AMERİKAN CUMHURİYETÇİ BAŞKAN ADAYI HERALD STASSEN’LE GÖRÜŞME TUTANAĞI
9 Nisan 1947
Stassen, Kendisini kabul ettiği için Stalin’e teşekkür eder Devlet başkanı
olarak Stalin’e saygılarını sunmak isteyen Stassen
Avrupa ülkelerini kapsayan ilginç bir yolculuk yapmış ve bu yolculuk esnasında
özellikle ülkelerin ekonomik durumlarıyla ilgilenmişti. Stassen’e göre halkların
yaşam standartları gelişimleri için çok önemliydi. Sovyetler Birliği’yle
Birleşik Devletler arasındaki ilişkiler savaş süresince çok önemliydi, bundan
sonrada önemini koruyacaktı. Kendisi SSCB ile ABD’nin ekonomik sistemlerinin
farklı olduğunun bilincindeydi. SSCB ekonomisi planlama üzerine, sosyalist
ilkeler üzerine kurulmuştu ve gelişimini Komünist Partisi yönetiyordu. Birleşik
Devletler de ise özel sermayeli serbest ekonomi vardı. Bu iki sistemin yanyana
yaşayıp yaşayamayacağı ve savaştan sonra işbirliği içine girip giremeyecekleri
konusunda Stalin’in düşüncesini öğrenmek kendisi için ilginç olacaktı.
Stalin, iki sistemin elbette işbirliği yapabilecekleri yanıtını verdi. İşbirliği
söz konusu olduğunda aralarındaki farklar esaslı bir
öneme sahip değildi. Almanya ile ABD aynı ekonomik sisteme sahipti; fakat bu,
savaşmalarını engellememişti. ABD ile SSCB’nin ekonomik sistemleri farklıydı,
ama birbirleriyle savaşmamış, tersine savaş süresince işbirliği yapmışlardı.
İki farklı sistem, savaş süresince işbirliği yapabilmişlerse, neden barış
zamanında da işbirliği yapamasın? Eğer işbirliği isteği varsa, farklı
ekonomik sistemlerin işbirliği yapması elbette mümkündü ama işbirliği isteği
yoksa, aynı ekonomik sisteme dahil devletler ve insanlar da bir araya
gelemezlerdi.
Stassen, işbirliğini istemenin çok önemli olduğunu söyledi Ne var ki savaştan
önce iki ülkede de işbirliğinin olanaksızlığı üzerine
açıklamalar yapılmıştı. Stalin de savaştan önce bunu açıklamıştı. Stassen,
savaşta meydana gelen olayların, faşist Mihver’in, yani Almanya ile Japonya’nın
yenilgisinin durumu değiştirip değiştirmediğini ve şimdi eğer istenirse, SSCB
ile ABD arasında bir işbirliğinin umut edilip edilemeyeceği yönünde Stalin’in
düşündüğünü bilmek istedi.
Stalin, İki farklı sistemin işbirliği yapamayacaklarını söylemiş olamayacağını
belirterek yanıtladı.
Birincisi, Lenin iki sistemin işbirliği düşüncesini ifade etmişti. “Lenin bizim
öğretmenimiz”, dedi Stalin, “biz Sovyet insanları onun öğrencileriyiz.
Lenin’in gösterdiği yoldan hiç bir zaman sapmadık, hiç bir zaman sapmayacağız.”
Stalin, belki de bir sistemin, örneğin kapitalist sistemin işbirliği
istemediğini söylemiş olabilirdi, ama bu işbirliği olanağıyla değil, istekle
ilgili bir şeydi. İşbirliği olanağına gelince Stalin, iki sistem arasında
işbirliğinin olanaklı ve arzu edilir olduğunu ifade eden Lenin’in bakış açısına
sahipti. SSCB’de işbirliğine ilişkin gerek halkta, gerekse de Komünist
Parti’de istek vardı. Böyle bir işbirliği iki ülkenin de sadece yararına
olabilirdi.
Stassen, bunun açık olduğunu söyledi. Anımsattığı açıklamaları Stalin, 18. Parti
Kongresi’nde ve
1937 yılındaki oturumda yapmıştı. Bu açıklamalarda “kapitalist çevre”den,
“tekelci ve emperyalist gelişme”den sözediliyordu. Bugün, Stalin’in
açıklamalarından, Japonya ve Almanya’nın yenilgisinden sonra durumun değiştiği
sonucu çıkardığını söyledi, Stassen.
Stalin, hiç bir kongrede, Komünist Parti Merkez Komitesinin hiç bir oturumunda
iki sistemin
işbirliğinin olanaksızlığından sözetmediğini, sözedemeyeceğini açıkladı.
Kendisi, kapitalist çevrenin varlığından ve SSCB’ye karşı saldırı tehlikesinden
sözetmişti. Eğer parçalardan biri işbirliği istemiyorsa, bu bir saldırı
tehlikesinin varlığını gösterirdi. Ve gerçekten de SSCB ile işbirliği yapmak
istemeyen Almanya SSCB’ye saldırmıştı. SSCB Almanya ile işbirliği yapabilir
miydi? Evet SSCB Almanya ile işbirliği yapabilirdi, ne var ki bunu Almanlar
istememişti. Yoksa SSCB, Almanya’yla da herhangi bir ülkeyle yaptığı gibi
işbirliği yapabilirdi. “Gördüğünüz gibi bu istekle ilgilidir, olanaklı olup
olmamasıyla değil.
“İşbirliği olanağıyla işbirliği isteğini birbirinden ayırmak zorunludur.
İşbirliği olanağı her zaman vardır, fakat işbirliği isteğinin her zaman olduğu
söylenemez. Eğer parçalardan biri işbirliği istemiyorsa bunun sonucu bir
çatışma, bir savaştır.”
Stassen, işbirliği isteğinin iki tarafta da olması gerektiğini açıkladı.
Stalin, onun, Rusların işbirliği isteği olgusunu görmesi gerektiğini söyledi.
Stassen, bunu duyduğuna sevindiğini belirtti ve Stalin’in ABD ile Almanya’nın
aynı ekonomik sisteme sahip oldukları yolundaki açıklaması üzerinde durmak
istediğini ifade etti. Almanya savaşa
başladığında, Almanya ile ABD’nin ekonomik sistemlerinin farklı olduğunu
söylemek zorundaydı.
Stalin, bunu kabul etmedi ve ABD ile Almanya’nın rejimlerinin farklı olduğunu,
ama ekonomik
sistemlerinin aynı olduğunu açıkladı. rejim, geçici bir politik faktördür.
Stassen,kapitalist sistemin tekel belasına, emperyalizme ve işçilerin ezilmesine
yol açtığı
üzerine bir çok şey yazılıp çizildiğini söyledi. Stassen’e göre, ABD,
kapitalizmin tekelci ve emperyalist eğilimlerinin gelişmesini engellemeyi
başarmıştı, bu arada ABD’de işçiler, Marx ve Engels’in düşündüklerinden daha
geniş ölçüde oy hakkına sahipti. ABD’deki ekonomik sistemle Hitler Almanyası’nın
ekonomik sistemi arasındaki fark burada yatıyordu.
Stalin, başkalarının sistemlerinin eleştirisine kapılmamak gerektiğini söylüyor.
Her halk tutmak istediği, tutabileceği sistemi
tutuyordu. Hangi sistemin daha iyi olduğunu tarih gösterecekti. Halk tarafından
seçilmiş ve kabul edilmiş sistemlere saygı gösterilmeliydi. ABD’deki sistemin
iyi mi kötü mü olduğu, Amerikan halkının meselesidir. İşbirliği için
halkların aynı sisteme sahip olması gerekli değildi. Halk tarafından kabul
edilmiş sistemlere saygı gösterilmek zorundaydı. İşbirliği sadece bu koşullar
altında olanaklıydı.
Marx ve Engels’e gelince, ölümlerinden yaklaşık kırk yıl sonra neler
olabileceğini elbette
önceden göremezlerdi.
Sovyet sistemi totaliter, ya da diktatoryal bir sistem olarak adlandırılıyordu,
ne var ki Sovyet insanları da Amerikan sistemini tekelci kapitalist bir sistem
olarak tanımlıyorlardı. Eğer taraflar birbirlerine tekelci, ya da totaliter diye
küfrederse işbirliği yapılamazdı. Halk tarafından kabul edilmiş iki sistemin
varlığı tarihsel gerçekliğinden hareket edilmeliydi. İşbirliği sadece bu zeminde
olanaklıydı.
Tekelcilik ve totalitarizm yönündeki eleştiri tutkusuna gelince, bu
propagandaydı, oysa o Stalin, propagandist değil eylem adamıydı. Sekter
olmamalıyız, dedi. Stalin. Eğer halk sistemi değiştirmek istiyorsa, bunu
yapar. Roosevelt’le biraraya gelip askeri sorunlar üzerine konuştuklarında
birbirlerini karşılıklı olarak tekelcilik ya da totaliterlikle suçlamamışlardı.
Bunun, Roosevelt’le kendisinin işbirliği yaparak düşmanı yenilgiye
uğratmalarında önemli rolü olmuştu.
Stassen, savaşın son bulmasından bu yana karşılıklı
yapılan bu tür eleştirilerin yanlış anlamalara
neden olduğunu söyledi: Stalin’in gelecekte, eğer SSCB ile ABD arasında bir
işbirliği gerçekleşirse, düşünce, öğrenci, öğretmen, oyuncu ve turist
mübadelesinin daha geniş çerçevelerde gerçekleşmesini umut edip etmediğini
bilmek istiyordu.
Stalin, eğer işbirliği sağlanırsa bunun kaçınılmaz
olduğunu söyledi. Mal mübadelesi, insan
mübadelesine yol açar.
Stassen, ABD ile SSCB arasında geçmişte oluşan yanlış anlaşılmaların, Sovyetler
Birliği’nin,
düşünce alışverişine istekli olmadığının düşünülmesinin yol açtığını, bu
isteksizliğin Moskova’da görev yapan yabancı muhabirlerin geçtikleri haberlerin
sansüre tabi tutulmasında ifadesini bulduğunu söyledi. Örneğin “New York Herald
Tribune” gazetesine Moskova’da muhabir bulundurma izini verilmemesi, SSCB ABD
halkları arasında karşılıklı anlayışın bulunmamasının nedenlerinden biriydi.
Stalin, “New York Herald Tribune” gazetesinin bir muhabirine vize verilmediğinin
doğru
olduğunu açıkladı. Ne varki bu bir yanlış anlaşılma, rastlantısal bir olaydı ve
Sovyet hükümetinin izlediği politikayla bağıntılı değildi. Stalin, “New York
Herald Tribune”un ciddi bir gazete olduğunu biliyordu. Öte yandan, Amerikalı
muhabirlerden bir kısmının, SSCB’ye karşı olumsuz tavır içinde oldukları gerçeği
de önemliydi.
Stassen, bunun doğru olduğunu söyleyerek yanıtladı Stalin’i. “New York Herald
Tribune”e şimdi
izin verilmişti, ama sadece Dışişleri Bakanları Konseyinin Kongresi süresince
geçerliydi bu izin. Şimdi gazete, Moskova’da sürekli muhabir bulundurma sorununu
ortaya atıyordu. “New York Herald Tribune” Cumhuriyetçilerin önemli yayın
organlarından biriydi. Cumhuriyetçiler Kongre’de çoğunluğa ulaştıktan sonra
önemi daha da artmıştı.
Stalin, yanıtladı: “Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasında büyük bir fark
görmediğimiz için,
bizim açımızdan hiç farketmez.” Muhabir sorununa gelince, Stalin bir olayı
hatırladığını belirti. Üç güç, Tahran’da, dostluk havası içinde, verimli
çalışmalarla geçen bir konferans yaptılar... Stalin’in adını hatırlamadığını
söylediği bir Amerikalı muhabir, gönderdiği haberde, Tahran Konferansı’na
katılan Mareşal Timoşenko’ya —oysa Timoşenko Konferansta yoktu— Stalin’in akşam
yemeğinde saldırdığını açıklamıştı. Oysa bu, kaba ve karalayıcı bir yalandı.
Peki şimdi ne olacaktı? Böyle bir muhabir ödüllendirilmeli miydi? Tahran
Konferansı’na katılanların çağrılı olduğu Churchill’in 69. Doğum yıldönümü için
verilen akşam ziyafetinde Churchill, Brook, Leahy ve başkaları olmak üzere
yaklaşık otuz kişi vardı ve bunların tümü böyle bir şey olmadığına tanıklık
edebilirlerdi. Oysa bu muhabir yalan haberini gazetesine geçmiş ve bu
haber ABD basınında yayınlanmıştı. “Bu nitelikteki bir muhabire güvenilebilir
mi?” “Biz”, dedi Stalin, “bu konuda ABD’nin ya da ABD politikasının sorumlu
olduğunu düşünmüyoruz. Fakat böyle şeyler oluyor. Bunlar, Sovyet insanlarında
olumsuz düşünceler uyandırıyor.”
Stassen, yanlış haberler geçen sorumsuz muhabirlerle elbette karşılaşıldığını
söyledi. Ne var ki,
diğer muhabirler onların yanlışlarını düzeltiyorlardı ve zamanla insanlar hangi
muhabire güvenebileceklerini, hangisine güvenemeyeceklerini anlıyorlardı.
Sonuçta da insanların gerçekten neyin ne olduğunu anladıkları ve büyük savaş
çabası etrafında birleştikleri görülüyordu.
Stalin, bunun doğru olduğunu söyledi.
Stassen, bir muhabirin kasıtlı yanlış haber geçtiği anlaşıldığında, gazetesi
tarafından geri çağrılabileceğini, eğer bu yapılırsa gazetelerin yetenekli ve
dürüst muhabirlere sahip olacaklarını söyledi.
Stalin, önce muhabirlerin geçtikleri sansasyon haberleri yayınlayan gazetelerin
bundan kazanç
sağladıklarını, sonra da bu muhabirleri işten çıkardıklarını söyledi.
Stassen, iki sistemin iyi ilişkiler kurmak için çare ve yol arayacakları
alanların basın, ticaret ve
kültür alışverişi olduğunu söyledi.
Stalin, bunun doğru olduğunu belirtti,
Stassen, muhabirlerin gönderdikleri haberlerin sansürden geçirilmemesinin
halklarımız arasında
anlaşma sağlanması için her şeyden daha çok olumlu bir zemin yaratacağını
açıkladı.
Stalin, SSCB’de sansürü kaldırmanın çok güç olacağını söyledi. Molotov bir çok
kez denemiş,
ama sonuç vermemişti. Sovyet hükümeti ne zaman sansürü kaldırsa pişman olmuş ve
yeniden uygulamaya koymuştu. SSCB’de daha önceki yıl sansür kaldırılmıştı.
Kendisi, Stalin, tatildeydi. Muhabirler, Molotov’un Stalin’i tatile çıkmaya
zorladığını yazmışlar. daha sonra da Stalin’in geri gelip Molotov’u kapı dışarı
edeceği haberini yaymışlardı. Böylece, Sovyet hükümetini bir anlamda yırtıcı
hayvanların toplandığı bir yer olarak göstermişlerdi. Elbette Sovyet insanlarını
çok öfkelendirmişti bu durum ve yeniden sansür uygulamasına geçmişlerdi.
Stassen, anladığı kadarıyla, Stalin’in, eğer istek ve azim varsa işbirliğini
olanaklı gördüğünü
söyledi.
Stalin, tamamen doğru diye yanıtladı.
Stassen, Hayat standardının yükseltilmesi için makineleşme ve elektrifikasyonun
çok önemli
olduğunu, aynı şekilde endüstride atom enerjisinin kullanılmasının da bütün
halklar açısından, ABD ve SSCB halkları açısından da, çok önemli olduğunu
söyledi. Dünyadaki bütün halklar için, atom enerjisinin askeri amaçlarla
kullanılmasını yasaklayan bir gözetim ve denetim sistemi kurulmasının, önemi
üzerinde durdu. Acaba Stalin, gelecekte atom enerjisi üretiminin ve barışçıl
amaçlarla kullanımının denetlenmesi ve yasal olarak düzenlenmesi üzerine bir
anlaşma sağlanabileceğini düşünüyor mu, diye sordu.
Stalin, bunu umduğunu söyledi, SSCB ve ABD arasında bu konuya ilişkin büyük
görüş
ayrılıkları vardı, ama son tahlilde Stalin, iki tarafın birbirini anlayacağını
umuyordu. Stalin’in görüşüne göre, uluslararası bir gözlem ve denetim
kurulabilir ve çok da iyi olurdu. Atom enerjisinin barışçıl amaçlarla
kullanılması üretim süreçlerinde büyük bir devrim yapacaktı. Atom enerjisinin
askeri amaçlarla kullanılmasına gelince, büyük olasılıkla yasaklanacaktı. Bunu
halkların vicdanı ve arzusu zorunlu kılıyordu.
Stassen, Stalin’i en büyük sorunlardan birinin bu olduğunu söyleyerek yanıtladı.
Eğer bu sorun
çözümlenirse atom enerjisi dünya halkları için mutluluk, ama çözümlenmezse
felaket olacaktı.
Stalin, uluslararası bir gözleme ve denetleme sistemi kurulabileceğine
inandığını söyledi.
Gelişme bu yöndeydi.
Stassen,görüşme için Stalin’e teşekkür etti.
Stalin, Stassen’in emrine amade olduğunu, Rusların konuklarına saygı
gösterdiklerini söyleyerek
yanıtladı.
Stassen, San Fransisko Konferansı esnasında Molotov’la resmi olmayan bir görüşme
yaptığını
söyledi. Bu görüşmede Rusya’ya davet edilmişti.
Stalin, şu an Avrupa’da durumun çok kötü olduğunu düşündüğünü belirtti. Acaba
Bay Stassen ne düşünüyordu bu konuda?
Stassen, genel olarak Stalin’in düşüncesinin doğru olduğunu, ama savaştan yara
almamış ve kötü
durumda olmayan bazı ülkelerin de (örneğin İsviçre ve Çekoslovakya) olduğunu,
söyleyerek yanıt
verdi.
Stalin, İsviçre ve Çekoslovakya’nın küçük ülkeler olduğunu söyledi.
Stassen, büyük ülkelerin durumunun çok kötü olduğunu belirtti. Bu ülkelerin
karşı karşıya
kaldıkları ekonomik sorunlar, maliye, hammadde ve beslenme alanındaydı.
Stalin, Avrupa’nın dünyanın bir çok fabrika ve işletmelere sahip bir parçası
olduğunu ama burada
hammadde ve gıda maddesi yokluğunun duyulduğunu açıkladı, Trajik olan da buydu.
Stassen, Ruhr Havzası’nda kömür üretiminde düşüşün Avrupa’da kömür sıkıntısına
yol açtığını
söyledi.
Stalin, Kömür sıkıntısının İngiltere’de de duyulduğunu, bunun çok tuhaf olduğunu
açıkladı.
Stassen, ne mutlu ki ABD’de kömür üretiminin yüksek seviyede bulunduğunu ifade
etti. ABD’de
her gün iki milyon ton bitümlü kömür üretiliyordu. Bunun sonucunda ABD Avrupa’ya
büyük
miktarlarda kömür yollayabilmişti.
Stalin, ABD’de durumun kötü olmadığını açıkladı. Amerika iki Okyanus tarafından
korunuyordu. Kuzey sınırında güçsüz bir ülke olan Kanada, Güney sınırında ise
yine güçsüz bir ülke olan Meksika vardı. ABD’nin bu devletlerden korkması
gerekmezdi. Bağımsızlık Savaşı’ndan sonra altmış yıl boyunca hiç savaşmamış olan
ABD barışın nimetlerinden yararlanmıştı. Bütün bunlar ABD’nin hızla gelişmesine
katkıda bulunmuştu. Ayrıca ABD halkı çok uzun zaman önce krallar ve toprak
aristokrasisinin boyunduruğundan kurtulmuş insanlardan oluşuyordu. ABD’nin hızla
gelişmesini bu durum da kolaylaştırmıştı.
Stassen, büyük dedesinin emperyalizmden kurtulmak için Çekoslovakya’dan
kaçtığını açıkladı.
Elbette ABD’in coğrafi durumu kendilerine çok yardımcı olmuştu. “Şansımız
vardı”, dedi Stassen, “düşman kıyılarımızdan çok uzakta yenilgiye uğratıldı. ABD
değişimi uygulayabilecek ve savaş bittikten sonra geniş çaplı üretime
başlayabilecek durumdaydı. Şimdi görevimiz buhranları ve ekonomik krizleri
önlemektir.”
Stalin, ABD’de bir ekonomik kriz beklenip beklenmediğini sordu,
Stassen, ekonomik kriz beklemediğini söyleyerek yanıtladı. ABD’de kapitalizm
düzenlenebilir,
istihdam oranı yüksek seviyede sabit tutulabilir ve ciddi krizler önlenebilirdi.
Başlıca görev, ABD’nin ekonomik sisteminde meydana gelecek bir krizi önlemekti.
Eğer hükümet akıllı bir politika izler, 1929-30 yıllarından çıkarılan dersleri
gözönüne alırsa, ABD’de krizi engelleyecek, tekelci olmayan, düzenlenmiş bir
kapitalizm egemen olacaktı.
Stalin, bunun için, çok güçlü, olağanüstü kararlı bir hükümete gerek olduğunu
söyledi.
Stassen, bunun doğru olduğunu belirtti, ayrıca halk, ekonomik sistemin
istikrarını ve ayakta
tutulmasını hedefleyen önlemleri anlamalıydı. Bu, dünya ekonomik sistemlerinde
görülmeyen yeni
bir görevdi.
Stalin, ABD için durumun uygun olduğunu, ABD’nin iki rakibinin—Japonya ve
Almanya—
dünya pazarından bertaraf edildiğini söyledi. Bunun sonucunda Amerikan mallarına
talep artacak ve bu durum ABD’nin gelişimi için uygun koşullar yaratacaktı.
ABD’nin önünde Avrupa, Çin ve Japonya gibi pazarlar açıktı. Bunların ABD’ye
yardımı olacaktı. Böyle koşullar şimdiye kadar hiç görülmemişti.
Stassen, öte yandan bu pazarların ödeme araçlarına sahip olmadıklarını, o
nedenle de ABD için
kârlı bir iş olmaktan çok yük olduğunu söyledi. Fakat emperyalist tehlikenin iki
taşıyıcı Japonya ve Almanya’nın bertaraf edilmesi, ABD ve öteki ülkeler için,
barış açısından, büyük bir hayırdı. Eskiden dünya ticareti ABD için büyük öneme
sahip bir faktör değildi elbette. ABD pazarları ABD topraklarıyla, ya da batı
yarı küresiyle sınırlıydı.
Stalin, savaştan önce Amerikan ürünlerinin yaklaşık yüzde 10’unun başka ülkelere
ihraç
edildiğini söyledi. Alım gücüne gelince, düşüncesine göre, tüccarlar mallarını
almak ve bu malları kendi ülkelerindeki köylülere satmak için para bulacaklardı.
Çin, Japon, Avrupalı ve Güney Amerikalı tüccarlar para biriktirmişlerdi. Şimdi
ABD’nin ihracatı belki de yüzde 20’ye yükselecekti. Doğru değil miydi?
Stassen, buna inanmadığını söyledi.
Stalin,sordu: “Gerçekten mi?”
Stassen, evet diyerek yanıtladı ve eğer ABD’nin ihracatı yüzde 15’e çıkarsa
bundan memnun olacağını söyledi. Tüccarların bir çoğu kendi ülkelerinin parasını
biriktirmişlerdi. Bu paralar genellikle bloke edilmiş ve transferi için uygun
olmayan paralardı. O nedenle Stassen’e göre ihracat yüzde 15’in üzerine
çıkmayacaktı.
Stalin, ABD’de üretim seviyesinin yüksekliği gözönüne alındığında yüzde 15’lik
oranın da az
olmadığını açıkladı.
Stassen,bunu onayladı.
Stalin, Amerikan endüstrisinin çok sayıda sipariş aldığının söylendiğini
açıkladı. Bu doğru
muydu? ABD’de fabrikaların siparişlere yetişemedikleri, bütün fabrikaların yüzde
100 kapasiteyle
çalıştığı söyleniyordu.
Stassen, bunun doğru olduğunu, ama bu siparişlerin ülke içinden geldiğini
söyledi.
Stalin, bunun çok önemli olduğunu belirtti.
Stassen, gıda maddeleri, kadın giysileri ve ayakkabıya olan talebin
karşılanabildiğini, makine,
otomobil ve lokomotif üretiminin geride kaldığını söyledi.
Stalin,Amerikan basınında bir ekonomik krizin kapıda olduğu yolunda haberler
çıktığını belirtti.
Stassen, basında, geçtiğimiz yıl Kasım ayında ABD’de işsiz sayısının sekiz
milyona ulaştığı
yolunda haberler çıktığını ifade etti. Ama bu haberlerin yanlış olduğu
görülmüştü. Şimdiki görev,
üretim seviyesini törpülemek ve istikrara ulaşmaktı, böylece ekonomik kriz
engellenebilirdi.
Stalin, Stassen’in üretimi düşürmeyi amaçladığının anlaşıldığını belirtti.
Stassen, bunun doğru olduğunu söyleyerek yanıt verdi ve ABD’de buhranın kapıda
olduğunu
iddia eden insanların bulunduğunu açıkladı. Ne var ki kendisi iyimserdi ve
Amerikalıların buhranı engelleyebileceklerini iddia ediyordu, çünkü artık
üretimin aşağı çekilmesi konusunda eskiye oranla bugün insanlardan daha fazla
anlayış görüyordu.
Stalin sordu: “Peki işadamları? Üretimin aşağı çekilmesine ve sınırlamalara tabi
olmaya
yanaşacaklar mı?”
Stassen, işadamlarının genel olarak bu önlemlere karşı çıktıklarını söyledi.
Stalin, elbette karşı çıkacaklarını belirtti.
Stassen, işadamlarının 1929 buhranının tekrar etmemesi gerektiğini
kavradıklarını ve artık
düzenlemenin zorunluluğunu daha iyi gördükleri düşüncesindeydi. Elbette geniş
çaplı bir düzenleme
için, bir çok karar alınması ve sonra da hükümetin bunları doğru dürüst
uygulaması gerekliydi.
Stalin, bunun doğru olduğunu belirtti.
Stassen, bunun, bütün sistemlerde ve hükümet biçimlerinde gerekli olduğunu
açıkladı. Bütün
hükümet biçimlerinde, Eğer hatalar yapılıyorsa, bu halk için kötüdür.
Stalin,Stassen’e katıldı.
Stassen,A lman y a v e J apo n y a’ n ın b u n u k an ıtladığ ını b elirtti.
Stalin, o ülkelerde ekonomiyi ekonomiden anlamayan askerlerin yönettiğini
açıkladı. Örneğin
Japonya’da ekonomiyi, sadece nasıl savaşılacağını bilen Toyo yönetmişti.
Stassen, bunun doğru olduğunu söyledi, kendisiyle görüşme fırsatı verdiği ve
zaman ayırdığı
için Stalin’e teşekkürlerini bildirdi.
Stalin, Stassen’in SSCB’de ne kadar kalacağını sordu.
Stassen, yarın Kiev’e gitmek istediğini söyledi. Daha sonra Stalingrad’ın
Kahraman
savunucularını ziyaret ederek saygı duruşunda bulunacak, sonra da Leningrad
üzerinden SSCB’den ayrılacaktı. Stalingrad savunması esnasında Pasifik
Okyanusu’ndaki Amerikan Donanması’nda bulunuyordu, meraklı bir dikkatle
izlemişti Stalingrad destanını.
Stalin, Amiral Niemetz’in çok önemli bir Donanma Komutanı olduğunu söyledi.
Stalin
Stassen’in Leningrad’a gidip gitmediğini sordu.
Stassen, henüz Leningrad’a gitmediğini, Leningrad üzerinde SSCB’den ayrılmayı
planladığını
açıkladı.
Stalin,Stassen’le yaptığı bu görüşmeden çok yararlandığını söyledi,
Stassen, Stalin’le görüşmesinin, ekonomik sorunları araştırma çalışmasında,
kendisi için büyük
yararlar sağladığını belirtti.
Stalin, kendisinin de savaştan önce ekonomik sorunlarla çok ilgilendiğini
söyledi. Gerekliliğin
zorlaması sonucu askeri uzman olmuştu.
Stassen, Pavlov’un tuttuğu görüşme tutanaklarını alıp alamayacağını ve
muhabirlerle toplantı
yaparsa bu görüşme üzerine konuşup konuşamayacağını sordu.
Stalin, Stassen’in görüşme protokolünü elbette alabileceğini, gizlenecek bir şey
olmadığı için muhabirlerle de görüşme üzerine konuşabileceğini söyledi.
“Neue Welt”ten,
Sayı 9 Mayıs, 1947, s. 3-9