Header Ads

Header ADS

HERŞEYİ KADROLAR BELİRLER

Stalin

Kızılordu Akademilerinden mezun olanlara verdiği nutuktan "Herşeyi Kadrolar Belirler",1935; 
SBKP (B) nin 18. Kurultayına raporundan "Kadroları~ Seçimi, Terfii ve Tayini",1939.

... Teknik yokluğundan acı çektiğimiz ve şimdigeçmiş bulunan bir dönemin yansıması olan "teknik herşeyi belirler" eski şiarının yerini şimdi" herşeyi kadrolar belirler" yeni şiarı olmalıdır. Şimdiki ana nokta budur. İnsanlarımızın bu yeni şiarın büyük önemini tamamen kavradığı ve anladı ğı söylenebilir mi? 

Ben bu soruya "evet" diyemem. Aksi takdirde, pratikte sık sık gözlediğimiz, halka karşı, kadrolara karşı, işçilere karşı çirkin tutum olmazdı.

 "Herşeyi kadrolar belirler" şiarı, önderlerimizin, onları yılmadan yetiştirerek, desteğe ihtiyaçları olduğunda yardım ederek, ilk başarılarını gösterdiklerinde teşvik ederek, terfi ettirerek v.b., hangi alanda çalışırlarsa çalışsınlar "küçük" ya da "büyük"işçilerimize karşı en istekli tutumu göstermelerini gerektirir. Ama pratikte, bazı durumlarda işçilere karşı ruhsuz, bürokratça ve kesinlikle çirkin tutumlarla karşılaşıyoruz . 

Bu, gerçekten, insanların incelenmesi ve ancak incelendikten sonra görevlerine yerleştirilmeleri yerine sık sık dama taşları gibi bir o yana, bir bu yana niye atıldıklarını açıklıyor. İnsanlar makinelere değer vermeyi ve işletmelerimizle fabrikalarımızda ne kadar makine bulunduğu hakkında rapor vermeyi öğrendiler. Ama belli bir dönemde eğittiğimiz kişilerin sayısıve bu kişilere çalışmalarında gelişmeleri ve istenilenhale gelmeleri için nasıl yardım ettiğimiz üzerinde aynı zevk le hazırlanmış bir tek rapor dahi hatırlamıyorum.

Bu nasıl açıklanmalı? Bu, bizim henüz işçilere değer vermeyi, kadrolara değer vermeyi öğrenemediğimiz olgusuyla açıklanmalıdır. Bir zamanlar sürgünde yaşadığım Sibirya'dakibir olayı hatırlarım. Bahardaydı. Bahar sellerinin zamanıydı. Geniş, kabarmış nehrin sürüklediği keresteyi çekmek için otuz kadar adam nehre gitti. Akşama doğru köye bir yoldaş eksik olarak döndüler. Otuzuncu adamın nerede olduğu sorulduğunda kayıtsızca "orada kaldığını" söylediler.

Benim "orada kalmakla ne demek istiyorsunuz?"soruma karşılık aynı kayıtsızlıkla "ne demek mi - tabii ki boğuldu" diye cevap verdiler. Ve bunun üzerine içlerinden biri, "gidip kısrağa su vermem gerekiyor" diyerek acele etmeye başladı. Hayvanlara, insanlara olduğundan daha çok ilgi gösterdikleri için sitem ettiğimde, diğerlerinin de katılmasıyla içlerinden biri şöyle dedi: "Neden insanlarla ilgilenmemiz gerekiyor. Her zaman insan yapabiliriz. Ama bir kısrak ... istersen bir dene." İşte belki pek önemli olmayan ama çok karakteristik bir durum. 

Halka ve kadrolara karşı bazı önderlerimizin kayıtsızlıkları ve insanlara değer vermede yeteneksizlikleri, bana, şimdi aktarmış olduğum uzak Sibirya'daki olayda gözlenen, insanın insana karşı garip tutumunun bir kalıntısı gibi geliyor. İşte yoldaşlar, bundan dolayı başarılı biçimde adam kıtlığının üstesinden gelmek ve ülkemize, tekniği ilerletip yürütebilecek yeterli kadrolar sağlamak istiyorsak, herşeyden önce, insanlara değer vermeyi, kadrolara değer vermeyi, ortak davamıza yararlı olabilecek her işçiye değer vermeyi öğrenmeliyiz. Dünyanın sahip olduğu bütün değerleri sermayenin en değerli ve en belirleyici olanının insanlar olduğunu, kadrolar olduğunu kavramanın zamanıdır.

 Anlaşılmalıdır ki bu günkü koşullarımızda "herşeyi kadrolar belirler." Sanayide, tarımda, ulaştırmada ve orduda iyi ve çok sayıda kadrolarımız varsa, ülkemiz yenilmez. Bu tür kadrolarımız olmazsa, her iki ayağımız da bağlı demektir. Konuşmamı bitirirken, Kızıl ordu Akademileri mezunlarımızın sağlıklarına ve başarılarına kadeh kaldırmayı önermeme izin verin. Bu mezunlara ülkemizin savunmasını örgütleme ve yönetme çalışmalarında başarılar dilerim.

Yoldaşlar, ilk olgunluğunuzu kazandığınız yüksek öğrenim kurumlarından mezun olmuş bulunuyorsunuz. Ama okul sadece bir hazırlık aşamasıdır. Kadrolar gerçek olgunluklarını pratik çalışmada, okul dışında, zorluklarla savaşmada, zorlukları yenmede kazanırlar. Yoldaşlar, yalnızca zorluklardan korkmayan, zorluklardan kaçmayan, tersıne, yenmek ve ortadan kaldırmak amacıyla zorlukların karşısına çıkan kadroların bir işe yaradığını hatırlayın. Ancak zorluklara karşı savaşta gerçek kadrolar demir gibi işlenir. Ve ordumuz yeterli sayıda gerçekten çelikleşmiş kadrolara sahipse asla yenilmez. Sağlığınıza Yoldaşlar!

KADROLARIN SEÇİMİ, TERFİİ VE ATANMASI

Doğru bir siyasal çizgi, bir bildiri olarak değil de uygulanacak somut bir gerçek olarak gereklidir. Ama doğru bir siyasal çizgiyi uygulamak için kadrolara, Parti’nin siyasal çizgisini kavrayan bunu kendi çizgisi olarak benimseyen, bu çizgiyi uygulamaya hazır, bunu pratiğe geçirebilecek ve bu çizgiden sorumlu olup onu savunabilecek ve onun için savaşabilecek kişilere sahip olmalıyız.. Bunu başaramamakla, doğru bir siyasal çizgi tamamen sözde kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır. İşte burada kadroların doğru seçimi, kadroların eğitilmesi, yeni kişilerin terfii, kadroların doğru atanması ve kadroların başarıları çalışmayla denemesi sorunu ortaya çıkar. Kadroların doğru seçimi ne anlama gelir? Kadroların doğru seçimi sadece bir yığın yardımcı ve vekili etrafa toplamak ve bir büro kurup arka arkaya emirler yağdırmak anlamına gelmez. (Gülüşmeler). Kişinin gücünü kötüye kullanması, mantıksız bir biçimde yüzlerce kişinin durmadan işini değiştirmesive sonu gelmeyen “yeniden örgütlemeler” yapması anlamına da gelmez. (Gülüşmeler).

Kadroların doğru seçimi şu anlama gelir: 

İlk olarak, kadroları Parti’nin ve Devletin altın hazineleri gibi kabul etmek ve onlara deger verip saygı duymak.
İkinci olarak, kadroları tanımak, kişisel erdem ve eksikliklerini dikkatle incelemek ve belli bir işçinin yeteneğinin en iyi hangi görevde gelişeceğini bilmek.
Üçüncü olarak, kadroları dikkatlice yetiştirmek, her umut veren işçiye ilerlemesi için yardım etmek, bu tür işçilerle sabırla “uğraşma”da zamanı esirgememek ve gelişmelerini hızlandırmak.
Dördüncü olarak, kadroların eski görevlerinde tembelleşip yıpranmalarına izin vermemek için yeni ve genç kadroları zamanında cesaretle terfi ettirmek.
Beşinci olarak, işçileri görevlere öyle bir biçimde atamalı ki, kendilerini tam yerinde hissedebilsinler, ortak davamıza kişisel yeteneklerinin maksimum bir güç ile yardım edebilsinler ve kadroları atama çalışmasının genel eğilimi, bu kadroları atamanın amacı olan siyasal çizginin yürütülmesinin gereklerini tamamen karşılayabilsin. Bu konuda özellikle önemli olan, yeni ve genç kadroların cesaretle ve zamanında terfi ettirilmeleridir. Bizim arkadaşların bu noktada henüz berraklaştıklarını sanmıyorum.

Bazı kişiler, adam seçmede öncelikle eski kadrolara dayanmamız, diğerleri de, bunun tersine, öncelikle genç kadrolara dayanmamız gerektiğini düşünürler. Bana her ikisi de yanlış geliyor. Doğal olarak eski kadrolar, Parti ve Devlet için değerli bir varlığı temsil ederler. Bu eski kadrolar, yeni kadrolarda eksik olan şeye yani, derin bir önderlik deneyimine , Marksist Leninist ilkelerde bir öğrenime, olaylar hakkında bilgiye ve yönelim yeteneğine sahiptirler, ama ilk önce, yeterli sayıda eski kadroya sahip değiliz, gerekli olan sayının çok altındadırlar ve bir kısmı da doğa kanunlarının işlemesi sonucunda görevden çekilmektedir.

İkinci olarak, bazen eski kadroların bir kısmı geçmişten inatla gözünü ayırmamak, geçmişe sarılmak, eski alışkanlıkta kalmak eğilimindedirler ve hayattaki yenilikleri gözlemlemeyi başaramazlar. Bu, yenilik duygusunu kaybetmektir. Çok ciddi ve tehlikeli bir eksikliktir.

Genç kadrolara gelince, doğaldır ki bunlarda eski kadroların deneyi, öğrenimi ve meseleler hakkında bilgisi ile yönelim yeteneği yoktur. Ama ilk olarak, genç kadrolar geniş çoğunluğu oluştururlar; ikinci olarak, gençtirler ve bu nedenle görevden çekilme tehlikesiyle karşı karşıya değillerdir; üçüncü olarak, her Bolşevik işçide değerli bir nitelik olan yenilik duygusuna bol bol sahiptirler ve dördüncü olarak; o kadar çabuk gelişir, bigi kazanır, o kadar şevkle ilerlerler ki, eski arkadaşlara yetişecekleri, onların yanında saf tutacakları ve onların yerine geçmeye layık olacakları zaman çok uzak değildir. Sonuç olarak sorun eski ya da yeni kadrolara dayanıp dayanmamak değildir; sorun Parti ve Devlet önderliğinin ortak bir uyumunda eski ve yeni kadroların bir bileşkesine, birliğine yönelmektir. (Sürekli alkışlar).

İşte bu nedenle, genç kadroları cesaretle ve tam zamanında yönetici görevlere terfi ettirmeliyiz.

Sözü geçen dönem boyunca Parti’nin, Parti önderliğini güçlendirme sorununda önemli başarılarından biri, kadroları seçerken tam da bu eski ve yeni kadroları birleştirme yolunu, yukardan aşağıya, başarıyla izlemiş olmasıdır.

Merkez Kurulu’nun ve Parti’nin sahip olduğu veriler, sözü geçen dönemde Parti’nin, yönetici Parti ve Devlet görevlerinize yüzde yirmiden fazlası kadın olan beşyüz binden fazla genç Bolşevik’i, Parti üyesini ve Parti’ye yakın kişilere terfi ettirmeyi başardığını gösterir.

Şimdi görevimiz nedir?

Şimdi görevimiz, yukardan aşağıya, kadroların seçilmesi işini bir organın elinde toplamak ve bu seçim işini doğru, bilimsel ve Bolşevik bir düzeye yükseltmektir.


Blogger tarafından desteklenmektedir.