MUHALEFET BLOKU'NUN YENİLGİSİ
VI MUHALEFET BLOKU'NUN YENİLGİSİ
Daha önce, muhalefetin, Parti'ye karşı mücadelesinde, Parti'ye çok ağır suçlamalar yönelttiğini söyledim. Muhalefetin, pratik çalışmasında önüne doğrudan Parti'yi bölmek ve yeni bir Parti oluşturmak görevini koyduğunu söyledim. Peki, muhalefet bu bölücü konumunu ne kadar sürdürebilmiştir? Olgular, muhalefetin bu konumunu ancak birkaç ay sürdürebildiğini göstermektedir. Olgular, muhalefetin bu yılın Ekim ayı başlarında yenilgisini kabul etmek ve geri çekilmek zorunda kaldığını göstermektedir.
Muhalefetin geri çekilmesine sebebiyet veren ne olmuştur?
Muhalefetin geri çekilmesine şu nedenlerin sebebiyet verdiğini düşünüyorum:
Birincisi, muhalefetin SSCB'de kendi politik ordusu olmaması. Yeni bir Parti'nin inşası pekâlâ cazip bir görev olabilir. Ama tartışmadan sonra yeni bir Parti inşa edebilmek için hiçbir şeyin mevcut olmadığı anlaşılınca, geri çekilmenin tek çıkar yol olduğu açıktır.
İkincisi, fraksiyon mücadelesinin seyri içinde gerek bizde SSCB'de, gerekse yurtdışında muhalefete her türlü karanlık unsur katılmış, sosyal-demokratlarla Kadetler muhalefeti göklere çıkarmaya başlamışlardır, bunun sonucunda muhalefete aşk ilanları ile işçilerin gözünde onu rüsva etmişlerdir. Muhalefet şu seçimle karşı karşıyaydı: Ya düşmanın bu methiyelerini ve aşk ilanlarını kendine yakışır bir şey olarak kabul edecek, ya da kendisine yapışmış olan bu karanlık uzantıların otomatikman düşmesi için ani bir dönüş yapacaktı. Geriye çekilişiyle ve bu geri çekilişini itiraf ederek muhalefet, ikinci yolun kendisi için kabul edilebilir tek çıkar yol olduğunu teslim etmiştir.
Üçüncüsü, SSCB'de durumun, muhalefetin varsaydığından daha iyi olduğu ortaya çıkmış, Parti üyesi kitleler, mücadelenin başlangıcında muhalefetin düşünebildiğinden daha güçlü bir bilinç ve birlikberaberlik göstermiştir. Hiç şüphesiz, ülke kriz içinde olsaydı, işçilerin hoşnutsuzluğu artış gösterseydi ve Parti daha az bir birlikberaberlik gösterseydi, muhalefet başka bir yol tutar ve geri çekilmezdi. Ama olgular göstermiştir ki, muhalefetin spekülasyonları bu alanda da boş çıkmıştır.
Muhalefetin yenilgisi bundandır.
Geri çekilmesi bundandır.
Muhalefetin yenilgisi üç aşamada olmuştur.
Birinci aşama; muhalefetin 16 Ekim 1926 tarihli "açıklama"sıdır. Bu belgede muhalefet, fraksiyon özgürlüğü ve fraksiyoncu mücadele yöntemleri teorisini ve pratiğini terketmiş ve bu sorundaki hatalarını açık ve kesin biçimde kabul etmiştir. Ama muhalefet sadece bunu terketmekle kalmamıştır. "Açıklama"sında kendini "İşçi Muhalefeti"nden ve tüm Korsch'lardan ve Souvarine'lerden ayırdığı ölçüde, aynı zamanda, daha kısa süre öncesine kadar kendisini bu akımlarla bağlayan ideolojik pozisyonlarından da vazgeçmiştir.
İkinci aşama; muhalefetin daha kısa süre öncesine kadar Parti'ye karşı yönelttiği suçlamalardan fiilen vazgeçmesidir. Teslim edilmeli ve aynı zamanda vurgulanmalıdır ki, muhalefet Parti'ye karşı yönelttiği suçlamaları SBKP(B) XV. Konferansı'nda tekrarlamaya cesaret edememiştir. MK ve MKK Temmuz Plenumu'nun tutanaklarıyla SBKP(B) XV. Konferansı'nın tutanakları karşılaştırıldığında, oportünizm, Termidorculuk, devrimin sınıf çizgisinden sapma vs. gibi eski suçlamalardan XV. Parti Konferansı'nda iz bile kalmadığını tespit etmemek elde değil. Ayrıca, bir dizi delegenin muhalefete, eski suçlamalarına ilişkin bir sürü soru sormasına rağmen, muhalefetin bu konuda inatçı bir suskunluk gösterdiği dikkate alındığında, muhalefetin gerçekten de Parti'ye karşı eski suçlamalarından vazgeçtiğini tespit etmemek mümkün değil.
Bu husus, muhalefetin bir dizi ideolojik pozisyonlarından fiilen vazgeçmesi olarak değerlendirilebilir mi? Evet, böyle değerlendirilebilir ve değerlendirilmelidir. Bu, muhalefetin uğradığı yenilgiden sonra savaş bayrağını gayet bilinçli bir biçimde dürüp toplamasıdır. Ve başka türlü zaten olamazdı. Suçlamalar, yeni bir partinin inşası üzerine spekülasyon yapıldığından getirilmişti. Ama bu spekülasyon boş çıktığından, en azından geçici olarak suçlamalardan da vazgeçmek zorunluydu.
Üçüncü aşama; muhalefetin SBKP(B) XV. Konferansı'nda tamamen tecrit edilmesidir. Belirtmek gerekir ki, XV. Parti Konferansı'nda muhalefet bir tek oybile alamamış ve böylece tamamen tecrit olmuş bir vaziyete düşmüştür. Muhalefetin, Parti'ye karşı sefer başlattığı, açık bir sefer başlattığı bu yılın Eylül ayı sonunda çıkardığı dehşetli gürültüyü bir düşününüz, ve bu bağırtıçağırtıyı, XV. Parti Konferansı'nda muhalefetin deyim yerindeyse yapayalnız kalması olgusuyla karşılaştırınız, göreceksiniz ki, muhalefete bundan daha "iyi" bir yenilgi tattırılamazdı.
Muhalefetin gerçekten de Parti'ye karşı getirdiği suçlamalardan vazgeçtiği, bunları XV. Parti Konferansı'nda delegelerin taleplerine rağmen tekrar etmeye cesaret edemediği gerçeği inkar edilebilir mi?
Hayır, inkar edilemez, çünkü bu olgudur.
Peki, muhalefet neden bu yolu tuttu, neden bayrağını dürüp kaldırdı?
Çünkü muhalefetin ideolojik bayrağının açılması kayıtsız-şartsız ve zorunlu olarak iki parti teorisiyle, Katz, Korsch, Maslow, Souvarine ve öteki karanlık unsurların cesaretlendirilmesiyle, ülkemizde antiproleter güçlerin zincirlerinden boşandırılmasıyla, sosyal-demokrasinin ve Rus mültecileri arasındaki liberal burjuvaların methiyeleri ve aşk ilanlarıyla eşanlamlıdır.
Muhalefetin ideolojik bayrağı, muhalefetin ölüm kararı olmuştur
— tüm mesele bundan ibarettir, yoldaşlar. Bu yüzden muhalefet, tamamen yok olmak istemediği için, geri
çekilmek ve bayrağını elinden atmak zorunda kalmıştır. Muhalefet Bloku'nun yenilgisinin nedeni burada yatmaktadır.