Tasfiyeciliğin Tasfiyesi
Bu sayısıyla birlikte yayınlanan özel ekte, okurlar, bolşevik konferansı hakkında bir yazıyla, o konferansta kabul edilen kararların metnini bulacaklardır.* [*Bunların bazıları bu kitaba alınmıştır. Bkz: s, 32-38. —Ed] Bu yazıda ise, o konferansın önemini ve konferansta bolşevikler arasından küçük bir grubun ayrılışını, hem kendi kanadımız, hem tüm RSDİP açısından değerlendirmek istiyoruz.
Son iki yıllık dönem, aşağıyukarı 3 Haziran 1907 darbesinden bu yana geçen süre, bir temelli değişiklikler dönemi, Rus devriminin tarihinde ve Rusya’daki işçi sınıfı hareketiyle Rus Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin gelişmesinde bir ciddi bunalım dönemi oldu. RSDİP’nin 1908 Aralık ayında yapılan, bütün Rusya’nın temsil edildiği konferansı, günün siyasal durumunu, devrimci hareketin koşullarıyla görünümünü ve bugün için işçi sınıfı partisine düşen ödevleri gözden geçirdi. Konferansın kabul ettiği kararlar, parti için sürekli bir varlık kaynağıdır. Bu kararlan her ne pahasına olursa olsun eleştirmenin yollarını aramış olan menşevik oportünistler ise, “eleştiri”lerinin ilk bakışta göze çarpıveren nafileliğini göstermekten başka bir şey kazanmamışlardır. Sözkonusu eleştiriler, kararlarda ortaya konan çözüm yollarına seçenek olabilecek akıllı, tam ve sistemli çözümler getirmiyordu.
Dahası var. Konferans, her iki kanatta —menşevikler ve bolşevikler kanadında— yeni ideolojik gruplaşmaların varlığını ortaya koyarak partimizin yaşamında önemli bir rol oynadı. Gerek devrim öncesinde, gerek devrim sırasında bu kanatlar arasındaki savaşım, partinin tüm tarihini yapmıştır demek, hiç de abartma sayılmamalı. Bu nedenle yeni ideolojik gruplaşmalar, partimizin yaşamında çok büyük önem taşıyan bir olaydır. Bütün sosyal-demokratlar, bu yeni durumun ortaya koyduğu yeni sorunlarda akıllıca bir tutum takınmak istiyorlarsa, bu olayın getirdiği dersleri yakından incelemeli, öğrenmeli, özümlemelidirler.
Bu yeni ideolojik gruplaşmaları, kısaca, partinin her iki aşırı ucunda tasfiyeciliğin ortaya çıkması ve onlara karşı savaşım verilmesi diye tanımlayabiliriz. Menşevikler arasındaki tasfiyecilik eğilimi 1908 Aralık ayına gelindiğinde zaten çok belirgin bir durumdaydı, ancak o sıralarda tasfiyeciliğe karşı savaş, hemen hemen özellikle başkaları tarafından (bolşevikler, bundcuların bir kanadını oluşturan Polonyalı ve Letonyalı sosyal-demokratlar) yönetiliyordu. Tasfiyeciliğe karşı koyan parti yanlısı menşevikler, ö sıralarda henüz ortaya çıkmaya pek başlamamışlardı, eleştirilerinde açık ve birleşmiş değillerdi. Bolşevikler arasındaysa, her iki hizip, yani otzovizme kesinlikle karşı duran ve konferans kararlarında kendi görüşlerinin benimsenmesini sağlayan gerçek, Ortodoks bolşeviklerin ezici çoğunluğu ile görüşlerini ayrı bir hizip olarak ortaya koyan ve Ortodoks bolşeviklerle kendileri arasında yalpalayan ültimatomculardan[33] sık sık destek gören otzovist azınlık, işte bu iki topluluk kendilerini açıkça ortaya koymuşlar, ayrılıklarını açıkça göstermişlerdi. Otzovistlerin (ve otzovist görüşünde birleştikleri için ültimatomcuların) içyüzleri ortaya dökülmüş menşeviklerin yeni tür tasfiyeciler olduğu, Proletari’de (özellikle 39, 42 ve 44. sayılara bakınız) birçok kez belirtildi, gösterildi. Demek ki, menşevikler arasında ezici çoğunluk tasfiyeciydi, parti yanlısı kişilerin onlara karşı çıkması ve savaşımı, henüz belirginleşmemişti; buna karşılık bolşevikler arasında inancı sağlam öğeler tam anlamıyla egemendi ve açıktan açığa davranan bir otzovist azınlık vardı. RSDİP’nin bütün Rusya’nın temsil edildiği Aralık konferansında parti içinde durum işte buydu.
Peki nedir bu tasfiyecilik? Tasfiyeciliği ortaya çıkaran şey nedir? Otzovistler (ve daha sonra üzerinde duracağımız tanrı-kuruculuk[34] yandaşları) niçin tasfiyecidirler, içyüzleri anlaşılmış menşeviklerdir? Tek sözcükle, partimizdeki yeni ideolojik gruplaşmanın toplumsal anlamı ve içeriği nedir?
Sözcüğün dar anlamıyla tasfiyecilik, menşeviklerin güttüğü tasfiyecilik, genel olarak sosyalist proletaryanın verdiği devrimci sınıf savaşımının ideolojik yönden yadsınması, özel olarak da burjuva demokratik devrimimizde proletaryanın egemenliğinin kabul edilmemesidir. Bu yadsıma, kuşkusuz, değişik biçimler almıştır, ancak az ya da çok bilinçlidir, keskindir, kararlıdır. Örnek olarak, Çerevanin’le Potresov’u gösterebiliriz. Birincisi, proletaryanın devrimdeki rolünü öyle bir biçimde değerlendirdi ki, Golos Sotsiyal-Demokrata’nın tüm yazıkurulu, hatta ve hatta yazıkurulunun bölünüşünden önce (yani her ikisi, Plehanov ve Martov-Dan-Akselrod-Martinov) çok çirkin bir biçimde de olsa, Çerevanin’i kendi başına bırakıvermek zorunda kaldı. Yazıkurulu, açıklamasını “Golos Sotsiyal-Demokrata”da yayınlayarak Rus okurlara duyurma yolunu seçmeksizin, bu kararlı tasfiyeciyi boşadığını Vorwärts’da Almanlara duyurdu. Potresov’a gelince, Yirminci Yüzyılın Başında Rusya’da Toplumsal Hareket’e[35] yazdığı yazıda o, Rus devriminde proletaryanın egemenliği fikrini öylesine başarıyla tasfiye etti ki, Plehanov tasfiyeci yazıkurulundan ayrıldı.
Örgüt açısından ise tasfiyecilik, yasadışı bir sosyal-demokrat partinin gerekirliğini yadsımak ve bunun sonucu olarak Rus Sosyal-Demokrat İşçi Partisinden vazgeçmek, onun saflarından ayrılmaktır. Bu açıdan tasfiyecilik demek, yasal basının sütunlarında, yasal işçi örgütlerinde, işçi birlikleriyle kooperatif ortaklıklarda, işçi sınıfı temsilcilerinin katıldığı kongrelerde vb., partiye karşı savaşmak demektir.
Son iki yıl içinde Rusya’da bütün parti örgütleri menşevik tasfiyeciliğin kaynaştığı yer haline gelmiştir. Merkez yönetim kurulundaki menşevik üyelerin, parti merkez yönetim kurulunu yıkma ve bu kurumun çalışmasını durdurma çabalarına daha önce (Proletari, n° 42, RSDİP’nin 1908 Aralık Bütün-Rusya Konferansı adlı broşürle yeni basım), tasfiyeciliğin özellikle göze çarpıcı örneklerinden biri olarak, esasen değinmiştik. Rusya’daki yasadışı menşevik örgütlerin, hemen hemen tümden çöktüğü, son parti konferansındaki “Kafkasya Temsilcileri”nin tümüyle yurtdışında yaşayan kişilerden oluşmasından da bellidir. Golos Sotsiyal-Demokrata’nın yazıkurulu ise, parti merkez yönetim kurulu tarafından (1908 başlarında), Rusya’da eylemde olan herhangi bir örgütle hiçbir biçimde bağlantılı olmaksızın ayrı bir edebi topluluk olarak tanınmıştır.
Menşevikler, tasfiyeciliğin tüm bu belirtilerinin sonuçlarını düşünmüyorlar. Durumu ya gizliyorlar ya da durumdan şaşkına dönmüşlerdir, bellibaşlı gerçeklerin anlamını kavrayamıyorlar, ayrıntılara gömülmüşlerdir, hayallerle ve kişiliklerle uğraşıyorlar, genel sonuçlar çıkarmaktan, ne olup bittiğim kavrama olanağından yoksundurlar.
Bunun anlamı şudur: Burjuva devrimi döneminde, işçilerin partisinin oportünist kanadı, bunalım zamanlarında, dağılma ve çökme günlerinde, ya tümden tasfiyeci olmaya ya da tasfiyecinin tutsaklığına mahkûmdur. Burjuva devrimi döneminde, proletaryanın partisi, küçük-burjuva Abbas yolculardan (Almanların Mitläufer dediği kişiler) oluşan bir yandaşlar topluluğundan kaçınamaz. Proletarya teorisiyle taktiklerini özümlemekte ve çöküntü zamanlarında kendi teori ve taktiklerini sürdürmekte en az yetenekli olan ve oportünizmi aşırıya götürmesi çok olası kişiler, bunlardır. Çözülme başladığı zaman, menşevik aydınlar, menşevik yazarlar yığını, gerçekte, birer liberal olup çıkmışlardır. Aydınlar takımı (intelligentsia) partiden kopup uzaklaşmıştır. Bunun sonucu olarak çözülme, menşevik örgütlerde çok daha tamdır. Proletaryaya, proletaryanın sınıf savaşımına, devrimci proletarya teorisine özden bir yakınlık duyan menşevikler (durumdaki herhangi bir değişikliği ve karmaşık tarihsel süreç içindeki hiçbir dönüşümü kaçırmama çabasında olduklarını öne sürerek devrimdeki oportünizmlerini haklı gören bu tür menşevikler her zaman varolmuştur) kendilerini “bir kez daha azınlıkta”, menşevikler arasında azınlıkta bulmuşlardır. Üstelik, tasfiyecilerle savaşma gibi bir kararlılık içinde de değildiler. Kaldı ki, böyle bir savaşa girselerdi dahi başaracak güçten yoksunlardı. Ancak oportünist Abbas yolcular, liberalizm yolunda daha da ilerilere gitmekteler. Potresov Plehanov’u, Çerevanin Golos Sotsiyal-Demokrata’yı, menşevik aydınlar Moskova menşevik işçilerim vb., vb., çileden çıkartmakta. Parti yanlısı menşeviklerle, menşevikler arasındaki gerçek marksist inanca bağlı olanlar kopmaya başlıyorlar ve işin mantığı gereği, parti yanlısı oluyorlar, bolşeviklere yakın geliyorlar. Bu durumu kavramak, her yerde, tasfiyecileri parti yanlısı menşeviklerden her biçimde ayırmak, bu ikincilerle yakın ilişki kurmak ödevimizdir. Ancak bunu, ilke ayrılıklarının üstünü külleyerek değil, ama gerçekten birleşik bir işçi partisini geliştirerek; ortak çabanın, ortak girişimin, ortak savaşımın önüne, içindeki fikir ayrılıklarının dikilmeyeceği böyle bir işçi partisini geliştirerek yapmalıyız.
Ama proletaryanın küçük-burjuva Abbas yolcuları, sadece menşevik kanada mı özgü? Hayır. Proletari’nin 39. sayısında esasen belirtmiş olduğumuz gibi, bunlar bolşevikler arasında da bulunmaktadır. Direnen otzovistlerin tüm kanıtlan ve “yeni” taktikleri haklı gösterme girişimlerinin tüm niteliği, buna tanıktır. İşin doğası gereği, bir kitlesel işçi partisinin hiçbir büyücek kanadı, burjuva devrimi döneminde, saflarına, değişik eğilimlerden şu ya da bu kadar “Abbas yolcu” almaktan sakınamaz. Burjuva devrimini tamamlamış ve hayli gelişmiş kapitalist ülkelerde bile bundan kaçınılamaz. Çünkü proletarya, her zaman, küçük-burjuvazinin çok değişik katlarıyla ilişki içindedir ve proletarya sürekli olarak onlarla tamamlanmaktadır. Eğer proletaryanın partisi, bu yabancı öğeleri tam olarak emebilirse, onların denetimine girmez, ama onları denetimi altına alabilirse ve bu öğelerin bazısının gerçekten yabancı öğeler olduğunu tam zamanında görüp, belli koşullarda kendim onlardan ayırabilirse, o zaman, bu ilişkilerde olağan olmayan dehşet verici bir şey yoktur. Bu açıdan RSDİP’nin iki kanadı arasındaki fark şudur: menşevikler tasfiyecilere (yani “Abbas yolcular”a) köle olmuşlardır. Bunun kanıtı menşevikler arasında bulunabilir. Bu kanıtlan Rusya’da, Moskovalı yandaşları, Rusya dışında ise, Plehanov’un Potresov’la Golos Sotsiyal-Demokrata’yı reddedişi sağlamıştır. Bolşeviklere gelince, onlar arasındaki tasfiyeci öğelerin —otzovistlerle tanrı-kur yandaşlarının— başlangıçtan bu yana küçük bir azınlık olduğu, daha başlangıçtan zararsız hale getirildiği ve sonunda da bir kenara atıldığı tanıtlanmıştır.
Otzovizmin, içyüzü açığa çıkmış menşeviklikten başka bir şey olmadığına, hafifçe farklı türden olsa bile otzovizmin de kaçınılmaz olarak tasfiyeciliğe yolaçtığına kuşku yoktur. Doğaldır ki, bu, bir kişiler ya da belli topluluklar davası değildir, otzovizm bir ruh hali olmaktan çıkıp ayrı bir eğilim haline dönüşmenin yollarını aradığı ölçüde, nesnel genel bir davadır. Bolşevikler, amaçlarının, sosyalizmde yeni bir yön yaratmak olmadığını, ama uluslararası devrimci gerçek marksist sosyal-demokrasinin temel ilkelerini bizim devrimimizin yeni koşullarına uygulama olduğunu daha devrimden önce oldukça kesinlikle ilan etmişlerdir. İkincisi, bolşevikler, kendilerine düşen görev ağır, yavaş, yavan ve usanç verici bir ömür törpüsü olsa bile, eğer tarih, savaşımın başlamasından ve devrimci eylem için her türlü olanağın tüketilmesinden sonra, bizi “otokratik bir anayasanın” dolambaçlı yolu boyunca ağıraksak yürümekle suçlasa dahi, o görevi yerine getirecek olduğumuzu belirtmişizdir. En az dikkatli okurlar bile bu açıklamaları 1905′in sosyal-demokrat yazınında bulmakta güçlük çekmeyeceklerdir. Bu ifadeler partinin tüm bolşevik kanadının onursal yükümlülükleri olarak, düşünülüp taşınılarak seçilmiş bir yol olarak engin bir önem taşımaktadırlar. Proletaryaya karşı omuzlanılan bu yükümlülüğü yerine getirmek için, sosyal-demokrasiye özgürlük günlerinin yakınlaştırdığı kişileri (hatta “özgürlük günlerinin sosyal-demokratı” diye bir tip bile çıkmıştı ortaya) sosyal-demokrasiye sloganlarımızın şiddetinin, devrimci ruhunun ve “canlılığının” yakınlaştırdığı, devrimci tatillerde dövüşecek kadar savaşkan (militant) olduğu halde, karşıdevrimin sultası altında işgününün savaşımını yerecek dayanıklılığı gösteremeyen kişileri sabırla ele almak ve eğitmek zorunluydu. Bu öğelerin bazısı adım adım proleter eylemlerin içine çekildi ve marksist dünya görüşünü özümledi. Anlamlarını kavramaksızın sadece birkaç slogan ezberlemiş olan bazıları ise, ancak eski sözleri yineliyebiliyorlardı, devrimci sosyal-demokrat taktiklere ilişkin eski ilkeleri, değişen koşullara uyarlama gücünde değildiler. Yazgıları, üçüncü Dumayı boykot etmek isteyenlerin geçirdiği aşamalarla adeta bir çizit (grafic) gibi belirlendi. 1907 Haziranında bolşevikler arasında çoğunluktaydılar. Ama Proletari sürekli olarak boykota karşı savaştı. Olaylar bu siyasetin doğruluğunu ortaya koydu, gerçekten de bir yıl sonra otzovistler, “boykotçuluğun” kalesi olan Moskova örgütünde bolşevikler arasında azınlığa düştüler (1908 yazında 18 oya karşılık 14 oy). Bir yıl sonra, otzovizmin yanılgısı daha açıkça ve üstüste ortaya çıktığı zaman, bolşevik kanat —son bolşevik konferansının önemi de buradadır— otzovizmi ve onun zayıf ucu olan ültimatomculuğu, tasfiyeciliğin bu kendine özgü biçimini kesinlikle tasfiye etti.
Bu durumda, hiç kimsenin bizi “yeni bir bölünmeye” yolaçmakla suçlamasına izin vermeyelim. Konferansımız hakkındaki yazıda, amaçlarımızı ve davranışımızı ayrıntılarıyla açıklıyoruz. Karşıt yoldaşları ikna edebilmek için, denemedik yol bırakmadık, elden gelen her şeyi yaptık. Onsekiz ayı aşkın bir süreden beri bu sorunla uğraşıyorduk. Ama bir kanat olarak, yani partide, benzer düşünceler taşıyan kişilerin birliği olarak, temel sorunlarda oybirliğiyle hareket etmek zorundayız, başka türlü yapamayız. Bir kanattan ayrılmak, partiden ayrılmakla bir değildir. Bizim kanadımızdan ayrılmış olan kişiler, hiçbir biçimde parti içinde çalışma olasılığını yitiriyor değiller. Onlar ya “serbest” kalacaklar, yani herhangi bir kanadın dışında olacaklar ve parti çalışmalarının genel havası onları içeriye çekecektir, ya da yeni bir grup kurmaya çalışacaklardır. Eğer kendi özel fikir ve taktiklerini geliştirmek ve savunmak istiyorlarsa, böyle yapmak, yani grup kurmak yasal haklarıdır. Bu durumda tüm parti, ideolojik anlamını yukarda belirtmeye çalıştığımız bu eğilimlerin pratikteki ifadesini çok kısa süre içinde görecektir.
Partiye bolşevikler önderlik etmek zorundadır. Bunu yapabilmek için bolşevikler yollarını bilmelidirler, kararsızlığa son vermelidirler, sağa-sola yalpalayanları ikna etmek için zaman israf etmeyi ve kendi saflarındaki muhaliflerle kavgayı bir yana bırakmalıdırlar. Otzovizm ve onun zayıf ucu olan ültimatomculuk, bugünkü koşulların devrimci sosyal-demokratlardan istediği çalışmayı gerçekleştirebilecek yetenekte değildirler. Devrim sırasında “Fransızca konuşmayı”, yani yığınların doğrudan doğruya girişecekleri savaşımın gücünü artırmak ve çapını genişletmek üzere heyecan verici birçok slogan yaratmayı, bu sloganları harekete sokmayı öğrendik. Şimdi bu durgunluk, gericilik ve çözülme günlerinde “Almanca konuşmayı”, yani yavaş (işler canlanıncaya kadar yapacak başka bir şey yok), sistemli ve düzenli çalışmayı, adım adım ilerlemeyi, santim santim kazanmayı öğrenmeliyiz. Her kim bu çalışmayı sıkıcı bulur, her kim yolun bu dönemecinde şu ikinci aşamada sosyal-demokratik taktiklerin devrimci ilkelerini koruma ve geliştirme gereğini anlamazsa, marksist adım boşyere almıştır.
Partimiz, tasfiyeciliği kesinlikle tasfiye etmedikçe ilerleme sağlayamaz. Tasfiyecilik de sadece menşeviklerin ve onların oportünist taktiklerinin doğrudan tasfiyeciliği demek değildir. Bunun içine, içyüzü ortaya dökülmüş menşeviklik de girer. Bunun içine, partiyi ilk ağızdaki görevini yerine getirmekten, —bugünün eşi bulunmaz bütün özellikleri bu görevde yatmaktadır— yani Duma kürsüsünden yararlanma ve bütün yarı-yasal ya da yasal işçi sınıfı örgütlerini işe yarar duruma sokma görevini yapmaktan alıkoyan otzovizm ile ültimatomculuk da girer. Aynı şey, marksizmin ilkeleriyle temelli olarak çatışan tanrı-kur ve tanrı-kur eğiliminin savunusu için de doğrudur. Bolşeviklere düşen parti ödevlerinin kavranamaması için de aynı şey söylenebilir. Bu ödev, 1906 ve 1907′de, bir organ olarak parti çoğunluğunun desteğine sahip olamayan menşevik merkez yönetim kurulunun (o sıralarda su katılmamış menşevik olan merkez yönetim kuruluna sadece Polonyalılarla Letonyalılar değil, bundcular bile karşıydı) devrilmesi ödeviydi. Bolşeviklerin şimdiki ödevi, parti yanlısı öğeleri eğitmek, onları bir örgüt içinde birleştirmek, gerçekten güçlü ve birleşik bir proletarya partisi geliştirmektir. Bolşevikler 1903-1905 ve 1906-1907 arasında parti-karşıtı olanlarla yaptıkları amansız savaşım sonunda parti yanlısı anlayış için ortamı hazırladılar. Şimdi bolşevikler, parti-içi savaşımda kazandıkları işe yarar alam kullanarak, kendi kanatlarından bir parti çıkarmak zorundalar.
RSDİP’nin bir bütün olarak genel durumu ve bugünün siyasal gerekleri çerçevesinde partide bizim kanadımıza düşen ödevler bunlardır. Bu amaçlar, son bolşevik konferansında birkez daha ortaya konmuş, ayrıntıları geliştirilip belirtilmiştir. Yeni bir savaşım için saflar yeniden düzenlenmiştir. Değişen koşullar dikkate alınmıştır. Yol seçilmiştir. Bu yolda yürüyelim. Rusya’nın devrimci Sosyal-Demokrat İşçi Partisi, çok çabucak öyle bir güç haline gelecektir ki, hiçbir gericilik onu sarsamayacaktır. Bu kuvvet, devrimimizin gelecek raundunda, halkın bütün savaşan sınıflarının başında yer alacaktır.*
Proletari, n° 46
11 (24) Temmuz 1909
* Bu yakınlarda Golos Sotsiyal-Demokrata’nın 15. sayısıyla Otkliki Bunda’nın 2. sayısı36 yayınlandı. Her ikisi de, tasfiyeciliğin yeni yeni örnekleriyle dolup taşıyor. Proletari’nin gelecek sayısında bunların bir tahlili ve değerlendirmesi yapılacaktır.
—————————————
[33] Ültimatomculuk. — Oztovizmin bir türü. 25 nolu nota bakınız.
[34] Tanrı-kururuculuk — Lenin’in kastettiği kişiler, “tanrı-kuruculuk” eğilimi denen anti-marksist, din felsefesine bağlı bir eğilimden yana olanlardı. Bu eğilim, 1905-1907 devriminin yenilgisi ardından marksizmden uzaklaşan partili bazı aydınlar tarafından, Stolipin’in gerici yönetimi günlerinde geliştirilmişti.
“Tanrı-kurucular” (Lunaçarski, Bazarov ve başkaları) yeni bir “sosyalist” din vaazı veriyorlar, marksizmle dini uyuşturmaya çalışıyorlardı. Proletari’nin genişletilmiş yazıkurulu konferansı “tanrı-kur” eğilimini kınadı, ve kabul ettiği özel bir kararla, bolşevik hizbin, “bilimsel sosyalizmin bu tür çarpıklıkları”nı tanımadığını ilan etti. Lenin “tanrı-kur”cuların gerici karakterini Materyalizm ve Ampiryokritisizm adlı yapıtında ortaya koymuştur (bkz: V. I. Lenin, Materyalizm ve Ampiryokritisizm).
[35] 20. Yüzyılın Başında Rusya’da Toplumsal Hareket. — Beş ciltlik menşevik bir yapıt. (Bu yapıtın ilk dört cildi 1909-1911 yıllarında yayınlandı.) Yapıt Rus devriminin tarihine aittir. Yapıta hazırlayanlar L. Martov, P. Maslov ve A.Potresov’du. İlk başta yapıtın hazırlanmasına Plehanov da katılmıştı, ancak birinci ciltte, Potresov’un tasfiyeci görüşleri dile getiren bir yazısının yer almasını kabul etmediği için 1908 sonunda editörlükten çekildi.
[36] Otkliki Bunda (“Bund Yorumları”). — Bund’un yurtdışı komitesinin yayın organı. 1909-1911 yıllan arasında düzensiz aralıklarla Cenevre’de yayınlandı.