Header Ads

Header ADS

Parti Tarihi Bölüm - 10 - (1926 - 1929)

J. V. STALİN
SOVYETLER BİRLİĞİ KOMÜNİST PARTİSİ (BOLŞEVİK) TARİHİ 

ÜLKENİN SOSYALİST SANAYİLEŞMESİ MÜCADELESİNDE BOLŞEVİK PARTİSİ (1926 - 1929) 

1 - SOSYALİST SANAYİLEŞME DÖNEMİNDEKİ GÜÇLÜKLER VE ONLARI AŞMA MÜCADELESİ. PARTİ DÜŞMANI TROÇKİSTLER VE ZİNOVYEVİSTLER BLOKUNUN KURULUŞU. BLOKUN ANTİSOVYET EYLEMLERİ. BLOKUN YENİLGİYE UĞRATILMASI. 

XIV. Parti Kongresinden sonra Parti, Sovyet iktidarının ülkenin sosyalist sanayileşmesine yönelik genel çizgisini gerçekleştirmek için enerjik bir mücadele başlattı. 

Restorasyon döneminde görev, herşeyden önce tarımı canlandırmak, tarımdan hammadde ve gıda maddeleri elde edip sanayii restore etmek, varolan işletme ve fabrikaları işler hale getirmekti. 

Sovyet Hükümeti bu görevleri oldukça kolaylıkla başardı. 

Ama restorasyon döneminin üç büyük kusuru vardı: 

Birincisi, bu dönemde işletme ve fabrikalar eskiydi ve eski, geri bir teknik donatıma sahipti; kısa süre sonra işlemez duruma gelebilirlerdi. Şimdi görev, bunları modern teknik temelinde donatmaktı.

İkincisi, restorasyon döneminde sanayi çok dar bir temele dayanıyordu; ülke için mutlaka gerekli olan makine yapım fabrikalarından yoksundu. Bu fabrikalardan yüzlercesi kurulmalıydı, çünkü onlar olmadan, hiçbir ülke gerçekten sanayileşmiş sayılamaz. Şimdi görev, bu fabrikaları kurmak ve modern teknik araçlarla donatmaktı. 

Üçüncüsü, bu dönemde geliştirilen ve işler hale getirilen sanayi ağırlıklı olarak hafif sanayi idi. Ama bir noktadan sonra, ülkenin, ancak 

gelişmiş bir ağır sanayiin karşılayabileceği başka birtakım ihtiyaçlarını bir yana bırakalım, bizzat hafif sanayiin de daha fazla gelişmesi, ağır sanayiin zayıflığı yüzünden engelleniyordu. Şimdi görev, ağırlık merkezini ağır sanayie kaydırmaktı. 

Bütün bu yeni görevler, sosyalist sanayileşme politikasıyla çözülecekti. 

Çarlık Rusya'sında olmayan bir dizi yeni sanayi kolunu inşa etmek, makine, takım tezgahları, otomobil, kimya ve demir-çelik fabrikaları kurmak, enerji santralleri için motor ve makine aksamı üretimini örgütlemek, maden ve kömür çıkarımını artırmak gerekiyordu, çünkü Sovyetler Birliği'nde sosyalizmin zaferinin çıkarları bunları gerektiriyordu. 

Yeni bir savunma sanayii yaratmak, yeni top, mermi, uçak, tank ve makineli tüfek fabrikaları kurmak gerekliydi, çünkü kapitalist kuşatma koşulları altında Sovyetler Birliği'nin savunmasının çıkarları bunları gerektiriyordu. 

Milyonlarca küçük, bireysel köylü çiftliklerinin büyük-çaplı üretim yapan kollektif çiftliklere dönüşmesini sağlamak için traktör fabrikaları ve modern tarım makineleri atelyeleri kurmak, tarımı bu araçlarla donatmak gerekiyordu, çünkü kırda sosyalizmin zaferinin çıkarları bunları gerektiriyordu. 

Sanayileşme politikası tüm bunları getirecekti, çünkü ülkenin sosyalist sanayileşmesinin anlamı buydu. 

Elbette böyle büyük bir inşa çalışması milyarlarca rublelik yatırımlar gerektirecekti. Dış borçlara bel bağlamak sözkonusu olamazdı, çünkü kapitalist ülkeler borç vermeyi reddediyordu. Dışardan yardım görmeksizin, kendi kaynaklarımıza dayanarak çalışmak zorundaydık. Ama o sıralar yoksul bir ülkeydik. 

Baş güçlüklerden biri buydu. 

Kapitalist ülkeler ağır sanayilerini, dış kaynaklardan akan paralarla inşa ediyorlardı: sömürgeleri yağma ederek, yenik halklardan tazminat kopararak, başka ülkelerden borç alarak, Sovyetler Birliği, ilkesel olarak, sanayileşme için kaynak bulmak üzere sömürgeleri ya da yenik ulusları yağma etmek gibi alçakça yollara başvuramazdı. Dış borçlanmaya gelince, kapitalist ülkeler borç vermeyi reddettiklerinden, bu yol da SSCB'ne kapalıydı. Kaynak, ülke içinden bulunmak zorundaydı. 

Ve Sovyetler Birliği'nde bu kaynak bulundu. Sovyetler Birliği'nde, herhangi bir kapitalist ülkede bulunamayacak türden birikim kaynakları ortaya çıkarıldı. Sovyet devleti, Ekim Sosyalist Devriminin kapitalistlerin ve çiftlik sahiplerinin elinden aldığı bütün fabrikalar ve araziler, bütün ulaşım araçları, bankalar, iç ve dış ticaret üzerinde tasarruf ediyordu. Devlet fabrika ve işletmelerinin, ulaşım araçlarının, ticaretin ve bankaların kazançları, şimdi artık asalak kapitalistler sınıfının cebine gitmiyor, bilakis sanayiin daha da geliştirilmesi için harcanıyordu. 

Sovyet iktidarı, halkı her yıl salt faiz olarak yüz milyonlarca altın ruble ödemek zorunda bırakan Çarlık borçlarını feshetmişti. Çiftlik sahiplerinin toprak üzerindeki mülkiyetini ortadan kaldırarak Sovyet iktidarı köylülüğü her yıl çiftlik sahiplerine kira olarak aşağı yukarı 500 milyon altın ruble ödemekten kurtarmıştı. Tüm bu yükten kurtulan köylülük, yeni, güçlü bir sanayi inşa etmekte devlete yardım edebildi. Traktör ve diğer tarım makineleri elde etmekte köylülerin hayati çıkarı vardı. 

Bütün bu gelir kaynakları, Sovyet devletinin tasarrufunda bulunuyordu. Bu kaynaklardan ağır sanayiin kurulması için yüz milyonlarca ve milyarlarca ruble elde edilebilirdi. Gerekli olan, iktisadi bir yaklaşım, mali fonların tam bir tutumluluk içinde harcanması, üretimin rasyonalizasyonu, üretim maliyetinin kısılması, üretken olmayan harcamalara son verilmesi vb. idi. 

Sovyet iktidarının tuttuğu yol da bu oldu. 

Tasarruf rejimi sayesinde, yeni inşaatlar için her geçen yıl gittikçe daha büyük kaynaklar biriktirildi. Dinyeper Hidroelektrik Santralı, Türkistan-Sibirya Demiryolu, Stalingrad Traktör Fabrikası, takım tezgâh fabrikaları, AMO (ZIS) Otomobil Fabrikası gibi dev tesislerin inşaatına başlamak mümkün oldu. 

1926/27'de sanayie bir milyar ruble civarında yatırılmışken, üç yıl sonra beş milyar ruble civarında yatırmak mümkün oldu. 

Sanayileşme hızla ilerliyordu. 

Sovyetler Birliği'nin sosyalist iktisadının güçlenmesinde kapitalist ülkeler, kapitalist sistemin varlığı için bir tehdit görüyorlardı. Bu yüzden emperyalist hükümetler, Sovyetler Birliği üzerinde yeni bir baskı yapmak, ülkede kafa karışıklığı yaratmak, Sovyetler Birliği'nin sanayileşmesini boşa çıkarmak ya da en azından engellemek için her türlü tedbire başvurdular. 

Mayıs 1927’de, hükümet etmekte olan İngiliz Muhafazakarları (“Diehards”, keçi inatlılar) İngiltere’deki Sovyet ticari kuruluşu Arcos'a karşı provokasyon niteliğinden bir baskın düzenlediler. 26 Mayıs 1927'de İngiliz Muhafazakar Hükümeti, SSCB ile diplomatik ve ticari ilişkilerini kestiğini ilan etti. 

7 Haziran 1927'de Varşova'da Sovyetler Birliği Elçisi Voykoy yoldaş, Polonya uyruğuna geçmiş bir Rus Beyaz Muhafızı tarafından katledildi. 

Aynı sıralarda, Sovyetler Birliği toprakları üzerinde İngiliz casusları ve yıkıcı ajanları Leningrad'daki bir parti kulübüne bomba attılar, bazıları ağır olmak üzere 30 kadar insan yaralandı. 

1927 yazında Berlin, Pekin, Şanghay ve Tientsin'deki Sovyet Büyükelçiliklerine ve ticaret temsilciliklerine neredeyse eşzamanlı saldırılar oldu. 

Bütün bunlar, Sovyet Hükümetinin karşısına ek güçlükler çıkardı. 

Ama Sovyetler Birliği baskıya boyun eğmedi ve emperyalistlerle onların ajanlarının provokasyonlarını kolayca geri püskürttü. 

Troçkistlerin ve diğer muhaliflerin yıkıcı faaliyetlerinin Partinin ve Sovyet devletinin karşısına çıkardığı güçlükler de daha az değildi. Stalin yoldaş o sıralar, Sovyet iktidarına karşı “Chamberlain'den Troçki'ye kadar uzanan bir tür birleşik cephe kurulmaktadır” demekle haklıydı. 

XIV. Parti Kongresinin kararlarına ve muhalefetin sadakat beyanına rağmen, muhalifler silahları bırakmış değillerdi. Tam tersine, Partiyi kundaklama ve bölme çabalarını yoğunlaştırdılar. 

1926 yazında, Troçkistler ve Zinovyevciler bir Parti düşmanı blokta birleşip, bütün yenik muhalefet gruplarının kalıntılarını bu blok etrafında topladılar ve Parti Tüzüğünü ve hizip kurmayı yasaklayan Parti kongrelerinin kararlarını kabaca ihlal ederek gizli anti-Leninist partilerinin temelini kurdular. Parti Merkez Komitesi, kötü ünlü Menşevik Ağustos Bloku'nun bir kopyası olan bu Parti düşmanı blok dağıtılmadıkça bu işin onun yandaşları açısından kötü bir sona varabileceği uyarısında bulundu. Ama blok yandaşları tertiplerinden vazgeçmediler. 

O yılın sonbaharında, XV. Parti Konferansı arifesinde, Moskova, Leningrad ve diğer kentlerdeki fabrika Parti toplantılarında bir çıkış yapıp, Partiye yeni bir tartışma dayatmaya kalkıştılar. Parti üyelerine, harcıalem Troçkist-Menşevik anti-Leninist platformun bir kopyası olan platformlarını sundular. Parti üyeleri, muhaliflere sert bir karşılık verdiler, hatta bazı yerlerde toplantılardan attılar. Merkez Komitesi, blok yandaşlarını, Partinin onların yıkıcı faaliyetlerinin artık daha fazla hoş göremeyeceği konusunda yeniden uyardı. 

Muhalifler, Merkez Komitesine, altında Troçki, Zinovyev, Kamenev ve Sokolnikov'un imzaları bulunan, içinde kendi hizipçi faaliyetini mahkum ettiği ve bundan böyle Partiye sadık kalacağına söz verdiği bir açıklama sundu. Buna rağmen blok gerçekte varlığını sürdürdü, ve yandaşları illegal Parti düşmanı faaliyetlerini durdurmadılar. Anti-Leninist partilerini derip çatmaya devam ettiler, illegal bir matbaa kurdular, yandaşlarından üye aidatı toplamaya başladılar ve platformlarını yaygınlaştırdılar. 

Troçkistlerin ve Zinovyevcilerin bu davranışı karşısında XV. Parti Konferansı (Kasım 1926) ve Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi Genişletilmiş Plenumu (Aralık 1926), Troçkistler ve Zinovyevciler bloku sorununu tartıştı ve aldıkları kararlarda blok yandaşlarını, platformlarında doğrudan Menşevik pozisyonlara düşmüş bölücüler olarak damgaladılar. 

Ama bu da blok yandaşlarının akıllarını başlarına getirmedi. 1927'de, tam İngiliz Muhafazakârlarının Sovyetler Birliği ile diplomatik ve ticari ilişkileri kestikleri sırada, Partiye karşı saldırılarını yeniden şiddetlendirdiler. “83'ler Platformu” adı altında yeni bir anti-Leninist platform kotardılar, bu platformu Parti üyeleri arasında yaydılar ve Merkez Komitesinden yeni bir genel Parti tartışması talep ettiler. 

Bu platform, bütün muhalif platformlar içinde en yalancı ve en ikiyüzlü olanıydı. 

Lafta, yani platformlarında, Troçkistler ve Zinovyevciler Parti kararlarına riayet edilmesine karşı hiçbir itiraz getirmiyorlar ve Partiye sadakatten yana olduklarını açıklıyorlardı, gerçekte ise Parti kararlarını en kaba şekilde ihlal ediyor ve Parti ve onun Merkez Komitesi karşısında her türlü sadakatle alay ediyorlardı. 

Lafta, yani platformlarında, Partinin birliğine karşı hiçbir itiraz getirmiyorlar ve bölünmeye karşı çıkıyorlardı, gerçekte ise Partinin birliğini en kaba şekilde ihlal ediyor, bölünmeye doğru rota tutuyor ve daha şimdiden, anti-Sovyet, karşı-devrimci bir parti haline gelmek için bütün özelliklere sahip olan kendi ayrı, illegal-anti-Leninist partilerini kurmuş bulunuyorlardı. 

Lafta, yani platformlarında, sanayileşme politikasından yana olduklarını açıklıyor ve hatta Merkez Komitesini, sanayileşmeyi yeterince hızlı yürütmemekle suçluyorlardı, gerçekte ise Partinin Sovyetler Birliği'nde sosyalizmin zaferine ilişkin kararına kara çalıyor, sosyalist sanayileşme politikasıyla alay ediyor, bir dizi işletmenin kapitülasyonlar şeklinde yabancılara verilmesini talep ediyor ve bütün umutlarını, SSCB'ndeki bu yabancı kapitalist imtiyazlara bağlıyorlardı. Lafta, yani platformlarında, köylü işletmelerinin kollektifleştirilmesi hareketinden yana olduklarını açıklıyor ve hatta Merkez Komitesini, kollektifleştirmeyi yeterince hızlı bir tempoda yürütmemekle suçluyorlardı, gerçekte ise köylüleri sosyalist inşa çalışmasına çekme politikasıyla alay ediyor, işçi sınıfı ile köylülük arasında “çözümü imkansız çatışmalar”in kaçınılmazlığı düşüncesini vaaz ediyor, umutlarını kırdaki “kültürlü kiracılar”a, yani Kulaklara bağlıyorlardı. 

Bu, muhalefetin bütün yalancı platformları arasında en yalancısıydı. 

Partiyi aldatına hedefini güdüyordu. 

Merkez Komitesi derhal bir genel tartışma açmayı reddetti ve muhaliflere, bir genel tartışmanın ancak Parti Tüzüğü uyarınca, yani Parti Kongresinde iki ay önce açılabileceğini bildirdi. 

Ekim 1927'de, yani XV. Parti Kongresinden iki ay önce, Parti Merkez Komitesi genel Parti tartışmasını açtı. Tartışma toplantıları başladı. Tartışmanın sonuçları Troçkistler ve Zinovyevciler bloku için acınacaktan da öte oldu: 724,000 Parti üyesi, Merkez Komitesinin politikası lehinde; 4,000 ya da yüzde 1'den daha az Parti üyesi de Troçkistler ve Zinovyevciler bloku lehinde oy kullandı. Parti düşmanı blok hezimete uğratıldı. Böylece Parti, ezici çoğunluğu itibariyle, blokun platformunu oybirliğiyle reddetti. 

Yargısına, blok yandaşlarının bizzat başvurduğu Partinin açıkça ifade edilen iradesi buydu. 

Ama bu ders de blok yandaşlarının aklını başına getirmedi. Partinin iradesine boyun eğecekleri yerde, Partinin iradesini boşa çıkarmaya karar verdiler. Daha tartışma sona ermeden, kendilerini yüzkızartıcı bir yenilginin beklediğini görerek Partiye ve Sovyet Hükümetine karşı daha keskin mücadele biçimlerine başvurmaya karar verdiler. Moskova ve Leningrad’da açık bir protesto gösterisi yapmayı kararlaştırdılar. Gösteri günü olarak seçtikleri 7 Kasım, her yıl Sovyetler Birliği emekçilerinin bütün ülkede devrimci halk yürüyüşleri yaptığı Ekim Devriminin yıldönümüydü. Yani Troçkistler ve Zinovyevciler, paralel bir gösteri yapmaya hazırlanıyorlardı. Ama bekleneceği gibi, blok yandaşları sokağa bir avuç uzantıları dışında kimseyi çıkarmadılar. Bu uzantılar ve onların elebaşıları genel gösteriler karşısında ezildiler, sokaklardan süpürülüp atıldılar. 

Şimdi artık Troçkistlerin ve Zinovyevcilerin anti-Sovyet batağa batmış olduklarına hiç şüphe kalmamıştı. Genel Parti tartışması sırasında Merkez Komitesine karşı Partiye başvurmuşlardı; şimdi ise, düzenledikleri cılız gösteriyle, Partiye ve Sovyet devletine karşı düşman sınıflara başvurma yolunu tutmuşlardı. Bolşevik Partiyi kundaklamayı kendilerine hedef edindiklerine göre, işi ister istemez Sovyet devletini kundaklamaya kadar vardırmak zorundaydılar, çünkü Sovyetler Birliği'nde Bolşevik Parti ile devlet birbirinden ayrılmaz. Böylece Troçkistler ve Zinovyevciler blokunun elebaşıları, kendilerini Parti dışına çıkarmış olurlar, çünkü anti-Sovyet batağa saplanan kişilere Bolşevik Parti saflarında daha fazla tahammül etmek imkansızdı. 

14 Kasım 1927'de, Merkez Komitesi ve Merkez Kontrol Komisyonu'nun birleşik oturumu, Troçki ile Zinovyev'i Partiden ihraç etti. 

2 - SOSYALİST SANAYİLEŞMENİN BAŞARILARI. TARIMIN GERİ KALMASI. XV. PARTİ KONGRESİ. TARIMDA KOLLEKTİFLEŞTİRME POLİTİKASI. TROÇKİSTLER VE ZİNOVYEVCİLER BLOKUNUN EZİLMESİ. SİYASİİKİYÜZLÜLÜK. 

Daha 1927 yılı sonuna doğru, sosyalist sanayileşme politikasının tayin edici başarıları görülmeye başlıyordu. Yeni Ekonomik Politika koşulları altında sanayileşme, kısa sürede önemli bir kalkınma hareketine sebebiyet vermişti. Sanayi ve bir bütün olarak tarım (kereste sanayii ve balıkçılık dahil) gayrisafi toplam üretim itibariyle savaş öncesi seviyeye sadece erişmekle kalmamış, hatta aşmıştı. Sanayiin ulusal ekonomi içindeki payı yüzde 42'ye yükselmiş ve savaş öncesi seviyeye ulaşmıştı. 

Sosyalist sanayi sektörü, özel sektör aleyhine hızla gelişti ve 1924/25'te yüzde 81'den, 1926/27'de yüzde 86'ya yükseldi; özel sektörün payı ise aynı dönem içinde yüzde 19'dan yüzde 14' e düştü. 

Bu, Sovyetler Birliği'nde sanayileşmenin gayet belirgin sosyalist bir karakter taşıdığı; Sovyetler Birliği sanayiinin, sosyalist üretim sisteminin zaferine doğru ilerlediği; sanayi alanında “Kim-kimi?” sorusunun şimdiden sosyalizm lehine cevaplandığı anlamına geliyordu. 

Ticaret alanından özel tüccarların çıkarılması da aynı hızla gelişti. Özel tüccarın perakende ticaretteki payı 1924/25'te yüzde 42'den, 1926/27'de yüzde 32'ye düştü; toptancı ticaretin ise sözünü bile etmiyoruz, ki orada özel tüccarın payı aynı dönem içinde yüzde 9'dan yüzde 5'e gerilemişti. 

Büyük ölçekli sosyalist sanayiin gelişmesi daha da hızlı bir tempoda oldu; restorasyon döneminden sonraki ilk yıl olan 1927'de, önceki yıla oranla üretim artışı yüzde 18'e vardı. Bu, en ileri kapitalist ülkelerin büyük ölçekli sanayiinin bile erişemediği, rekor bir artıştı. 

Ama tarım, özellikle de tahıl üretimi, farklı bir tablo sunuyordu. Gerçi bir bütün olarak tarım, savaş öncesi seviyeyi aşmıştı ama en önemli dalının -hububat tarımının- toplam üretimi savaş öncesi seviyenin ancak yüzde 91'iydi; mahsulün pazarlanabilir kısmı, yani kentlerin ihtiyacını karşılamak üzere satışa sunulan miktar ise savaş öncesi düzeyin yüzde 37'sine bile varmıyordu. Üstelik bütün belirtiler, pazarlanabilir tahıl miktarının daha da düşmesi tehlikesine işaret ediyordu. 

Bu, 1918'de başlayan, kırda pazar için üretim yapan büyük çiftliklerin küçük çiftliklere, küçük çiftliklerin de cüce çiftliklere ufalanması sürecinin hala, devam ettiği; bu küçük ve cüce köylü çiftliklerinin, pazar için çok az miktarda tahıl sağlayan yarı-doğal ekonomiye dönüştüğü; 1927 dönemindeki tahıl tarımının, savaş öncesi tahıl tarımının biraz altında tahıl üretmesine rağmen, yine de kentlere savaş öncesi tahıl tarımının satabildiği tahıl miktarının üçte birinden biraz fazla tahıl satabildiği anlamına geliyordu. 

Hiç kuşku yok ki, tahıl tarımının bu durumu devam ederse, Sovyetler Birliği ordusu ve kentleri kronik bir açlık durumuyla karşılaşacaktı. 

Tahıl tarımındaki bu krizi, ister istemez, hayvancılıktaki bir kriz izleyecekti. Bu durumdan kurtulmanın tek yolu, traktör ve tarım makinalarıyla çalışacak ve pazarlanabilir tahıl fazlasında birkaç misli bir artışa yol açacak olan tarımda büyük ölçekli üretime geçmekti. Ülkenin önünde iki yol vardı: ya kapitalist büyük ölçekli üretime geçmek, ki bu, köylü kitlelerinin mahvolması, işçi sınıfı ile köylülük arasındaki ittifakın çökmesi, Kulakların güçlendirilmesi ve sosyalizmin kırda yenilmesi anlamına gelecekti; ya da küçük köylü çiftliklerini büyük sosyalist çiftliklerde, kollektif çiftliklerde birleştirme yolunu tutmak, ki bu, tahıl üretiminin hızla ilerlemesi ve pazarlanabilir tahıl fazlasının hızla artması için traktörlerin ve diğer modern makinelerin kullanılmasını mümkün kılacaktı. 

Bolşevik Partinin ve Sovyet devletinin ancak ikinci yolu, yani tarımı kollektif çiftçilik yoluyla geliştirme yolunu tutabilecek olduğu anlaşılırdır. 

Bu konuda, Lenin'in küçük köylü tarımından büyük ölçekli, kooperatifleşmiş, kollektif tarıma geçmenin gerekliliğini belirten şu uyarıları, Partiye yol gösteriyordu: 

a) “Küçük çiftliklerle yoksulluktan kurtuluş yoktur”. (Lenin, Seçme Eserler, cilt 8, s. 204.) 

b) “Özgür topraklar üzerinde özgür yurttaşlar olarak olsa da eskisi gibi küçük çiftliklerde büzüşüp kalırsak, yine de kaçınılmaz yıkımla karşılaşacağız.” (Lenin, Tüm Eserler, cilt XX, s. 417, Rusça.) 

c) “Köylü tarımı eğer daha gelişebilirse, onun sağlam bir temelde [bir üst gelişme aşamasına -ÇN.] geçmesini de sağlamamız gerekir, [bir üst gelişme aşamasına-ÇN] geçiş ama en kârsız ve en geri, küçük dağınık köylü çiftliklerinin, tedrici bir birleşme süreci ile büyük ölçekli kollektif çiftlikler halinde örgütlenmesinden ibarettir.” (Lenin, Tüm Eserler, cilt XXVI, s. 371.) 

d) “Ancak köylülere toprağı toplumsal, kollektif, ortaklaşa, artel biçiminde işlemenin üstün yanlarını pratikte göstermeyi başarırsak, ancak köylülere kooperatif ya da artel tarımı yoluyla yardım etmeyi başarırsak, ancak o zaman devlet iktidarını elinde bulunduran işçi sınıfı, köylülere, haklı olduğunu gerçekten tanıtlayabilir ve milyonlarca köylüyü sağlam bir şekilde ve gerçekten kendi yanına çekebilir.” (Lenin, Seçme Eserler, cilt 8, s. 207.) XV.Parti Kongresinden önce durum buydu. XV.Parti Kongresi, 2 Aralık 1927’de açıldı. Parti Kongresinde 

887,233 Parti üyesini ve 348,957 aday üyeyi temsilen, karar oyuna sahip 898 delege ve istişari oya sahip 771 delege hazır bulundu. 

Hesap verme raporunda sanayileşmenin başarılarına ve sosyalist sanayiin hızla büyümesine değinen Stalin yoldaş, Partinin önüne şu görevi koydu: 

“Halk ekonomisinin bütün kollarında, hem kentte hem köyde sosyalist kumanda tepelerimizi genişletmek ve sağlamlaştırmak ve ulusal ekonomideki kapitalist unsurları tasfiye etmeye yönelik bir rota izlemek.” 

Tarım ile sanayii karşılaştırılıp, -modern teknik araçların kullanılmasını engelleyen tarımın dağınıklığından ileri gelen- tarımın geriliğine, özellikle de tahıl tarımının geriliğine işaret eden Stalin yoldaş, tarımın bu kötü durumunun tüm halk ekonomisi için tehdit edici bir durum yarattığını vurguladı. 

“Çıkış yolu nerededir” diye sordu Stalin yoldaş. 

“Çıkış yolu”, diye yanıtladı Stalin yoldaş. “küçük, dağınık köylü çiftliklerinin, toprağın ortaklaşa işlenmesi esasına dayanan geniş birleşik çiftliklere geçmesinde; modern, daha ileri bir teknik temelinde toprağın kollektif işlenmesine geçişte yatmaktadır. Çıkış yolu, küçük ve cüce köylü çiftliklerini tedricen ama yolundan şaşmaksızın, zorla değil, örnek göstererek ve ikna yoluyla, toprağı toplumsal, ortaklaşa, kollektif bir şekilde; tarım makineleri ve traktörler ile yoğun tarım bilimsel yöntemleri kullanılarak işleyen büyük ölçekli çiftlikler halinde birleştirmektir. Başka bir çıkış yolu yoktur.” 

XV. Parti Kongresi, tarımda kollektifleştirmeyi çok yönlü geliştirme üzerine bir karar aldı. Kongre, kollektif çiftlikler ve Sovyet çiftlikleri ağının yaygınlaştırılması ve sağlamlaştırılması için bir plan benimsedi ve tarımda kollektifleştirme mücadelesinde kullanılacak yöntemlere ilişkin açık talimatlar tespit etti. 

Kongre aynı zamanda şu direktifi verdi: 

“Kulaklara karşı taarruzu daha da geliştirmek ve kırda kapitalizmin gelişmesini kısıtlayacak, köylü tarımını sosyalizm yönüne doğrultacak bir dizi yeni tedbirler almak.” (“SBKP [B]'nin Kararları”, Bölüm II, s. 260, Rusça.). 

Son olarak Kongre, halk ekonomisinde plan ilkesini sağlamlaştırmaktan yola çıkarak ve sosyalizmin tüm iktisadi cephe boyunca kapitalist unsurlara karşı sistematik taarruzunu örgütlemek amacıyla, halk ekonomisinin Birinci Beş Yıllık Plan'ını hazırlama yolunda ilgili organlara talimat verdi. 

Kongre, sosyalist inşa sorunlarının ele alınmasından sonra, Troçkistler ve Zinovyevciler blokunun tasfiyesi sorununu tartışmaya geçti. 

Kongre, “muhalefetin Leninizm’den ideolojik olarak koptuğunu, Menşevik bir gruba yozlaştığını, uluslararası ve yerli burjuvaziye teslimiyet yolunu tuttuğunu, objektif olarak proletarya diktatörlüğü rejimine karşı karşı-devrimin bir aletine dönüştüğünü” saptadı. (Aynı yerde, s. 232.) 

Kongre, Parti ile muhalefet arasındaki görüş ayrılıklarının programatik görüş ayrılıklarına dönüştüğünü, Troçkist muhalefetin anti-Sovyet mücadele yolunu tuttuğunu saptadı. Bu nedenle XV. Parti Kongresi, Troçkist muhalefete mensup olmanın ve onun görüşlerini propaganda etmenin Bolşevik Parti saflarında kalmayla bağdaşmaz olduğunu açıkladı. 

Kongre, Merkez Komitesi ve Merkez Kontrol Komisyonu'nun birleşik oturumunun Troçki ve Zinovyev'i Partiden ihraç kararını onayladı ve Troçkistler ve Zinovyevciler blokunun Radek, Preobrajenski, Rakovski, Pyatakov, Serebryakov, İ. Smirnov, Kamenev, Sarkis, Safarov, Lifschitz, Mdivani, Smilga gibi bütün aktif üyelerini ve tüm “Demokratik Merkeziyetçilik” grubunu (Sapronov, V. Smirnov, Boguslavski, Drobnis ve diğerlerini) Partiden ihraç etmeye karar verdi. 

İdeolojik olarak hezimete uğratılan ve örgütsel olarak ezilen Troçkistler ve Zinovyevciler blokunun yandaşları, halk içindeki nüfuzlarının son kırıntılarını da yitirdiler. 

Partiden ihraç edilen anti-Leninistler, XV. Parti Kongresinden bir süre sonra, Troçkizm’den koptuklarına ilişkin ve tekrar Partiye alınmalarını isteyen açıklamalar yapmaya başladılar. Elbette Parti o sıralar henüz, Troçki, Rakovski, Radek, Krestinski, Sokolnikov ve diğerlerinin, uzun zamandan beri halk düşmanları yabancı casusluk servisleri tarafından angaje edilmiş casuslar olduğunu; Kamenev, Zinovyev, Pyatakov ve diğerlerinin, Sovyetler Birliği'nin kapitalist ülkelerdeki düşmanlarıyla Sovyet halkına karşı “işbirliği” yapmak üzere bağlar kurduklarını bilemezdi. Ama Parti, en kritik anlarda Lenin'e ve Lenin'in Partisine tekrar tekrar karşı çıkmış olan bu insanlardan her türlü alçaklığın beklenebileceği konusunda yeterince deneyim sahibi olmuştu. Bu yüzden Parti, ihraç edilenlerin dilekçelerine karşı şüpheci davrandı. 

Dilekçe sahiplerinin içtenliklerini bir ilk sınavdan geçirmek amacıyla, Partiye yeniden alınma şartları olarak şu talepleri ileri sürdü: 

a) Troçkizmi anti-Bolşevik ve anti-Sovyet bir ideoloji olarak açıkça mahkûm etmek; 

b) Parti politikasını tek doğru politika olarak tanımak; 

c) Partinin ve onun organlarının kararlarına kayıtsız-şartsız boyun eğmek; 

d) Partinin belirli bir süre zarfında dilekçe sahiplerini inceleyip, bu sürenin bitiminde, incelemenin sonuçlarına göre, ihraç edilenlerden her birini tekrar Partiye alma sorununu ayrı ayrı ele alacağı bir sınavdan geçirilmeyi taahhüt etmek. 

Parti, ihraç edilenlerin bu noktaları alenen kabul etmesinin her halükârda Partinin yararına olacağını düşündü, çünkü bu, Troçkist-Zinovyevist safların birliğini dağıtacak, onların maneviyatını kıracak, Parti politikasının doğruluğunu ve Partinin gücünü bir kez daha gösterecek ve Partiye, dilekçe sahipleri samimi iseler, eski Parti işçilerini yeniden saflarına kazanma imkanı; eğer samimi değillerse, onları halkın gözünde artık yanlış yola sapmış kimseler olarak değil, ilkesiz mevki düşkünleri, işçi sınıfını aldatanlar ve iflah olmaz ikiyüzlüler olarak teşhir etme imkanı verecekti. 

İhraç edilenlerin çoğu, Parti tarafından ileri sürülen Partiye [geri] alınma şartlarını kabul ettiler ve bunu basında açıkladılar. 

Onlara merhametli davranmak isteyen ve tekrar Partinin ve işçi sınıfının neferleri olma imkânından yoksun kılmak istemeyen Parti, onları tekrar saflarına aldı. 

Ancak zamanla, Troçkistler ve Zinovyevciler blokunun “başı çeken yıldızları”nın açıklamalarının, birkaç istisna dışında, baştan sona sahte ve ikiyüzlü açıklamalar olduğu anlaşıldı. 

Bu beyefendilerin, daha dilekçelerini vermeden önce, kendi görüşlerini halkın önünde savunmaya hazır bir siyasi akım olmaktan çıkıp, Parti ve işçi sınıfı saflarında kalabildikleri ve işçi sınıfına ve onun Partisine sinsice zarar verme fırsatına sahip oldukları sürece, kamuoyu önünde kendi görüşlerinin son kalıntılarını da ayaklar altına almaya, Partinin kendilerine yabancı olan görüşlerini övmeye ve bukalemun gibi her renge girmeye hazır ilkesiz bir mevki düşkünleri çetesi olduğu anlaşıldı. 

Troçkist-Zinovyevist “politikacılar”ın birer siyasi düzenbaz, siyasi sahtekar olduğu anlaşıldı. 

Siyasi sahtekarlar, genellikle yalan-dolanla işe başlar ve karanlık faaliyetlerini, halkı. işçi sınıfını ve işçi sınıfının partisini aldatarak sürdürürler. Ama siyasi sahtekarlar sadece birer hilekâr olarak görülemez. Siyasi sahtekarlar, halkın güvenini çoktan kaybetmiş, oldukları için, aldatmayla, bukalemun gibi renk değiştirmeyle, hileyle, her vasıtayla bir kez daha halkın güvenini elde etmeye çalışarak, siyasi mevkilerini yeniden kazanmak peşinde koşan ahlaksız bir mevki düşkünleri çetesidir. Siyasi sahtekarlar, her yerde, hatta caniler, toplumun tortusu, halkın can düşmanları arasında bile destek aramaya hazır olan ahlaksız bir mevki düşkünleri çetesidir; yeter ki, “uygun” bir zamanda yeniden siyaset sahnesinde görünebilsinler ve onların “yöneticiler”i olarak halkın tepesine çıkabilsinler. 

Troçkist-Zinovyevist “politikacılar”ın işte tam da böylesi siyasi sahtekarlar olduğu anlaşıldı. 

3 - KULAKLARA KARŞI TAARRUZ. PARTİ ALEYHTARI BUHARİN-RYKOV GRUBU. BİRİNCİ BEŞ YILLIK PLANIN KABULÜ. SOSYALİST YARIŞMA. KOLLEKTİF TARIMA YÖNELİK KİTLE HAREKETİNİN BAŞLAMASI. 

Troçkist-Zinovyevist blokunu Parti politikasına, sosyalizmin inşasına ve kollektifleştirmeye karşı ajitasyonu, yine aynı şekilde Buharincilerin, kollektif çiftliklerin hiçbir işe yaramayacağı, kendiliklerinden sosyalizme “geçecekleri” için Kulaklara dokunmamak gerektiği; burjuvazinin zenginleşmesinin sosyalizm için bir tehlike teşkil etmediği ajitasyonu -tüm bu ajitasyon, ülkedeki kapitalist unsurlar, özellikle Kulaklar arasında büyük bir yankı buldu. Kulaklar, basında çıkan demeçlerden, artık yalnız olmadıklarını, Troçki, Zinovyev, Kamenev, Buharin, Rykov ve diğerlerinin kendilerini savunduğunu ve himaye ettiğini biliyorlardı. Elbette bu, Kulakların Sovyet Hükümetinin politikasına karşı direnme azmini kuvvetlendirecekti. Ve gerçekten de, Kulakların direnişi her geçen gün şiddetlendi. Büyük miktarda biriktirdikleri tahıl fazlalarını Sovyet devletine satmayı kitleler halinde reddettiler. Kollektif çiftçileri ve devletin tahıl silolarını kundaklamaya başladılar. 

Parti pek iyi biliyordu ki: Kulakların direnişi kırılmadığı sürece, Kulaklar köylülerin gözü önünde açık mücadeleyle bozguna uğratılmadığı sürece işçi sınıfı ve Kızıl Ordu gıda sıkıntısı çekecek ve köylüler arasındaki kollektifleştirme hareketi bir kitle hareketi karakterine bürünemeyecekti. 

XV. Parti Kongresinin direktifleri uyarınca Parti, Kulaklara karşı kesin taarruza geçti. Bu taarruz içinde Parti, “sağlam bir şekilde yoksul köylülüğe dayan, orta köylü ile ittifakı kuvvetlendir ve Kulaklara karşı kararlı bir mücadele başlat” şiarını gerçekleştirdi. Kulakların tahıl fazlalarını devlete sabit fiyattan satmayı reddetmelerine yanıt olarak Parti ve Hükümet, Kulaklara karşı bir dizi olağanüstü tedbir uyguladı, Ceza Kanunnamesinin 107. Maddesini uygulamaya koydu -buna göre, Kulakların ve vurguncuların tahıl fazlasına, bunları sabit fiyattan devlete satmayı reddettikleri takdirde mahkeme yoluyla el koyulabiliyordu-, ve yoksul köylülere bir dizi ayrıcalıklar tanıdı; bu ayrıcalıklar sayesinde Kulakların el konulan tahılının yüzde 25'i yoksul köylülere devredildi. 

Olağanüstü tedbirler etkisini gösterdi: Yoksul ve orta köylüler Kulaklara karşı kararlı mücadeleye katıldılar, Kulaklar tecrit edildi, Kulakların ve vurguncuların direnişi kırıldı. 1928 yılı sonlarında Sovyet devleti, artık yeterli tahıl stoklarına sahipti, ve kollektif çiftlik hareketi daha emin adımlarla ilerlemeye başladı. 

Aynı yıl, Donetz Havzasındaki Şahti reyononda, burjuva uzmanlardan oluşan büyük bir sabotaj örgütü ortaya çıkarıldı. Şahti sabotörleri, madenin eski sahipleri olan Rus ve yabancı kapitalistlerle ve aynı zamanda yabancı bir askeri casusluk örgütüyle sıkı ilişki içinde bulunuyorlardı. Amaçları, sosyalist sanayiin gelişmesini engellemek ve Sovyetler Birliği'nde kapitalizmin restorasyonunu kolaylaştırmaktı. Sabotörler, kömür üretimini düşürmek için madenleri kasten kötü yönetmişler, makineleri ve havalandırma cihazlarını bozmuşlar, ocaklarda, fabrikalarda ve enerji santrallerinde çökmelere, patlamalara ve yangınlara yolaçmışlardı. İşçilerin maddi durumunun iyileştirilmesini kasten kösteklemişler ve iş emniyetine ilişkin Sovyet yasalarını ihlal etmişlerdi. 

Sabotörlerden hesap soruldu. Mahkeme kendilerine hakettikleri cezayı verdi. 

Parti Merkez Komitesi, bütün Parti örgütlerini, Şahti Davasından gerekli sonuçları çıkarmaya çağırdı. Stalin yoldaş, Bolşevik idarecilerin gelecekte eski burjuva uzmanlar çevresindeki sabotörler tarafından aldatılmamaları için, üretim tekniğinde kendilerinin uzmanlaşması gerektiğine, işçi sınıfı saflarından gelen yeni teknik kadrolar yetiştirilmesinin hızlandırılması gerektiğine işaret etti. 

Merkez Komitesinin kararı uyarınca, yüksek teknik okullarda genç uzmanların yetiştirilmesi iyileştirildi. Binlerce Parti üyesi, Komsomol üyesi ve işçi sınıfı davasına sadık Partisizler tahsil yapmaya seferber edildi. 

Partinin Kulaklara karşı taarruza geçmesinden önce, Parti Troçkistler ve Zinovyevciler blokunun tasfiyesiyle uğraştığı sırada, Buharin-Rykov grubu pek ortalıkta görünmüyor, Parti düşmanı güçlerin yedek kuvveti olarak bekliyor, Troçkistleri açıktan açığa desteklemeye karar vermiyor, hatta bazen Partiyle birlikte Troçkistlere karşı çıkıyordu. Fakat Parti Kulaklara karşı taarruza geçip onlara karşı olağanüstü tedbirler uygulamaya koyunca, Buharin-Rykov grubu yüzündeki maskeyi atıp Parti politikasına açıkça karşı çıktı. Buharin-Rykov grubunun Kulak ruhu şahlanıp, bu grubun yandaşları Kulakları artık açıktan açığa savunmaya koyuldular. Olağanüstü tedbirlerin kaldırılmasını talep edip, safdilleri aksi takdirde tarımın “gerilemeye” başlayacağı ile korkuttular, hatta bu sürecin başlamış olduğunu iddia ettiler. Tarımsal örgütlenmenin daha üst biçimleri olan kollektif çiftliklerin ve Sovyet çiftliklerinin gelişmesini değil, Kulak tarımının gerilemesini gören Buharin-Rykov grubu, Kulak tarımının gerilemesini tarımın gerilemesi olarak gösterdi. Kendilerine teorik bir dayanak sağlamak için, gülünç “sınıf mücadelesinin sönmesi teorisi”ni uydurdular ve bu teoriye dayanarak, sosyalizmin kapitalist unsurlara karşı elde ettiği her zaferle sınıf mücadelesinin gittikçe yatışacağını, sınıf mücadelesinin yakında tamamen söneceğini ve sınıf düşmanının bütün mevzilerini direnişsiz terk edeceğini, bu nedenle Kulaklara karşı bir taarruza girişmeye gerek olmadığını iddia ettiler. Böylece kendilerinin, Kulakların sosyalizme barışçıl geçişi hurda burjuva teorisini tazelediler ve Leninizmin, sınıf düşmanının direnişinin, sınıf düşmanının ayakları altındaki toprak kaydıkça, sosyalizm daha fazla başarılar kazandıkça gittikçe daha keskin biçimlere bürüneceği ve sınıf mücadelesinin, ancak sınıf düşmanının yokedilmesinden sonra “sönebileceği” yolundaki ünlü tezini çiğnediler. 

Buharin-Rykov grubunun, Troçkistler ve Zinovyevciler blokundan sadece biçim itibariyle farklı sağ oportünist bir grup olduğunu anlamak zor değildi. Troçkistler ve Zinovyevciler, teslimiyetçi niteliklerini, “sürekli devrim”e ilişkin ”sol” devrimci şarlatanca lafazanlıkla maskelemek için belli olanaklara sahipti, oysa Partinin Kulaklara karşı taarruza geçmesi bağıntısında Partiye karşı tavır alan Buharin-Rykov grubu, teslimiyetçi çehresinin örtme imkanına sahip değildi, ve ülkemizdeki gerici güçleri, özellikle Kulakları açıktan açığa, başka bir kılığa veya maskeye bürünmeksizin savunmak zorunda kaldı. 

Parti, Buharin-Rykov grubunun Partiye karşı ortak mücadele etmek üzere er geç Troçkistler ve Zinovyevciler blokunun kalmalarıyla elele vereceğini anladı. 

Buharin-Rykov grubu, politik çıkışlarının yanısıra, yandaş toplamak için örgütsel “çalışma”da yürüttü. Buharin vasıtasıyla, Slepkov, Maretski, Eichenwald, Goldenberg gibi burjuva gençlerini; Tomski vasıtasıyla, Melniçanski, Dogadov ve diğerleri gibi sendikaların bürokratlaşmış zirvelerini; Rykov vasıtasıyla, A. Simirnov, Eismont, V. Schmidt ve diğerleri gibi Sovyet aygıtındaki demoralize olmuş yüksek fonksiyonerleri biraraya getirdiler. Grup, siyasi bakımdan demoralize olmuş ve teslimiyetçi duygularını gizlemeyen kimselere çok çekici geldi. 

Bu sıralarda Buharin-Rykov grubu, Moskova Parti örgütünün o zamanki yöneticilerinden (Uglanov, Kotov, Uhanov, Ryutin, Yagoda, Polonski ve diğerleri) destek buldu. Sağcıların bir kesimi kendilerini gizlemeye devam ettiler, Parti çizgisine açıktan karşı çıkmadılar. Moskova Parti basınının sütunlarında ve Parti toplantılarında, Kulaklara tavizler verilmesi gerektiği, Kulaklardan alınan ağır vergilerin amaca uygun olmadığı, sanayileşmenin halkın belini büktüğü ve ağır sanayinin inşasının zamansız olduğu vaaz edildi. Uglanov, Dinyeper Hidroelekrik santralinin inşasına karşı çıktı ve mali kaynakların ağır sanayiden hafif sanayie yöneltilmesini istedi. Uglanov ve diğer sağ teslimiyetçiler, Moskova'nın bir pamuklu şehri olduğunu ve öyle kalacağını, Moskova'da makine tesisleri kurmanın bir gereği olmadığını iddia ettiler. 

Moskova Parti örgütü, Uglanov ve yandaşlarının maskesini indirdi, onlara son bir uyarıda bulundu ve Parti Merkez Komitesi etrafında daha da sıkı birleşti. Stalin yoldaş, SBKP (8) Moskova Komitesinin 1928 plenumunda, iki cepheli mücadele zorunluluğunu ve ateşin sağ sapma üzerine yoğunlaştırılması gerektiğini belirtti. Sağcıların, Kulakların Parti içindeki ajanları olduğunu söyledi. 

“Partimizde sağ sapmanın bir zaferi, kapitalizmin güçlerini zincirlerinden boşandıracak, proletaryanın devrimci mevzilerini zayıflatacak ve ülkemizde kapitalizmin restorasyonu şansını artıracaktır”, dedi Stalin yoldaş. (Leninizmin Sorunları, s. 223.) 

1929 yılı başlarında, sağ teslimiyetçiler grubunun temsilcisi olarak Buharin'in, Kamenev aracılığıyla Troçkistlerle ilişki kurduğu ve onlarla Partiye karşı ortak mücadele için anlaşmak üzere görüşmeler yaptığı anlaşıldı. Merkez Komitesi, sağ teslimiyetçilerin bu caniyane faaliyetini teşhir etti ve meselenin Buharin, Rykov, Tomski ve diğerleri açısından kötü bir son alabileceği uyarısını yaptı. Ama sağ teslimiyetçiler dolap çevirmekten vazgeçmediler. Merkez Komitesi toplantısına, bir deklarasyon biçiminde, yeni bir Parti düşmanı platform öne sürdüler. Merkez Komitesi bu platformu mahkum etti. Onları bir kez daha uyardı, Troçkistler ve Zinovyevciler blokunun başına gelenleri anımsattı. Buna rağmen Buharin-Rykov grubu Parti düşmanı faaliyetine devam etti. Rykov, Tomski ve Buharin, bu yolla Partiyi yıldıracaklarını umarak Merkez Komitesine istifalarını verdiler. Merkez Komitesi bu sabotörce istifa politikasını mahkum etti. Sonunda, Merkez Komitesi'nin Kasım 1929 plenumu, sağ oportünistlerin görüşlerinin propagandasının Parti üyeliğiyle bağdaşmaz olduğunu ilan etti; teslimiyetçilerin elebaşısı ve önderi olarak Buharin'in Merkez Komitesi Siyasi Bürosu'ndan ihraç edilmesini kararlaştırdı ve Rykov, Tomski ve sağ muhalefetin diğer üyelerine ağır ihtar cezası verdi. 

İşlerin kötüye döndüğünü gören sağ teslimiyetçilerin elebaşıları, kendi hatalarını ve Partinin siyasi çizgisinin doğruluğunu kabul ettikleri açıklamalar yayınladılar. 

Sağ teslimiyetçiler, kadrolarını yokedilmekten korumak için, geçici olarak geri çekilme kararı aldılar. 

Böylece Partinin sağ teslimiyetçilere karşı mücadelesinin birinci aşaması sona erdi. 

Parti içindeki yeni görüş ayrılıkları, Sovyetler Birliği'nin dış düşmanlarının gözünden kaçmadı. Parti içindeki “yeni anlaşmazlıklar”ın Partinin zayıflamasının bir belirtisi olduğu düşüncesiyle, Sovyetler Birliği'ni bir savaşın içine sokmak ve ülkenin henüz pekiştirilmemiş olan sanayileşmesini kösteklemek için yeni bir çabaya giriştiler. 1929 yazında emperyalistler, Çin ile Sovyetler Birliği arasında bir çatışma çıkarttılar, (Sovyetler Birliği'ne ait olan) Çin Doğu Demiryolu'nu ele geçirmeleri için Çinli militaristleri ve Uzak doğu sınırlarımıza saldırmaları için Çinli Beyaz Muhafız birliklerini tahrik ettiler. Ama Çinli militaristlerin bu saldırısı çabucak tasfiye edildi; Kızıl Ordu tarafından yenilgiye uğratılan militaristler geri çekildiler, Mançurya makamlarıyla bir barış anlaşması imzalanarak çatışmaya son verildi. 

Sovyetler Birliği'nin barış politikası, herşeye rağmen, dış düşmanların tertiplerine ve Parti içindeki “anlaşmazlıklar”a rağmen, bir kez daha zafer kazandı. 

Bundan hemen sonra, Sovyetler Birliği ile İngiltere arasında, İngiliz Muhafazakarları tarafından kesilmiş olan diplomatik ve ticari ilişkiler yeniden kuruldu. 

Parti, bir yandan iç ve dış düşmanların saldırılarını başarıyla geri püskürtürken, aynı zamanda ağır sanayiin inşasını geliştirmek, sosyalist yarışmayı örgütlemek, Sovyet çiftlikleri ve kollektif çiftlikler kurmak ve nihayet halk ekonomisinin Birinci Beş Yıllık Planının kabul edilmesi ve gerçekleştirilmesi için gerekli önkoşulları yaratmak doğrultusunda büyük şeyler başarıyordu. 

Nisan 1929'da XVI. Parti Konferansı toplandı. Konferans gündeminin esas maddesi, Birinci Beş Yıllık Plan’dı. Konferans, Beş Yıllık Planın, sağ teslimiyetçilerin savunduğu “minimal” varyantını reddetti ve bütün şartlarda bağlayıcı olmak üzere “optimal” varyantını kabul etti. 

Parti böylece, sosyalizmin inşası için ünlü Birinci Beş Yıllık Planı kabul etmiş oldu. 

Beş Yıllık Plan'da, 1928-1933 döneminde ulusal ekonomiye yapılacak sermaye yatırımlarının hacmi, 64,6 milyar ruble olarak saptanıyordu. Bu miktardan 19,5 milyar ruble, elektrifikasyon da dahil sanayie, 10 milyar ruble ulaştırmaya ve 23,2 milyar ruble de tarıma yatırılacaktı. 

Bu, Sovyetler Birliği sanayiini ve tarımını modern teknik araçlarla donatma yolunda dev bir plandı. 

“Beş Yıllık Planın temel görevi”, diyordu Stalin yoldaş, “ülkemizde sadece tüm sanayii değil, ulaştırma ve tarımı da sosyalizm temeli üzerinde yeniden donatabilecek ve reorganize edebilecek bir sanayi yaratmaktı.” 

Bu plan, muazzam boyutlarına rağmen, Bolşevikler için şaşırtıcı ve başdöndürücü birşey değildi. Onu sanayileşmenin ve kollektifleşmenin tüm gelişme seyri hazırlamıştı. Onu işçileri ve köylüleri daha önceden sarmış olan ve ifadesini sosyalist yarışma'da bulan emek coşkunluğu hazırlamıştı. 

XVI. Parti Konferansı, tüm emekçileri sosyalist yarışmayı daha da geliştirmeye çağıran bir çağrı kararlaştırdı. 

Sosyalist yarışma, performansa ilişkin ve işe karşı yeni tavra ilişkin şayanı hayret örnekler sundu. İşçiler ve kollektif çiftçiler, birçok fabrikada, kollektif çiftlikte ve Sovyet çiftliğinde, daha yüksek hedefler koyan karşı-planlar hazırladılar. Yiğit çalışma örnekleri verdiler. Parti ve Hükümet tarafından hazırlanan sosyalist inşa planlarını sadece gerçekleştirmekle kalmadılar; plan hedeflerini aştılar. İşe karşı tavır değişmişti. İş, kapitalizm altında öyle olduğu mecburiyet ve angaryadan, artık “bir onur ve haysiyet meselesine, bir yiğitlik ve kahramanlık meselesine” dönüştü. (Stalin.) 

Tüm ülkede yeni, muazzam bir sanayi inşası gerçekleşiyordu. Dinyeper Hidroelektrik santralinin inşası tam hız ilerliyordu. Donetz Havzasında, Kramatorsk ve Gorlovka Demir-Çelik İşletmelerinin inşası, Lugansk Lokomotif Fabrikasını tensik çalışmaları başlamıştı. Yeni maden ocakları ve yüksek fırınlar açılıyordu. Urallarda, Urallar Makine Yapım Fabrikası, Berezniki ve Solikamsk'ta kimya kombinaları kurulmaktaydı. Magnitogorsk demir ve çelik işletmelerinin inşasına başlanmıştı. Moskova ve Gorki'de büyük otomobil fabrikalarının inşası tam hızla ilerliyor; Don Üzerindeki Rostov'da dev traktör fabrikaları, biçerdöver fabrikaları ve dev bir tarım araçları fabrikası inşa ediliyordu. Sovyetler Birliği'nin ikinci kömür üssü olan Kuznetsk Havzası genişletiliyordu. Bozkırın ortasında, Stalingrad'da on bir ay içinde büyük bir traktör fabrikası yükseldi. Dinyeper Hidroelektrik Santrali ve Stalingrad Traktör Fabrikasının inşası sırasında işçiler emek üretkenliğinde dünya rekorları kırdılar. 

Tarih, böylesine dev ölçüde bir sınai inşa faaliyetine, böyle bir yeni inşaat şevkine, işçi sınıfının milyonluk kitlelerinin böyle bir emek kahramanlığına şimdiye kadar hiç şahit olmamıştı. Sosyalist yarışma temelinde, işçi sınıfını hakiki bir emek coşkunluğu sardı. 

Bu defa köylüler işçilerin gerisinde kalmadılar. Emek coşkunluğu, kırda kollektif çiftliklerini inşa eden köylü kitlelerini de sardı. Köylü kitleleri kesin olarak kollektif çiftçiliğe yönelmeye başladılar. Bunda, traktörler ve diğer makinelerle donatılmış devlet çiftliklerinin ve Makine-Traktör İstasyonlarının büyük payı vardı. Köylüler büyük kalabalıklar halinde devlet çiftliklerine ve Makine-Traktör İstasyonlarına, traktör ve diğer tarım araçlarının işleyişini seyretmeye geliyor, onların işleyişine hayranlık duyuyor ve hemen “kollektif çiftliğe girme” kararına varıyorlardı. Her biri kendi başına işlediği küçük., cüce çiftliğinde, bölünmüş ve dağılmış, işe yarar herhangi bir aletten ve çeki gücünden yoksun, işlenmemiş geniş toprak parçalarını sürme imkanı olmayan, çiftliklerini iyileştirme ümidine sahip olmayan, yoksulluk altında ezilen, tecrit edilmiş ve kendi hallerine bırakılmış olan köylüler nihayet bir çıkar yol buldular, daha iyi bir yaşama giden yolu buldular; bu yolu, kendi küçük çiftliklerini kooperatif işletmeler, kollektif çiftlikler halinde birleştirmede; her bir “sert toprağı”, işlenmemiş toprağı sürebilen traktörlerde; devlet tarafından araç, para, insan ve tavsiyeler şeklinde sağlanan yardımlarda; Sovyet Hükümetinin Kulaklara karşı kısa bir süre önce kazandığı, milyonlarca köylüyü sevince garkeden zafer sayesinde Kulak boyunduruğundan kurtulma fırsatında buldular. 

Bu temel üzerinde, özellikle 1929'un sonlarına doğru güçlenen ve sosyalist sanayimizde bile rastlanmamış bir büyüme temposu gösteren, kollektif tarıma yönelik kitle hareketi başladı ve gelişti. 

1928 yılında kollektif çiftliklerin ekim alanı 1,390,000 hektar, 1929 yılında 4,262,000 hektardı. 1930'da ise kollektif çiftlikler 15 milyon hektar alanı işlemeyi planlıyordu. 

“Kabul etmek gerekir ki”, diyordu Stalin yoldaş, “Büyük Dönüşüm Yılı” (1929) adlı makalesinde, kollektif çiftliklerin büyüme temposuna ilişkin olarak, “böylesine müthiş bir kalkınma temposu, genelde olağanüstü kalkınma hızıyla ün salan sosyalize edilmiş büyük ölçekli sanayimizde bile görülmemiştir.” 

Bu, kollektif çiftlik hareketinin gelişmesinde bir dönüm noktasıydı. 

Bu, kollektif tarıma yönelik kitle hareketinin başlangıcıydı. 

“Şimdiki kollektif çiftlik hareketinde yeni olan nedir?”, diye soruyordu Stalin yoldaş “Büyük Dönüşüm Yılı” makalesinde, ve şöyle yanıt veriyordu: 

“Şimdiki kollektif çiftlik hareketinde yeni ve tayin edici olan, köylülerin eskiden olduğu gibi tek tek gruplar halinde değil, koca koca köyler, nahiyeler, reyonlar ve hatta kazalar halinde kollektif çiftliklere katılıyor olmasıdır. Ama bu ne anlama gelir? Bu şu anlama gelir ki, orta köylü kollektif çiftliklere girmiştir. Ve bu da, Sovyet iktidarının en önemli kazanımını oluşturan, tarımın kalkınmasındaki köklü dönüşümün temelidir.” 

Bu, genel kollektifleştirme temeli üzerinde, sınıf olarak Kulakların tasfiye edilmesi görevinin olgunlaşmakta olduğu, ya da halihazırda olgunlaşmış olduğu anlamına geliyordu. 

KISA ÖZET 

Ülkenin sosyalist sanayileşmesi uğruna mücadelede Parti 19261929 yıllarında muazzam iç ve dış güçlükleri aştı. Partinin ve işçi sınıfının çabaları, sosyalist sanayileşme politikasının zaferiyle sonuçlandı. 

Sanayileşmenin en güç görevlerinden biri, ağır sanayiin inşası için kaynak birikimi görevi esas olarak çözüldü. Tüm ulusal ekonomiyi yeniden donatır durumda olacak bir ağır sanayiin temelleri atıldı. 

Sosyalist inşanın Birinci Beş Yıllık Planı kabul edildi. Yeni fabrikaların, Sovyet çiftliklerinin ve kollektif çiftliklerin kurulması muazzam boyutlar aldı. 

Sosyalizme doğru bu ilerleyişe, ülke içindeki sınıf mücadelesinin ve Parti-içi mücadelenin keskinleşmesi eşlik etti. Bu mücadelenin en önemli sonuçları şunlardı: Kulakların direnişinin bastırılması, Troçkist-Zinovyevist teslimiyetçiler blokunun anti-Sovyet bir blok olarak teşhiri, sağ teslimiyetçilerin Kulakların ajanları olarak teşhiri, Troçkistlerin Partiden kovulması, Troçkistlerin ve sağ oportünistlerin görüşlerinin SBKP(B) üyeliğiyle bağdaşmaz ilan edilmesi. 

Bolşevik Parti tarafından ideolojik yenilgiye uğratılan ve işçi sınıfı içindeki bütün desteğini kaybeden Troçkistler, siyasi bir akım olmaktan çıkıp, ilkesiz, mevki düşkünü bir siyasi sahtekarlar birliğine, bir siyasi hilekarlar çetesine dönüştüler. 

Parti, ağır sanayiin temelini attıktan sonra, işçi sınıfını ve köylülüğü Sovyetler Birliği'nde sosyalist dönüşümün Birinci Beş Yıllık Planını gerçekleştirmeye seferber etti. Tüm ülkede milyonlarca emekçinin sosyalist yarışması gelişti, dev bir emek coşkunluğu ortaya çıktı, yeni bir iş disiplini oluştu. 

Bu dönem, sosyalizmin sanayide muazzam başarılarını, tarımda ilk ciddi başarılarını, orta köylülerin kollektif çiftliklere yönelmesini ve kollektif tarıma yönelik kitle hareketinin başlamasını sinyalize eden büyük dönüşüm yılıyla son buldu.

TARIMIN KOLLEKTİFLEŞTİRİLMESİ UĞRUNA MÜCADELEDE BOLŞEVİK PARTİ (1930 - 1934)
Blogger tarafından desteklenmektedir.