Header Ads

Header ADS

Devrimci slogancılık - lafazanlık

Pravda no. 31, Şubat 21, 1918

Bir Parti toplantısında, devrimci bir savaş üzerine devrimci slogancılığın-lafazanlığın devrimimizi yıkabileceğini söylediğimde, polemiklerimin sertliğinden ötürü suçlanmış­tım. Ne varki, bir sorunun sertçe ele alınması ve şeylere kendi öz adlarının verilmesininin gerektiği, aksi halde Parti ile devrime onarılmaz zarar verilebilme tehlikesinin var olduğu anlar vardır . 

Devrimci lafazanlık, devrimci partilerin, proletarya ile küçük-burjuvazinin bir birleşmesini, ittifakını ya da birbirine karışmasını dalaylı ya da dolaysız, sağladıkları ve devrimci olayların seyri büyük, hızlı zigzaglarla damgalandığı zamanlarda maruz kaldıkları sık rastlanan bir hastalıktır . Devrimci slogan-yapmadan anlatmak is­tediğimiz, olayların belli bir döneminde nesnel koşulları, belli bir zamanda varolan durumu hesaba katmaksızın devrimci sloganları yineleyip durmaktır . Sloganlar enfes, cezb edici, mest edicidirler, ama hiç bir dayanakları yoktur; devrimci (ezberci)-slogancılığın (lafazancılığın) doğası böyledir işte. .

Rusya'da bugün Ocak-Şubat 19 18' de, bir devrimci savaş lehine olan savları hiç değilse en önemlile rini inceleyelim, ve bu sloganın nesnel gerçeklikle karşılaştırılması benim yaptığım tanımlamanın doğru olup olmadı­ğını ortaya koyacaktır . 

Basınımız her zaman, bir ülkede sosyalizm in zaferi halinde henüz komşu ülkelerde varlığını sürdüren kapitalizmle bir devrimci savaşa hazırlanmanın gerekliliğinden söz etmiştir. Bu tartışma götürmez. Sorun şu -bu hazırlıklar Ekim Devrimimiz'den bu yana gerçekten nasıl yapılmıştır ? Şu şek ilde hazırlanmıştık: Ordu yu terhis etmek zorundaydık, buna zorlanmıştık, öylesine aşikar, öylesine ağır ve öylesine başaçıkılmaz koşullar tarafından zorlanmıştık ki, Parti'de terise karşı bir «eğilim» ya da ruh-halinin ortaya çıkmaması bir yana, buna karşı tek bir ses yükselmemişti. Bir komşu emperyalist devletle savaş öncesinde Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nce ordunun terhis inin bitmesi gibi böylesine alışılmamış bir olgunun sınıfsal nedenleri üzerine biraz düşünce harcamak isteyen herhangi bir kişi, büyük bir güçlükle kar­şılaşmadan, küçük-köylü ekonomisine sahip, üç yıllık savaştan sonra aşırı bir ekonomik yıkıntıya düşmüş geri bir ülken in toplumsal bileşimindek i nedenle ri keşfedecektir. Birçok milyonluk bir ordu terhis 'edildi ve gö­nüllülük esas ı üzerinde bir Kızıl Ordu 'nun yaratılması başladı. Gerçekler bunlardır .

Bu gerçekleri 1918 Ocak-Şubat'ında bir devrimci savaş hakkındaki konuşmalarla karşılaştırın, devrimci lafazanlığın niteliği siz in için açıklığa kavuşacaktır. 

Eğer bu, diyelim ki, Petrograd ve Moskova örgütleri nin bir devrimci savaş "şampiyonluğu"; boş bir slogandan ibaret olmasaydı, Ekim ile Ocak arasında başka gerçeklerle de karşılaşmamız gerekirdi; onlarda terhise karşı kararlı bir savaş ım görmemiz gerekirdi .. Ama bu türden birşey olmamıştır. Petrograd ve Moskovalllar ın cepheye on binlerce ajitatör ve asker gönderdiklerini ve oradan terhise kar­şı savaşımıarına ilişkin, savaşımlarının başarılarına iliş­kin, terhis in durduğuna ilişkin günlük raporlar almış oldukları nı görmemiz gerekirdi.

Bu türden birşey olmamıştır. Alayların bir Kızıl Ordu oluşturmakta, terhisi durdurmak  için terörizmi kullanmakta, muhtemel bir Alman saldırısına karşı savunma ve istihkamları yenilemekte oldukları konusunda yüzlerce rapor almış olmamız gerekirdi. Bu türden bir şey olmamıştır. Terhis tam işlerlik halindedir. Eski ordu yaşamamaktadır. Yeni ordu ise ancak henüz doğmaktadır.

Salt sözlerle, abartmalı duyurular ve açıklamalarla kendini avutmak istemeyen herhangi bir kişi, 1918 Şubat'ında devrimci savaş "slogan" ının en boş slogan olduğunu, gerçek olan hiçbir şey taşımadığını, ardında nesnel hiçbir şey yatmadığını görmelidir . Bu slogan bugün duygu, dilekler, öfke ve kızgınlıktan başka hiçbir şey içermemektedir. Ve böylesi bir içeriğe sahip olan bir slogan a devrimci slogancılık-lafazanlık denir.

Partimizin ve bir bütün olarak Sovyet iktidarının önünde duran sorunlar, Petrograd ve Moskova Bolşeviklerinin önünde duran sorunlar, şimdiye dek gönüllü bir Kızıl Ordu kurmada ilk adımların ötesine gidemediği­nizi göstermektedir. Bu içaçıcı olmayan gerçekten -bir gerçektir bu- bir sözler perd esinin ardına gizlenmek ve aynı zamanda terhisi durdurmak için hiç bir şey yapmamakla kalmayıp ona karşı hiç bir itiraz bile yükseltmemek, sözcüklerin sesiyle sarhoş olmaktır . Söylenenlerin tipik, bir temele oturtulması, örneğin Partimizin Merkez Komitesi'nde ayrı bir barışa karşı olanların en önde gelenlerinden çoğunluğunun bir devrimci savaşa karşı oy vermeleri, ona karşı Ocak ve Şubat'ta oy vermeleri olgusudur.9 Ne demektir bu ? Gerçe­ğin yüzüne bakmaktan korkmayan herkes bir devrimci savaşın olanaksızlığının bilincindedir demek.

Bu gibi hallerde, savları ileri sürerek, ya da sürmeye kalkışarak, gerçekten kaçılır. Bunları inceleyelim. 

Sav No: 1. ""1792'de Fransa hiç de az olmayan öl­çüde bir ekonomik yıkıma uğradı, ama bir devrimci sa ­ vaş herşeyi iyileştirdi, herkes için esinleyici oldu, şevkin yükselmesini getirdi ve herşeyi önüne katıp götürdü. Ancak devrime inanmayanlar, ancak oportünistler bizim, daha engin devrimimizde bir devrimci savaşa karşı çı­kabilir . ""

Bu gerekçeyi; ya da bu savı gerçeklerle karşılaştıralım . Fransa'da onsekizinci yüzyılın sonunda 1 yeni, daha yüksek üretim tarzının ekonomik tabanının ilkin yaratıldığı, ve ardından, sonuç olarak, bir üst-yapı olarak, güçlü devrimci ordunun ortaya çıktığı bir gerçektir. Fransa feodalizmi öteki ülkelerden önce terketti, onu birkaç yıllık muzaffer devrim sürecinde süpürüp attı, ve herhangi bir savaştan bitkin düşmüş olmayan, toprak ve özgürlük kazanmış, feodalizmin tasfiyesiyle daha da gü çlü hale gelmiş bir halka yol gösterdi, onu bir dizi ekonomik ve politik bakımdan geri halka karşı savaşa götürdü. Bunu çağdaş Rusya'yla kıyaslayın. Savaştan inanılmaz bitkinlik. Teknik bakımdan iyi-donatılmış Almanya'nın örgütlü devlet kapitalizminden üstün, yeni bir ekonomik sistem henüz mevcut değil. Daha ancak kurulmakta. Köylülerimiz toprağın toplumsallaştırılmasına ilişkin bir yasaya sahipler,  (toprak sahibinden ve savaşın eziyetlerinden) kurtulmuş tek bir çalışma yı­lına sahip değiller. İşçilerimiz kapitalistleri fırlatıp atmaya başlamışlar, ama henüz üretimi örgütlemeyi, ürünlerin değişimini düzenlemeyi, tahıl tedarikini düzenlemeyi ve emek üretkenliğini artırmayı başaramamışlardır. Kendisine doğru yürüdüğümüz şey bu, tuttuğum uz yol bu, ancak yeni ve daha y üksek ekonomik sistemin henüz var olmadığı ortadadır. Feodal ülkelere karşı çıkartılan, yenilmiş feodalizm, pekiştirilmiş bur juva özgürlüğü ve iyi- beslenmiş bir köylü- işte 1792 i le 17 93'de savaş alanındaki «mucizeler»in ekonomik temeli buydu. Aç ve savaşın acı çektirdiği, yaralarını sarmaya daha henüz başlayan, teknik ve örgütsel bakımdan yüksek emek üretkenliğine karşı çıkartılan bir küçük-köylüler ülkesi- 1918'in başındaki nesnel ortam da bu işte. 1792'yi, vb. amınsatmaların de vrimci slogancılık- lafazanlıktan başka birşey olmamasının nedeni budur. Sloganları, sözleri, savaş çığlıklarını yineleyip duruyor, ama nesnel ger­çekliği tahlil etmekten korkuyorlar.

Sav No: 2. ""Almanya «saldıramaz», onun gelişen devrimi ona izin vermeyecektir.""

"Almanlar «saldıramaz»",  bir barış karşıtlarının 1918 Ocak'ta ve Şubat'ın baş ında milyonlarca kez yineledikleri diğer bir savdı. Daha ihtiyatlı olanları Almanlar'ın saldıramıyacakları olasılığının yüzde 25 ila 33 olduğunu (yaklaşık olarak elbette) söylediler .

Gerçekler bu hesapları çürüttü . Ayrı bir barış kar­şıtları burada da, onların demir mantığından korkarak , gerçekleri sık sık bir kenara ittiler . Gerçek devrimcilerin ( duyguya dayanan devrimcilerin değil) kavrayıp tahlil etmeleri gereken bu yanılgı­nın kaynağı nedir?

Barış görüşmelerine ilişkin olarak, genelde, manevra ve ajitasyon yapmış olmamızdan dolayı mıdır? De­ğil. Manevra ve ajitasyon yapmak zorundaydık. Ama ay ­nı zamanda manevralar ve ajitasyon için -de bazı manevra ve ajitasyon yapmak o lanaklı iken- «kendi zamammızı» seçmesini ve ayrıca sorun had safhaya vardığında bütün manevralara dur demesini de bilmek zorundaydık .

Yanılgının kaynağı, Alman devrimci işçileriyle devrimci işbirliği ilişkilerimizin boş bir söze döndürülmesiydi. Biz Alman devrimci işçilerine elimizden gelen her yolla yardım ettik ve ediyoruz- kardeşleşme , ajitasyon , gizli antlaşmaların yayınlanması, vb . Bunlar fiilen yardımdı , gerçek yardım. Fakat bazı yoldaşlarımızın duyurusu -«Almanlar saldıramaz»- boş bir sözdü . Ülkemizde bir devrimden daha yeni çıktık. Hepimiz bir devrimin başlamasımn neden Rusya'da Avrupa'dan daha kolay olduğunu iyi biliriz . Devrimimiz henüz başlamış olmadığı, yalnızca monarşiyi devirmekle kalmayıp her yerde Sovyetler'i kurmuş olduğu halde, 1917 Haziran'ında Rus emperyalizminin saldırısına engel olamayacağımızı gördük . Gördük bildik ve işçilere 'açıkladık ki -savaşları hükümetler yü­rütür. Bir burjuva savaşını durdurmak için burjuva hü­kümetini devirmek gerekir. «Almanlar saldıramaz» duyurusu, bundan ötürü, «biz biliyoruz ki Alman hükümeti gelecek birkaç hafta içersinde devrilecektir» demeye eştir. Aslında bunu bilmiyorduk, ve bilemezdik, ve bu nedenle bu duyuru boş bir sözdü.

Alman devriminin olgunlaşmakta olduğunu kesinlikle bilmek ve onun olgunlaşmasına yardımcı olmak için payına düşeni yapmak, onu mümkün oldukça işle, ajitasyon ve kardeşleşmeyle, aklınıza ne gelirse onunla hizmet etmek, ama işle devrimin olgunlaşmasına yardım etmek bir şeydir. Devrimci proletarya enternasyonalizmi bu demektir. · Alman devriminin zaten olgunlaşmış olduğunu (açık­ ça öyle olmadığı halde) dalaylı ya da dolaysız, açık ya da kapalı bir şekilde ilan etmek ve taktiklerini onun üzerine dayandırmak başka bir şeydir. Burda devrimciliğin zerresi yoktur, slogancılık-lafazanlıktan başka hiçbir şey 'yoktur. İşte «azametli», «çarpıcı», «harikulade», « çınlayı cı» «Almanlar saldıramaz» duyurusunun içerdiği yanılgının kaynağı budur. 

«Alman emperyalizmine direnmekle Alman devrimine yardım ettiğimiz ve böylelikle Liebknecht'in Wilhelm 10 üzerindeki zaferini yakmlaştırdığımız» iddiası da aynı tantanalı saçmalığın bir çeşidinden başka bir şey değildir.  Liebknecht'in zaferinin -Alman devrimi olgunluğa eriştiğinde olanaklı ve kaçınılmaz olacaktır bu- bizi, devrimci savaş da dahil bütün uluslararası sıkıntılardan kurtaracağı akla uygundur. Liebneht'in zaferi bizim herhangi bir aptalca hareketimizin sonuçlarından kurtaracaktır bizi. Ama kesindir ki, bu, aptalca hareketleri haklı çıkarmaz. Alman emperyalizmine herhangi türden bir «direniş» Alman devrimine yardımcı olur mu? Biraz düşünmeye, ya da Rusya'da devrimci hareketin tarihini anımsamaya ilgi gösteren bir kişi, oldukça kolaylıkla, gericiliğe karşı direnişin devrime ancak yerinde olduğu zaman yardım ettiğini farkedecektir. Rusya'da yarım yüz yıllık devrimci harekette gericiliğe karşı yerinde olmayan pek çok direniş olayları yaşadık.

Biz Marksistler her zaman, yığın güçlerinin ve sınıf ilişkilerinin titiz hesaplamasını yaparak, herhangi bir savaşım biçiminin yerinde olup-olmadığını belirlemekle gurur duymuşuzdur. Bir ayaklanma her zaman yerinde değildir, demişizdir; kitleler arasında bunun ön koşulları var olmadıkça bir kumardır; bireylerin en kahramanca direniş biçimleri devrim açısından yersiz, ve zararlı olarak kınamışızdır sık sık. 1907'de, acı deneyimimize dayanarak, yersiz olduğundan Üçüncü Duma'ya katılmaya karşı direnmeyi reddettik, vb. vb. Alman devrimine yardımcı olmak için, ya güçler bir açık savaş veya ayaklanma çatışmasında sağlam, ciddi, belirleyici bir darbe için yeterince güçlü olmadıkları sü­rece kendimizi propaganda, ajitasyon ve kardeşleşmeyle sınırlandırmak, ya da düşmana yardım etmeyeceğinden eminsek bu çatışmayı kabullenmeliyiz.

Herkes için (şu boş sözlerle sarhoş olanların dışında) açıktır ki, hiç güçlerimiz olmadığını bilerek, hiç ordumuz olmadığını bilerek bir ciddi ayaklanma ya da savaş çarpışmasına girişmek, Alman işçilerine yardımcı olmayacak ama onların -savaşımını daha zorlaştıracak ve işleri onların düşmanları ve bizim düşmanlarımız için kolaylaştıracak bir kumardır. 

Öylesine çocukça gülünç bir başka sav daha var ki, kendi kulaklarımla duymuş olmasaydım bunun olabileceğine asla inanmazdım . . «Ta Ekim'de oportünistler hiç gücümüz, asker, makineli tüfek ve donatımımız olmadığını söylememişler miydi, ama bunların hepsi sınıf sınıfa savaşım başladı­ ğında, savaşım sırasında ortaya çıkmadı mı? Bunlar yine, Rusya proletaryasının Alman kapitalistlerine karşı savaşımında ortaya çıkacaklar, Alman proletaryası yardımımıza gelecek.»  Ekini'de sorunların aldığı duruma göre, yığın güçlerinin titiz bir hesaplamasını yapmıştık. İşçi ve askerlerin Eylü'de' ve Ekim'in başında bizim saflarıriımıza çoktan geçmiş olduğunu yalnızca düşünmüyorduk, Sovyetler'in yığın seçimlerinin deneyiminden kesin olarak biliyorduk da.  Yalnızca Demokratik ;Konferans' 11 taki oylamadan da olsa, koalisyonun köylülüğünde desteğini yitirmiş oldu­ğunu biliyorduk- buysa davamız zaten kazanılmış demekti. Şunlar Ekim ayaklanma savaşımının nesnel koşullarıydı:
 1) artık askerlerin başları üzerinde bir sopa sallanmıyordu- Şubat 1917'de kaldırılmıştı12 (Almanya daha «kendi» Şubat'ına varmamıştır);
2) işçiler gibi askerler de koalisyondan bıkmışlar ve ondan bilinçli, planlı, yürekten geri çekilmelerini tamamlamışlardı.

Bu, tek başına bu, Ekim'de «bir ayaklanma» sloganının doğruluğunu belirledi (slogan, onu ortaya atmadı­ğımız Temmuz'da yanlış olacaktı). Ekim oportünistlerinin13 yenilgisi, onların nesnel koşullar konusunda duydukları «kaygı» değil (onlar, çocuklar bunun böyle olduğunu düşünebilir), tersine verileri yanlış değerlendirmeleriydi, onlar önemsiz şeylere sarıldılar ve ana şeyi, yani Sovyetlerin uzlaşma durumundan bizim yanımıza geldiğini görmediler. Almanya'yla (Ekim'den hiç söz etmiyoruz, «kendi» Şubat'ını ya da «Temmuz»unu yaşamamış), bir monar­şist, burjuva- emperyalist hükümete sahip bir Almanya'yla bir silahlı çarpışmayı karşılaştırmak -bunu Sovyetler'in, 1917 Şubat'ından beri olgunlaşan ve Eylül ve Ekim'de olgunluğa erişmiş olan Sovyetler'in düşmanlarına karşı Ekim ayaklanma savaşımıyla, karşılaştırmak, öylesine çocukluk ki , ancak alay konusu olabilir. Boş sözlerin insanları götürdüğü saçmalık budur işte!

İşte bir başka tür sav daha. «Ama ayrı bir barışla Almanya bizi ekonomik bakımdan boğazlıyacak, kömür ve tahılı alıp götürecek ve bizi köleleştirecek.» Pek akıllı bir sav -bir ordu olmaksızın, hatta bu çarpışmanın yalnız köleleşmemizle değil, aynı zamanda boğazlanmamızla, hiç bedelsiz tahılımızın gaspedilmesiyle, Sırbistan ve Belçika'nın yerine kanlarımızla sonuçlanacağı kesin olduğu halde, bir silahlı çarpışmayı kabullenmeliyiz; bir silahlı çarpışmayı kabullenmek zorundayız, çünkü aksi takdirde uygunsuz bir antlaşma yapaca­ğız, Almanya bizden taksitle 6 ya da 12 milyar ruble haraç alacak, makineye karşılık tahıl alacak, vb .. 

Vay, devrimci slogan-lafazan kahramanlanı Emperyalistlere «köleliği» reddederken, kölelikten bütünüyle kurtulmak için emperyalizmi yenmenin zorunlu olduğu gerçeğinin üzerinden sessizce geçiveriyorlar alçak-gönüllülükle. Bugün bir devrimci savaş için henüz hazır olmadığı­mızı, zamanını beklemek zorunda olduğumuzu (Kerenski14'nin boyunduruğuna katlandığımızda, Temmuz'dan Ekim'e dek kendi burjuvazimizin boyunduruğuna kat­ ıandığımızda olduğu gibi), güçlü olana dek beklememiz gerektiğini bilerek uygunsuz bir antlaşmayı ve ayrı bir barışı kabulleniyoruz Bu yüzden, en uygunsuz ayrı barışı elde-etmek için bir olanak varsa, bunu, hala zayıf olan sosyalist devrimin çıkarına, mutlaka kabullenmeliyiz (zira Almanya'daki olgunlaşmakta- olan devrim henüz yardımımıza, Ruslar'ın yardımına koşmuş değidir.) Ancak ayrı bir barış kesinlikle olanaksızsa, o zaman derhal savaşmak zorunda kalacağız- doğru bir taktik olacağı için değil başka seçeneğimiz olmayacağı için. Eğer olanaksız çıkarsa, taktikler konusunda bir ayrılık fırsatı olmayacak. En şiddetli direnişin kaçınılmazlığı dışında hiçbir şey olmayacak. Ama seçeneğimiz oldukça, ayrı bir barışı ve son derece uygunsuz bir antlaşmayı seçmeliyiz, çünkü bu Belçika'nın durumundan yüz kez daha iyi olacaktır.15

Hala zayıf olmamıza karşın, her geçen ay daha da güçleniyoruz. Henüz tam olgunlaşmış olmamasına kar­ şın, Avrupa'da . uluslararası sosyalist devrim aydan aya olguulaşıyor. Bu yüzden. .. bu yüzden, .«devrimciler» (Tanrı bizi onlardan korusun) Alman emperyalizmi bizden açıkça güçlü ama aydan aya zayıflarken (Almanya' da devrimin yavaş ama emin bir şekilde olgunlaşmakta oluşundan ötürü) savaşı kabul etmeliyiz, diyorlar. 


Duygu «devrimcileri» harika bir şekilde sav getiriyorlar, fevkalade sav getiriyorlar!

Son, en güzel görünüşlü ve en yaygın, sav:

Rus burjuvazisinin (ve çanak-yalayıcıları, Novy Luch, Dyelo Naroda, ve Novaya Zhing çetesi) bu sö­züm-ona uluslararası savı işlemekte en fazla gayretli oluşunda şaşılacak birşey var mı? 

Hayır, şaşılacak birşey yok, çünkü bu sav burjuvazinin Rus Bolşevikler'ini bile bile sürükledikleri, ve bazılarının, sözlere olan sevgilerinden ötürü, farkında-olmadan düştükleri bir tuzaktır. ·

Bu savı teorik açıdan inceleyelim; hangisi öne konmalı,, ulusların kendi-kaderlerini tayin hakkı mı, sosyalizin mi?

Sosyalizm olmalı.

Ulusların kendi-kaderlerini tayin hakkının bir ihlalinden ötürü, Sovyet Sosyalist Cumhuriyet'ini yok olmaya, emperyalizmin açıkça güçlü ve Sovyet Cumhuriyeti'nin açıkça güçsüz olduğu bir zamanda . onu emperyalizmin darbelerine maruz bırakmak izin-verilebilir, bir şey midir?

Hayır, izin verilebilir değildir- bu sosyalist değil, burjuva politikasıdır.

Üstelik, Polanya, Litvanya ve Courland'm «bize» geri verilmesi koşuluna dayalı bir barış daha mı az yüzkı­zartıcı, daha mı az ilhakçı bir barış olacaktır?

Rus burjuvazisi açisından öyle olacak. Sosyalist-enternayonalist açıdan, öyle olmayacak, 

Çünkü, Alman emperyalizmi Polanya'yı serbest bı­rakırsa ( ki bir zamanlar Almanya'da bir kısım burjuvazi bunu arzuluyordu), Sırbistan'ı, Belçika'yı vb., daha da fazlasını ele geçirecektir. Rus burjuvazisi «iğrenç» barışa karşı yaygara koparıyor, kendi sınıfsal çıkarını doğrulukla dile getiriyor. Ama (lafazanlık hastalığına yakalanmış) bazı Bol­şevikler -aynı savı yinelediklerinde, bu basitçe çok üzücü oluyor.

İngiliz-Fransız burjuvazisinin tavrına ilişkin gerçekleri inceleyin. Bizi Almanya'ya karşı savaşa çekmek için yapmadık şey bırakmıyorlar, bize milyonlarca şükran, çizme, patates, mermi, lokomotif yolluyorlar (borç olarak ... «kölelik» değil, korkmayın! «yalnızca» borç! ). Bizim Almanya'ya karşı şimdi savaşmamızı istiyorlar. Bunu neden istedikleri açık; istiyorlar, çünkü, en başta, Alman güçlerinin bir kısmını meşgul edecegiz. Ve ikinci olarak, çünkü Alman emperyalizmiyle zamansız bir silahlı çarpışma sonucu Sovyet iktidarı en kolaylıkla çökebilir. ingiliz-Fransız burjuvazisi bizim için bir tuzak kuruyor: Lütfen şimdi gidip savaşma zahmetini gösterin, bizim kazancimız barikulade olacak. Almanlar sizi yağ­malayacak, Doğu'da «iyi iş» yapacak, Batı'da daha ucuz koşullara razı olacak, ve üstelik, Sovyet iktidarı silinip süpürülecek. .. Lütfen savaşın Bolşevik «müttefikler», biz size yardım edeceğiz! Ve «sol» (Tanrı bizi onlardan korusun) Bolşevikler de en devrimci sloganları ezbere okuyarak tuzağa koşuyorlar. Oh evet, küçük-burjuva ruhunun izlerinin belirişlerinden biri devrimci sloganlara teslim olmaktır. Bu her yıl yeni olan eski bir hikayedir ...

1907 yazında Partimiz, devrimci slogancılığın-lafazanlığın, · bazı yönlerden, benzer bir saldırısını da yaşadı. St. Petersburg ile Moskova, yaklaşık bütün Bolşevikler Üçüncü Duma'nın boykot edilmesinden yanaydilar; bir nesnel tahlil yerine «duygu» yol gösteriyordu onlara ve bir tuzağa koşuyorlardı. Hastalık yeniden-çıkmıştır. Zaman daha zor. Sorun bir milyon kez daha önemli. Böyle bir zamanda hasta düşmek, devrimin yıkılıması riskine girmektir. Devrimci slogancılığa-lafazanlığa karşı savaşmalıyız; savaşmak zorundayız, mutlaka savaşmalıyız, öyle ki gelecekte bizden «devrimci savaşa ilişkin devrimci slogancılık-lafazanlık devrimi yıktı» şeklinde, acı gerçeğe bakarak, söz etmesinler.

Pravda, No. 31, 21 Şubat 1918. İmza : Karpov. Toplu Eserler, c. 27, s. 19-29.

Çeviren Yalçın Aslan
Kısmen Edit -EA

Blogger tarafından desteklenmektedir.