Header Ads

Header ADS

BİLGİ TEORİSİNDE PRATİĞİN ÖLÇÜTÜ

Materyalizm ve Ampiryokritisizm
Lenin


6. BİLGİ TEORİSİNDE PRATİĞİN ÖLÇÜTÜ

1845'te Marks'ın, 1888'de ve 1892'de Engels'in, materyalist bilgi teorisini, pratik ölçütü üzerine oturttuklarını gördük.[44] Marks, Feuerbach üzerine tezlerinin ikincisinde, "pratikten yalıtılmış düşüncenin gerçekliği ya da gerçeksizliği üzerine tartışmak tamamen iskolastik bir sorundur" der. Kantçı ve hümcü bilinemezciliği olduğu kadar öteki felsefi uydurmaların da (Schrullen) en iyi çürütülmesidir diye  yineler Engels. Engels, bilinemezcileri, "Eylemlerimizin başarısı, algılarımızın, algılanan şeylerin nesnel niteliği ile uygunluğunu (Übereinstimmung) gösterir" diye yanıtlar.[45]

Bunu, Mach'ın pratiğin ölçütü konusundaki uslamlamasıyla karşılaştırınız.


"Günlük düşünce biçiminde ve günlük dilde, görüntü, yanılsama, genel olarak gerçekliğin karşıtı olmuştur. Karşımızda yukarı kaldırılmış bir kurşun kalemi, düz çizgi halinde görürüz. Kalemi eğik olarak suya batıralım, gerçekte düz olsa da, bu kez, onu kırık görürüz. Bu durumda, kalem kırık görünüyor, ama gerçekte düzdür denir. Öyleyse, bir olguyu gerçeklik diye nitelendirmek ve ötekini ise görüntü düzeyine indirmek için neye dayanıyoruz? ... Olağanüstü durumlarda olağan olaylar beklemek gibi doğal bir yanlış yaptığımız zaman, umutlarımız, elbette ki, kırılıyor. Ama olguların burada hiç bir rolü yoktur. Bu durumlarda görüntüden sözetmenin, pratik bir önemi olabilir, ama bilimsel önemi yoktur. Bunun gibi, sık sık ortaya konan, evrenin gerçek bir varlığı var mıdır, yoksa salt bizim düşümüz müdür? sorusunun bilimsel açıdan hiç bir önemi yoktur. En saçma düş de bütün öteki olgular gibi bir olgudur." (Duyumların Tahlili, s. 18-19.)

Saçma bir düşün tıpkı saçma bir felsefe gibi bir olgu olduğu doğrudur. Ernst Mach'ın felsefesi ile tanıştıktan sonra bundan kuşku duyulamaz. Bu yazar, son bilgiççiler gibi, insanların yanılgılarının, insanlığın yarattığı cinlere, perilere vb. inanma gibi her çeşit "saçma düşlerin" tarihsel-bilimsel ve ruhbilimsel incelemesi İle doğru ve "saçma"nın bilgibilimsel bakımdan ayırdedilmesini birbirine karıştırıyor. Bu, tıpkı, bir iktisatçının, kapitalistin bütün kârının işçinin işinin "son saati"nden elde edildiği konusunda Senior'un teorisi ile Marks'ın teorisinin, her ikisinin de bir olgu olduğunu ve bilim açısından hangi teorinin nesnel gerçeği ifade ettiğini, hangi teorinin burjuvazinin önyargıları ve onun profesörlerinin satılmışlığı olduğunu sormanın yersizliğini söylemesi gibidir. [sayfa 146] Sepici J. Dietzgen bilimsel yani materyalist bilgi teorisini, "dinsel inana karşı evrensel bir silah" olarak görüyordu (Kleinere philosophiche Schriften, s. 55), ama profesör diplomalı Ernst Mach'a göre, materyalist bilgi teorisi ile öznel idealist bilgi teorisi arasında bir ayrımın "hiç bir bilimsel değeri yoktur"! Materyalizmin idealizme ve dine karşı verdiği kavgada bilim yan tutmaz, işte Mach'ın ve bütün çağdaş burjuva üniversite mensuplarının, gene aynı Dietzgen'in o kadar doğru deyişiyle "çarpık idealizmleri ile halkı alıklaştıran bu diplomalı uşakların" en gözde düşünceleri budur. (Op. cif., s. 53.)

Herkes için yanılsama ile gerçekliği birbirinden ayırdeden pratik ölçütünü, Mach, bilim alanından, bilgi teorisi alanından çıkarıp atınca, geriye, çarpıtılmış profesörce idealizm kalır. Marks ve Engels, pratiğe başvurmadan yapılan temel bilgi-bilimsel sorunları çözme girişimlerini "iskolastik" ve "felsefi kurnazlık" diye niteleyerek, insan pratiğinin materyalist bilgi teorisinin şaşmazlığını gösterdiğini söylüyorlardı. Buna karşılık, Mach'ta, pratik başka bir şeydir, bilgi teorisi bundan oldukça farklı başka bir şeydir; bunlar, biri ötekini koşullandırmaksızın yan yana ele alınabilirler. Son yapıtı Bilgi ve Yanılgı'da Mach şöyle diyor: "Bilgi her zaman biyolojik olarak yararlı (förderndes), ruhsal bir şeydir." (ikinci Almanca baskı, s. 115.) "Yalnız başarı, gerçeği yanılgıdan ayırır." (s. 116.) "Kavram iş için yararlı fiziksel bir varsayımdır." (s. 143.) Marksist geçinen Rus mahçılarımız, şaşılacak bir bönlükle, Mach'ın bu sözlerini marksizme yakınlaşmanın bir tanıtı olarak görüyorlar. Ama Mach, marksizme, burada, tıpkı Bismarck'ın işçi hareketine, ya da piskopos Euloge'un[46i] demokrasiciliğe yakınlığı kadar yakındır. Böyle önermeler, Mach'ta, onun idealist bilgi teorisi ile birlikte yan yana dururlar, ve bilgibilimin şu ya da bu belirli eğiliminin seçiminde etkili olamazlar. Bilgi, ancak nesnel gerçeği, insandan bağımsız gerçeği yansıttığı ölçüde biyolojik [sayfa 147] olarak yararlı olabilir, insan pratiği içinde yararlı olabilir, yaşamın korunması için, soyun korunması için yararlı olabilir. Materyaliste göre, insan pratiğinin "başarısı", fikirlerimiz ve algıladığımız şeylerin nesnel niteliği arasındaki uygunluğu tanıtlar. Tekbenci için "başarı", bilgi teorisinden bağımsız olarak düşünülebilen, pratiğinde gereksindiğim her şeydir. Pratiğin ölçütü bilgi teorisinin tabanına oturtuldu mu, kaçınılmaz olarak materyalizme varırız der marksist. Mach ise, pratik materyalist olabilir, ama teoriye gelince iş bambaşkadır diyor.

"Pratikte, diye yazıyor Durumların Tahlili'nde, herhangi bir iş yaparken Ben fikrine olduğu kadar, bir şeyi kavrarken cisim fikrine de aynı ölçüde gereksinme duyarız. Güneşin yeniden doğmasını ebedi olarak görmemiz gibi, aynı değişmezlikle, fizyolojik olarak bencil ve materyalist kalıyoruz. Ama hiç bir şekilde, teoride, bu anlayışla yetinmemeliyiz." (s. 284, 285.)

Bencillik sözü, burada tamamıyla yersizdir, çünkü bencillik bilgibilimsele tamamen yabancı bir kategoridir. Güneşin dünyanın çevresindeki görünen hareketi burada sözkonusu değildir, çünkü bu, pratikte bilgi teorisinde bir ölçüt olarak bize yararlı olduğundan, buna astronomik gözlemlerin, buluşların vb. pratiğini de katmak zorundayız. O halde Mach'ın bu düşüncesinden geriye, sadece, insanlara pratik yaşamlarında, materyalist bilgi teorisinin bütünüyle ve özellikle kılavuzluk ettiği yolundaki değerli itirafı kalıyor; bunu "teorik olarak" engellemeye kalkışmak, Mach'ın ukala iskolastiğinin ve çarpık İdealist çabalarının özelliğinden başka bir şey değildir.

Bilinemezciliğe ve idealizme yer açmak için, bilgibilimsel incelemelerle hiç bir ilgisi yokmuş gibi, pratiği safdışı bırakmak için gösterilen bu çabaların ne denli az yenilik taşıdıkları, klasik Alman felsefesi tarihinden alınan şu aşağıdaki örnekle gösterilmiştir. G. E. Schulze (felsefe tarihinde [sayfa 148] Schulze-Aenesidemus olarak bilinir), Kant'tan Fichte'ye giden yolun üzerinde bulunur. Bu, felsefede, açıkça şüpheci eğilimi savunur ve kendisinin, Hume'ün (eskilerden de Pyrrhon ve Sextus'un) öğretilisi olduğunu söyler. Her türlü kendinde-şeyi ve nesnel bilgi olanağını kesinlikle reddeder ve bir o kadar kesinlikle bizim "deney"in ötesine, duyumların ötesine geçmememizi ister, ki bu da, karşı taraftan gelebilecek şu itirazları önceden görmesine engel değildi: "Şüpheci, günlük yaşamda nesnel şeylerin gerçekliğini kabul ettiğinden, ona göre davranır ve gerçeğin ölçütünü kabul eder, böylece de onun kendi tutumu, kendi şüpheciliğinin en iyi ve en belirgin çürütülmesidir."16 "Bu kanıtlar, diye yanıtlıyor Schulze horgörüyle, ancak ayaktakımına (Pöbel) göredir." (s. 254.) Çünkü "benim şüpheciliğim pratiğe kadar uzanmaz, felsefenin sınırları içerisinde kalır." (s. 254, 255.)

Öznel idealist Fichte, aynı şekilde, idealist felsefe alanında, "eylem sözkonusu olduğunda, hepimiz için, hatta en kararlı idealist için bile, gerçekçiliğin, bizim dışımızda ve bizden bağımsız nesnelerin varlığını varsayan gerçekçiliğin kaçınılmazlığına (sich aufdringt)" bir yer bulmayı umar. (Werke, c. I, s. 455.)

Mach'ın modern olguculuğu Schulze ve Fichte'den pek de uzağa gitmemiştir! ilginç bir şey olarak şunu da söyleyelim ki, Bazarov için, bu konuda da, Plehanov'dan başka kimse yoktur: fareye göre en güçlü hayvan kedidir. Bazarov "Plehanov'un salto-vitale* [Dirimsel sıçrama. –ç.] felsefesi ile" alay eder (Denemeler, s. 69), Plehanov, gerçekten de, dış dünyanın varlığına "iman", felsefede, kaçınılmaz bir salto-vitale'dir gibi ters bir şey yazmıştır (L. Feuerbach Üzerine Notlar, s. 111). "iman" sözü, her ne kadar tırnak içinde veriliyor, ve Hume'den sonra yineleniyorsa da, Plehanov'daki terim karışıklığını açıkça [sayfa 149] ortaya koyuyor. Peki ama Plehanov'un burada ne işi var? Bazarov, neden başka bir materyalisti, örneğin Feuerbach'ı seçmiyor? Bu, sadece, yalnız onu tanımamasından mı ileri geliyor? Bilisizlik bir kanıt değildir. Marks ve Engels gibi, Feuerbach da, bilgi teorisinin temel sorunlarında pratiğe doğru Schulze'nin, Fichte ve Mach'ın görüş açısından kabul edilemez bir "sıçrama" yapar. İdealizmi eleştirirken Feuerbach, Fichte'den yaptığı çarpıcı bir aktarmanın yardımıyla, idealizmin temel niteliğini açıklıyor ve Mach'ın tüm öğretisini hayranlık verici bir biçimde çürütüyor. "Salt onları gördüğün, onları işittiğin ve onlara dokunduğun için, diye yazıyordu Fichte, şeylerin gerçek olduklarını ve senin dışında var olduklarını sanıyorsun. Ama görme, dokunma ve işitme, sadece birer duyumdur. ... Sen nesneleri değil, yalnızca duyumlarını algılıyorsun." (Feuerbach, W erke, c. X, s. 185.) Ve Feuerbach karışıklık veriyor: İnsan olan varlık, soyut bir Ben değildir, bir erkek ya da bir kadındır, ve, acaba dünya benim duyumum mudur, değil midir sorusu da başka bir soruya indirgenir, şöyle ki bir başka insan sadece benim duyumum mudur, yoksa bizim pratik ilişkilerimiz bunun tersini mi gösterir? "İdealizmin temel yanılgısı, tam da, dünyanın nesnelliği, gerçekliği ve gerçeksizliği sorunlarını yalnız teorik açıdan koymasında ve çözümlemesindedir." (İbid., s. 189.) Feuerbach bilgi teorisini insan pratiğinin tümü üzerine oturtur. Kuşkusuz, der idealistler, pratik içinde, bizim Ben'in ve başkasının Sen'inin gerçekliğini kabul ederler, idealistler için, "bu görüş açısı yalnız pratik yaşam için geçerlidir, kurgu için değil. Ama. yaşamla çelişen bir kurgu ve ölüm görüşünü, bedenden ayrılmış ruh görüşünü, gerçeğin görüş açısı haline getiren bir kurgu, ölü ve sahte bir kurgudur." (s. 192.) Biz duymaktan önce soluk alıp veririz, havasız, yemeden, içmeden var olamayız.

"Öyleyse, bu, dünyanın düşüncelliği ya da gerçekliği sorununu incelerken yeme ve içme sorunuyla uğraşmalıyız , [sayfa 150] anlamına mı gelir! diye bağırıyor horgörüyle idealist. Ne bayağılık! Sonradan en kaba materyalizmi her öğün iş edinmek üzere felsefe ve tanrıbilim kürsülerinin tepesinden bilimdeki materyalizmi çekiştirmek gibi o güzelim adete karşı ne büyük hakaret!" (s. 195.) Ve Feuerbach haykırıyor ki, öznel duyum ile nesnel dünyayı özdeşleştirmek, "kutsal şeyleri kirletme İle doğurma araşma ‘eşit' işareti koymak" demektir, (s. 198.)

Pek kibar bir yorum değil, ama duyu algılarının bizim dışımızda varolan gerçeklik olduğunu öğreten filozoflara tam yaraşıyor.

Yaşamın, pratiğin görüş açısı, bilgi teorisinin ilk ve temel görüşü olmalıdır. Ve bu, profesörce iskolastikliğin sonu gelmez uydurmalarım yolu üzerinden temizleyerek, kaçınılmaz bir biçimde materyalizme varır. Kuşkusuz, unutmamalı ki, pratiğin ölçütü, aslında, insanın herhangi bir fikrini tümüyle hiç bir zaman, ne doğrulayabilir, ne de çürütebilir. Bu ölçüt de, insanın bilgilerinin "mutlak" bilgiler olmasına izin veremeyecek kadar "belirsiz"dir; bununla birlikte idealizmin ve bilinemezciliğin bütün çeşitlerine karşı dinmez bir mücadeleye elverecek kadar da belirlidir. Eğer bizim pratiğimizi doğrulayan şey tek, son nesnel gerçek ise, bundan, bu sonuca giden tek yolun materyalist anlayış üzerine kurulu bilimin yolu olduğu sonucu çıkar. Örneğin, Bogdanov, Marks'ın paranın dolaşımı teorisini, yalnızca "zamanımız" İçin nesnel bir gerçek olduğunu kabule hazırdır, ve, bu teoriye "tarih-üstü nesnel" bir gerçek olarak bakılmasını "dogmacılık" olarak nitelemektedir. (Ampiryomonizm. kitap III, s. vii.) Bu da yeni bir kafa karışıklığı. Napoléon'un 5 Mayıs 1821'de ölmesini sonsuz bir gerçek yapan aynı basit nedenden ötürü, bu teorinin pratikle uygunluğu da, gelecekteki herhangi bir koşulla değiştirilemez. Ama, pratiğin ölçütü –yani şu son on yıllar içerisinde bütün kapitalist ülkelerin gelişme çizgisi– Marks'ın teorisinin şu ya da bu bölümlerinin, veya şu ya da bu formüllerinin değil de, genel olarak  bütün ekonomik ve toplumsal teorisinin nesnel doğruluğunu gösterdiğinden, burada marksistlerin "dogmacılığından" sözetmenin burjuva ekonomisine bağışlanmaz bir ödünde bulunmak demek olduğu açıktır. Marksistlerin paylaştıkları Marks'ın teorisinin nesnel bir gerçek olduğu görüşünden çıkarılabilecek tek sonuç şudur: Marks'ın teorisiyle çizilmiş yolu izleyerek nesnel gerçeğe (gene de onu sonuna dek tüketmeksizin) gitgide daha çok yaklaşıyoruz; herhangi başka bir yolu izleseydik, yalan ve kafa karışıklığından başka bir yere varmazdık.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM. — Ampiryokritisizmin ve Diyalektik Materyalizmin Bilgi Teorisi III
Madde Nedir? Deney Nedir?
Blogger tarafından desteklenmektedir.