Header Ads

Header ADS

Mektupların Rusça Çevirisine Önsöz

Lenin Collected Works, Volume 12,


Johannes Becker, Joseph Dietzgen, Friedrich Engels, Karl Marx ve diğerlerinin, Friedrich Sorge Ve Diğerlerine Mektupları nın Rusça Çevirisine Önsöz

Marx, Engels, Dietzgen, Becker ve geçtiğimiz yüzyılın uluslarara­sı işçi hareketinin diğer liderlerinin mektuplarından oluşan, Rus okuru­na sunulan bu derleme, önde gelen Marksist yazınımızın gerekli ta­mamlayıcısını oluşturur.

Burada, bu mektupların sosyalizm tarihi ve Marx ve Engels’in fa­aliyetinin çok yönlü aydınlatılması için önemi üzerinde detaylı durma­yacağız. Bunu anlatmaya gerek yok. Sadece şunu tespit edelim ki, bu mektupları anlayabilmek için Enternasyonal’in tarihi üzerine (bkz. Jaeckh: “Die Internationale”, Rusça çevirisi: “Znaniye” Yayınevi), ay­rıca Alman ve Amerikan işçi hareketinin tarihi üzerine temel yapıtların (bkz. Franz Mehring: “Alman Sosyal-Demokrasisinin Tarihi” ve Mor­ris Hillquit: “Amerika’da Sosyalizmin Tarihi”) vs. bilinmesi zorunlu­dur.

Burada niyetimiz bu mektuplaşmanın içeriğini ve ilgili olduğu çe­şitli tarihsel dönemlerin değerlendirmesini yapmak da değil. Muhtemelen bu çevirinin yayıncısı tarafından ek olarak verilecek ya da ayrı bir Rusça baskı olarak yayınlanacak olan “Sorge’ye Mektuplar” (“Neue Zeit”, 25. yıl, Nr. 1 ve 2) adlı makalesinde Mehring bunu mükem­mel bir biçimde yapmıştır.

Savaşan proletaryanın, Marx ve Engels’in neredeyse 30 yıllık sü­re içindeki (1867-1895) faaliyetinin gizli kalmış yanlarıyla tanışmaktan çıkarması gereken dersler, içinden geçtiğimiz devrimci çağda Rus sos­yalistleri için özel bir öneme sahiptir. O nedenle bizim sosyal-demokrat yazınımızda da okurları, Marx ve Engels’in Sorge’ye mektuplarıyla tanıştırmaya yönelik ilk çabalara, Rus devriminde sosyal-demokrat taktiğin “yakıcı” sorunlarıyla bağıntılı olarak girişilmiş olmasına şaş­mamak gerekir (Plehanov’un “Sovremennaya Jizn”i, Menşevik “Otkliki”). Ve biz de okurun dikkatini bu mektupların Rusya’da İşçi Partisi’nin bugünkü görevleri açısından özellikle önemli olan pasajlarının değerlendirilmesine çekmek istiyoruz.

Marx ve Engels mektuplarında en çok İngiliz-Amerikan ve Al­man işçi hareketinin günlük sorunlarına tavır takınmışlardır. Bu anlaşı­lır bir şeydir, çünkü ikisi de o zamanlar İngiltere’de yaşayan ve Ameri­kalı yoldaşlarıyla yazışan Almanlardı. Fransız işçi hareketi ve özellikle de Paris Komünü hakkında Marx, Alman sosyal-demokratı Kugelmann’a mektuplarında çok daha sık ve çok daha ayrıntılı olarak görüş­lerini açıklar.*[Bkz. “K. Marx’ın Dr. Kugelmann’a Mektupları”. N. Lenin’in redaksiyonu altında ve önsözüyle. St. Petersburg 1907. (Almanca: Karl Marx. “Kugelmann’a Mektuplar. Lenin’in Sunuş Yazısıyla”, Berlin 1928. Lenin’in önsözü için bkz. elinizdeki cilt, s. 488. -Alm. Red.)]

Marx ve Engels’in İngiliz-Amerikan işçi hareketinin sorunlarıyla Alman işçi hareketinin sorunları hakkında söylediklerini karşılaştır­mak son derece öğreticidir. Bir yanda Almanya’nın, öte yanda İngilte­re ve Amerika’nın kapitalist gelişmenin farklı safhalarını, bu ülkelerin tüm politik yaşamında sınıf olarak burjuvazinin egemenliğinin farklı biçimlerini temsil ettikleri gözönüne alınırsa, böyle bir karşılaştırma özellikle büyük bir önem kazanır. Burada bilimsel açıdan materyalist diyalektiğin mükemmel bir örneğini, çeşitli hususları, şu ya da bu poli­tik ve ekonomik koşulların somut özelliklerine uygulanışı içinde soru­nun çeşitli yanlarını ön plana çıkarma ve vurgulama yeteneğini görü­yoruz. İşçi partisinin pratik politikası ve taktiği açısından burada, “Ko­münist Manifesto”nun yaratıcılarının savaşan proletaryanın görevleri­nin çeşitli ülkelerin ulusal işçi hareketlerinin çeşitli safhalarına uygula­nışının mükemmel örneğini görüyoruz.

İngiliz-Amerikan sosyalizminde Marx ve Engels en çok, işçi ha­reketinden kopuk oluşunu eleştirirler. İngiltere’de “Sosyal-Demokrat Federasyon” (Social Democratic Federation) ve Amerikan sosyalistleri hakkındaki birçok ifadelerinde, Marksizmi bir dogmaya, “donmuş bir Ortodoksluğa” dönüştürmüş oldukları, onlar için Marksizmin “bir ey­lem klavuzu değil”, bir Credo* [amentü. — Red.] olduğu, yakınlarında cereyan eden, te­orik olarak biçare, fakat canlı, kitleleri kapsayan, güçlü işçi hareketi içine girmeyi beceremedikleri suçlaması kızıl bir şerit gibi akar gider.

Eğer biz, diye haykırır Engels 27 Ocak 1887 tarihli mektubunda, 1864’ten 1873’e kadar, sadece programımızı açıkça kabul edenlerle iş yapmakta ısrar etseydik, bugün halimiz nice olurdu?”
Daha önceki bir mektupta da (28 Aralık 1886) Henry George’un düşüncelerinin Amerika’da işçi sınıfı üzerindeki etkisine değinerek şunları yazar:
“Önümüzdeki Kasım’da gerçek (bona fide) bir işçi partisi için bir ya da iki milyon işçi oyu, içinde bulunduğumuz anda teorik olarak mü­kemmel bir program için yüzbin oydan çok daha değerlidir.”
Bunlar son derece iliginç pasajlardır. Bizde bu pasajları bir “işçi kongresi”, ya da Larin’in “geniş işçi partisi” düşüncesi için istismar et­meye kalkışan sosyal-demoksatlar oldu. Neden “sol blok” için değil? diye soracağız bu tür aceleci Engels istismarcılarına. Bu alıntıların alındığı mektuplar, Amerika’da işçilerin seçimlerde Henry George’a oy verdikleri bir dönemle ilgilidir. Bayan Wischnewetzkyy -bir Rusla evlenmiş ve Engels’in yazılarını çevirmiş olan bir Amerikalı- on­dan, Engels’in yanıtından da görüleceği gibi, Henry George’u adama­kıllı eleştirmesini rica etmiştir. Engels (28 Aralık 1886’da) bunun za­manının henüz gelmediğini, çünkü işçi partisinin tamamen kusursuz olmayan bir program üzerinde de olsa oluşmaya başlamasının daha iyi olacağını yazar. Daha sonra işçiler, neyin önemli olduğunu bizzat an­layacaklar, “kendi hatalarından öğrenecekler”di, “fakat, hangi program temelinde olursa olsun, işçi partisinin ulusal çapta sağlamlaşmasını geciktirebilecek ya da engelleyebilecek her şeyi büyük bir hata olarak değerlendiririm.”

Sosyalist açıdan H. George’un düşüncelerinin tüm saçmalığını ve gerici niteliğini Engels elbette gayet iyi anlamış ve tekrar tekrar sapta­mıştı. Sorge’ye mektuplarda, K. Marx’ın 30 Haziran 1881 tarihli, H. George’u radikal burjuvazinin ideologu olarak değerlendirdiği son derece ilginç bir mektubu vardır. “Adam teorik olarak tamamen arriere”* [Geri kalmış. —Red.] diye yazar Marx. Engels, işte bu son derece gerici sosyalistle, sadece kitlelere “kendi hatalarının sonuçlarını” önceden söyleyebile­cek insanlar bulunduğu sürece seçimlerde işbirliği yapmaktan kork­maz (Engels’in 29 Kasım 1886 tarihli mektubu).

O zamanlar Amerikan işçilerinin örgütü olan “Emeğin Şövalyele­ri” (Knights of Labor) hakkında Engels aynı mektupta şunları söyler:
“K. of L.’un en kötü yanı politik tarafsızlığıydı... Harekete yeni giren her ülkede önemli olan ilk adım daima, işçi sınıfının bağımsız si­yasi parti olarak yapılanmasıdır, ayrı bir işçi partisi olsun da, nasıl ol­duğu önemli değil.”
Buradan, sosyal-demokrasiden partisiz işçi kongresi vb. şeylere sıçramak için hiçbir sonuç çıkarılamayacağı açıktır. Buna karşılık, Engels’ten Marksizmi bir “dogma”, bir “Ortodoksluk”, bir “sekterlik” vs. derekesine indirgemek suçlamasıyla karşılaşmak istemeyen herkes, belli koşullarda radikal “sosyal gericiler”le ortak seçim kampanyasının zorunluluğunu kabul etmek zorundadır.

Bu Amerikan-Rus paralelliği yerine (hasımlarımıza yanıt vermek için değinmek zorunda kaldık) İngiliz-Amerikan işçi hareketinin te­mel özellikleri üzerinde durmak elbette daha ilginçtir. Bu özellikler, proletaryanın, bir ölçüde önemli, ulusal çapta demokratik görevlerinin olmaması, proletaryanın tamamen burjuva politikasına tabi olması, sosyalist grupçuk ve kümeciklerin proletaryadan sekterce kopmuşlukları, seçimlerde sosyalistlerin işçi kitleleri arasında en ufak bir başarı bile kaydedememeleri gibi özelliklerdir. Bu temel koşulları unutan ve “Amerikan-Rus paralelliği”nden kapsamlı sonuçlar çıkarmak isteyen, kendi aşırı yüzeyselliğini ele verir.

Engels’in benzer koşullar altında işçilerin iktisadi örgütlerini böy­lesine vurgulamasının nedeni, poletaryanın önüne katıksız sosyalist görevler koyan en sağlam demokratik rejimin sözkonusu olmasıdır.

Eğer Engles, kötü bir programa da sahip olsa bağımsız bir işçi partisinin önemini vurguluyorsa, bunun nedeni bunların, o zamana ka­dar işçilerin politik bağımsızlığının izine bile rastlanmadığı, işçilerin politikada en çok burjuvazinin peşinden gitmiş olduğu ve hâlâ da gitti­ği ülkeler olmasıdır.

Bu açıklamalardan çıkarılan sonuçlan, proletaryanın liberal burju­valardan önce kendi partisini kurduğu, proletaryanın hiçbir biçimde burjuva kahvehane politikacılarına oy verme geleneğine sahip olmadı­ğı, gündemde doğrudan sosyalist görevlerin değil, burjuva-demokratik görevlerin bulunduğu ülkelere ya da tarihi anlara genişletmeye çalış­mak, Marx’ın tarihsel yöntemiyle alay etmektir.

Engels’in İngiliz-Amerikan hareketi üzerine değerlendirmeleriyle Alman hareketi üzerine değerlendirmelerini karşılaştırdığımızda okur, düşüncemizi daha iyi anlayacaktır.

Hakeza bu tür, son derece ilginç değerlendirmeler de bu mektup­larda çokça yer almaktadır. Ve tüm bu değerlendirmelerde sürekli dikkat çeken farklı bir şey vardır: İşçi Partisi’nin “sağ kanadı”na karşı uyarı, sosyal-demokrasi içindeki oportünizme karşı acımasız (bazen Marx’ta 1877-1879 yılları arasında olduğu gibi şiddetli) savaş.

Bunu önce mektuplardan özetlerle belgeleyelim, sonra da bu ol­gunun değerlendirilmesi üzerinde duralım.

Burada herşeyden önce K. Marx’ın Höchberg ve ortakları hakkın­da söylediklerine işaret etmek gerekir. Franz Mehring “Sorge’ye Mek­tuplar” adlı makalesinde, Marx’ın, daha sonra da Engels’in oportünist­lere saldınlarını hafifletmeye çalışmaktadır ve görüşümüzce buna biraz fazla gayret göstermektedir. Özellikle Höchberg ve ortakları mesele­sinde Mehring, Lassalle ve Lasalcilerin Marx tarafından yanlış değer­lendirildiği düşüncesinde ısrar etmektedir. Fakat burada bizi ilgilendi­ren, yineliyoruz, Marx’ın bazı sosyalistlere karşı saldırısının doğru mu, yoksa abartılı mı olduğunun tarihi değerlendirilmesi değil, genel­de sosyalizm içindeki belli akımları ilkesel değerlendirişidir.

Marx, Alman sosyal-demokratlarının Lasalcilerle ve Dühring’le uzlaşmalarından yakınır (19 Ekim 1877 tarihli mektup) ve “sosyalizme ‘daha yüksek ideal’, bir istikamet vermek isteyen, yani (onun üzerinde iş görmek istiyorsan ciddi nesnel inceleme gerektiren) materyalist esa­sın yerine adalet, özgürlük, eşitlik ve fraternite (kardeşlik) tanrılarıyla birlikte modern mitolojiyi koymak isteyen bir yarı olgun öğrenciler ve çok bilmiş doktorlar (“Doktor” – Almancada bizim “adaylarımıza ya da “birinci kategori üniversite mezunu”na tekabül eden bilimsel bir derece) çetesiyle” uzlaşmayı da mahkûm eder. ‘”Gelecek’i yayınlayan Bay Dr. Höchberg bu akımın temsilcisidir ve partiye ‘parasıyla girmiş’tir – ‘en asil’ niyetlerle farzediyorum, fakat ‘niyetler’ hiç umu­rumda değil. Onun ‘Gelecek’ programı kadar berbat bir şey nadiren ondan daha ‘mütevazı bir iddiayla’ ortaya çıkmıştır.” (Mektup No:70). Neredeyse iki yıl sonra yazılmış bir başka mektupta (19 Eylül 1879) Marx, kendisinin ve Engels’in J. Most’u destekledikleri yönün­deki söylentiyi çürütür ve Alman sosyal-demokrat partisi içindeki oportünistlere karşı tavrını ayrıntılı biçimde açıklar. “Gelecek” dergisi­ni Höchberg, Schramm ve Ed. Bernstein yönetiyordu. Marx ve Engels böyle bir dergide çalışmayı reddettiler ve aynı Höchberg’in katılımıy­la ve onun maddi desteğiyle yeni bir parti organı kurmaktan söz edildi­ğinde, Marx ve Engels önce bu “doktorlar, öğrenciler ve kürsü sosya­listleri karışımı”nı kontrol amacıyla kendilerinin tayin ettiği sorumlu redaktör Hirsch’in kabul edilmesini talep ettiler ve sonra da Bebel, Liebknecht ve sosyal-demokrat partinin diğer liderlerine doğrudan bir genelge göndererek, eğer Höchberg, Schramm ve Bernstein çizgisi de­ğişmezse, “teorinin ve partinin böyle harcanması”na karşı açıkça mü­cadele edeceklerini bildirdiler.

Bu, Alman sosyal-demokrat partisi içinde Mehring’in “Tarih”inde “karışıklık yılı” olarak adlandırdığı bir dönemdi. Sosyalistler Yasası’ndan sonra parti doğru yolu hemen bulamamıştı. Önce Most’un anarşizmine ve Höchberg ve ortaklarının oportünizmine düştü.

“Teorik olarak sıfır, pratik olarak işe yaramaz olan bu insanlar, di­ye yazar Marx Höchberg hakkında, (üniversite reçetelerine göre yeni­den düzenledikleri) sosyalizmin ve özel olarak da Sosyal-Demokrat Parti’nin dişlerini söküp çıkarmak, işçileri aydınlatırsak, ya da kendi deyimleriyle, karışık yarı bilgiçlikleriyle onlara ‘eğitim unsurları’ taşı­mak, ve herşeyden önce de partiyi darkafalıların gözünde takdire şayan kılmak istiyorlar. Bunlar zavallı karşı-devrimci lafazanlardır.”

Marx’ın “şiddetli” saldırısı, oportünistlerin geri çekilmesine ve … kayıplara karışmasına yol açtı. 19 Kasım 1879 tarihli mektupta Marx, Höcherg’in yazı kurulundan uzaklaştırıldığını ve Bebel, Liebknecht, Bracke gibi partinin tüm nüfuzlu önderlerinin onun görüşlerini reddet­tiğini bildirir. Parti organı “Sosyal-Demokrat”, o dönemde Parti’nin devrimci kanadından olan Vollmar’ın yönetiminde çıkmaya başlamış­tır. Bir yıl sonra (5 Kasım 1880’de) dahi Marx, kendisinin ve Engels’in bu “Sosyal-Demokrat”ın “berbat” yönetimine karşı “çoğu kez çok şiddetli“mücadele yürüttüklerini anlatır. Liebknecht 1880 yılın­da Marx’ın yanına gelmişti ve her bakımdan “düzelme” sözü verdi.

Barış yeniden kuruldu, savaş kamuoyu önüne çıkmadı. Höchberg istifa etti, Bernstein devrimci sosyal-demokrat oldu… en azından 1895 yılında Engels’in ölümüne kadar.

20 Haziran 1882’de Engels Sorge’ye, bu mücadeleyi geçmişte kalmış bir şey olarak ele alan bir mektup yazar:
“Almanya’da işler bir bütün olarak mükemmel gidiyor. Gerçi parti yazarı baylar gerici-burjuvaca yumuşak-uygar bir yön değişikliği ger­çekleştirmeye çalıştılar, fakat bu girişim parlak biçimde başarısızlığa uğradı. Sosyal-demokrat işçilerin her yerde maruz kaldığı alçaklıklar, • bunları üç yıl önce olduklarından çok daha devrimci hale getirdi… Bu kişiler (parti yazarları), bunların edebi ekmek kapısına kısa yoldan son verdiği için Sosyalistler Yasası’nı itidal ve uysallıkla, dalkavukluk ve munislikle yalvar yakar kaldırtmak istiyorlar. Yasa kalkar kalkmaz… bölünme büyük ihtimalle açığa çıkacak ve Viereckler, Höchbergler, sonunda kesinkes kıçüstü oturasıya kadar zaman zaman kendileriyle pazarlık yapılabilecek ayrı bir sağ kanat oluşturacaklar. Bunu daha Sosyalistler Yasası’nın çıkmasından sonra Höchberg ve Schramm ‘Yıllık’ta, o zamana kadarki parti faaliyeti hakkında o koşullarda gayet rezil bir değerlendirme yaptıklarında ve partinin daha aydın (“gebil-det” yerine “jebildet” – Engels Alman yazarların konuştuğu Berlin Almancasını düşünerek yazıyor bunu), daha terbiyeli, daha kibar dav­ranmasını talep ettiklerinde söylemiştik…”

Ve 1882’de yapılan Bernsteincılık öngörüsü, 1898’de ve daha sonraki yıllarda parlak biçimde doğrulandı.

Ve o zamandan beri, özellikle de Marx’ın ölümünden sonra En­gels, hiç abartmadan söyleyebiliriz ki, Alman oportünistlerinin eğriltti­ğini yorulmak bilmeksizin “doğrultmak”la uğraşmıştır.

1884 sonu. Gemi sübvansiyonu (bakınız Mehring’in “Tarih”i) için oy vermiş olan Reichstag’daki sosyal-demokrat milletvekillerinin “küçük-burjuva önyargıları” mahkûm edilir. Hatta Engels Sorge’ye bunun kendisine yeterince yazışma çıkardığını bildirir (31 Aralık 1884 tarihli mektup).

1885. Engels, “gemi sübvansiyonu”yla ilgili tüm hikâyenin bir değerlendirmesini yapar ve neredeyse “bölünmenin eşiğine gelindiği”ni, sosyal-demokrat milletvekillerinin “küçük-burjuva hırsları”nın “muazzam” olduğunu yazar (3 Haziran’da) . “Almanya gibi bir ülke­de küçük-burjuva-sosyalist bir fraksiyon kaçınılmazdır”, der Engels.

1887. Engels, Viereck gibi kişilerin (Höchberg ayarında bir sos­yal-demokrat) milletvekili seçilmeleri halinde partinin rezil olacağını yazan Sorge’ye yanıt verir. Yapılacak bir şey yok, diye savunur kendi­sini Engels, işçi partisi iyi Reichstag milletvekillerini nereden bulacak.
“Sağ kanattan baylar kendilerine sadece Sosyalistler Yasası yü­zünden hâlâ tolere edildiğini ve Parti’nin yeniden hareket özgürlüğüne kavuştuğu gün berhava olacaklarını biliyorlar.”
Engels için genelde, “tersi yerine, partinin kendi parlamento kah­ramanlarından daha iyi olması” daha iyidir (3 Mart 1887). Liebknecht uzlaşmacının biri, diye yakınır Engels, çelişkileri hep laflarla örtüyor, fakat iş bölünmeye varırsa, tayin edici anda bizimle olacaktır.

1889. Paris’te iki uluslararası sosyal-demokrat kongre. (Başta Fransız Possibilistleri olmak üzere) oportünistler devrimci sosyal-demokratlardan ayrılırlar. Engels (o zamanlar 68 yaşındadır) bir delikanlı gibi mücadeleye atılır. Bir dizi mektup (12 Ocak’tan 20 Temmuz 1889’a kadar) oportünistlerle mücadeleye ayrılmıştır. Sadece bunlar değil, Almanlar da, Liebknecht, Bebel vs. uzlaşmacılıkları yüzünden paylarına düşeni alırlar.

Possibilistler kendilerini hükümete sattılar, diye yazar Engels 12 Ocak 1889’da. Ve İngiliz “Sosyal-Demokrat Federasyon”un (SDF) üyelerini Possibilistlerle ittifak yapmakla suçlar.
“Lanet olası Kongre nedeniyle yazışmalar ve koşuşturmalar bana başka bir şey için zaman bırakmıyor.” (11 Mayıs 1889)
Possibilistler ayakta, bizimkiler uyuyor, diye kızar Engels. Hatta Auer ve Schippel şimdi Possibilistler Kongresi’ne gitmemizi talep edi­yorlar. Fakat bu “nihayet” Liebknecht’in gözlerini açar. Engels Bernstein ile birlikte oportünistlere karşı broşürler yazar (Bernstein’ın im­zasıyla – Engels bunlara “bizim broşürlerimiz” der).
“Possibilistler Soc. Dem. Federation dışında tüm Avrupa’da tek bir sosyalist örgüte sahip değiller (8 Haziran 1889). O nedenle tekrar sosyalist olmayan trade-unionlara dönüşüyorlar”… (geniş işçi partisi, işçi kongresi vs. hayranlarımızın bilgisine sunulur!) “Bunlar Ameri­ka’dan bir Knight of Labor alıyorlar.”
Bakunincilerle mücadelede olduğu gibi hasım aynıdır:
“… sadece anarşist flamanın yerini Possibilist flama almıştır: de­taydaki tavizler karşılığında ve özellikle de önderler için dolgun maaş­lı mevkiler (belediye encümeni, emek borsası vs.) karşılığında ilkenin burjuvaziye satılması.”
Brousse (Possibilistlerin önderi) ve Hyndmann (Possibilistlerle birleşmiş olan Social Democratic Federation’un önderi) “otoriter Marksizm”e saldırır ve “yeni Enternasyonal’in çekirdeğini” oluştur­mak isterler.
“Fakat Almanların ne kadar naif olduğunu bilemezsin. Bebel’e bi­le meselenin ne olduğunu anlatabilmek için sonsuz çaba harcadım…” (8 Haziran 1889).
Ve her iki kongre yapılıp da devrimci sosyal-demokratların, (So­cial Democratic Federation’un trade unionistleriyle, Avusturyalıların bir kısmıyla vs. birleşmiş olan) Possibilistlerden sayıca daha fazla ol­duğu anlaşılınca Engels çok sevinir (17 Haziran 1889). Liebknecht ve diğerlerinin uzlaşmacı plan ve önergelerinin başarısız kalması onu se­vindirir (20 Temmuz 1889).
“Duygusal uzlaşmacı kardeşlerimizin bütün dostluk yeminlerine karşılık kıçlarına bu sert tekmeyi yemeleri iyi oldu. Bu bir süre için onların aklını başına getirecektir.”
… Mehring (“Sorge’ye Mektuplar”) Marx ve Engels’in “adabı-muaşeret”ten pek anlamadıklarını söylerken haklıdır:
“… indirdikleri her darbeyi fazla düşünmedikleri için, aldıkları darbelerden de yakınmıyorlardı… ‘Eğer iğnelemelerinizin eski, iyi se­pilenmiş, kalın derili postumu deleceğini düşünüyorsanız yanılıyorsu­nuz’, diye yazar bir keresinde Engels.”
Benimsedikleri bu duyarsızlığı, diye yazar Mehring Marx ve En­gels hakkında, başkalarında da varsaydılar.

1893. “Fabiancılarla” kendi kendini dayatan bir hesaplaşma… Bemsteincılar hakkında hüküm (Bemstein oportünizmini boşuna İngil­tere’de “Fabiancılar”da “geliştirmedi”).

“Fabiancılar, burada Londra’da, sosyal devrimin kaçınılmazlığını kabul edecek kadar izan sahibi olan fakat bu dev işi imkânsız tek başı­na kaba proletaryaya emanet etmeyen ve o nedenle de başa geçme lütfunda bulunan bir gayretkeşler çetesidir. Temel ilkeleri devrimden kor­kudur. Onlar ‘aydın’ par excellence’dır [daniskasıdır -ÇN]. Sosya­lizmleri belediye sosyalizmidir; ulus değil belediye en azından şimdi­lik üretim araçlarının sahibi olmalıdır. Sonra da onların bu sosyalizmi, burjuva liberalizminin aşırı, fakat kaçınılmaz bir sonucu olarak göste­rilir; liberallerle hasım olarak kararlılıkla mücadele etmeyip, tersine onları sosyalist sonuçlara itme, yani onları aldatma, to permeate libera­lisin with socialism* ve liberallerin karşısına sosyalist adaylar çıkar­mayıp, bilakis yamama ve dayatma ya da yalan söyleme taktiğinin ne­deni budur. Bu arada ya kendi kendilerine yalan söyleyip kendilerini aldattıklarını ya da sosyalizmi aldattıklarını elbette kavramıyorlar.

Bunlar büyük bir gayretle bir sürü işe yaramaz şey arasında bazı iyi propaganda yazıları da ürettiler ve gerçekten de İngilizlerin bu bağ­lamda ürettiklerinin en iyisi. Fakat sınıf mücadelesini örtbas etme öz­gül taktiklerine gelince iş bozuluyor. Marx’a ve hepimize duydukları fanatik nefret bundandır – sınıf mücadelesi.

Bunların elbette pekçok burjuva taraftarı ve o nedenle de paraları var…”


Blogger tarafından desteklenmektedir.