Burjuvazinin Yoz İdeolojisi ZHDANOV
Şimdi kaybedilmiş zamanı hızla telafi etmeliyiz. Sorunlar bizi beklemez. Sosyalizmin Büyük Yurtsever Savaş’ta kazandığı parlak zafer aynı zamanda Marksizmin parlak bir zaferi olmuştur ve emperyalistler bunu hazmedememektedirler.
Bugün Marksizme karşı mücadelenin merkezi, Amerika ve İngiltere’ye kaymıştır. Cehaletin ve gericiliğin bütün güçleri bugün Marksizme karşı mücadelenin hizmetine konmuştur. Atom ve dolar demokrasisinin araçları, karanlığın ve kilisenin eskimiş zırhları: Vatikan ve ırkçı teoriler, kudurgan milliyetçilik ve çürümüş idealist felsefe, satılık sarı basın ve yoz burjuva sanatı tekrar piyasaya çıkarılmakta ve burjuva felsefesinin hizmetine verilmektedir.
Ama anlaşılan bütün bunlar bile yetmiyor. Bugün, Marksizme karşı “ideolojik” mücadele bayrağı altında, geniş yedekler seferber edilmektedir. Gangsterler, muhabbet tellalları, casuslar ve caniler işe koşulmaktadır.
Son zamanlarda ortaya çıkan rasgele bir örnek vermek istiyorum.
Birkaç gün önce İzvestiya’da yer alan bir habere göre, Sartre adındaki varoluşçu tarafından yayınlanan Les Temps Modernes dergisi, Jean Genet’nin yazdığı bir kitabı en yeni harika olarak göklere çıkarmaktadır. Bir Hırsızın Günlüğü adını taşıyan bu kitap şu sözlerle bağlıyor: “İhanet, hırsızlık ve homoseksüellik; başlıca konularım bunlar olacaktır. İhanetten aldığım zevk, mesleğim olan hırsızlık ve aşk maceralarım arasında organik bir bağlantı vardır.” Yazarın işini iyi bildiği anlaşılıyor. Bu Jean Genet’nin piyesleri Paris sahnelerinde büyük bir tantanayla oynanmakta ve Jean Genet’nin kendisine Amerika’dan davetler yağmaktadır. Burjuva kültürünün “son sözü” işte budur.
Biz, faşizme karşı kazandığımız zaferin tecrübesi sayesinde, idealist felsefenin bazı ulusları nasıl bütünüyle çıkmaza sürüklediğini biliyoruz. Şimdi idealizm, burjuvazinin çöküşünün olanca derinliğini, aşağılığını ve iğrençliğini yansıtan yeni ve korkunç derecede çirkin çehresiyle karşımıza çıkmaktadır. Filozof kılığına bürünmüş muhabbet tellalları ve ahlaksız caniler: Bu, yozlaşmanın ve çöküşün gerçekten son kertesidir. Bununla birlikte bu güçler hala hayattadır ve hala kitlelerin bilincini zehirleme yeteneğine sahiptirler.
Çağdaş burjuva bilimi, kiliseye ve fideizme (Tanrıya inanmanın zorunlu olduğu görüşüne—Ç.N.), amansızca teşhir edilmesi gereken yeni yeni gerekçeler hazırlamaktadır. Örnek olarak, İngiliz astronomu Eddington’un, evrenin fiziksel sabit katsayılarına ilişkin teorisini alabiliriz; bu teori, doğrudan doğruya matematiksel formüllerden vahiy yoluyla 666 rakamı gibi “temel katsayılar” elde etmeye kalkışan Fisagor sayı gizemciliğine götürmektedir. Einstein’ın birçok izleyicisi, diyalektik bilgi sürecini, mutlak gerçek ile göreli gerçek arasındaki ilişkiyi kavramadıklarından, evrenin belli, sınırlı bir bölümündeki hareket yasalarının incelenmesinden çıkan sonuçları sınırsız evrenin tümüne aktarmaya kalkışmakta ve buradan, dünyanın zaman ve mekan içinde sınırlı bir tabiatı olduğu fikrine varmaktadırlar. Hatta Milne adındaki bir astronom, dünyanın iki milyar yıl önce yaratıldığını bile “hesaplamıştır.” Bu İngiliz bilim adamlarına, büyük vatandaşları filozof Bacon’un, kendi bilimlerinin yetersizliğini tabiata karşı bir küfür haline dönüştürenler hakkındaki sözlerini uygulamak herhalde doğru olacaktır.
Aynı şekilde, çağdaş burjuva atom fizikçilerinin Kantçı hileleri onları elektronların “özgür iradesinden” dem vurmaya ve maddeyi yalnızca bir dalgalar bileşimi olarak gösterme girişimlerine ve benzeri saçmalıklara götürmektedir.
İşte, Engels’in, materyalizmin “doğa bilimi alanı da dahil olmak üzere çığır açan her yeni keşifle birlikte... biçim değiştirmek zorunda olduğu” (F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu) yolundaki öğüdünü hatırlayarak çağdaş doğa bilimlerinin ürünlerini tahlil etmeleri ve genelleştirmeleri gereken filozoflarımız için muazzam bir faaliyet alanı.
Yoz ve aşağılık burjuva ideolojisine karşı mücadeleye önderlik görevi bize—Marksizmin zafer kazandığı ülkeye ve filozoflarına—değilse kime düşmektedir? Bu ideolojiye karşı ezici darbeleri biz indirmezsek kim indirecektir?