Header Ads

Header ADS

MONARŞİNİN KALDIRILMASI VE CUMHURİYET


Lenin Demokratik Devrimde Sosyal-Demokrasinin İki Taktiği
DÖRT 

BU kararın bir sonra ki bölümüne geçelim: 
"... Her iki durumda da, zafer, devrimci dönemde yeni bir evre başlatacaktır. 
"Siyasal yönden kurtulmuş burjuva toplumunun unsurlarının kendi toplumsal çıkarlarını karşılamak ve iktidarı doğrudan ele geçirmek için kendi aralarında yürüttükleri savaşım süreci içinde, monarşi ve toplumsal ayrıcalıklar düzeninin kesin olarak ortadan kaldırılması ... toplumsal gelişmenin nesnel koşullarının kendiliğinden ortaya çıkardığı bu yeni evredeki görev işte budur. 
"Böylece, tarihsel niteliği bakımından burjuva olan  bu devrimin görevlerini yerine getirme işini üzerine alacak olan geçici bir hükümet, kurtuluş süreci içindeki bir ulusun uzlaşmaz karşıt sınıfları arasındaki karşılıklı savaşımı düzenlerken, yalnızca devrimci gelişmeyi ilerletmekle kalmamalı, aynı zamanda, bu gelişme içersinde kapitalist sistemin temellerini tehdit eden etmenlere karşı da savaş açmalıdır." 

Kararın bağımsız bir kesimini oluşturan bu bölümünü inceleyelim. Yukarıya aktarılan tezlerdeki temel düşünce, kongre kararının üçüncü maddesinde ortaya konmuş olanla çakışmaktadır .Ama iki karardaki bu noktaların karşılaştırılması, aralarındaki şu köklü farkı hemen ortaya koyacaktır. Devrimin toplumsal ve ekonomik temellerini kısaca tanımlayan kongre kararı, dikkatlerini tümüyle, sınıfların açık-seçik kazanımlar uğruna giriştikleri savaşım üzerinde yoğunlaştırmakta ve proletaryanın militan görevlerini ön plana çıkarmaktadır. Devrimin toplumsal ve ekonomik temelleri konusunda uzun, muğlak ve karışık bir açıklama getiren konferansın kararı, belirli kazanımlar elde edilmesi için savaşımdan pek bulanık biçimde sözediyor ve proletaryanın militan görevlerini tamamen geri plana itiyor. Konferansın kararı, eski düzenin, toplumun çeşitli unsurları arasındaki karşılıklı savaşım süreci içersinde ortadan kalkmasından sözediyor. Kongre kararı, bizim, proletaryanın partisinin, eski düzeni ortadan kaldırma işini başarmamız gerektiğini, ancak demokratik bir cumhuriyetin kurulmasının eski düzenin gerçekten ortadan kaldırılması demek olacağını, bu cumhuriyeti elde etmemiz gerektiğini, cumhuriyet uğruna ve tam özgürlüğümüz uğruna yalnızca otokrasiye karşı değil, bunlardan bizi yoksun bırakmaya kalkışırsa (ve kalkışacağı da kesindir) burjuvaziye karşı da savaşacağımızı söylemektedir. Kongre kararı, belirli bir sınıfı, açıkça (sayfa 36) belirlenmiş ivedi bir amaç için savaşıma çağırıyor. Konferansın kararı ise, çeşitli güçlerin karşılıklı savaşımından sözediyor. Bu iki karardan biri, etkin savaşımın psikolojisini ifade ediyor, öteki ise, olayları dıştan seyredenin psikolojisini ifade ediyor; kararlardan biri, eyleme, yaşama çağırıyor; öteki ise, ölü bir bilgisizlik içinde boğulmuştur. Her iki kararda da, şu andaki devrimin, bizim için ancak ilk adım olduğu, ve bunu bir ikinci adımın izleyeceği bildiriliyor; ama biri, bundan, bu birinci adımı mümkün olduğu kadar erken atmamız gerektiğini, bu adımı mümkün olduğu kadar çabucak tamamlayarak cumhuriyeti gerçekleştirmemiz, karşı-devrimi amansızca ezmemiz ve ikinci adım için ortam hazırlamamız gerektiği sonucunu çıkarıyor. Öteki karar ise, birinci adımın ayrıntılı tanımlamalarına girişiyor ve (kabalığımı hoşgörün) bu ayrıntıları geveleyip duruyor. Kongrenin kararı, marksizmin, eski, ama gene de sonsuza dek yeni kalacak düşüncelerine (demokratik devrimin burjuva niteliğine) dayanıyor, ya da bunları hareket noktası olarak alıyor ve bunlardan hem demokratik devrim için, hem de sosyalist devrim için savaşım vermekte olan ilerici sınıfın ilerici görevlerini çıkarıyor. Konferansın kararı ise, bu hareket noktasının ötesine geçmiyor, onu tekrar tekrar ağzında geveleyip durarak kurnazlık etmeye çalışıyor. 

Bu, Rus marksistlerini uzun süreden beri iki kanada bölmüş olan ayrımın ta kendisidir: "legal marksizm"in eski günlerinin lafebesi kanadı ile savaşkan kanadı, ve olgunlaşmamış yığın hareketi döneminin ekonomist kanadı ile siyasal kanadı. Marksizmin, genel olarak sınıf savaşımının ve özel olarak da siyasal savaşımın derin ekonomik kökleri bulunduğu yolundaki doğru önermesinden, ekonomistler, siyasal, savaşıma sırt çevirmek gerektiği, bu savaşımın gelişmesini (sayfa 37) geciktirmek, kapsamını daraltmak ve hedeflerini kısa tutmak gerektiği gibi garip bir sonuç çıkarıyorlardı. Siyasal savaşımdan yana olanlar ise, tam tersine, aynı önermelerden başka bir sonuç, yani bugünkü savaşımımızın kökleri toprağa ne kadar derinliğine dalarsa, o ölçüde daha geniş daha yürekli, daha büyük kararlılıkla ve daha büyük inisiyatifle harekete geçmemiz gerektiği sonucunu çıkarıyorlar. Şimdi de, bu aynı tartışma, farklı koşullarda ve farklı bir biçimde karşımıza çıkıyor. Demokratik devrimin sosyalist bir devrimden çok farklı olduğu, bu devrime, "ilgi duyan"ların hiç de yalnızca yoksul ve düşkünler olmadığı; bu devrimin tüm burjuva toplumunun kaçınılmaz gereksinmeleri ve gerekleri içersinde derin köklere sahip bulunduğu yolundaki öncüllerden - bu öncüllerden, biz, ileri sınıfın, demokratik amaçlarını en büyük yüreklilikle formüle etmesi, bunları en kesin bir biçimde ve eksiksiz olarak ifade etmesi, doğrudan cumhuriyet sloganını öne sürmesi, ve geçici bir devrim hükümetinin kurulması ve karşı-devrimin amansızca ezilmesi düşüncesini yaygınlaştırması gerektiği sonucunu çıkarmaktayız. Ama karşıtlarımız, yeni-İskra grubu ise, bu aynı öncüllerden, demokratik vargıların tümüyle ifade edilmemesi gerektiği; cumhuriyetin günlük sloganlarda yer almayabileceği; geçici bir devrim hükümetinin zorunluluğu düşüncesini yaygınlaştırmaktan kaçınılabileceği; salt bir kurucu meclis toplama kararının kesin bir zafer olarak adlandırılabileceği, eylem amacımız olarak karşı-devrimle savaşım görevinin öne sürülmesine gerek olmadığı, böylece bunun bir "karşılıklı savaşım süreci" gibi anlaşılmaz (ve göreceğimiz gibi, yanlış formüle edilmiş) bir şeye indirgenebileceği sonuçlarına varmaktadırlar. Bu, siyasal önderlerin dili değil, arşiv kurtlarının dilidir. (sayfa 38) 
Yeni-İskra grubunun kararındaki çeşitli formülasyonları daha yakından inceledikçe, daha önce belirtilmiş olan temel özellikleri daha da açıklık kazanmaktadır. Örneğin, bize, "siyasal olarak kurtulmuş burjuva toplumunun unsurları arasındaki bir karşılıklı savaşım süreci"nden sözediliyor. Bu kararın ele aldığı konuyu (geçici bir devrim hükümeti) akılda tutarak, insan şaşkınlık içinde şunu soruyor: "karşılıklı bir savaşım sürecinden söz edilecekse, burjuva toplumu siyasal bakımdan köleleştiren unsurları nasıl suskunlukla geçiştirebiliriz? 'Konferansçılar', devrimin başarılı olacağını varsaydıklarına göre, bu unsurların gerçekten de daha şimdiden yok olduklarını mı sanıyorlar?" Böyle bir fikir, genel olarak saçma ve özel olarak da son derece büyük bir siyasal saflığın ve siyasal bir miyopluğun ifadesidir. Devrime yenik düşen karşı-devrim yok olmayacaktır; tam tersine, karşı-devrim, kaçınılmaz olarak, yeni ve daha amansız bir savaşımı başlatacaktır. Kararımızın amacı, devrim başarıya ulaşınca karşı karşıya geleceğimiz görevleri tahlil etmek olduğuna göre, karşı-devrimin saldırılarını geriye püskürtme işine (kongre kararında da yapıldığı gibi) çok büyük bir dikkat göstermek, ve savaşkan bir partinin bu çok ivedi ve hayati siyasal görevlerinin bugünkü devrimci dönemden sonra ne olacağı, ya da "siyasal olarak kurtulmuş bir toplum" gerçekleştiğinde ne olacağı konusundaki genel tartışmalar içersinde boğulmamalarını sağlamak bizim görevimizdir. Nasıl ekonomistler, ivedi siyasal görevlerini anlama yeteneksizliklerini gizlemek için, siyasetin ekonomiye bağımlı olduğu yolunda ilkel gerçekleri ileri sürüyorlardıysa, aynı şekilde, yeni-İskra'yı çıkaranlar da, toplumun siyasal kurtuluşunun bize yüklediği ivedi devrimci görevleri anlayamamış olmalarını gizlemek için siyasal olarak kurtulmuş bir (sayfa 39) toplumun bağrındaki savaşım konusunda ilkel gerçeklerin sözünü edip duruyorlar. 

Şu ifadeyi ele alalım: "monarşi ve toplumsal ayrıcalıklar düzeninin kesin olarak ortadan kaldırılması". Monarşinin kesin olarak ortadan kaldırılması, açık anlamıyla, demokratik cumhuriyetin kurulması demektir. Ama bu ifade, o yaman adam Martinov'a ve hayranlarına aşırı ölçüde basit ve açık görünmektedir. Onlar bunu "derinleştirmek"te ve daha "akıllı" bir biçimde koymakta direniyorlar. Bunun sonucu olarak, bir yandan derin görünmek için gülünç, ve boş çabalar gösteriyorlar; öte yandan, bir slogan yerine bir tanımlama, ileriye doğru yürünmesi için yürekli bir çağrıda bulunacaklarına, geçmiş konusunda bilmem hangi hüzünlü düşünceleri ifade ediyorlar. Sanki karşımızdakiler, cumhuriyet uğruna savaşmak için şimdiden harekete geçen canlı insanlar değil, sorunu plus quampertectum[8*] açısından, sup specie aeternitatis[9*] ele alan taşlaşmış mumyalardır. 
Devam edelim: "... geçici hükümet ... bu ... burjuva devrimin görevlerini yerine getirme işini üzerine alır. ..." Burada hemen belli oluyor ki, konferansçılar, proletaryanın siyasal önderlerinin karşısına dikilen somut bir sorunu görememişlerdir. Geçici bir devrim hükümetine ilişkin somut sorun, bunların gözünde, son, genel olarak burjuva devrimin amaçlarını gerçekleştirecek olan geleceğin birbirini izleyecek hükümetleri sorunuyla bulanıklaşmıştır. Eğer sorunu "tarih açısından" incelemek isteyecek olursanız, herhangi bir Avrupa ülkesi örneği, size, hiç de "geçici" olmayan birçok hükümetlerin, her ülkede, burjuva devrimin görevlerini yerine getirdiklerini ve devrimi yenilgiye uğratmış (sayfa 40) hükümetlerin bile, her şeye karşın bu yenik düşmüş devrimin tarihsel amaçlarını gerçekleştirmeye zorlandıklarını gösterecektir. Ama "geçici devrim hükümeti" diye, o sözünü ettiğiniz hükümete değil, devrimci dönemin hükümetine, devrilen iktidarın yerini alan hükümete ve halk ayaklanmasına dayanan hükümete derler, halktan gelme bir tür temsili kurumlara dayanan hükümete değil. Geçici devrim hükümeti, devrimin hemen zafere ulaşması için bir savaşım organıdır, karşı-devrim girişimlerini hemen ezmek için bir savaşım organıdır, genel olarak burjuva devrimin tarihsel görevlerini yerine getiren bir organ değil. Burjuva devrimin amaçlarından hangilerini bizim, ya da bir başka hükümetin ya da daha bir başkasının gerçekleştirmiş olacağının kesenkes saptanması işini geleceğin Ruskaya Starina'sının[19] gelecekteki tarihçilerine bırakalım bundan otuz yıl sonra, bunun için yeterli zaman olacaktır; bizim bugünkü görevimiz, cumhuriyet uğruna savaş için ve proletaryanın bu savaşa en etkin biçimde katılabilmesi için sloganlar atmak, pratik yollar göstermektir. 
Kararın yukarıya aktarılan kısmındaki son önermeler de, bu nedenlerden ötürü, aynı şekilde yetersizdir. Geçici hükümetin, uzlaşmaz karşıt sınıflar arasındaki savaşımı "düzenlemesi" gerektiğini söylemek, çok yersiz ya da çok acemice bir şeydir; marksistler, sınıf savaşımının organları görevini değil de, bu savaşımın "düzenleyicisi" olarak iş gören hükümetlerin olabileceğine bizi inandıracak bu türden liberal Osvobojdenye formülleri kullanmamalıdırlar ... Hükümet, "yalnızca devrimci gelişmeyi ilerletmekle kalmamalı, aynı zamanda, bu gelişme içersinde kapitalist sistemin temellerini tehdit eden etmenlere karşı da savaş açmalıdır". Ama bu "etmen"i oluşturan, kararın onun adına (sayfa 41) konuştuğu proletaryadır! Proletaryanın şu anda "devrimi nasıl ilerleteceğini" (anayasacı burjuvazinin gidebileceğinden daha öteye götüreceğini) göstereceği yerde, burjuvazi devrimin kazanımlarına karşı döndüğünde, ona karşı savaşım için belirli hazırlıklar yapılmasını öğütleyeceği yerde, bize, bir sürecin genel bir tanımı, eylemimizin somut amaçları konusunda hiçbir şey söylemeyen bir tanımı sunuluyor. Yeni-iskra'nın adamlarının fikirlerini ileri sürüş tarzı, bize, Marx'ın (ünlü "Feuerbach Üzerine Tezler"inde) diyalektiğe yabancı eski materyalizm konusundaki değerlendirmesini anımsatıyor. Filozoflar -diyordu Marx- dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır, oysa sorun onu değiştirmektir.[20] Aynı şekilde, yeni-İskra grubu, gözlerinin önünde olup biten savaşım sürecinin hoş görülebilir bir açıklamasını ve tanımlamasını verebilir, ama savaşım için doğru bir slogan formüle etme yeteneğinden tümüyle yoksundur. İyi piyadeler, ama kötü önderler olarak, bunlar, bir devrimin maddi önkoşullarını kavramış ve kendilerini ilerici sınıfların başına yerleştirmiş partilerin tarihte oynayabilecekleri ve oynamaları gereken, etkin, öncü ve yol gösterici rolü görmezlikten gelerek, materyalist tarih anlayışına gölge düşürüyorlar.
Blogger tarafından desteklenmektedir.