlenmesinin sözü bile edilmemektedir. Oysa bu, temel noktalardan biridir, çünkü sözkonusu olan, sermayeye karşı her günkü savaşını yürüttüğü ve kendisini disipline soktuğu proletaryanın gerçek sınıf örgütlenmesidir; o örgütlenme ki, bugün (şu anda Paris'te olduğu gibi) en korkunç gericiliğin ortasında bile artık yıkılamamaktadır. Bu örgütlenmenin Almanya'da da kazandığı önem karşısında, bizce bu konuyu programda ele almak ve buna eğer mümkünse parti örgütü içinde bir yer vermek mutlaka gereklidir.
İşte bizim adamlarımızın lasalcılara bulunmak inceliğini gösterdikleri bütün ödünlerin bilançosu. Peki bunlara karşılık, kendilerine, karşı taraf hangi ödünlerde bulunmuştur? Programa oldukça karışık bir seri salt demokratik istemler konması, ki bunların bir kısmı, İsviçre'de mevcut olan ve orada bir işe yarıyorsa yarardan çok zararı dokunan "doğrudan yasama" gibi moda şeylerdir. Bari halkın yönetimi sözkonusu olsaydı! Aynı biçimde, her özgürlüğün birinci koşulu olan şey de burada yer almamıştır: her memurun görevini yerine getirirken hareketlerinden her yurttaş karşısında, sıradan mahkemeler önünde yasa gereğince (sayfa 41) sorumluluk taşıması. Bilim özgürlüğü ve inanç özgürlüğü gibi istemlerin herhangi bir liberal programda yer aldıkları ve burada yerlerinde olmadıkları konusu üzerinde direnmeyeceğim.
Özgür halkçı devlet, özgür devlete dönüşmüştür. Bu terimlerin gramer anlamına göre, özgür bir devlet kendi yurttaşlarına karşı özgür olan devlettir, yani despotik bir hükümeti olan devlettir. Devlet üzerine bu gibi gevezeliklere son vermek gerek, özellikle sözcüğün tam anlamıyla bir devlet olmamış olan Paris Komünü deneyiminden sonra. Daha Marx'ın Proudhon'a karşı kitabından[4*] beri ve sonra da Komünist Parti Manifestosu'nda[5*] sosyalist toplumsal düzenin kurulmasıyla devletin kendiliğinden dağıldığı ve yok olduğu açıkça söylenmiş olmasına karşın, anarşistler yeteri kadar halkçı devleti kafamıza çalmış durmuşlardır. Devlet, savaşımda, devrimde devrim düşmanlarını bastırmak için yararlanmak zorunda olduğumuz geçici bir kurumdan başka bir şey olmadığına göre, özgür halkçı bir devletten sözetmek saçmadır: proletaryanın devlete gereksinmesi olduğu sürece, o, bunu, özgürlük için değil, hasımlarını altetmek için kullanacaktır. Ve özgürlükten sözedilmesi olanaklı olduğu gün, devlet, devlet olarak ortadan kalkmış olacaktır. Onun için, biz, devlet sözcüğünün yerine, her yerde, topluluk (Gemeinwesen) gibi, Fransızca komünün karşılığı olan mükemmel eski bir Alman sözcüğünün kullanılmasını önermekteyiz.
"Bütün sınıf ayrılıklarının ortadan kaldırılması" yerine, "her türlü toplumsal ve siyasal eşitsizliğin yıkılması" deyimi de yersizdir. Bir il ile bir başka il arasında, bir bölge ile bir başka bölge arasında, yaşam koşullarında her zaman bir miktar eşitsizlik olacaktır; bu eşitsizliği asgariye indirmek olanaklıdır, ama tam olarak yok etmek olanaksızdır. Yüksek dağlarda oturanların yaşam koşulları ovalarda oturanlarınkinden her zaman farklı olacaktır. Sosyalist toplumu eşitliğin imparatorluğu olarak düşünmek çok dar bir Fransız anlayışıdır, ki eski Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik sloganına dayanır. Bu anlayışın evrimin bir aşamasına tekabül (sayfa 42) ettiği için, zamanında ve yerinde bir varlık nedeni vardı; ama bizden önce gelen sosyalist ekollerin aşırı ölçüde dar olan bütün kavramları gibi aşılmaya mahkumdu, çünkü bu kavramlar zihinlerde karışıklığa neden olmaktadırlar ve gerçeklere daha uygun olan daha tam ve doğru kavramlara yerlerini terk etmişlerdir.
Özsüz ve güçsüz bu programda hemen hemen her sözcük eleştiriye layık olmakla birlikte, sözlerimi sona erdiriyorum. Program öyle kaleme alınmıştır ki, kabul edildiği takdirde, ne Marx, ne de ben, hiçbir zaman böyle bir temel üzerine kurulacak olan yeni partiye giremeyeceğimiz gibi, bu partiye karşı kamuoyu önünde takınacağımız tutum konusunda ciddi şekilde düşünmemiz gerekecektir. Düşününüz ki, yurt dışında Alman Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin her davranışından, her beyanından biz sorumlu tutulmaktayız. Örneğin Bakunin, Devlet ve Anarşi adlı kitabında bunu yapmış ve Liebknecht'in Demokratisches Wochenblatt'ın[19] kuruluşundan bu yana söylemiş ya da yazmış olduğu gereksiz her sözcükten bizi sorumlu tutmuştur. Herkes bütün olup bitenlerde iplerin bizim elimizde olduğunu sanmaktadır, oysa sizin de pek iyi bildiğiniz gibi, biz, partinin iç sorunlarına hemen hemen hiç karışmadık ve eğer raslantı olarak karıştıksa, bu, yalnızca teorik alanda bizce işlenmiş olan hataları mümkün olduğu kadar düzeltme yolunda bir müdahale olmuştur. Sizin de görebileceğiniz gibi, bu program, onu kabul eden parti ile bizim her türlü dayanışma durumuna son vermemizi gerektirecek bir dönüm noktası olabilir.
Genel olarak bir partinin resmi programının, o partinin hareketlerinden çok daha az önemli olduğu doğrudur. Ama yeni bir program, herkesin gözü önünde yükseklere çekilen bir bayrak gibidir ve herkes parti hakkında kararını buna göre verir. Onun için bu yeni program, Eisenach programına oranla bir gerileme olmamalıdır, oysa olan budur. Ayrıca başka ülkelerin işçilerinin bu programa ne diyecekleri ve yurt dışında bütün sosyal-demokrat proletaryanın, lasalcıların önünde dize gelmeleri izlenimi üzerinde de düşünülmelidir.
Üstelik ben eminim ki, böyle bir temel üzerindeki bir kaynaşma, bir yıl bile sürmez. Partimiz en akıllı (sayfa 43) adamlarının, tunç yasası ve devlet yardımı üzerine Lassalle tekerlemelerini ezberleyip yinelediklerini gözünüzün önüne getiriyor musunuz? Örneğin sizi bu durumda görmek isterdim! Bunu yaptıkları takdirde, dinleyicileri, onları yuhalayacaktır. Oysa eminim ki, lasalcılar özellikle programın bu kısımları üzerinde diretmektedirler, tıpkı Yahudi Shylock'un[6*] bir kilo et üzerinde diretmesi gibi. Bölünme ergeç gelecektir, ama biz, bu işte Hasselmann'la Hasenclever, Tölcke ve kafadarlarına "onurlu" sıfatını kazandırmış olacağız; bölünmeden biz daha zayıf ve lasalcılar daha güçlü çıkmış olacağız; partimiz siyasal bekaretini yitirmiş olacak ve bir süre için bunları bayrağı üzerine yazmış olduğuna göre, Lassalle'ın içi kof tekerlemelerine karşı açık yüreklilikle çıkamayacaktır; ve eğer lasalcılar o zaman da bir kez daha doğru ve tek işçi partisi olduklarını ve bizim burjuva olduğumuzu iddia etmeye kalkarlarsa, program onlara hak verecektir. Bu programın bütün sosyalist önlemleri onlara aittir; bizim partimize gelince, biz, yalnızca küçük-burjuva demokrasisinin kendisi tarafından da ifade edilmiş olan istemlerini sanki biz "gerici yığını" temsil ediyormuşuz gibi programa sokmuş bulunmaktayız.
Bu mektubu size iletmede geciktim, çünkü sizin, 1 Nisanda, Bismarck'ın doğum yıldönümü dolayısıyla, tahliye edilmeniz gerektiğini biliyordum ve size mektubu gizli olarak ulaştırırken ele geçmesi rizikosunu önlemek istiyordum. Şimdi Bracke'den bir mektup almış bulunmaktayım; bunda programa karşı sert itirazlarda bulunmaktadır ve bizim ne düşündüğümüzü öğrenmek istemektedir. İşleri hızlandırmak için, bu mektubu, kendisinin de okuyabilmesi için ve benim bütün hikayeyi yeniden yazmama gerek kalmaması için onun aracılığıyla size gönderiyorum. Ekleyeyim ki, Ramm'a da bu gerçekleri söylemiş bulunuyorum. Liebknecht'e çok kısa bir mektup yazdım. Bir bakıma iş işten geçmiş olana kadar, bu konu hakkında bize tek bir sözcük yazmamış oluşunu affedemiyorum (oysa Ramm ve başkaları da bizi baştan sona kadar durumdan haberdar ettiğini sanıyorlarmış). Liebknecht ilk kez olarak bu biçimde hareket (sayfa 44) etmiyor. Marx'ın ve benim onunla sık ve tatsız mektuplaşmalarımız bunun kanıtıdır. Ama bu kez sınırları aşmış bulunuyor, ve kendisi ile artık kesin olarak yol arkadaşlığı edemeyeceğiz.
İşlerinizi öyle düzenleyiniz ki, bu yaz buraya gelebilesiniz. Söylemeye gerek yok ki benim konuğum olacaksınız ve havalar izin verirse gider deniz kıyısında birkaç gün geçiririz, bütün çektiklerinizden sonra böyle bir şey sizin için gereklidir. (sayfa 45)
Dostça selamlar!
F. E.
Marx taşındı; şimdi, 41 Maitland Park Crescent, N. W. Londra adresinde oturuyor.
FRİEDRİCH ENGELS
İlk kez, A. Bebel, Aus meinem Leben, Bd. II, Stuttgart 1911, başlıklı kitapta yayınlanmıştır
Dipnotlar
[1*] Ayzenahçılar için kullanılan ad. -Ed.
[2*] İşçinin Elkitabı. -ç.
[3*] Karl Marx, Kapital, Birinci Cilt, Sol Yayınları, Ankara 1978, s. 579-728, -Ed.
[4*] Karl Marx, Felsefenin Sefa!eti, Sol Yayınları, Ankara 1979. -Ed.
[5*] Bkz: Marx-Engels, Seçme Yapıtlar, 1, s. 118-168. -Ed.
[6*] Shakespeare'ın Venedik Tüccarı adlı yapıtının bir kahramanı; borçlusunun etinin bir kilosu üzerinde hak talep eden açgözlü bir tefeci. -Ed.
[6] 7-9 Ağustos 1869'da, Almanya'dan, Avusturya'dan ve İsviçre'den gelen sosyal-demokratların Eisenach'ta toplanan bir Kongresinde kurulan Alman Sosyal-Demokrat İşçi Partisi, ayzenahçılar olarak tanınıyorlardı. Kongrede kabul edilen program, esas olarak Birinci Enternasyonalin ortaya koyduğu ilkelere tekabül etmekteydi. -14, 38.
[8] Halkçı Parti - 1865'te kuruldu; küçük-burjuvaziden gelme demokratik unsurlardan ve kısmen de burjuvaziden oluşuyordu. Parti, Almanya'nın merkezi bir demokratik cumhuriyet olarak Prusya'nın egemenliği altında birleştirilmesine karşı çıkmış ve Prusya ve Avusturya'yı içeren "Büyük Almanya" diye anılan federatif bir Alman devleti düşüncesini savunmuştur. -14, 32, 39.
[9] Burada Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin sosyal-demokrat yazınını yayınlayan yayınevine değiniliyor.
Der Volksstaat. - Alman Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin (ayzenahçılar) merkez organı; 2 Ekim 1869'dan 27 Eylül 1876'ya kadar Leipzig'de yayınlanmıştır. Wilhelm Liebknecht gazeteye genel doğrultusunu veriyor, August Bebel de gazeteyi yönetiyordu. Marx ve Engels bu gazeteye yazı yazmışlar ve çıkartılmasına yardımcı olmuşlardır. 1869'a kadar bu gazete Demokratisches Wochenblatt adı altında çıkmıştır. -15, 39.
[10] Barış ve Özgürlük Ligası. - Çeşitli küçük-burjuva ve burjuva cumhuriyetçileri ve liberalleri tarafından 1867'de İsviçre'de kurulan burjuva-pasifist bir örgüt. Barış ve Özgürlük Ligası, "Avrupa Birleşik Devletleri"nin kurulmasıyla savaşların önüne geçilebileceğini iddia ederek, yığınlar arasında yanlış görüşler yayıyor ve proletaryayı sınıf savaşımından saptırıyordu. -26, 39.
[14] Engels'1n Bebel'e yazdığı ve Marx'ın Gotha Programının Eleştirisi adlı yapıtıyla yakından ilgili olan bu mektup, müstakbel Almanya Birleşik Sosyal Demokrat İşçi Partisinin program taslağı konusunda Marx ve Engels'in ortak düşüncelerini ifade etmektedir. -37.
[15] Frankfurter Zeitung und Handelsblatt. - 1856'dan 1943'e kadar yayınlanmış olan bir küçük-burjuva demokrat günlük gazete. -39.
[16] Engels burada Gotha programı taslağında, aşağıdaki maddelere işaret ediyor:
"Alman İşçi Partisi, devletin özgür temeli olarak şunları ister:
"1. Yirmibir yaşına ulaşmış bütün erkekler için, ulusal ve yerel bütün seçimlerde, gizli pusula ile evresel, eşit ve dolaysız oy kullanma hakkı.
2. Yasa tasarılarını kabul ve reddetmeyi de içermek üzere, halkın doğrudan yasaması.
3. Evrensel askeri eğitim. Varolan ordunun yerine bir halk milisinin konması. Savaş ve barış ile ilgili kararların bir halk temsilci meclisi tarafından alınması.
4. Bütün istisnai yasaların, özellikle basın, dernek ve toplantı yasalarının kaldırılması.
5. Halk tarafından yargılama. Parasız adalet yönetimi.
"Alman İşçi Partisi, devletin zihinsel ve moral temeli olarak şunları ister:
"1. Devlet tarafından sağlanan evrensel ve eşit genel eğitim. Zorunlu eğitim. Özgür öğretim.
2. Bilimsel düşünce özgürlüğü. Vicdan özgürlüğü." (K. Marx, F. Engels, Erfurt Programlarının Eleştirisi, Sol Yayınları, Ankara 1976, s. 162.) -39.
[17] Burada, 1870-71 Fransız-Prusya savaşına atıf yapılmaktadır. -30.
[18] W. Bracke, Der Lassalle'scheVorschlag, Braunschweig 1873. -40.
[19] Demokratisches Wochenblatt. - Wilhelm Liebknecht'in yönetimi altında, Ocak 1868'den Eylül 1869'a kadar Leipzig'de yayınlanmış olan bir Alman işçi gazetesi. Bu gazetenin Alman Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin kurulmasına katkısı büyük olmuştur. 1869'daki Eisenach Kongresinde, bu gazetenin, Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin Merkez Organı olması kararlaştırılmış ve Volksstaat adını almıştır. Marx ve Engels bu gazeteye yazı yazmışlardır. -43.