Header Ads

Header ADS

DEVRİM BAYRAĞINI YALNIZ MARKSİST - LENİNSTLER YÜCELTİR VE İLERİYE GÖTÜRÜR

ENVER HOCA
AVRUPA KOMÜNİZMİ ANTİ-KOMÜNİZMDİR

DEVRİM BAYRAĞINI YALNIZ MARKSİST - LENİNSTLER YÜCELTİR VE İLERİYE GÖTÜRÜR

Günümüzde burjuva, revizyonist, kapitalist toplum devrime gebedir. Devrimler her zaman yalnız Mark, En- gels, Lenin ve Stalin’in düşünceleriyle yönlendirilmiştir ve yönlendirilecektir. Büyük teorimizi revize etmeye yönelik tüm farklı düşünceler, şimdiye dek olduğu gibi, tarihin çöplüğüne atılacaktır. Devrimi yöneten, Marsizm - Leninizm’in ölümsüz doktrininden esinlenen dünya proletaryasının büyük gücü karşısında kapitalizm, emperyalizm ve sosyal emperyalizm gibi, bu düşünceler de yenilgiye uğrayacaklardır.

Avrupa - Komünistlerinin taktik ve manevraları bü- yük öğretimize gölge düşüremeyecek ve hiç bir zaman kabul görmeyeceklerdir. Yalnız Marksist - Leninist öğretiyle yoğrulan ve ona sadık kalanlar, zalimlere, sömürücülere savaş tüccarlarına ve hainlere yer olmayan sosyalist dünyanın, bu yeni dünyanın zaferi için giriştikleri büyük mücadelelerinde ne kadar tehlikeli ve kurnaz oportünistlerle karşı karşıya bulunduklarını görebilirler.

Fransa, İtalya, İspanya ve öteki kapitalist ülkelerde, sınıfa düşman, karşı-devrimci, Anti - Marksist teorilerini yenilgiye uğratmak, proletaryaya ve onun mark- sist - Leninst partilerine bağlıdır. Sınıf çatışmalarında ve devrimde, proletaryaya yol gösteren gerçek bir Marksist - Leninist parti olmadan, revizyonist partilerin yaydığı bu Anti - Marksist teorilerle savaşılamaz ve burjuvazinin iktidarı tasfiye edilemez.

Çağdaş revizyonizmin, özellikle de Kruşçevci çağdaş revizyonizmin ortaya çıkmasının ve yayılmasının, devrim ve komünizm davasına verdiği zararın bilincinde olan Marksist - Leninst devrimciler, bu büyük karşı-dev-rimci dalgaya karşı örgütlenmesini ve kararlı olarak onunla mücadele etmeyi ve bunlara kafa tutmayı bildiler.

Ülkelerinin proletaryasına ve dünya proletaryasına karşı yüce sorumluluk duygusuyla, Marksist - Leninist devrimciler, revizyonistlerin ihanetini ortaya koymak için yürütülen ilke mücadelesinin başına geçti, ve yeni Marksist - Leninist partiler ve yeni örgütlenmeler yaratmak için işe dört elle sarıldılar.

Marsist - Leninist hareket çağdaş revizyonizmle farklılaşmanın ve komünizm davası için mücadele sürecinde gelişti. Bu hareket, revizyonist yozlaşmanın devrim alevlerini halkların özgürlük savaşlarını boğan itfaiyecilere dönüştürdüğü, eski komünist partilerinin ihanet ettiği devrim ve sosyalizm bayrağını yükseltip, ileriye götürme görevini üstlendi. Yeni Marksist - Leninist partilerin oluşturulması, her ülkenin işçi sınıfı için olduğu gibi, dünya çapında devrim davası içinde tarihî düzeyde bir zaferdi. Browderci, Kruşçevci, Titocu, Avrupa - Komünisti ya da Maocu çağdaş revizyonizmin içlerine kök saldığı partiler, komünist partiler olarak tasfiye edildi. Revizyonizm onları devrimci Marksist - Leninist düşünceden ayırdı, işçi sınıfının devrim için örgütlü müfrezelerinden, sınıf mücadelesini «söndürmek», sınıf «barışını» kurmak, devrimi sabote etmek ve sosyalizmi temelinden yıkmak için aletler haline getirdi.

Çağdaş revizyonistlerin partinin Leninist uygulamasına ve teoriye karşı yürüttükleri mücadeleyi dikkate alarak, gerçek komünist devrimciler, Marksist - Leninist öğretilere dayalı olarak kurulmuş proletarya partilerinin savunulması, güçlendirilmesi ve geliştirilmesi için mücadele ettiler. Onlar, böyle bir parti olmadan, işçi sınıfının örgütlü öncü müfrezesi olmadan, devrimin başarıla- mayacağının, ulusal kurtuluş mücadelesinin doğru olarak ve sonuna kadar sürdürülemeyeceğinin, burjuva demokratik devriminin derinleştirilemeyeceğinin ve proleter devrime geçilemeyeceğinin bilincindedirler.

Marksist - Leninist parti, ne bir raslantı sonucu ne de boş yere doğar ve şekillenir. Çok önemli nesnel ve öznel bazı öğelerin eylemi sonucu olarak doğar ve kurulur. Marksist - Leninist parti işçi sınıfının bağrından doğar, onun en büyük arzularını, devrimci amaçlarını temsil eder. Sınıf savaşını geliştirir ve ilerletir. İşçi sınıfı dışında, onun devrimci amaçları dışında, işçi sınıfının teorisini simgeleyen Marksist - Leninist teori dışında asla Marksist - Leninist parti olamaz.

İşçi sınıfının bir partisi, Marksist - Leninist teori ile eğitilince, bu güçlü ve yeri doldurulmaz silâhı devrimin zaferi ve proletarya diktatörlüğünü ve sosyalizmi kurmak için sınıf savaşında ustalıkla kullandığı zaman onun gerçek örgütlü bir müfrezesi ve genel kurmayı olur.

Bu teoriyi özümleyip, benimseyen, ancak uygulamayan, ya da yanlış uygulayan ve hatalarında ısrar eden, doğru yolda asla ilerleyemez ve Marksizm - Leninizm’den sapar.

Gerçek bir Marksist - Leninist partinin bu özelliği, çağdaş revizyonizme, Kruşçevizme, Titoizme, Maozedung- culuğa, Avrupa - Komünizmi vb. karşı takındığı açık ve kararlı tutumuyla belli olur. Bu konuda açık bir sınır son derece önemli bir ilke sorunudur.

Eğer bir parti, üyelerinin, örneğin : «Kruşçevci ideolojiye rağmen Sovyetler Birliğinde sosyalizm kurulur», Sovyetler Birliği Komünist Partisi yönetiminde «bürokratlar» vardır ama, bunların yanı sıra «devrimciler» ve Marksist - Leninistler’de vardır, öyleyse o parti ister istemez Marksist - Leninist çizgiden ayrılmış, devrimci taktik ve stratejiyi terketmiştir, açıkça değilse bile dolaylı olarak, sözleriyle Sovyetler Birliği Komünist Partisi XX Kongre tezlerine, Kuruşçevizme karşı çıkıyor da olsa, Sovyet yanlısı bir partiye dönüşmüş demektir. Devrimci deneyim şunu kanıtlamıştır : bugünkü kapitalist ve emperyalist Sovyetler Birliği liderleri Brejnev, Suslov ve yandaşlarının izlediği şovenist, sosyal - emperyalist hegemonya politikasına karşı savaşılmazsa Kruşçev’e karşı da savaşılamaz.

Bugünkü Çinli yöneticilerin, gerici çizgisini ve emperyalizm yanlısı politikasını da, Maozedung’dan, Mao- zedung düşüncesinden ayıranların görüşleri de aynı derece zararlıdır. Deng Sioping ve Hua Guafeng’in karşı- devrimci tutumlarına, Maozedung düşüncesine dayanan ideolojik temelle savaşmaz ve bu temel açığa çıkarılmazsa, onlara karşı da savaşım verilmemiş olur.

Arnavutluk Emek Partisi, Maozedung düşüncesi ile, Çin Komünist Partisinin izlediği çizginin derinlemesine bir tahlilini yaparak bu sonuca ulaşmıştır. Maozedung’u, düşüncelerini olayları ve gerçekleri ciddi bir şekilde tahlil etmeden, derinliğine inmeden savunmaya kalkışmak revizyonist bir sapmaya düşmek demektir. Bu tutum tarif edilmediği sürece gerçek bir Marksist - Leninist tutum gözlemlenemez.

Marksist - Leninist partiler ve her ülkenin proletaryası, hiçbir zaman, burjuvazinin ve onun ideolojisinin baskısını, kapitalizm, emperyalizm, sosyal-emperyalizmin baskı altına alıcı gücünü ve uyutucu revizyonist ideolojileri gözardı etmez. Eğer, Proletarya partisi, bunlara karşı, kararlı bir mücadele yürütmezse, güçlü bir örgütlenmesi, proletaryanın demir disiplini yoksa, hizipçilik ruhunu ve fraksiyonculuğu atan çelik bir eylem ve düşünce birliğini kendi kişiliği yapmamışsa, bu baskı ve etkiler çok zararlı ve tehlikeli olurlar.

İşte Marksist - Leninist partiler ideolojik düzeylerini yükseltirken, revizyonizme, burjuva ideolojisinin etkilerine karşı mücadele ederken, aynı zamanda, büyük bir dikkatle, iç örgütlenmelerinin Leninist kural ve ilkeler temelinde güçlenmesine de özen gösterirler. Parti, saflarında, denenmiş, etkin, kendini ülküsüne adamış devrimci öğeler bulunduğu zaman devrimcidir, ve devrimci olur. Onlar, entellektüel ve sekter anlayışlarla kararlılıkla mücadele ederler. Bu anlayış, çoğu zaman «iyi eğitilmiş öğeleri» kabul etmenin gerekliliği örtüsü altında, devrimci proletaryanın öncü kısmını temsil etmesi gereken tüm nitelikleri kazanabilecek nitelikte işçilere, emekçi yığınların öteki katmanlarından gelen sağlam öğelere, partinin kapılarını kapatan bu anlayışlara karşı savaşım verirler.

Duygusallık, liberalizm, partinin çok üyesi olduğu için büyüdüğü izlenimini vermek üzere sayıya önem verme eğilimi çok zararlıdır ve kötü sonuçlar doğurur. Marksist - Leninist kurallara sıkı bir şekilde itaat etmeyen böylesi üye kabulleri, salt burjuvazinin baskı ve etkisini, partiye dışardan yapacağı etkiyi körüklemekle kalmaz, başka öğelerin de partiyi bölmek ve tasfiye etmek için içeriye sızmasına neden olur.

Kapitalist ülkelerdeki Marksist - Leninist partiler, çok güç koşullarda çalışmakta ve mücadele vermektedirler, öte yandan çeşitli yönden gelen bir çok tehlikeye karşı koymaktadırlar. Bu tehlikeler hayali değil, gerçektirler, bunlara her gün, her adımda, her eylemde raslanır. Eğer komünistler, partinin eylem ve mücadele programının, proletaryanın amacının büyük idealleri ve komünizm uğruna özveri gereği üzerinde kurulduğunu anlamazlarsa, eğer bu özveri bilinçle kabul edilmez ve proletarya ile halkın yüksek çıkarlarının gerektirdiği şu ya da bu anda, tereddüt etmeden gerçekleştirilemezse, bu tehlikelere karşı koymak olanaksızdır.

Kapitalist ülkelerde, bir çok partinin varlığı, halkın kafasını karıştırır. Bu partilerin oy toplamaktan başka amaçları yoktur. Yerel ve dünya sermayesinin hizmetin- dedirler. Bu birleşik sermaye, devletin ve paranın, polisin ve öteki baskı organlarının desteğiyle hüküm sürer. Sermayeye, çeşitli ortaklıklara ve çok uluslu şirketlere bağlı olan partiler kitleleri mücadelelerinin ana hedeflerinden, - sermaye boyunduruğunu atıp, devlet iktidarını almak yani devrimi tamamlamak - saptırmak amacıyla «demokrasi» oyunu oynuyorlar.

Burjuva partileri, belirli örgütsel ve siyasal eğilimler ve biçimler uyguluyorsa bu amaçsız değildir. Örneğin, kim olursa olsun ne zaman olursa olsun kendi saflarına bunların girmesine ve kendi saflarından çıkmasına izin verirler. Herkes bağırıp çağırmakta, konuşmakta, miting ve toplantılarda nutuk çekmekte serbesttir. Ama bir sınıra kadar! Sözde düşüncelerini söyleme özgürlüğünü bu sınırlar içinde, aynı şekilde eylemi de gene bu sınırlar içinde yapmaya izin verilir. Konuşma özgürlüğünden somut eylemlere geçiş anarşist, terörist, suç savılan bir iştir.

Marksist - Leninist parti bu tür bir parti olamaz. O lafazanlık partisi değil, devrimci bir eylem partisidir. Eğer bu partinin üyeleri eylemlere, somut bir mücadeleye girmiyorlarsa, o gerçek bir Marksist - Leninist bir parti değil, olsa olsa ismen öyle olacaktır. Bazı zamanlarda böyle bir parti, belki de çeşitli fraksiyonlara ayrılacak, aynı zamanda varolan bir çok görüşlere sahip olacak ve sonunda da liberal, oportünist, revizyonist bir partiye dönüşecektir. Böyle bir parti işçi sınıfına uygun değildir, işçi sınıfının da zaten böyle bir partiye gereksinimi yoktur.

Devrimci Marksist - Leninist bir parti ne reformculuk, ne anarşizm ne de terörizmle el altından da olsa uyuşamaz. Hangi şekil altında olursa olsun, o tüm bu karşı-devrimci akımlara karşıdır. O, burjuvazinin kendisine saldırmasının olanaksız olmadığını eylemlerinin de, anarşist ve törörist olarak nitelendirilmelerinin olanaksız olmadığını gözden ırak tutmamalıdır. Ancak, bu partinin olay ve kitle hareketlerinin arkasından gitmesini, eylemleri terketmesini ve revizyonist ve reformist partilerin idaresine girmesini gerektirmez.

İşçi sınıfının başında bulunan Marksist - Leninist partilerin gerçek devrimci karakteri, burjuvaziye, sosyal demokrasiye, revizyonizme ve burjuva devletine karşı, siyasal, ideolojik ve ekonomik mücadelelerinin karmaşık eylemleri içinde, anlaşılır. Kitleler, kendilerinin yararına olan gerçek devrimci eylemleri ayırdedecek durumdadır, bunu anarşizmden ve terörizmden ayırmasını bilir. Bunun için de, Marksist - Leninist partilerin yönettikleri devrimci eylemlere katılır ve kapitalist burjuvazinin işçi sınıfına ve gerçek komünistlere karşı kanlı eylemlere girişmesine kadar varan, keskin baskı ve saldırılara karşın, burjuvazinin iktidarına karşı ayaklanabilirler.

Marksist - Leninist parti sivil savaştan korkmaz. Burjuvazinin vahşi tecavüzü ve baskısıdır, bu savaşa yönelten. Sivil savaş, bilindiği gibi, işçi sınıfı ile onurlu emekçi halk arasında çıkmaz, bu savaş çalışan kitlelerin iktidarda bulunan kapitalist burjuvaziye ve onun baskı organlarına karşı açılır. Proletaryanın devrimci mücadelesi iktidarı şiddet yoluyla ele geçirmeye yönelmelidir. İşte, kapitalistlerin, burjuvazinin ve revizyonistlerin korktuğu da bu gelişmedir zaten. Sosyal - demokrasi ve çağdaş revizyonistler, işçi sınıfının devrimci bir bilince ulaşmasını, ekonomik, siyasi, ideolojik sorunların anlamlarını kavramasını, iktidarın ele geçirilmesi mücadelesi için öznel koşulların yaratılmasına yardım eden devrimci olgunluğa ve kusursuz örgütlenmeye erişmesini engellemeye çalışır.

Burjuvazi, Avrupa - Komünistlerinin kendilerine malettikleri taktik ve stratejileri ile, yoğun bir saldırı gücüyle karşılaşmamak için işçi sınıfını bölmeyi amaçlarken, Marksist - Leninist partiler, bunun tersi için, yani işçi sınıfının birliği için mücadele ederler.

Avrupa - Komünistlerinin ve öteki revizyonistlerin beyanlarına karşın, günümüzün temel devrimci motor gücü olarak kalan proletaryanın, devrimci örgüt ve birliğinden korkarlar. Bunun için de sendika örgütlerini, sendika merkezlerini sürekli denetim altında tutmaya gayret ederler. Bu sendika örgütleri, kapitalist ülkelerde, çok sayıda olabilir, dış görünümde değişik program ve adları olabilir, ama aslında hepsi birbirinin aynısıdır.

Birçok ülkede, bu tür sendikalar, olaylarda görüldüğü gibi, kapitalizmin devletiyle bütünleşmiş, onun bir eki durumuna gelmiştir. Sendika merkezleri her geçen gün daha açıkça patronlarla, finans kapitalle, ve burjuva hükümetleriyle işbirliğine gitmektedir. Halihazırdaki şekliyle sendika hareketleri kapitalizme karşı olmayıp, tersine onun adına çalışmakta, proletaryayı dize getirmeye çalışmakta, onun kapitalizme karşı mücadelesini sabote etmeye ve kısıtlamaya çalışmaktadır. Bunlardan bir kısmı ise, sendikalardan ziyade kapitalist işletmeleri andırmaktadır.

Revizyonist ve sosyal demokrat sendika merkezlerinden başka burjuva-reformist sendikaların da yürüttüğü bu sabotaj etkinlikleri sonucunda da, Avrupa proletaryası bütünleşemez ve bölünür. Revizyonist ve sos- yal-demokratların sendika hareketleri üzerindeki denetimi, sınıf savaşının gelişmesinin, işçi sınıfının devrimci bilincinin oluşmasının ve olgunlaşmasının önünde büyük bir engeldir. Bunun için, Marksist - Leninist devrimciler için izlemek zorunda oldukları tek yol, revizyonistlerin etkinliklerini ortaya çıkarmak, sendika hareketleri içindeki yerlerini bozmak, bunların yerine devrimci sendikalar kurmaktır. Bu sendikaların amacı, sermaye iktidarına, sermaye ve burjuva revizyonist partilerinin demagojilerine karşı işçi sınıfının birliğini gerçekleştirme olmalıdır.

Bu, sözde sendikalarla savaşmak, ilke olarak, sendikalara, bu geniş kitle örgütlerine, kapitalizm koşullarında işçi sınıfını birleştirmek ve sınıfı burjuvaziye karşı mücadeleye sevketmek için tarihi anlamda kaçınılmaz örgütlenme ve direnme merkezlerine karşı olmak anlamına gelmez.

Marksist - Leninistler devrimci sendikaları yaratma görevini üstlendiklerinde, büyük işçi kitlelerinin bulunduğu varolan sendikalardaki çalışmalardan geri kalmadılar, çünkü bunun tersine bir davranış sendika patronlarını, işçisınıfını kendilerinin ve sermayenin çıkarları için kullanmak üzere serbest bırakmış olurlardı.

Şurası kesindir ki, Marksist - Leninistlerin reformist ve revizyonist sendika merkezlerindeki çalışmaları, sendika patronlarını yola getirme ve eğitme, ya da geliştirme, yenileme gibi bir anlam taşımaz. Zaten böylesi bir davranış yeni bir revizyonizm türü olacaktır. Kitle içindeki Marksist - Leninist çalışma onları, anti-kapitalist, anti-emperyalist, anti-revizyonist devrimci eylemlere hazırlamak ve eğitmek içindir. Proleter birlik ve dayanışma, çalışma ve mücadele süreci işinde oluşur ve gelişir.

Ama, Marksizm - Leninizm’in bize öğrettiği gibi, işçi sınıfının birliği, siyasal eylemler ve ekonomik hak iste-meler aracılığıyla —ki bunlar kendi aralarında uyumlu olmalı ve öncelik birinciye verilmelidir— gerçekleşir. Bu alanda, çeşitli sendikal manevralarla proletaryanın belli başlı çıkarlarını işçiler aleyhine feda eden sendika patronlarının haince eylemlerini ortaya çıkarır, onların maskelerini indirirler.

İşçi aristokrasisi ve kapitalist burjuvazi ekonomik mücadelenin, siyasal mücadeleye bağlanmasından çok çekinmektedir. Siyasal mücadeleden korkmalarının nedeni, bunun işçiyi çok ilerilere, hatta çatışma ve savaşlara götürebilmesindendir. Doğru olarak yürütülen siyasal eylemler sendikalarda kapitalist burjuvazinin liderliğini zayıflatır, kuralları, yasaları ve işçi sınıfını köleleştirmek için oluşturduğu her şeyi parçalayıp, işçi sınıfının gözünü açar.

İşçi sınıfı öncü sınıf olduğu için, burjuva, küçük-burjuva piskolojisi ile bağlarını koparmalıdır. Bunu gerçekleştirmek için, hem sağcı sendikal sapmalara götüren liberal, oportünist görüşlerle hem de gerçek Marksist - Leninist partiyi kitlelerle etkin ve somut etkinlikten ayıran sekter görüşlerle savaşmak gereklidir. Sendikal hareketin salt ekonomik istemlere indirgenmesine karşı mücadele edilmesi gerektiği gibi, oportünizme ve salt sendikal mücadeleye düşmek korkusuyla ekonomik istemler için savaşmada tereddüt etmeden de kaçınılmalıdır.

İşçi sınıfının birliği için mücadelede Marksist - Leninist partiler bunu, Avrupa - Komünistlerinin savunduğu ilkesiz, karşı-devrimci birlik ve ittifakların tam tersi olan tüm halk yığınlarının birliğinin temeli olarak görürler.

Kapitalist - revizyonist dünyanın geçirmekte olduğu krizlerin artması devrimin toplumsal ve sınıf temelini genişletir. İşçi sınıfının dışında, köylüler, kent küçük-bur- juvazisi, gençlik, aydınlar, kadınlar gibi toplumda kapi-talizmin sömürdüğü öteki kesimler devrimci harekette her zaman etkin bir yer almaktadır. Bunun içindir ki bu kitlelerle birleşmek ve onlara önderlik etmek Marksist - Leninist partiler için birinci derecede önemli bir görevdir.

Marksist - Leninist partilerin üyelerinin kitle içinde doğrudan doğruya çalışmaları kaçınılmazdır ve çok önemlidir. Marksist - Leninist parti çizgisinde etkin duruma gelen ve onun önderliğinde bilince dayalı bir inançla hareket eden kitlelerin devrimci örgütlerini kurmaya çalıştığı gibi kitlelerin olduğu her yerde, hatta burjuva-re- vizyonist partilerin etkili olduğu ve yönettiği örgütlerde bile, kitleleri bu partilerin gerici ve oportünist ideolojik etkisinden koparmak için çalışır.

Sermayenin egemen olduğu ülkelerde, gençlik, kadınlar ve öteki emekçi kitleleri devrimin büyük bir yedeğini teşkil ederler. Bugün milyonlarca genç ve kadın işsizdir. Burjuvazi onları terketmiş ve umutsuz bırakmıştır, bu yüzden isyanla doludurlar. Marksist - Leninist’ler, gençlik, öğrenci, aydın ve ilerici kadın hareketlerini, geneldeki demokratik ve devrimci özgürlük hareketinin önemli bir parçası kabul ederek, onları doğru yolda örgütlemek, eğitmek ve yönlendirmek için, bu büyük kitlelerin enerjilerini, devrimci istemlerini işçi sınıfının enerji ve istemleri ile birleştirmeye çalışmalıdır. Böyle olduğu takdirde hiç bir güç devrim ve sosyalizmin zaferini engelleyemez.

Proletarya, tüm toplumsal tabakalara, özellikle de kırsal kesimlerde işçi sınıfının temel ve en güçlü mütte- fiği olan köylülerle birlikte çalışmazsa, onun hegemonyası tam ve etkili olmayacaktır. İşçi sınıfının köylülerle birleşmesi, kapitalizme, emperyalizme karşı, tekellerin ve çokuluslu şirketlerin baskı ve sömürüsüne karşı şu ya da yolla savaşan emekçi kitlelerinin geniş bir cephede birleşmesi için esastır.

Hareketsizlik, duyarsızlık ve kısır tartışmalar Marksist - Leninist bir partinin ölümü demektir. Marksist - Leninist bir parti devamlı olarak etkin değilse, ajitasyon ve propaganda ile hareketin içinde bulunmuyorsa, işçi sınıfının ve diğer emekçi kitlelerin değişik gösterilerinde, reformcu partilerin etkisinde bile olsalar, buna aldırış etmeden yer almıyorsa, reformistlerin kitlelerin hareketine verdiği yönü değiştirmeye gücü yetmeyecek demektir.

Marksist - Leninist Partinin doğru çizgisi kitleler arasına salt, basın aracılığı ile iletilemez. Komünistler, sempatizanlar, kitle örgütlerinin üyeleri parti çizgisini kitleler arasına, işçi sınıfı ve emekçi kitleler ekonomik ve siyasi hakları için harekete geçtiği, mücadele ettiği, çatıştığı sıradaki etkinlik ve eylemleriyle götürür.

Böyle güçlü bir devrimci eylem iki amacı gerçekleştirir : Bir yandan partiyi kitlelerle birlikte eylem içinde yoğurur, yetkesini ve etkisini artırırken, öte yandan parti için işçi sınıfının, gelecekte partinin en iyi, en kararlı militanlan olacak, siyasi ve ideolojik olarak en sağlam, en denenmiş öğelerini eylem içinde sınama olanakları sağlar.

Revizyonist partilerin liderleri, partinin tüm işinin herhangi bir sorun üzerinde sonsuz tartışmalardan, kısır teori üretiminden ve boş çekişmelerden ibaret olduğunu düşünürler. Böyle verimsiz tartışmalardan hiç bir şey olmaz. Revizyonist partiler, kitleler üzerinde yaygın olduğunun kabul edilmesi gereken, kendi basınları aracılığıyla çalışıyorlar. Bu partiler büyük kapitalist tröstlerini özellikle propagandalarını yapmak için parayla tutarlar. Emekçi kitleleri neyi yapıp neyi yapmamaları gerektiği konusunda yöneltmek için ustalaşmış insanladır bunlar. Demagojileri ile emekçi kitlelerin son amacını, kapitalist sistemin yıkılması düşüncesini karartırlar.

İşçileri normal bir grevle elde edilenlerin her şey olduğuna inandırmaya çalışırlar. Bu büyük kandırmaca kapitalist burjuvazinin çıkarınadır. Burjuvazinin ücretli revizyonist partisinin rehberliğinde yapılan grevlerden endişe duymaması bu nedenledir.

Marksist - Leninist partiler revizyonist partilerin bu adi propaganda biçimleri düzeysizliğine hiç bir zaman düşmezler. Onlar isyan ve devrimin kendiliğinden ortaya çıkmayacağını, hazırlanması gerektiğini bilirler. Bu hazırlıkların en iyisi eylemlerdir. Ancak bu eylemlere yol gösteren teori de gereklidir. Marks, Engels, Lenin, Stalin devrimci eylem olmadan devrimci teori de olmayacağını ve devrimci teori olmadan devrimci eylem olmayacağını öğretiyorlar.

Marksist - Leninist partinin kitleler içinde çalışması, onları somut siyasal amaçlar çevresinde birleştirmesi önemli bir görevdir. Neden ki devrim yalnız işçi sınıfı ve hatta onun öncü kolu komünist partisi tarafından tamamlanamaz. Devrimi tamamlamak için işçi sınıfı öteki toplum güçleriyle, ilerici partiler ve onların fraksiyonları ile, ilerici kişilerle, ve farklı dönemlerde ortak çıkarları olanlarla ittifaka girerler. Bu güçlerle belirli siyasal programlarla geniş halk cepheleri oluşturulur. İşçi sınıfının partisi bu cephelerde erimez, tersine örgütsel ve siyasal bağımsızlığını her zaman sürdürür.

Marksist - Leninist partinin olgunluğu, gerekli ittifakları kurmak için kitlelerin saflarında ve değişik politik gruplaşmalar arasındaki varolan durumu sağlıklı bir şekilde tahlil edişinde anlatımını bulur. İşçi sınıfının partisi sadece doğru bir politika içinde bağımsızlığını sürdürebilecek, bir araya toplayarak devrim için harekete geçirmek istediği kitleler üzerindeki etkisini artırabilecek tir.

Değişik ittifakların kurulması, geniş halk cephelerinin kurulması, özellikle pek çok ülkede faşizm tehlikesinin büyük ve acil olduğu, süper güçlerin tüm ülkelere karşı baskı ve müdahalesini artırdığı koşullarda zorunlu bir ödev olur. Ulusal sorunun devrim sürecinde özel ve devamlı çoğalan bir önemi olması bu birliğin ve ittifakların gerçekleşmesini kolaylaştırmaktadır.

Bu birlik emperyalist güçlerin, sömürücü, hegemonyacı ve saldırgan politikasının güçlenmesine bağlıdır.. Bir ülkenin işgali her zaman askerî saldırısı ile de gerçekleştirilmez. Bu işgal, köleleştirme, sömürgeleştirme, baskı, sömürü, vahşi emperyalist baskısını içinde saklayan başka «yeni», «çağdaş» ekonomik, kültürel, politik biçimlerle de sürdürülür. Günümüz koşullarında devrimin ulusal sorunla da, yani bir ya da bir kaç ülkenin kapitalist ve emperyalist güçlerce ya doğrudan askeri olarak işgali, veya dolaylı araç ve yollarla işgali ile birleştiğini bunun için söylüyoruz. Bu anlamda İtalya, İspanya, Portekiz vb. gibi ülkeler yabancı ülkelerin silahlı güçlerince işgal edilmemişlerse de, gerçekte yabancı egemenliği ve müdahalesi altında tutulan ülkelerdir.

Avrupa - Komünistleri, kendi ülkelerinin özgür ve bağımsız olduğu konusunda, diledikleri kadar boş sözler söyleyebilirler, gerçek şudur ki İspanyol, İtalyan, Portekiz halkları ve başka halklar ezilip sömürülmektedir. Bu ülkelerin herbirinin bir burjuva-demokrasisi olabilir ama yabancı sermaye karşısında devletin eli kolu bağlı bulunmakta, halk, işçi sınıfı, gerçek demokrasi ve bağımsızlıktan yoksun olup özgür değillerdir. Herşey yabancı sermayenin kontrolündedir.

2. Düiya Savaşı sırasında, bir çok ülke, Alman Nazi ve İtalyan Faşist ordularınca işgal edilince, vatan hainleri ve işbirlikciler, işgalcilerle birleştiler. Günümüzde de, değişik görünümler ve sloganlarla başka hainler, işbirlikçiler iktidardadır ve binlerce bağla yeni çağdaş işgalcilere, yeni sömürgecilere ve sermayelerine bağlıdırlar.

Lenin’in «... Devlet İktidarının Bellibaşlı Araçları» (V. Lenin, tüm eserleri, arnavutluk baskısı, cilt 25. s. 459) diye nitelendirdiği, burjuva ordusunun içinde, devrimin hazırlanması ve tamamlanması için devrimci çalışmaları yürütmek son derece önemlidir. Lenin, burjuva ordunun saflarında devrimci çalışmanın gerekliliğine değin bir çok teorik ve pratik sorunu cevaplayıp, orduya saldırıyı, yıldırmanın ve parçalamanın yollarını gösterdi. Bir çok ülkede devrimci durumun hızla olgunlaştığı mevcut koşullarda bu sorun özel bir önem kazanmaktadır. Genel olarak, burjuva ordusu proletarya ve emekçi kitlelere karşı duran, tepeden tırnağa silahlı burjuvazidir.

Kapitalist ülkelerin büyük orduları, bu koşullarda devrimin gerçekleşmesinin zülum ve sömürü devletinin bölünmesinin olanaksız hale geldiği izlenimini yaratmaktadır. Bu görüşler özellikle, burjuva ordusuna hiç bir şekilde saldırmayan Avrupa - Komünistlerince yayılmaktadır. Ordudaki asker sayısına gelince, bu sorun burjuvazi için endişe uyandıran sorunlara neden olurken devrim açısından büyük bir değişiklik meydana getirmez. Ordunun çeşitli halk tabakalarından gelen bir çok öğeyle büyümesi ordunun manen tahrip edilmesi ve burjuvaziye karşı çevrilmesi için çok daha uygun koşullar yaratır.

Bu olayla, devrim iki büyük sorunla karşı karşıya kalır. Bir yandan kendine işçi sınıfını ve emekçi kitleleri bağlamak zorunda kalırken —onlarsız kendini tümleyemez— öte yandan devrimi bastıran burjuva ordusunu yıpratmak ve parçalamak zorundadır, burjuvazi kendi amaçları için sendikalarda işçi aristokrasisini kullanır, aynı şekilde orduda da sendikalardaki, sendika patronlarının işlevlerini yapan, subaylar kastını kullanır.

Burjuva ordusundaki, ilke, yasa ve örgütsel yapılar, burjuvazinin ordu üzerindeki denetimi kullanmasına, orduyu devrimin ve halkların bastırılması için araç olarak sürdürmesine ve eğitmesine izin verecek biçimdedir. Bu da burjuva ordusunun önemli ölçüde gerici sınıf karakterine sahip olduğunu gösterir. Ordusu «sınıflar üstü» «ulusal» «politika dışında» «demokrasiye saygılı» gibi göstermeye çalışanlar boşa çabalamaktadırlar. «Demokratik gelenekler» ne olursa olsun burjuva ordu, her ülkede halka karşıdır ve burjuvazinin yönetimini korumak, onun yayılmacı amaçlarını gerçekleştirmek için vardır.

Bununla birlikte, burjuva ordusu yoğun bir kitle olmayıp, saflarında ne birlik vardır, ne olabilir. Kapitalist ya da revizyonist burjuvazi ile proletarya ve kitleler arasındaki uzlaşmaz çelişkiler bu ülkelerin ordularına da yansır. İşçi, köylü gençlerden oluşan asker kitleleri ordunun karakteri ve burjuvazinin ona yüklediği işlevle tamamen ters çıkarlara sahiptir. İşçiler ve öteki emekçi halk gibi asker kitleleri de sömürü düzeninin yıkılmasından yanadır ve bu nedenle de burjuvazi onları kışlalara kapayarak, bir başka deyişle, halktan soyutlayarak, orduyu Lenin’in dediği gibi, milyonlarca asker için bir «hapishaneye» çevirir.

Halk çocukları askerlerle, kapitalist burjuvazinin, sermayenin çıkarlarına istekle hizmet etmek için öğrenim gören ve eğitilen yönetici organı olan subaylar arasında, ordunun komuta organı arasında sürekli derinleşen çelişkinin temeli budur. Marksist - Leninist partinin çalışması askeri, subaya başkaldırtmayı amaçlar. Lenin :
«Ordunun bozulmasından kaçınmış olan, ya da kaçınabilen hiç bir büyük devrim yoktur. Zira ordu eski rejimi sürdürmenin geleneksel aracı, burjuva disiplininin sermaye egemenliğinin siperi, ve emekçilerin sermayeye köle gibi bağımlı kalmasının okuludur». (V. Lenin. Tüm Eserleri. Arnavutça Baskı. Cilt : 28 S : 321) 
Kuşkusuz, orduda düzenin bozulması için, somut koşullara bağlı olarak çok çeşitli yöntem ve taktikler vardır. Her ülkenin koşulları kendisine özgü olduğundan, Marksist - Leninist- lerin taktikleri de ülkeden ülkeye büyük farklılıklar gösterir.

Lenin şöyle yazıyordu :
«... Güçlerin birbirlerini bir anlamda denedikleri bu karışıklık ve muharebeler kaçınılmaz olarak, orduyu siyasal yaşama ve sonuç olarak da devrim sorunları alanına çeker. Mücadele için deneyim, başka durumlarda yıllarca süren propagandadan çok hızlı ve çok daha derin aydınlatır». (Lenin, tüm eserleri arnavutça baskı, cilt 9. s. 402 - 403)
Kuşkusuz ordu içinde siyasal çalışma önemli olduğu kadar tehlikelidir de. Sendikalardaki siyasal etkinliklerden dolayı insan olsa olsa işten atılır, oysa siyasal propagandanın şiddetle yasaklandığı orduda bu çalışmanın cezası idama kadar gidebilir. Bununla birlikte komünist devrimciler hiç bir zaman özveriden veya bu alanda çalışılmadan devrim yolunun açılamayacağı inancından yoksun kalmamışlardır.

Dünya devrimci hareketi burjuva orduların saflarında zengin çalışma deneyimlerine sahiptir. 1905’de Rusya’ da, Çar Ordusu içinde Lenin’in lideri olduğu Rus Sosyal- Demokrat Partisi’nin rehberliğinde devrimci asker komiteleri kuruldu. 1917 Şubat Devrimin’e ve özellikle Ekim Devriminde, Çar silahlı güçlerinin kol ve birimleri içinde asker ve denizci hücreleri, Sovyetleri oluşturdu. Bunlar burjuva ordunun çoğunluğunu devrim saflarına çekmek te kesin bir rol oynadılar.

Arnavutluk’ta Anti-Faşist Ulusal Kurtuluş Savaşı boyunca, Arnavutluk Komünist Partisi ordu ve hatta jandarma, polis vb. saflarında bu silâhları etkisiz hale getirmek, başıbozukluğa, firarlara neden olmak için zor illegal koşullarda çalıştı. Bu düşmanı güvensizliğe yöneltirken, bazı durumlarda da işgalcinin hizmetindeki eski Arnavutluk ordusunun tüm müfrezelerini göz hapsine almaya itti. Aynı zamanda eski ordunun bir çok mensubu Ulusal Kurtuluş ordusuna geçti.

Daha yakın bir örnek verirsek, İran Şahı’nın ve subay kastının en modern silahlarla baştan tırnağa silahlanmadan ayakta duramayan ordu, İran halkının anti-emper- yalist, anti-monarşist ayaklanmasını fiilen etkilemeyi ve bastırmayı sağlayamadı.

Pehlevi rejimi modem dünyanın sömürücülerinin en barbar, en kana susamış ve en çürük rejimlerinden birîydi. Pehlevi diktatörlüğü, feodal beyler, düzenin yarattığı zenginler tabakası gerici ordu ve subay kastı ve bizzat Şah’ın deyişiyle «devlet içinde devlet» olan SAVAK üzerine kurulmuştu. Terör aracılığı ile baskı kuran Pehlevi- ler, Amerikan ve Ingiliz emperyalizmine satılmış, onların ortağı ve CIA’nın emrinde, İran Körfezinin en modem şekilde silahlandırılmış bekçisi idi.

Ama gene de terör, ordu, SAVAK ve tüm ötekilerin, İran halkının, üstünlük kazanıncaya ve korkunç, şiddet döneminin üstesinden gelinceye kadar farklı biçim ve sertlikte devam eden isyanını bastırmak elinden gelmedi. Bu süreçte şahın kalkanı olan ordu ve SAVAK dağıldı, ordunun bir bölümü silahları alan ve kendilerine çeviren halkın yanma geçti. Bu şunu gösteriyordu : ordu ve polis sayıları çok da olsa, iyice silahlanmış da olsa, halk birleşik bir halde ayaklandığında, burjuva ordu ve polisin yıldırılıp parçalanması için özenli bir çalışma yapıldığın-da, devrimi durduramayacaklarını kanıtlayan bir deneydir.

Kapitalist ülkelerde, devrimden söz edilmesi ve güya devrimci eylemler yapılması moda haline gelmiştir. Bu sözde «solcular» devrimci öncüler için bağırıp çağırıyor ama daha sonra bunlara bir sınır koyuyorlar. Devrimci eylemlere her yerde her alanda girilmemesi gerektiğini, sadece bir takım değişiklikler yapılması gerektiğini açıklıyorlar. Böylece köklü devrimci değişiklikler arayan kitleleri aldatıp uyutuyorlar.

Burjuvazi gibi «solcular» da orduyu zaptedilmez bir «kale» olarak görüyor ve hiç bir zaman dağıtma, yıldırma, bozma görevini üstlenmiyorlar. Marksist - Leninist Partiler mücadelenin öteki yönlerini savsaklamadan, işçilerin birliğini ve burjuva ordunun dağıtılması mücadelesini devrimin zaferi için kesin öneme sahip iki yön kabul ederler.

«Gayet tabiidir ki, diyor Lenin, Devrim kitleleri kendine kazanmazsa, orduyu yanina sürüklemezse, ciddi bir mücadele söz konusu olamaz». (V. Lenin, Arnavutça baskı, cilt 11, s : 183).

Marksist - Leninistlerin burjuva ve revizyonist ordu saflarında çalışmalarının amacı sadece «Hükumet darbesi» örgütlemek değil, askerleri bilinçli devrimci etkinliğe çekmek olmalıdır. Marksist - Leninistler kapitalist düzenin devrilmesini ani ayaklanmalar ve askerî suikastlar olarak değil, yığınların devirimdeki bilinçi etkinliğinin ve etkin olarak yer alışının bir sonucu olarak kabul etmişlerdir.

Subay kastının örgütlediği hükümet darbeleri dünyanın pek çok ülkesinde moda oldu. Bu araçlarla tekel grupları bir hükumeti devirip kendi hizmetlerindeki bir başkası ile değiştirmektedirler. Amerikan emperyalistleri ve Sovyet sosyal-emperyalistleri askeri darbelerle dünya-nın pek çok ülkesinin başına kendi hizmetlerindeki klikleri yerleştirmişlerdir.

Kapitalist ve revizyonist ülkelerde yaygınlaşan anarşizm terörizm ve gangasterliğin devrimle hiçbir ortaklığı olmadığına açıklık kazandırırlar. Günlük olaylar, anarşist, terörist ve gangaster gruplarının faşist diktatörlüğün hazırlanması ve kurulması için, küçükburjuvazinin gözünü korkutmak, faşizmin aleti ve yuvası yapmak, işçi sınıfı üzerinde baskı uygulamak ve onu burjuvazinin vermiş olduğu birazcık kırıntıyı yitireceği tehdidi altında kapitalizm zincirleri ile bağlamak için gericilik tarafından bir silah olarak kullanıldığını kanıtlamaktadır.

Burjuvazi gerçekten devrim ve sosyalizmden, burjuvazinin egemenliğinin yıkılmasından yana olan komünistleri terörist, anarşist ve gangaster olmakla suçlayarak proletaryanın gerçek devrim örgütleri ve öncü müfrezesi aleyhine bir kanaat oluşturmaya çalışıyor.

Marksit - Leninist’ler burjuvazinin bu oyunlarını her zaman dikkate alır ve onları teşhir edip bozguna uğratmak için mücadele ederler.

Marksist - Leninist partinin kısmen veya tümden illegal olup olmaması her ülkenin somut koşullarına bağlıdır. Ancak bu koşullara bakılmaksızın illegal çalışmanın örgütlenmesi zaferin kazanılacağının en büyük garantisidir. Bu örgütlenme olmadan burjuva diktatörlüğünün muazzam vurucu gücü, diktatörlüğün uygun bulduğu anlarda proletaryayı, onun öncü müfrezesini bozar, ona büyük zararlar verir.

Her durumda, her koşulda, gerçek devrimci partiler stratejilerini burjuva yasalcılığı ve demokrasi hayalleri ile karatmayacak çalışma biçimleri ve devrimci taktikler kullanarak illegal veya legal mücadelenin örgütenmesi ve ilerletilmesinin doğru olarak birleştirilmeleri gereğini bilirler.

«Tüm ülkelerde, hatta en özgür, en «yasalcı», en «barışcıl» ülkelerde bile, yani sınıflar savaşının en az keskin olduğu yerlerde de, her komünist parti için legal ve illegal çalışmayı, legal ve illegal örgütleri sistemli olarak birleştirmek zorunludur». (V. Lenin, Tüm Esereri, Arnavutça baskı, cilt : 31 - s. 211.)

Burjuvazi, revizyonistler ve tüm öteki oportünistler devrimi önlemeye komünist ülküyü yok etmeye çalışıyorlar. Devrim ve sosyalizm bir teori bir pıratik etkinlik olarak halktan soyutlanmış, bireyler ve gruplar tarafından empoze edilemez, devrim ve sosyalizm kapitalist toplumun uzlaşmaz çelişkilerinin çözümü için, sömürü ve baskıya son vermek, gerçek özgürlük ve eşitliği sağlamak için proletaryanın ve kitlelerin gereksinim duyduğu tek çıkış yolunu ifade eder. Baskı ve sömürü varolduğu sürece, kapitalizm varolduğu sürece kitlelerin düşüncesi ve mücadelesi her zaman devrim ve sosyalizme yöneltilecektir.

Avrupa - Komünistleri, Marksizm - Leninizm bayrağı nı, devrimi ve proletarya diktatörlüğünü reddettiler. Sınıf barışını ve burjuva demokrasisini övüp duruyorlar. Bununla birlikte, burjuva toplumunun hastalıkları iyileştirilemez, çelişkileri övgülerle çözülemez.

Yeni Marksist - Leninist komünist partilerin görevi, Avrupa - Komünistlerinin bıraktığı sınıf kavgalarının önderliğini almak, proletarya ve kitleleri aradıkları ve lider olarak kabul ettikleri militan savaş müfrezesi ile silâhlandırmaktır.

Durum kolay değildir, ancak, Stalin’in iyimser sözlerini yineleyelim. «Komünistlerin zaptedemeyeceği hiç bir kale yoktur». Bu devrimci iyimserlik, toplumun nesnel gelişme yasalarından kaynaklanır. Kapitalizm, tarihin yıkmaya mahkum ettiği bir düzendir. Hiçbir şey, ne burjuvazinin çılgınca direnişi, ne de çağdaş revizyonistlerin ihaneti, onu kaçınılmaz sonundan kurtaramaz. Gelecek sosyalizmin olacaktır.

ENVER HOCA
AVRUPA KOMÜNİZMİ ANTİ-KOMÜNİZMDİR

Blogger tarafından desteklenmektedir.