Header Ads

Header ADS

Ne Yapmalı? - MARTİNOV, PLEHANOV'U NASIL DERİNLEŞTİRDİ?

V. İ. LENİN
Ne Yapmalı?
(Hareketimizin Canalıcı Sorunları)


   B. MARTİNOV, PLEHANOV'U NASIL DERİNLEŞTİRDİ?


Bir arkadaş bir gün, "Son zamanlarda, aramızda, ne kadar çok sosyal-demokrat Lomonosov'lar belirdi!" dedi. Kastettiği şey, ekonomizmi benimseyen birçoklarının, sadece "kendi kavrayışlarıyla" (örneğin iktisadi mücadelenin, işçileri, haklardan yoksun oluşları üzerinde düşünmeye sevkedeceği gibi) büyük gerçeklere varma, ve bunu yaparken anadan doğma dehalara özgü bir küçümseme ile devrimci fikir ve hareketin daha önceki gelişmesinin bize verdiklerini yok sayma yolundaki şaşılası eğilimdi. Lomonosov-Martinov, işte tam böyle, anadan doğma dehadır. Onun "kendi kavrayışıyla" nasıl Akselrod'un çok eskiden söylemiş olduğu şeyleri yeniden keşfettiğini (doğal ki, bizim Lomonosov'umuz, Akselrod'un adını ağzına almamaktadır); örneğin, burjuvazinin şu ya da bu katının muhalefetini nasıl görmezlikten gelemeyeceğimizi anlamaya başladığını görmek için "İvedi Sorunlar" başlıklı makalesine bir gözatmak yeter (Raboçeye Dyelo, n° 9, s. 61, 62, 71; bununla Raboçeye Dyelo'nun Akselrod'a Yanıt'ını kıyaslayınız, s. 22, 23-24) vb.. Ama ne yazık ki, Martinov, sadece "keşfetmeye başlamıştır", daha fazlası değil. Çünkü o, Akselrod'un fikirlerini o kadar az anlamıştır ki, "işverenlere ve hükümete karşı iktisadi mücadele"den sözedebilmektedir. Raboçeye Dyelo, üç yıl süreyle (1898-1901), Akselrod'u anlamak için çaba gösterdi, ama henüz anlamış değildir! Bunun nedenlerinden biri, sosyal-demokrasinin, "tıpkı insan türü gibi", ancak başarabileceği (sayfa: 84) görevleri üzerine alması olmasın?



Ama Lomonosov'larin ayırıcı özellikleri, yalnızca, birçok şeylerin cahili olmaları değil (böyle olsaydı talihsizlik yarı yarıya azalmış olurdu!), aynı zamanda kendi cahilliklerinin de farkında olmamalarıdır. Bu da gerçekten büyük bir talihsizliktir; ve işte bu talihsizliktir ki onları, Plehanov'u sezdirmeden "derinleştirme" girişimine itmektedir.

"Plehanov bu kitabı [Rusya'da Açlığa Karşı Mücadelede Sosyalistlerin Görevleri] yazalı beri", diyor Lomonosov-Martinov, "köprülerin altından çok sular aktı. İşçi sınıfının iktisadi mücadelesini on yıl boyunca yönetmiş olan sosyal-demokratlar ... parti taktikleri için, geniş bir teorik temeli henüz atamamışlardır. Bu sorun şimdi ön plana geçmiştir ve eğer biz, böyle bir teorik temeli atmak istiyorsak, Plehanov'un bir zamanlar geliştirmiş olduğu taktik ilkeleri elbette ki oldukça derinleştirmemiz gerekir. ... Bizim propaganda ile ajitasyon arasındaki ayrıma ilişkin tanımımız, bugün Plehanov'unkinden değişik olmalıdır. [Martinov, az yukarda, Plehanov'un şu sözlerini aktarmıştır: "Propagandacı, birçok düşünceyi bir-iki kişiye verir; ajitatör ise, bir-iki düşünceyi geniş yığınlara verir."] Propaganda denince, tüm ya da kısmi belirtileriyle olsun, bireyler ya da geniş yığınlar tarafından anlaşılır biçimde yapılmış olsun, bugünkü toplum düzeninin devrimci açıdan açıklanmasını anlamamız gerekir. Sözcüğün tam anlamıyla [aynen böyle!] ajitasyondan anlamamız gereken şey ise, yığınların, beliri, somut eyleme çağrılması ve proletaryanın toplum yaşamına doğrudan doğruya devrimci müdahelesinin sağlanması olmalıdır."

Rus -ve uluslararası- sosyal-demokrasisini, Martinov sayesinde, daha kesin ve daha derin yeni bir terminoloji bulduğu için kutlarız. Şimdiye kadar (Plehanov'la ve uluslararası işçi sınıfı hareketinin bütün liderleriyle birlikte), (sayfa: 85) diyelim ki, işsizlik sorununu ele alan bir propagandacının, bunalımların kapitalist niteliğini, modern toplumda bunalımların kaçınılmazlığının nedenini, bu toplumun bir sosyalist toplum biçimine geçiçinin zorunluluğunu vb. açıklaması gerektiğini sanırdık. Kısacası, propagandacı "birçok düşünceyi" vermelidir, o kadar çok ki, bu düşünceler birbirleriyle bağlantılı bir bütün olarak ancak (nispeten) az sayıda kimseler tarafından anlaşılabilir olacaktır. Aynı konu üzerinde konuşan ajitatör ise en çarpıcı ve en çok bilinen bir olguyu, diğelim işsiz bir işçinin ailesinin açlıktan ölmesine, artan yoksullaşmayı, vb. örnek olarak ele alacak, ve herkesin bildiği bu olgudan yararlanarak "yığınlara" tek bir düşünceyi, örneğin servet artışıyla yoksulluğun artışı arasındaki çelişkinin saçmalığı düşüncesini iletme yolunda çaba harcayacaktır; ve bu çelişkinin daha tam bir açıklamasını propagandacıya bırakrak, bu göze batan haksızlığa karşı yığınlar arasında hoşnutsuzluk ve öfke yaratmaya çalışacaktır. İşte bu yüzdendir ki, propagandacı, genellikle, yazı yazarak görevini yerine getirir; ajitatör ise konuşarak. Propagandacının özelliklerinin ajitatörünkinden farklı olması gerekir. Örneğin Kautsky'nin ve Lafargue'ın propagandacı olduklarını, Bebel ile Guesde'in ise ajitatör olduklarını söyleriz. Pratik eylemin bunlardan ayrı olarak bir üçüncü alanını ya da bir üçüncü işlevini bulup çıkarmak, ve "yığınları, belirli, somut bir eyleme çağırma"yı bu işlevin içine dahil etmek, düpedüz saçmalıktır; çünkü, tek, başına bir eylem olarak çağrı, ya teorik incelemenin propaganda broşürünün, ajite edici söylevinin doğal ve kaçınılmaz tamamlayıcısıdır, ya da salt bir yürütme işlevini temsil eder. Örneğin, Alman sosyal-demokratlarının tahıl gümrüklerine karşı girişmiş bulundukları mücadelelerini ele alalım. Teorisyenler, diyelim ki, ticari antlaşmalar ve serbest ticaret için mücadele "çağrısı" ile birlikte gümrük siyaseti üzerine özel (sayfa: 86) incelemeler kaleme alıyorlar. Propagandacı aynı şeyi bir dergide, ajitatör de halkın önünde verdiği söylevlerde yapıyor. Şu anda, yığınların "somut eylemi", tahıl gümrüklerinin artırılmasına karşı bir dilekçenin imzalanarak Reichstag'a sunulması biçimini alıyor. Bu eyleme çağrı, dolaylı olarak teorisyenlerden, propagandacılardan ve ajitatörlerden gelmektedir, ve dolaysız olarak da fabrikalarda ve evlerde dilekçeyi dolaştırıp imza toplayan işçilerden gelmektedir. "Martinov'un terminolojisine" göre, burada Kautsky ve Bebel'in her ikisinin de propagandacı olması gerekir, ve imza toplayan işçilerin de ajitatör. Bu açık değil mi?

Almanların bu örneği, bana, Almanca Verballhornung sözcüğünü anğmsatıyor. Sözcük anlamıyla "balhornlaştırma" diye çevrilebilir. Bir yayınevi sahibi olan Johann Ballhorn, 16. yüzyılda, Leipzig'de yaşıyordu; bir alfabe yayınladı. Bu kitapta, âdet olduğu üzere, öteki resimler yanında, bir de horoz resmi vardı; ama horoz resmi mahmuzsuz çizilmişti ve yanına da birkaç yumurta konmuştu. Alfabenin kapağında şu açıklama vardı: "Bu baskı, Johann Ballhorn tarafından düzeltilmiştir". O zamandan beri metni ilk halinden daha kötü bir duruma getiren "düzeltmelere", Almanlar Verballhornung derler. Martinov'un Plehanov'u "derinleştirmesi" karşısında, insan, Ballhorn'un öyküsünü anımsamadan edemiyor.

Bizim Lomonosov'umuz bu fikir karışıklığını niçin "icat" etti? İskra'nin "Tıpkı Plehanov'un bundan onbeş yıl önce yaptığı gibi, sorunun yalnız bir yönünü gözönünde bulundurduğunu" (39) göstermek için. "Hiç değilse şu anda, İskra'da, propaganda görevleri, ajitasyon görevlerini arka plana itmektedir." (52.) Eğer bu son önermeyi Martinovca'dan normal insan diline çevirecek olursak (çünkü insanlık bu yeni icat edilmiş terminolojiyi henüz öğrenmeyi becerememiştir), şunu elde ederiz: İskra'da (sayfa: 87) siyasal propaganda ve ajitasyon görevleri, "hükümete" "elle tutulur sonuçlar vaadeden", "yasal ve idari önlemlere ilişkin somut istemler sunma" görevini (ya da henüz Martinov'un yükselememiş olan eski insanlığının eski terminolojisini kullanmamıza bir kez daha izin verilirse, toplumsal reform istemlerini) arka plana itmektedir. Okur bu tezi aşağıdaki tiratla kıyaslasın:

"Bizi, bu programlarda şaşırtan bir başka şey de [devrimci sosyal-demokratların ileri sürdükleri programlar sözkonusudur], bu programların, işçilerin fabrika sorunlarıyla ilgilenen imalâtçı yasama meclislerine [ki, Rusya'da mevcuttur] katılmalarının önemini ... ya da hiç değilse belediye organlarına katılmalarının önemini [devrimci nihilizmleri yüzünden] tamamıyla görmezden geliyor olmalarına karşın, durmadan işçilerin parlamentodaki eylemlerinin [ki, Rusya'da mevcut değildir] yararlarını vurguluyor olmalarıdır. ..."

Bu tiradin yazarı, daha dobra ve daha açık bir tarzda, Lomonosov-Martinov'un kendi kavrayışıyla keşfettiği şeyi ifade etmektedir. Yazar, "Raboçaya Mysıl'ın Özel Eki"ndeki R. M.'dir (s. 15).

 DEMOKRASI UĞRUNA MÜCADELENIN ÖNCÜSÜ OLARAK İŞÇİ SINIFI
Blogger tarafından desteklenmektedir.