Komintern - ANKARA ANLAŞMASININ ETKİSİ
Heinz Neumann (Berlin)
10 Kasım 1921
Briand, 24 Ekimde danışmanı Franklin Bouillon ile Kemal'in Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal arasında
özel bir anlaşma imzalandığını doğruladı. Fransız basını bu olayı bir başarı olarak kutladı. İngiliz basını ilkin yumuşak, ama hemen ciddileşen bir dille bu anlaşmayı kınadı. "Temps"ı gazetesi, önceleri, sanki sözkonusu olan şey yalnızca tutsakların değiş - tokuşunda önemsiz bir iki iktisadi anlaşma konusunda alman insancıl kararlarmış gibi davrandı. Oysa anlaşmanın, siyasi, askeri ve iktisadi alanda derin yankılar uyandıracak düzenlemeler içerdiğini bugün bizzat Fransız hükümeti bile reddetmiyor.
Anlaşmanın hemen her maddesi İngiltere'nin çıkarlarına dokunmaktadır. Ama açıklanmayan maddeler daha da büyük önem taşıyor. Fransa'ya yakın "Times" gazetesine göre Fransa, Yakın Doğu sorunlarıyla ilgili olarak önümüzdeki günlerde toplanacak konferansta Türkiye'nin Ege ve Trakya'daki emellerini savunmaya söz verdi. İngiliz emperyalizmine en ağır darbeyi Bağdat Demiryolu'na ilişkin madde indirdi. Bu maddeye göre Toroslardan Dicle'ye, Mezopotamya sınırındaki Nusaybin'den Oezire'ye kadar olan bölüm Fransız denetimi altına giriyor. Türkler bu demiryolu üzerinden birliklerini ve savaş malzemelerini nakletme hakkına 'sahip olacak. Fransız birliklerinin Kilikya'nin bir bölümünden çekilmesi ve Suriye konusunda varılan anlaşmayla birlikte bu madde, milliyetçi Türklerin Mezopotamya'yı doğrudan tehdit edebilmesi demektir. Fransa'nın bu hamlesiyle Emir Faysal'ın krallığının bir kanadı açıkta kalıyor. Faysal İngiltere'nin bir aracı,
Faysal'ın güvenliği ise Mezopotamya'daki İngiliz egemenliğinin ön koşuludur. Ötedenberi Kemal Paşa'nın hedeflerinden biri, Mezopotamya'dan, İngiltere'nin adamı Emir Faysal'ı, "İslama ihanet eden bu adamı" kovmak ve parlak bir geleceği olan bu ülkeyi yeniden Türk imparatorluğuna katmaktı. Şimdi Fransa'nın sağladığı destek' sayesinde bu niyet, gerçek bir saldırıya yol açabilir.
Churchill bugüne değin Faysal'ı, Suriye'deki Fransız emperyalizmini huzursuz etmek için kullanmıştı.
Şimdi de Briand, Kemal'i destekleyerek öcünü alıyor. Emir Faysal'a karşı Paşa'nın öne sürülmesinin ardında, Fransız burjuvazisiyle İngiliz burjuvazisi arasındaki amansız rekabet gizlidir. İkisi arasında varolan had safhadaki bu çelişme Ankara Anlaşmasıyla Yakın Doğudan Orta Doğuya, İstanbul ve Anadolu'dan Mezopotamya 'ya. yayılmaktadır. Anadolu sorunu gündeme geldi: İstanbul ve Boğazlar İngiltere açısından tehlikede. İngiltere, Türkiye'ye hakim olmanın, Kafkasya'daki petrol kaynaklarını ele geçirmenin, Güney Rusya'yı ele geçirmenin anahtarı olan halifeliği, Kemal'in güçlenmesi ve ilerlemesiyle birlikte elinden kaçırma tehlikesiyle karşı karşıya. Ama özellikle Mezopotamya'nın tehlikeye düşmesi "lngiltere'yi canevinden vurmaktadır. Burada söz konusu olan, Mısır'ı Hindistan'a bağlayan ve dört yıllık dünya savaşı. sonucu zor bela elde edilen kara parçası Hint kalesinin önündeki sipersiz alandır. Ama burada herşeyden önce söz konusu olan Musul'daki muazzam petrol yataklarıdır. Bu yataklar ki, hem donanmanın hem de sanayinin ihtiyacını karşılayacak üssü, her hangi bir savaşı başarıyla yürütmenin ön koşulunu oluşturuyorlar. İngiliz siyaseti, Amerika ile savaşma olasılığını hesaplamaktadır. İngiltere'nin en büyük petrol şirketlerinden "Anglo-Persian Oil Company" ve "Royal Dutch", Mezopotamya'dan çıkar ummaktadırlar. Bu şirketlerin önemli hissedarlarından biri de hükümettir.
İşte Fransa, San Remo Anlaşmasına karşın, işlerine çomak sokmaktadır. Kendi başına İngiltere'ye karşı çıkamayacak kadar zayıf olan Fransız burjuvazisi İngiliz petrol şirketlerine karşı en iyi müttefiki, bu şirketlerin can düşmanı "Standard Oil" de bulacağını çok iyi bilmektedir. Bu şirket bugün Amerikan emperyalizmini yönetiyor. "Temps" gazetesi, İngiliz basınının Ankara Anlaşmasına yönelttiği öfke dolu suçlamaları acımasız bir alaycılıkla yanıtlıyor. Bu gazeteye göre Fransa, İngilizlerin petrol tekeline karşı serbest rekabeti, "açık kapı" siyasetini savunuyormuş, İngiltere de bu siyaseti onaylamalıymış: "Amerika'nın duyduğu güvensizliği gidermenin en iyi yolu budur"ç
lngiltere ve Fransa arasındaki bu yeni çatışma Washington Konferansı açısından büyük önem taşımaktadır. Bu çatışma, İngiltere'nin sırtından Amerika'yı güçlendirmekte, gerginliği artırmaktadır. Çin'deki "açık kapı" siyaseti nasıl Japonya'ya ·bir darbe indirdiyse, Mezopotamya'daki de İngiltere'ye indirmektedir.
Ingiliz emperyalistleri çok zor durumda. İngiliz basını Fransa'ya ateş püskürüyor. Curzon'un (Kürzon)
durumu sarsılmış. Curzon yitirdiği itibarını, ilk elde, Paris hükümetine sert notalar göndererek yeniden kazanmaya çalışıyor.
Curzon, St. Aulaire kontu aracılığıyla Paris'e, Ankara Anlaşmasının "ittifak ruhuna aykırı olduğunu"
bildiren bir nota çekti.
Notasında Lord Curzon şunlardan yakınıyor :
1. Azınlıkların korunmasında yetersizlik
2. Fransız birliklerinin geri çekilmesi
3. Fransız - Türk demir yolu anlaşması
4. Fransa yararına iktisadi ayrıcalıklar
5. Gizli bir anlaşmanın varlığı. Bu gizli anlaşma da, öteki dört madde gibi, İngiltere - Fransa - İtalya
arasında imzalanan Londra Anlaşmasına aykırıdır. Bu notanın dili öyle sert ki, Paris basını metni yayınlama yacesaret edememektedir.
İngiltere Dışişleri Bakanlığının organı "Daily Chronicle" bu notayı yorumlayan yazısında Ankara Anlaşmasına ve tümüyle Fransa nın Doğu siyasetine sert bir dille saldırıyor. Makalede şöyle deniyor: "Ya müttefikiz ya da değiliz. Ankara Anlaşmasına bakılırsa müttefik falan değiliz."
1 Ağustos 1914'den bu yana İngiltere'yle Fransa arasında duyulmayan bu tür sözlere bakarak, bugünkü bunalımın derinliğini ölçmek mümkündür. Frankfurt'un işgali, Paris Konferansı, Londra Konferansı, barışı sağlamak için alınacak önlemler sorunu ve Yukarı Sitezya pazarlığı gibi olaylar nedeniyle bir türlü keskinleşemeyen İngiliz - Fransız çelişmesi, nihayet yeniden patlak veriyor; hem de 1898'de neredeyse savaşa yol açan Kodok (Faşoda) olayından beri görülmemiş bir şiddette. Bugün roller değişmiştir. O zamanlar Lord Selbourne'u güçlü kılan kozlar bugün Briand'ın elindedir.
Gene de bugün İttifak Devletlerinin açıkça parçalanacağı akla yakın gelmiyor. İngiliz emperyalizmi o denli tecrit olmuş, İngiltere'nin Amerika 'daki şansı o denli az, Irlanda'dan Mısır'a, Mısır'dan Hindistan'a dek onu kıstıran kıskaç o denli sıkı ki, İngiltere dişlerini gıcırdata gıcırdata da olsa, zayıf Fransa ya boyun eğmek zorunda. İngiltere ve Fransa Batı Asya'da, Amerika ile Japonya'nın Doğu Asya'da varlığına benzer bir uzlaşmaya gitmek üzereler. Nasıl Doğuda emperyalist pazarlığın hesabını ödemek Sovyet Rusya'nın müttefiki ezilen Çin'e ve Uzak Doğu Cumhuriyetine düştüyse, Ankara Anlaşmasının da bedelini ödeyecek bir kurban vardır. Bu kez de Almanya kanını akıtmak zorunda kalacaktır. İngiltere'nin Doğuda uğradığı her yenilgi, Alman ekonomisinden tıpkı bezirgan Shylock* (Şaylok) gibi birbirinden yağlı' parçalar kesen Fransa'nın bıçağı önündeki bir engeli daha ortadan kaldırmaktadır.
Aynı zamanda Sovyet Rusya'ya yönelen saldırganlık da belirginleşiyor. Mezopotamya petrolü varsa, Kafkas petrolü de vardır. Paul Burzon. "L'Europe Nouvelle" de şöyle yazıyor : "Aslında Ankara Anlaşması, Sovyet boyunduruğundan sonsuza dek kurtulma özlemi çeken Kafkas Cumhuriyetlerine güçlü bir manevi destek olmuyor mu? İngiliz basını 'bunu görebilmelidir."
Bu konu, emperyalist Washington Konferansının başlıca konularından biridir. İttifak Devletleri arasındaki bağların gevşetilmesinde de sıkılaştırılmasında da, bedeli ödeyen, her zaman için., Avrupa'nın ve sömürgelerin ezilen halkları olmuştur. Öte yandan bu kapitalist çıkar birliğinin artık hızla çöküşe doğru gitmesi, dünya proletarya devrimi açısından ancak sevinçte, karşılanabilir.
Internationale Presse - Korrespondem:.
10 Kasım 1921, sayı 21, s. 136 - 187
.,. Şhylook, Shokespeare'in "Venedik taciri" adlı yapıtındaki aç gözlü ve acımasız tefecidir. (ç. n.)