KONGRENİN BAŞLANGICI HAZIRLIK KOMİTESİ OLAYI
Viladimir İliç Lenin
Görüşmeleri ve oylamaları en iyi biçimde tahlil etmenin yolu, bunları, kongrenin oturum sırasına göre ele almaktır. Böylece siyasal cepheler, giderek belirgin duruma geldikçe, onlara gereği gibi değinilebilir. Ancak birbiriyle yakından ilgili sorunları ya da benzer gruplaşmaları birlikte gözden geçirmek gerektiği zaman tarih sırasmdan ayrılınacaktır. Tarafsız olabilmek için, bütün önemli oylamaları belirtmeye çalışacağız, ama (bir ölçüde, konuları, komisyonlarla genel kurul arasında dağıtmaktaki deney eksikliğimiz ve yeterince etkin olamayışımız, bir ölçüde de engellemeye varan kaçamaklar yüzünden) kongrenin zamanını çok fazla alan küçük noktalar üzerindeki hadsiz hesapsız oylamaları bir yana bırakacağız.
Tartışmaya yolaçan ve görüş ayrılıklarını ortaya koymaya başlayan ilk sorun, "Bund'un parti içindeki durumu" konusunun (kongrenin "gündeminde") ilk maddede yer alıp almamasından çıktı (tutanaklar, s. 29-33). Plehanov, Martov, Trotski ve benim savunduğumuz iskracı görüşe göre, bu noktada kuşkuya yer yoktu. Bund'un partiden çekilmesi, bizim şu görüşümüzü pek açık biçimde doğruluyordu: Bund bizim yolumuzda yürümeyi ve parti çoğunluğunun İskra ile paylaştığı örgütlenme ilkelerini kabul etmeyi reddettiyse, bizim de aynı yolu tutacağımız "inancını yaratmak" ve (bundcuların yaptığı gibi) kongreyi uzatmak yararsız ve anlamsız olurdu. Sorun, her yönüyle, bizim yazınımızda esasen aydınlığa kavuşturulmuştu. Düşünen her parti üyesi için geriye kalan tek şey, sorunu içtenlikle ortaya koymak, seçimi dobra dobra ve dürüstçe yapmaktı: özerklik (bu durumda onların yoluna girmiş olurduk) ya da federasyon (bu durumda ise bundcularla yollarımız ayrılırdı).
Bundcular, tüm politikalarında nasıl kaçamak davranıyorlarsa, burada da kaçamak davranmak ve konuyu ertelemek istediler. Onlara, Raboçeye Dyelo'nun ardından gidenleri temsil ettiği apaçık belli olan Akimov yoldaş da katıldı ve örgütlenme sorunu üzerinde İskra ile aralarındaki ayrılıkları bir çırpıda ortaya döküverdi (tutanaklar, s. 31). Bund ve Raboçeye Dyelo, (kısa bir süre önce İskra ile dayanışma içinde olduğunu belirtmiş olan Nikolayev Komisyonunun iki oyunu temsil eden) Mahov yoldaş tarafından desteklendi. Mahov yoldaşa göre, sorun tümüyle aydınlığa kavuşmamıştı; ona göre bir başka "hassas nokta" da, "demokratik sistem mi, yoksa tam tersine [buna dikkat ediniz!] merkeziyetçilik mi sorunu"ydu — tıpkı kongrede henüz bu "hassas nokta"ya dikkat etmemiş olan şimdiki "parti" yazıkurulunun çoğunluğu gibi!
Böylece bize karşı kullanılan toplam on oyu denetim (sayfa: 21) altında tutan Bund, Raboçeye Dyelo ve yoldaş Mahov iskracılara muhalefet ettiler (tutanaklar, s. 33). Otuz oy lehteydi — daha sonra göreceğimiz gibi, iskracıların oyu sık sık bu rakam dolaylarında dolaşmıştır. Onbir oy çekimserdi; açıkça görülüyordu ki, bu onbir kişi, çekişen "taraflar"dan birinin yanında yer almak istememişti. Şu nokta, belirtilmeye değer: Bund'un tüzüğünün 2'nci maddesi (Bund'un partiden çekilmesine bu maddenin reddi sebep olmuştur) oya konduğu zaman, bu madde lehindeki oylarla çekimser oyların toplamı da on olacaktı (tutanaklar, s. 289); üç Raboçeye Dyelo'cuyla (Bruker, Martinov ve Akimov) yoldaş Mahov çekimser kalacaktı. Açıkça görülüyor ki, Bund'un yeri konusundaki gündem maddesinin oylanışında ortaya çıkan gruplaşma raslantı değildi. Anlaşılıyordu ki, bütün bu yoldaşlar, yalnızca görüşme gündemine ait teknik sorunda değil, ama işin özünde de İskra'dan ayrılıyorlardı. Raboçeye Dyelo'nun, işin özünde gösterdiği ayrılık herkesçe bilinmektedir; yoldaş Mahov'a gelince, Bund'un çekilişi konusunda yaptığı konuşmayla, bu yoldaş, tutumunun eşsiz bir tanımını gözler önüne sermiştir (tutanaklar, s. 289-290). Bu konuşma üzerinde durmaya değer. Yoldaş Mahov, federasyonu reddeden karardan sonra, "Bund'un, Rus Sosyal-Demokrat İşçi Partisi (RSDİP) içindeki yeri benim için artık bir ilke sorunu olmaktan çıkmış, ve tarihsel olarak gelismiş bir örgüte ilişkin pratik bir siyasal sorun halini almıştır" diyordu. "Burada" diye sürdürmüştü sözünü konuşmacı, "yaptığımız oylamayı izleyebilecek bütün sonuçları dikkate almaktan başka bir şey yapamazdım; 2'nci maddeye tümüyle oy vermemin nedeni de budur." Yoldaş Mahov "pratik siyaseti", hayran olunası bir biçimde içine sindirmişti: ilke olarak federasyonu çoktan reddetmişti ve bu nedenle, pratikte federasyonu ifade eden bir noktanın tüzükte yer alması için oy verebilirdi. Ve bu "pratik" yoldaş, derin tutumunu şu sözlerle açıkladı: "Ama (sayfa: 22) [Şçedrin'in ünlü "ama"sı] benim oyum şu ya da bu biçimde, yalnızca ilke [!!] açısından bir önem taşıdığına ve hemen hemen kongredeki bütün temsilcilerin oybirliğinde oluşu karşısında herhangi bir pratik önemi bulunmadığına göre, ilke olarak [Tanrı bizi böyle ilkelerden korusun!] bu sorunda benim tutumumla, lehte oy veren Bund temsilcilerinin tutumu arasındaki farklılığı ortaya koymak için çekimser kalmayı yeğ gördüm. Tersine, Bund temsilcileri, ilkin israr ettikleri gibi çekimser kalsalardı, o zaman ben lehte oy verirdim." Yazı tura atar mısınız? Herkesin "hayır" dediği bir sırada "evet" demenin hiç bir pratik önemi olmayacağı için ilkelere bağlı bir insan, çekimser kalarak, yüksek sesle "evet" demekten geri duruyor.
Bund'un yeri konusundaki gündem maddesi için, yapılan oylamadan sonra, kongrede Borba grubu[9] sorunu patlak verdi. Bu sorun da hayli ilgi çekici bir gruplaşmaya yolaçtı; sorun, kongredeki "hassas" noktayla, adını koyalım, merkez organlarının kimlerden oluşacağı konusuyla yakından ilişkiliydi. Kongrenin kimlerden oluşacağına karar vermek üzere görevlendirilen komisyon, hazırlık komitesinin iki kez kabul ettiği karara (tutanaklar, s. 383 ve 375) ve komitenin bu komisyondaki temsilcilerinin raporuna (tutanaklar, s. 35) uyarak, Borba grubunun çağrılmaması kararına vardı.
Bunun üzerine, hazırlık komitesi üyelerinden yoldaş Egorov, "Borba sorunu"nun (Borba'ya dikkat edin, grubun bazı üyelerinden değil, tüm gruptan söz ediliyor) "kendisi için yeni" olduğunu söyledi ve görüşmenin ertelenmesini istedi. Hazırlık komitesinin üzerinde iki kez karar aldığı bir sorunun, o komitenin üyesi olan bir kişi için nasıl olup da yeni bir şey olduğu sır kalmaya devam ediyor. Görüşmelerin ertelendiği süre içinde, hazırlık komitesi bir toplantı yaptı (tutanaklar, s. 40); bu toplantıya, komitenin kongrede bulunan üyeleri katıldılar (hazırlık komitesinin birçok üyesi, (sayfa: 23) İskra örgütünün eski üyeleri, kongrede değillerdi).[5*] Borba konusundaki tartışma böylece başladı. Raboçeye Dyelo yanlıları lehte (Martinov, Akimov ve Bruker - tutanaklar, s. 36-38), İskracılar (Pavloviç, Sorokin, Lange, Trotski, Martov ve ötekiler) aleyhte konuştular. Kongre bir kez daha, artık iyi bildiğimiz gruplara bölündü. Borba konusundaki çekişme hayli inatçıydı; yoldaş Martov çok ayrıntılı (tutanaklar, s. 38) ve "savaşkan" bir konuşma yaptı; konuşmasında, Rusya'daki ve yurtdışındaki grupların "temsilindeki eşitsizliğe" haklı olarak değindi; yabancı bir gruba "ayrıcalık" (pırlanta gibi sözler, kongreyi izleyen olayların ışığında, bugün özellikle öğretici nitelikte olan sözler) tanımanın hiç de "iyi" olmayacağını söyledi; "partide dağınıklığı gözler önüne seren ve hiç bir ilkenin haklı göstermediği bir örgüt kargaşası"nı (parti kongresindeki "azınlığın" gözünde bir hak!) teşvik etmememiz gerektiğini belirtti. Söz alan konuşmacıların sonuna gelinceye dek, Raboçeye Dyelo yandaşları dışında hiç kimse, açıkça ortaya çıkmadı ve Borba lehine makûl bir neden göstermedi (tutanaklar, s. 40). Yoldaş Akimov'la dostlarına haksızlık etmemek için belirtmek gerekir ki, onlar hiç değilse o yana, bu yana yalpalamadılar, tutumlarını saklamadılar, içtenlikle savundular, istediklerini açıkyüreklilikle söylediler.
Konuşmacılar listesi kapandıktan sonra, artık konu üzerinde konuşmanın usulsüz hale geldiği bir sırada yoldaş Egorov, "hazırlık komitesi tarafından henüz kabul edilmiş bir kararın açıklanmasını ısrarla istedi". Bu manevranın temsilcileri rahatsız etmiş olması hiç de şaşırtıcı değildir; nitekim başkan yoldaş Plehanov, "yoldaş Egorov'un isteğinde direnmesini hayretle karşıladığı"nı söyledi. Kişinin ya tüm kongre önünde şu ya da bu tutumu takınması, ya (sayfa: 24) tartışma konusu üzerinde açık ve kesin bir tutum alması ya da hiç bir şey söylememesi beklenirdi. Ancak konuşmaların tamamlanmasına ses çıkarmamak ve ondan sonra, "tartışmaları yanıtlama" perdesi ardında, kongreyi, tartışma konusu sorun üzerinde hazırlık komitesinin yeni bir kararıyla karşıkarşıya getirmek, arkadan vurulmuş bir bıçak gibiydi.
Akşam yemeğinden sonra oturum yeniden açıldığı zaman, hâlâ şaşkınlık içinde olan Büro, "formaliteler"i bir yana koymaya, kongrelerde istisnai durumlarda benimsenen son yönteme, yani "yoldaşca anlatma" yöntemine başvurmaya karar verdi. Hazırlık komitesi sözcüsü Popov, komitenin bir oya, Pavloviç'in oyuna karşılık (tutanaklar, s. 43) bütün üyelerin oyuyla kabul ettiği kararı, kongreye, Riyazanov'u davet etmeyi salık veren kararını açıkladı.
Pavloviç, hazırlık komitesi toplantısının meşru olmadığını öne sürdüğünü, öne sürmeye devam edeceğini söyledi, komitenin yeni kararının "daha önceki kararıyla çeliştiği"ni ifade etti. Bu sözler gürültüye yol açtı. Hazırlık komitesinin ve Yujni Raboçi grubunun üyesi olan yoldaş Egorov, sözkonusu noktayı yanıtlamaktan kaçındı ve konuyu disiplin sorunu haline getirmeye çalıştı. Egorov, yoldaş Pavloviç'in öne sürdüğü itirazı hazırlık komitesinin dinlediğine ve "onun karşı görüşünü kongrenin dikkatine sunmamaya" karar verdiğine göre, yoldaş Pavloviç'in bu tutumuyla parti disiplinini ihlâl etmiş (!) olduğunu iddia etti. Görüşmeler, parti disiplini sorununa kaydı ve Plehanov, temsilcilerin alkışları arasında, yoldaş Egorov öğrensin diye, "bizim böyle bağlayıcı kurallarımız yok" şeklinde bir açıklama yaptı (tutanaklar, s. 42; karş: s. 379, kongre tüzüğü, madde 7: "Temsilcilerin yetkileri bağlayıcı kurallarla sınırlanamaz. Temsilciler, yetkilerini kullanmakta kesinlikle serbest ve bağımsızdırlar."). "Kongre en yüksek parti otoritesidir", bundan ötürü, parti yaşamına ilişkin herhangi bir sorunu doğrudan doğruya kongreye getiren kişiyi sınırlamaya (sayfa: 25) çalışan, hem parti disiplinini, hem kongre tüzüğünü ihlal etmiş olur. Böylece sorun, hizipler mi parti mi sorununa geldi dayandı. Temsilcilerin hakları, çeşitli kurulların ya da hiziplerin var olduğu düşlenen hakları ya da kuralları adına, kongrede sınırlanacak mıydı, yoksa tüm alt düzeydeki kurullar ve eski gruplar, partinin gerçek resmi kurumlarının yaratılması için, salt sözde değil, gerçekten ve tamamen dağıtacak mıydı? Okurlar, amacı partiyi gerçekten ihya etmek olan kongrenin daha başında (üçüncü oturumda) ortaya çıkan bu anlaşmazlığın, ilke açısından ne kadar önemli olduğunu hemen göreceklerdir. Bu anlaşmazlığın odak noktasında bulunan şey, eski gruplar ve (Yujni Raboçi gibi) küçük topluluklarla, yeniden doğan parti arasındaki çatışmaydı. İskra'ya-karşı gruplar bir anda kendilerini ortaya koydular: bundcu Abramson, şimdiki İskra yazıkurulunun ateşli dostu yoldaş Martinov ve dostumuz yoldaş Mahov, hepsi hepsi, Pavloviç'e karşı Egorov'un ve Yujni Raboçi grubunun yanında yer aldılar. Şimdi örgütte "demokrasi" oyununda Martov ve Akselrod'la yarışa çıkan yoldaş Martinov, üst makama başvurunun ancak daha alt bir makam aracılığıyla yapılabildiği orduyu bile örnek diye gösterdi!! İskra'ya karşı kurulan bu "sağlam" muhalefetin gerçek anlamını, kongrede hazır bulunan herkes ya da kongre öncesinde partimizin iç tarihini dikkatle izlemiş olan herkes iyice biliyordu. Muhalefetin amacı (belki de muhalefetin her temsilcisinin her zaman kavramadığı, bazan süredurum kurallarının zorladığı amacı), küçük, önemsiz grupların bağımsızlığını, bireyselliğini ve grup çıkarlarını, İskra ilkeleri temelinde kurulmakta olan geniş bir partinin yutmasına karşı korumaktı.
Henüz Martinov'la güçbirliği yapmamış olan yoldaş Martov, soruna işte tam bu açıdan yaklaşıyordu. Yoldaş Martov "parti disiplini anlayışı, bir devrimcinin bağlı olduğu daha alt düzeydeki belli bir gruba karşı yükümlü olduğu (sayfa: 26) görevleri yerine getirme anlayışının ötesine geçmeyenler"e karşı cesaretle ve haklı olarak ortaya atıldı. Martov, hizip kafasının şampiyonlarına, sözlerinin, kongrenin sonunda ve onun ardından kendi siyasal tutumu için nasıl bir harman döveni olabileceğini düşünmeksizin "birleşmiş bir parti içinde hiç bir zorunlu [italikler Martov'un] gruplaşma hoşgörülemez" dedi. Hazırlık komitesi sözkonusu olduğu zaman hiç bir zorunlu gruplaşma hoşgörülemez, ama yazıkurulu sözkonusu olduğu zaman pekâlâ hoşgörülebilir. Martov, merkezden baktığı zaman zorunlu gruplaşmayı kınıyor, ama merkezin kuruluşundan hoşnut olmadığı anda böyle bir gruplaşmayı savunuyor...
Yoldaş Martov'un, konuşmasında, yalnızca yoldaş Egorov'un "ciddi yanılgısı"na değil, aynı zamanda hazırlık komitesinin gösterdiği siyasal kararsızlığa da özel bir ağırlık verdiğini belirtmek ilgi çekici olacaktır. Martov haklı bir öfkeyle şöyle diyordu: "Hazırlık komitesi adına, komite raporuna [burada bu raporun, hazırlık komitesi üyelerinin raporuna dayandırıldığını ekleyelim - s. 43, Koltsov'un sözleri] ve hazırlık komitesinin daha önceki önerilerine karşıt bir öneri ortaya atılıyor" (italikler benim). Gördüğümüz gibi, Martov, Borba'nın yerini Riyazanov'un almasının, hazırlık komitesinin davranışlarındaki aşırı çelişki ve tutarsızlıkları ortadan kaldırmadığını, "dönüş yapmadan" önce, o zaman açıkça görmüştü (Martov'un dönüş yaptıktan sonra, konuyu nasıl düşündüğünü, parti üyeleri, Birlik kongresi tutanakları, s. 57'den öğrenebilirler). Martov, o zaman, yalnızca disiplin sorununu tahlille yetinmedi, hazırlık komitesine açıkça şunu sordu: "Değişikliği gerektiren yeni koşul nedir?" (italikler benim). Gerçekten de hazırlık komitesi yeni önerisini ortaya attığı zaman, fikrini —Akimov'la başkalarının yaptığı gibi— açıkça savunma yürekliliğini dahi gösteremedi. Martov bunu yadsıyor (Birlik tutanakları, s. 56), ama kongre tutanaklarını okuyanlar, onun hatalı olduğunu (sayfa: 27) göreceklerdir. Hazırlık komitesinin önerisini sunan Popov, gerekçe üzerinde tek söz söylemedi (parti kongresi tutanaklan, s. 41). Egorov sorunu disiplin konusuna kaydırdı; sorunun kendisi üzerinde söylediği ise yalnızca şuydu: "Hazırlık komitesinin kendine göre bazı yeni gerekçeleri olabilir [ama yeni gerekçeleri var mıydı, varsa bunlar nelerdi, bilinmiyor]; komite, herhangi birini aday göstermeyi unutmuş olabilir, vb.. [Bu "vb.", konuşmacının sığınabileceği tek şeydi, çünkü hazırlık komitesi, iki kez kongre önünde, bir kez de komite toplantısında görüştüğü Borba'yı unutmuş olamazdı.] Hazırlık komitesi bu kararı, Borba grubuna karşı tutumunu değiştirdiği için almış değildir; komite, partinin gelecekteki merkez örgütünün yolu üzerindeki gereksiz taşları, daha çalışmalarının başında temizlemek istemektedir." Bu gerekçe değil, gerekçeden kaçınmaktır. Her içten sosyal-demokrat (kongre temsilcilerinden herhangi birinin içtenliği konusunda en ufak bir kuşkumuz yok), batık kayalar olarak gördüğü şeyleri temizleme ve salık verilebilir saydığı yöntemlerle temizleme endişesini taşır. Gerekçe vermek demek, kişinin sorunu nasıl göidüğünü ifade etmesi, açıklaması demektir, herkesçe bilinen gerçekleri ağzında gevelemesi demek değildir. "Borba'ya karşı tutumlarını değiştirmiş" olmaksızın, herhangi bir gerekçe gösteremezlerdi, çünkü hazırlık korriitesi daha önceki karşıt kararlarında, gömülü kayaları temizleme endişesini dile getirmişti, ama o zamanlar, "kayalar" olarak gördüğü şey, tam karşıt şeylerdi. Yoldaş Martov, öne sürülen savın "önemsiz" bir sav olduğunu, "sorundan sıyrılma" düşüncesinden esinlendiğini söyleyerek ve hazırlık komitesine "insanlar ne der diye korkmamalarını" öğütleyerek, çok haklı ve sert bir saldınıda bulundu. Kongrede önemli bir rol oynayan, ve bağımsızlık isteğiyle, küçük işlerle uğraşmasıyla, belirli bir çizgisi olmayışıyla, başkaları ne der korkusunu taşımasıyla, belli iki taraf arasmda yalpalayışıyla, inançlarını açıkça ortaya (sayfa: 28) koymaktan korkmasıyla, kısacası bir "bataklığın"[6*] bütün özelliklerini göstermesiyle kesin olarak kendini belli eden siyasal cephenin ana yapısını, bu sözler çok iyi niteliyor.
Kararsız grubun bu siyasal ürkekliğinin sonuçlarından biri, yeri gelmişken belirtelim, bundcu Yudin dışında (tutanaklar, s. 53) hiç kimsenin, Borba grubu üyelerinden birinin davet edilmesine ilişkin herhangi bir önerge getirmemesi oldu. Yudin'in önergesi beş oy aldı — anlaşılan beşi de bundcuydu: yalpalayanlar yeniden taraf değiştirmişlerdi. Ortadaki grubun oylarının sayısının ne olduğunu, Koltsov'la Yudin'in bu soruna ilişkin önergesi üzerindeki oylama yaklaşık olarak göstermektedir: iskracılar otuziki oy aldılar (tutanaklar, s. 47); bundcular onaltı oy aldılar, yani iskracılara-karşı grubun sekiz oyu, yoldaş Mahov'un iki oyu (kare: s. 46), Yujni Raboçi grubu üyelerinin dört oyu ve iki başka oy. Bu saf tutmanın hiç bir biçimde raslantı olarak görülemeyeceğini birazdan göstereceğiz, ama ilkin, bu hazırlık komitesi olayında Martov'un şimdiki düşüncesi üzerinde kısaca duralım. Martov, Birlik kongresinde, "Pavloviç'le başkalarının ihtirasları körüklediği" görüşünde sonuna kadar direndi. Borba'ya ve hazırlık komitesine karşı en uzun, en ateşli, en keskin konuşmaların Martov tarafından yapıldığını görmek için kişinin, yalnızca kongre tutanaklarına bakıvermesi yeter. Martov "suçu" Pavloviç'e yıkmaya çalışarak yalnızca kendi kararsızlığını göstermişti: kongreden önce yazıkurulunun yedinci üyesi olarak Pavloviç'in seçilmesine yardım eden oydu; kongrede Egorov'a karşı Pavloviç'le (sayfa: 29) tam bir işbirliği yaptı (tutanaklar, s. 44); ama daha sonra Pavloviç'e yenik düşünce onu "ihtirasları körüklemek"le suçlamaya başladı. Bu gülünçtür.
Martov İskra'da (n° 56), X'in ya da Y'nin çağrılmasına atfedilen önemle alay ediyor. Ne var ki, X'i ya da Y'yi Merkez Yönetim Kuruluna ya da merkez yayın organına davet etmek gibi böyle "önemli" bir sorunu ortaya çıkaran şey hazırlık komitesi olayı olduğuna göre, bu alay bir kez daha Martov'a geri dönüyor. İşin, sizin (partiye göre) "daha alt düzeyde olan kendi grubunuzu" ya da başkasınınkini ilgilendirişine bakarak iki farklı ölçü kullanmak yakışık almaz. Bu tamıtamına darkafalı bir grup davranışıdır, partili davranışı değil. Martov'un Birlik kongresindeki konuşmasıyla (tutanaklar, s. 57), kongredeki konuşmasını (tutanaklar, s. 44) şöyle bir karşılaştırmak, bunu göstermeye yeter. Martov Birlik kongresinde, inter alia, [Başka şeylerin yanısıra. -ç.] "insanların" diyordu, "hem kendilerine iskracı demekte israr etmelerini, hem de aynı zamanda iskracı olmaktan utanç duymalarını anlayamıyorum". "Kendine bir ad koymak"la "öyle olmak" arasındaki farkı, sözle eylem arasındaki farkı kavrayamama garipliği... Martov kongrede, kendisini zorunlu gruplaşmaların hasmı olarak nitelemişti, oysa kongreden sonra onların destekçisi oldu...(sayfa: 30)