Header Ads

Header ADS

L.D. Y AROŞENKO YOLDAŞIN HATALARI ÜZERİNE

SSCB’NDE SOSYALİZMİN EKONOMİK SORUNLARI

J.V. Stalin, Eserler, Cilt 16, Mayıs 1945-Aralık 1952, Türkçe Baskı, Haziran 1994, İnter Yayınları, s.338-341

Yoldaş Yaroşenko kısa süre önce, SBKP(B) MK Politbüro üyelerine, ünlü kasım tartışmalarında ele alınmış olan bir dizi ekonomik sorun üzerine, bu yılın 20 Mart tarihli bir mektup gönderdi. Mektubun yazarı, tartışmalar üzerine temel özetleyici materyallerde ve aynı şekilde Yoldaş Stalin’in “Notlar”ında, Yaroşenko yoldaşın “bakış açısının hiç yansıma bulmamış olduğu”ndan şikayet ediyor. Yazı ayrıca Yoldaş Yaroşenko’ya, bir ya da bir buçuk yıl sürecince “Sosyalizmin Politik Ekonomisi”ni kaleme alma izini verilmesi ve bunun için kendisine yardımcı olarak iki çalışma arkadaşı sağlanması önerisini içeriyor. Yoldaş Yaroşenko’nun gerek şikayetinin gerekse de önerisinin özü itibariyle incelenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Şikayetle başlayalım.

Yukarıda adı geçen materyallerde hiç yansıma bulamamış olan Yoldaş Yaroşenko’nun “bakış açısı” neden ibarettir?

I Yoldaş Yaroşenko’nun Temel Hatası


Yoldaş Yaroşenko’nun bakış açısını iki sözcükle karakterize etmek gerekirse, onun Marksistçe olmadığı ­dolayısıyla temelden yanlış olduğu söylenmek zorundadır.

Yoldaş Yaroşenko’nun temel hatası, toplumun gelişiminde üretici güçlerin ve üretim ilişkilerinin rolü sorununda Marksizmden uzaklaşmasından, üretim ilişkilerinin rolünü ise ölçüsüz küçümsemesinden ve meseleyi sosyalizmde üretim ilişkilerini, üretici güçlerin bir parçası olarak açıklamayla sonuçlandırmasından ibarettir.

Yoldaş Yaroşenko, “antagonist sınıf zıtlıkları koşulları altında, burada üretim ilişkileri “üretici güçlerin gelişimiyle çeliştiği” için, üretim ilişkilerine belirli bir rol biçmeye hazırdır. Ama bu rolü, olumsuz bir rolle, üretici güçlerin gelişimini engelleyen, onların gelişimini köstekleyen bir faktörün rolüyle sınırlıyor. Başka fonksiyonları, üretim ilişkilerinin kimi olumlu işlevlerini Yoldaş Yaroşenko görmüyor.

“Antagonist sınıf zıtlıkları” artık bulunmadığı ve üretim ilişkilerinin “artık üretici güçlerin gelişimiyle çelişmediği” sosyalist düzene gelince, Yoldaş Yaroşenko, burada üretim ilişkilerinin her türlü ­bağımsız rolünün kaybolduğuna üretim ilişkilerinin ciddi bir gelişme faktörü olmaktan çıktığına ve ­parçanın bütün tarafından olduğu gibi­üretici güçler tarafından yutulduğa inanıyor. Sosyalizmde “insanların üretim ilişkileri” diyor Yoldaş Yaroşenko, bu örgütlenmenin aracı olarak, momenti olarak üretici güçlerin örgütlenmesine aittir.” (Bkz. Yoldaş Yaroşenko’nun MK Politbürosu’na Mektubu.)

Bu durumda sosyalizmin politik ekonomisinin temel görevi neden ibarettir? Yoldaş Yaroşenko yanıtlıyor: “Bu yüzden sosyalizmin politik ekonomisinin temel sorunu, sosyalist toplum insanlarının üretim ilişkilerini araştırmaktan değil, tersine toplumsal üretimde üretici güçlerin organizasyonunun bilimsel bir teorisini, ekonominin gelişiminin planlanmasının teorisini hazırlamak ve geliştirmekten ibarettir. “(Bkz. Tartışma Plenumunda Yoldaş Yaroşenko’nun Konuşması.)

Yoldaş Yaroşenko’nun, ekonomimizde çeşitli mülkiyet biçimlerinin varlığı, meta dolaşımı, değer yasası vs. gibi, sosyalist düzenin ekonomik sorunlarıyla ­bunları yalnızca skolastik tartışmalara yolaçan tali sorunlar saydığı için ilgilenmemesi, bununla açıklanabilir. Açıktan açığa, kendisinin sosyalist politik ekonomisinde “sosyalizmin politik ekonomisinin bizde sık sık skolastik bir karakter kazanan, değer, meta, para, kredi vs. gibi şu ya da bu kategorilerinin rolü üzerine tartışmaların yerini, toplumsal üretimde üretici güçlerin rasyonel bir organizasyonunun bilimsel gerekçelendirmesinin alacağı”, açıklamasını yapıyor. (Bkz. Tartışma Plenumunun bir Seksiyonunda Yoldaş Yaroşenko’nun Konuşması.)

Yani ekonomik sorunları olmayan bir politik ekonomi.

Yoldaş Yaroşenko, sosyalizmden komünizme geçişin özel bir zorluk olmaksızın gerçekleşmesi için, “üretici güçlerin rasyonel bir organizasyonunun” yürürlüğe sokulmasının yeteceğine inanıyor. Komünizme geçiş için bunun tümüyle yeterli olduğuna inanıyor. Açıktan açığa, “sosyalizmde komünist toplumun kurulması için temel mücadelenin, üretici güçlerin doğru organizasyonu ve bunların toplumsal üretimde rasyonel kullanımı uğruna bir mücadeleyle aynı kapıya çıktığı”nı açıklıyor. “(Bkz. Tartışma Plenumu Önünde Konuşma.) Yoldaş Yaroşenko törenle ilan ediyor: “Komünizm ­toplumsal üretimde üretici güçlerin en yüksek bilimsel organizasyonudur.”

Yani buna göre komünist düzenin özü “üretici güçlerin rasyonel bir organizasyonu”ndan ibarettir.

Bütün bunlardan Yaroşenko, tüm toplum biçimleri için ortak bir politik ekonomi olamayacağı, iki politik ekonominin olması gerektiği sonucunu çıkarıyor: biri ­konusu insanların üretim ilişkilerini incelemek olan, sosyalizm öncesi toplum biçimleri için ve diğeri ­konusu üretim ilişkilerinin, yani ekonomik ilişkilerin incelenmesi değil, tersine üretici güçlerin rasyonel bir organizasyonu sorununun incelenmesi olması gereken sosyalist düzen için.

Yoldaş Yaroşenko’nun bakış açısı budur.

Bu bakış açısı üzerine ne söylenebilir?

Birincisi, toplumların tarihinde üretim ilişkilerinin rolünün, üretici güçlerin gelişimini köstekleyen bir ayakbağı rolüyle sınırlı olduğu doğru değildir. Marksistler üretim ilişkilerinin köstekleyici rolünden sözettiklerinde, herhangi bir üretim ilişkisini değil, yalnızca artık üretici güçlerin gelişimine uymayan ve dolayısıyla onların gelişimini köstekleyen eski üretim ilişkilerini göz önünde bulundururlar. Ama eski üretim ilişkileri dışında bilindiği gibi, eskilerin yerine geçen yeni üretim ilişkileri vardır. Yeni üretim ilişkilerinin rolünün, üretici güçlerin ayakbağı rolüyle aynı kapıya çıktığı söylenebilir mi? Hayır, söylenemez. Tersine, yeni üretim ilişkileri, aslında üretici güçlerin daha ve üstelik güçlü gelişimini belirleyen başlıca ve belirleyici güçtür ve bunsuz üretici güçler, şimdi kapitalist ülkelerde sözkonusu olduğu gibi, bitkisel hayat sürmeye mahkum olurlar.

Hiç kimse, beş yıllık planlar sırasında, Sovyet sanayimizin üretici güçlerinin muazzam gelişimini yadsıyamaz. Ancak, eğer Ekim 1917’de eski, kapitalist üretim ilişkilerin yerine yeni sosyalist üretim ilişkilerinin geçirmeseydik, bu gelişme gerçekleşemezdi. Ülkemizin üretim ilişkilerinde, ekonomik ilişkilerinde bu devrim olmaksızın üretici güçler bizde de, bugün kapitalist ülkelerde bitkisel hayat sürdükleri gibi bizde de bitkisel hayat süreceklerdi.

Hiç kimse tarımımızın üretici güçlerinin son 20­25 yıl içindeki muazzam gelişimini yadsıyamaz. Ancak eğer otuzlu yıllarda kırda eski kapitalist üretim ilişkilerinin yerine, yeni kolektivist üretim ilişkilerini koymamış olsaydık, bu gelişme gerçekleşemezdi. Üretimde bu devrim olmaksızın tarımımızın üretici güçleri, aynı bugün kapitalist ülkelerde bitkisel hayat sürdükleri gibi, bizde de bitkisel hayat süreceklerdi.

Tabii yeni üretim ilişkileri sonsuza dek yeni kalamaz ve kalmıyor da, eskimeye ve üretici güçlerin gelişiminin devamıyla çelişkiye düşmeye başlıyor üretici güçlerin temel itici gücü olarak rolünü yitirmeye başlıyor ve bunlar için ayakbağı haline geliyor. O zaman bu artık eskimiş üretim ilişkilerinin yerine, rolü üretici güçlerin gelişiminin devamı için temel itici güç olmaktan ibaret olan yeni üretim ilişkileri geçer.

Üretim ilişkilerinin gelişiminin, üretici güçler için ayakbağı rolünden, onları ileriye iten en önemli güç rolüne ve üretici güçlerin temel itici rolünden onlar için bir ayakbağı rolüne geçmesi özelliği Marksist materyalist diyalektiğin ana unsurlarından birini oluşturur. Bugün bunu, Marksizmi yeni öğrenmeye başlayanlar bile biliyor. Ortaya çıktığı gibi, Yoldaş Yaroşenko bunu bilmiyor.

İkincisi, üretim ilişkilerinin, yani ekonomik ilişkilerin bağımsız rolünün, sosyalizmde yok olduğu, üretim ilişkilerinin üretici güçler tarafından yutulduğu sosyalizmde toplumsal üretimin, üretici güçlerin organizasyonuyla aynı kapıya çıktığı doğru değildir. Marksizm toplumsal üretimi, birbirinden ayrılmaz iki yana sahip bir bütün olarak değerlendirir: toplumun üretici güçleri (toplumun, gerekli maddi servetleri mücadeleyle kopardığı doğa güçleriyle ilişkileri) ve üretim ilişkileri (insanların üretim sürecinde karşılıklı ilişkileri). Birbirleriyle ayrılmaz biçimde bağlı olmalarına rağmen, bunlar, toplumsal üretimin iki farklı yanıdır. Ve tam da toplumsal üretimin iki farklı yanını oluşturduklarından, birbirlerini etkileyebilirler. Bu yanlardan birinin diğeri tarafından yutulacağını ve onun bileşkelerinden biri haline dönüştürülebileceğini kim iddia ederse, Marksizme karşı ağır bir suç işlemiş olur.

Marx şöyle diyor:

“Üretimde insanlar yalnızca doğaya değil, aynı zamanda birbirlerine de etkide bulunurlar. Yalnızca, belirli bir biçimde ortak çalışarak ve faaliyetlerini karşılıklı değiş­tokuş ederek üretirler. Üretmek için, birbirleriyle belirli ilişki ve bağlantılara girerler ve yalnızca bu toplumsal ilişki ve bağlantılar içinde doğa üzerinde etkileri gerçekleşir, üretim gerçekleşir,” (Bkz. K. Marx ve F. Engels Cilt V, s. 429.)* (*‘“ Karl Marx ve Friedrich Engels, İki Ciltte Seçme Yazılar, Cilt 1, Dietz Verlag, Berlin 1953, s.77, ­Almancaya Çeviren.)

Dolayısıyla toplumsal üretim, birbirleriyle ayrılmaz biçimde bağlı olmalarına rağmen, herşeye karşın iki farkı ilişki dizisini yansıtan iki yandan oluşur. İnsanların doğayla ilişkileri (üretici güçler) ve insanların üretim sürecinde karşılıklı ilişkileri (üretim ilişkileri) ister sosyalist düzen, isterse de başka toplumsal biçim sözkonusu olsun, yalnızca üretimin her iki yanı toplumsal üretimi doğurur.

Öyle anlaşılıyor ki, Yoldaş Yaroşenko Marx’la tam hem fikir değil. Bu Marksist tezin, sosyalist düzene uygulanamayacağı görüşündedir. İşte bu yüzden, sosyalizmin politik ekonomisi sorununu, üretici güçlerin rasyonel bir organizasyonu göreviyle sınırlıyor, bu arada üretim ilişkilerini, ekonomik ilişkileri bir kenara atıyor ve üretici güçlerden ayırıyor.

Dolayısıyla Yoldaş Yaroşenko’da ortaya, Marksist bir politik ekonomi yerine Bogdanovcu “Genel Organizasyon Bilimi” gibi bir şey çıkıyor.

Üretici güçlerin üretimin en hareketli ve en devrimci gücü olduğu düşüncesini benimseyen Yoldaş Yaroşenko, bu düşünceyi sosyalizmde üretim ilişkilerinin, ekonomik ilişkilerin rolünün yadsınması saçmalığına kadar götürüyor, burada ortaya çıkan canlı bir toplumsal üretim yerine, tek yanlı ve kuru bir üretim teknolojisidir ­Buharinci “toplumsal organizasyon tekniği” gibi birşey.

Marx şöyle diyor:

“Yaşamlarının toplumsal üretiminde (yani maddi, insanların insan yaşamı için gerekli varlıkların üretiminde ­J. St) insanlar, kendi iradelerinden bağımsız, belirli, gerekli ilişkilere, maddi üretici güçlerinin belirli bir gelişme basamağına uygun olan üretim ilişkilerine girerler, Bu üretim ilişkilerinin bütünü, hukuki ve politik bir üstyapının üzerinde yükseldiği ve belirli toplumsal bilinç biçimlerine uygun olan, toplumun ekonomik yapısını, gerçek temelini oluşturur.” (Bkz. “Politik Ekonominin Eleştirisine Önsöz”.) (*Age, s.337­338, ­Almancaya Çeviren.)

Yani her toplum biçimi, bunların arasında sosyalist toplum da, insanların üretim ilişkilerinin bütününden oluşan, kendi ekonomik temeline sahiptir. Ortaya şu sorun çıkıyor: Yoldaş Yaroşenko’da sosyalist düzenin ekonomik temeli ne durumdadır? Bilindiği gibi Yoldaş Yaroşenko, sosyalizmde üretim ilişkilerini, ondan geriye kalan az şeyi, üretici güçlerin organizasyonuna bir bileşke olarak dahil ederek, az çok bağsız bir alan olarak çoktan tasfiye etti. Şunun sorulması gerekiyor: sosyalist düzenin kendisine ait bir ekonomik temeli var mıdır? Öyle anlaşılıyor ki, sosyalizmde üretim ilişkileri az çok bağımsız bir güç olarak yok olduğundan, sosyalist düzenin kendi ekonomik temeli yoktur.

Kendi ekonomik temeline sahip olmayan bir sosyalist düzen. Eğlenceli bir hikaye...

Kendine ait ekonomik temele sahip olmayan bir toplum düzeni mümkün müdür? Anlaşılan Yoldaş Yaroşenko, mümkün olduğu görüşünde. Ancak Marksizm, dünyada bu tür toplum düzenlerinin olmadığı görüşündedir.

Nihayet, komünizmin üretici güçlerin rasyonel bir organizasyonu olduğu, üretici güçlerin rasyonel organizasyonunun komünist düzenin özünü oluşturduğu, özel bir zorlukla karşılaşmaksızın komünizme geçebilmek için üretici güçleri yalnızca rasyonel biçimde örgütlemenin gerekli olduğu doğru değildir. Literatürümüzde, komünizm için başka bir tanım, başka bir formül vardır, Lenin’in “Komünizm, Sovyet iktidarı artı tüm ülkenin elektrifikasyonudur” formülü. Anlaşılan Yoldaş Yaroşenko Lenin’in formülünü beğenmiyor ve onun yerine kendi ürettiği “komünizm, üretici güçlerin toplumsal üretimde en yüksek bilimsel organizasyonudur” formülünü koyuyor.

Birincisi, Yoldaş Yaroşenko tarafından övülen üretici güçlerin bu “en yüksek bilimsel” veya “rasyonel” organizasyonunun neyi temsil ettiğini bunun somut içeriğinin ne olduğunu hiç kimse bilmiyor. Yoldaş Yaroşenko, Plenum önündeki konuşmalarında, tartışma seksiyonlarında, Politbüro üyelerine mektubunda bu mistik formülü binlerce defa yineliyor, ama aslında, sözüm ona komünist düzenin özünü oluşturan üretici güçlerin “rasyonel organizasyonu”ndan ne anlaşılması gerektiğini tek bir sözcükle bile açıklamaya hiçbir yerde çalışmıyor, o zaman tek doğru formül olan Lenin’in formülü değil Yoldaş Yaroşenko’nun açıkça uydurulmuş ve Marksizm dışı olan, Bogdanov’un “Genel Organizasyon Bilimi” cephaneliğinden alınmış sözümona formülü reddedilmelidir.

Yoldaş Yaroşenko, ürün bolluğu elde etmek ve komünizme, “Herkes yaptığı işe göre” formülünden “Herkese gereksinimine göre” formülüne geçebilmek için, yalnızca üretici güçlerin rasyonel bir organizasyonuna gerek duyulduğu görüşündedir. Bu, sosyalizmin ekonomik gelişim yasalarının hiç anlaşılmadığını gösteren büyük bir yanılgıdır. Yoldaş Yaroşenko, sosyalizmden komünizme geçiş koşullarını çok fazla basit, çocukça bir basitlik içinde ortaya koyuyor. Yoldaş Yaroşenko, kolektif çiftlik grup mülkiyeti, meta dolaşımını vs. gibi ekonomik olgular yürürlükte kaldıkça ne toplumun tüm gereksinimini karşılayabilecek ürün fazlalığının, ne de “Herkese gereksinimine göre” formülüne geçişin sağlanamayacağını kavramıyor. Yoldaş Yaroşenko, “Herkese gereksinimine göre” formülüne geçmeden önce, toplumun, ekonomik ve kültürel yeniden eğitimin bir dizi aşamalarından geçilmek zorunda olunduğunu kavramıyor; bu aşamalar sırasında iş, toplumun gözünde, yalnızca geçimi sağlayan bir araçtan, ilk yaşam gereksinimi ve toplumsal mülkiyet, toplumun sarsılmaz ve dokunulmaz temeli haline gelmek zorundadır.

Komünizme geçişi ilan etmek değil, ama komünizme gerçekten geçişi hazırlamak için, en azından üç temel önkoşul yerine getirilmelidir.

Birincisi, üretici güçlerin bir mistik “rasyonel organizasyonu”nu değil, üretim araçları üretiminin öncelikli artışında tüm toplumsal üretimin kesintisiz büyümesini sürekli garantilemek gereklidir. Üretim araçlarının üretiminin öncelikli artırılması, yalnızca, onun aracılığıyla gerek üretim araçları üreten işletmeler, gerekse de ekonominin tüm diğer dallarının donatılması gerektiği için değil, onsuz genişletilmiş bir yeniden üretim bir bütün olarak olanaksız olduğu için gereklidir.

İkincisi, kolektif çiftlik mülkiyetini, kolektif çiftliklerin ve dolayısıyla tüm toplumun yararına, yavaş geçişlerle genel halk mülkiyeti düzeyine yavaş yavaş yükseltmek ve meta dolaşımının yerine aynı şekilde yavaş geçişler aracılığıyla, bir ürün değiş­tokuşu sistemi kaymak gereklidir ki, merkezi iktidar veya herhangi başka bir toplumsal­ekonomik merkez, toplumsal üretimin toplam ürününü toplum yararına kapsayabilsin.

Yoldaş Yaroşenko, sosyalizmde üretim ilişkileriyle toplumun üretici güçleri arasında hiçbir çelişki olmadığını iddia ederken yanılıyor. Tabii mevcut üretim ilişkilerimiz, üretici güçlerin gelişimiyle tam bir uyum içinde bulundukları ve bunları dev adımlarla ilerlettikleri bir dönem geçiriyor. Ama bununla yetinmek ve üretici güçlerimizle üretim ilişkilerimiz arasında hiçbir çelişkinin olmadığını varsaymak yanlış olurdu. Üretim ilişkilerinin gelişimi üretici güçlerin gelişiminden geri kaldığı ve geri kalacağı için, çelişkiler kuşkusuz vardır ve kuşkusuz olacaktır. Yönetici organların doğru bir politika izlediklerinde, bu çelişkiler bir çatışmaya dönüşemez ve burada üretim ilişkileriyle üretici güçler arasında çatışma olamaz; Eğer Yoldaş Yaroşenko’nun tavsiye ettiği gibi yanlış bir politika uygularsak durum farklılaşır. O durumda bir çatışma kaçınılmaz olur, ve üretim ilişkilerimiz, üretici güçlerin gelişiminin devamı için ciddi bir ayakbağı haline gelebilir.

Bu yüzden yönetici organların görevi, büyüyüp gelen çelişkileri zamanında farketmek ve üretim ilişkilerini üretici güçlerin gelişimine uyumlu hale getirerek, üstesinden gelmek için zamanında önlemler almaktır. Bu öncelikle, kolektif çiftlik grup mülkiyeti ve meta dolaşımı gibi ekonomik fenomenler için geçerlidir. Tabii bu fenomenler şu anda tarafımızdan sosyalist ekonominin gelişimi için başarıyla kullanılıyor ve bunlar toplumumuza tartışmasız yarar sağlıyor. Kuşkusuz bunlar yakın gelecekte de yarar sağlayacak. Ama bu fenomenlerin aynı zamanda, tüm ekonominin, özellikle tarımın, bütünüyle devlet planlaması kapsamına alınmasına karşı engeller yarattıklarından, üretici güçlerimizin muazzam gelişimini artık kösteklemeye başladıklarını görmek istememek affedilmez bir körlük olurdu. Bu fenomenlerin ülkemiz üretici güçlerinin gelişiminin devamım ne kadar uzun sürerlerse o kadar fazla köstekleyeceklerine hiç kuşku yoktur. Dolayısıyla görev, bu çelişkileri, kolektif çiftlik mülkiyetini yavaş yavaş genel halk mülkiyetine dönüştürerek ve ­aynı şekilde yavaş yavaş­meta dolaşımı yerine ürün değiş­tokuşunu geçirerek, ortadan kaldırmaktan ibarettir.

Üçüncüsü, toplumun tüm üyelerinin, toplumsal gelişmeye aktif katılabilmeleri için yeterli eğitim olanağı elde edebilmeleri amacıyla, dönemin mevcut işbölümü sonucunda yaşamları boyunca herhangi bir mesleğe bağlanıp kalmamaları, mesleklerini özgürce seçebilme olanağını elde edebilmeleri amacıyla, toplumun tüm üyelerine, bedensel ve düşünsel yeteneklerinin çok yönlü gelişimini garantileyen, toplumun kültürel gelişimine ulaşmak zorunludur.

Bunun için ne gereklidir?

Toplum üyelerinin böylesine önemli kültürel gelişiminin, emeğin mevcut konumunda ciddi değişiklikler yapmaksızın ulaşılabileceğine inanmak istemek yanlış olurdu. Bunun için öncelikle, işgününü en azından altı ve daha sonra beş saate kadar kısaltmak gereklidir. Bu, toplum üyelerinin, çok yönlü bir eğitim elde etmeleri için yeterli boş zamana sahip olmalarını sağlamak için gereklidir. Bunun için ayrıca, toplum üyelerinin mesleklerini özgürce seçebilmeleri ve yaşamları boyunca herhangi bir mesleğe bağlanıp kalmamaları için zorunlu genel politeknik dersi yürürlüğe sokmak gereklidir. Bunun için devamla, konut koşullarını temelden düzeltmek ve işçilerle görevlilerin gerçek ücretlerini, gerek ücretin doğrudan yükseltilmesi gerekse özellikle kitle gereksinim maddelerinin fiyatlarında sistematik bir indirimle, daha fazla değilse bile, en az iki kat arttırmak gereklidir.

Komünizme geçişin hazırlığı için temel koşullar bunlardır.

Ancak bütün bu önkoşulların bütünlük içinde yerine getirilmesinden sonra, toplum üyelerinin gözünde çalışmanın bir yük olmaktan çıkıp “ilk yaşam gereksinimi”* (Marx) (* Karl Marx ve Friedrich Engels, İki Ciltte Seçme Eserler, Cilt II, Dietz Verlag, Berlin 1953, s.17. –Almancaya Çeviren.) haline gelmesi, “çalışmanın... bir yük olmaktan çıkıp bir zevk haline gelmesi”** (Engels) (** Friedrich Engels, “Anti­Dühring”, s.366, –Almancaya Çeviren.) toplumsal mülkiyetin toplumun tüm üyeleri tarafından, toplum varlığının sarsılmaz ve dokunulmaz temeli olarak görülmesi umulabilir.

Ancak bütün bu önkoşulların bütünlük içinde yerine getirilmesinden sonra, “Herkesten yeteneğine göre, herkese yaptığı işe göre” sosyalist formülünden, “Herkesten yeteneğine göre, herkese gereksinimine göre” komünist formülüne geçilebilecektir.

Bu, bir ekonomiden, sosyalizmin ekonomisinden, başka, daha yüksek bir ekonomiye, komünizmin ekonomisine köklü bir geçiştir.

Görüldüğü gibi, sosyalizmden komünizme geçiş, Yoldaş Yaroşenko’nun sandığı gibi o kadar kolay değildir.

Kim bu, önemli ekonomik değişlilikler gerektiren karmaşık ve çok yönlü eseri, Yoldaş Yaroşenko’nun yaptığı gibi, “üretici güçlerin rasyonel organizasyonu”na indirgemeye çalışırsa ­o Marksizme Bogdanov görüşlerini atfeder.

II

Yoldaş Yaroşenko‘nun Başka Hataları

1) Yanlış bakış açısından hareketle Yoldaş Yaroşenko, politik ekonominin karakteri ve konusu üzerine yanlış sonuçlar çıkarıyor.

Yoldaş Yaroşenko, tüm toplum biçimleri için ortak bir politik ekonomi zorunluluğunu yadsıyor, burada her toplum biçiminin kendi özgül ekonomik yasalarına sahip olduğundan hareket ediyor. Ancak tümüyle haksızdır ve Engels, Lenin gibi Marksistlerle farklı görüştedir.

Engels diyor ki, politik, ekonomi,

“çeşitli insan toplumlarının ürettikleri ve değiş­tokuş yaptıkları ve her seferinde buna uygun olarak ürünleri paylaştıkları, koşulların ve biçimlerin bilimi”dir (Anti­Dühring”)* (* Age., S.182, ­Almancaya Çeviren.)

Dolayısıyla politik ekonomi, herhangi bir tekil toplum biçiminin değil, çeşitli toplum biçimlerinin ekonomik gelişiminin yasalarını inceler.

Bilindiği gibi, Buharin’in “Transformasyon Dönemi’nin Ekonomisi” adlı eseri vesilesiyle kaleme aldığı eleştirel notlarında, ekonomi politiğin etkinlik alanını meta üretimiyle, ve öncelikle kapitalist üretimle sınırlamakta haksız olduğunu söyleyen ve Buharin’in burada “Engels’in karşısında bir geri adım attığı”nı belirten Lenin bununla tümüyle hemfikirdir.

Politik Ekonomi Ders Kitabı taslağında verilen politik ekonominin “toplumsal üretimin yasalarını ve insan toplumunun çeşitli gelişme aşamalarında maddi varlıkların dağılımını” inceleyen bir bilim olduğu tanımı, bununla tümüyle uyuşur.

Bu anlaşılır bir şeydir. Çeşitli toplum biçimleri, ekonomik gelişimleri içinde, yalnızca kendi özgül ekonomik yasalarına değil, aynı zamanda tüm biçimler için geçerli olan, örneğin bütünlüklü bir toplumsal üretimde üretici güçlerin ve üretim ilişkilerinin birliği yasası gibi, tüm toplum biçimlerinin gelişme sürecinde üretici güçlerle üretim ilişkileri arasındaki ilişkiler yasası gibi, yasalara da tabii. olurlar. Buna göre toplum biçimleri yalnızca kendi özgül yasalarıyla birbirlerinden ayrılmazlar, aynı zamanda tüm biçimlerin ortak ekonomik yasalarıyla da birbirleriyle bağlıdırlar.

Engels şöyle derken, tümüyle haklıdır:

“Burjuva ekonomisinin bu eleştirisini tümüyle uygulamak için, üretimin değiş­tokuşun ve dağılımın kapitalist biçimiyle tanışmak yeterli değildi. Ondan önceki veya onun yanısıra, daha az gelişmiş ülkelerde var olan biçimlerin de aynı şekilde, en azından ana hatlarıyla incelenmesi ve karşılaştırmaya tabi tutulması gerekiyordu.” (“Anti­Dühring”.)* (* Age, s.I83. ­Almancaya çeviren.)

Yoldaş Yaroşenko’nun bu sorunda Buharin’le aynı borazanı çaldığı açıktır.

Devamla. Yoldaş Yaroşenko, “Sosyalizmin politik ekonomisinde”, “değer, meta, para, kredi vs. gibi politik ekonomi kategorilerinin yerine, toplumsal üretimde üretici güçlerin rasyonel bir organizasyonu üzerine mantıklı düşünceleri ortaya koyduğunu”, dolayısıyla bu politik ekonominin konusunun sosyalizmin üretim ilişkileri değil, bilakis “üretici güçlerin organizasyonunun bilimsel teorisinin, ekonominin planlanması teorisinin vs. hazırlanması ve geliştirilmesi” olduğunu, sosyalizmde üretim ilişkilerinin bağımsız önemlerini yitirdikleri ve üretici güçler tarafından bir bileşke olarak yutulduklarını iddia ediyor.

Bizde çıldırmış hiçbir “Marksist”in henüz böylesine saçmalamadığı söylenmelidir. Ekonomik sorunları olmayan, üretim sorunları olmayan, sosyalizmin politik ekonomisi ne demektir? Dünyada böyle bir politik ekonomi var mıdır? Sosyalizmin politik ekonomisinde ekonomik sorunların yerine üretici güçlerin organizasyonu sorununu koymak ne demektir? Bu, sosyalizmin politik ekonomisini ortadan kaldırmak demektir. İşte Yoldaş Yaroşenko bunu yapıyor ­sosyalizmin politik ekonomisini ortadan kaldırıyor. Burada Buharin’le bütünüyle ittifak halindedir. Buharin, kapitalizmin ortadan kaldırılmasıyla, politik ekonominin de yok olması gerektiğini söylüyordu. Yoldaş Yaroşenko bunu söylemiyor, ama sosyalizmin politik ekonomisini ortadan kaldırarak bunu yapıyor. Bunu yaparken tabii sanki Buharin’le tam hem fikir değilmiş gibi davranıyor, ama bu yalnızca bir hiledir ve üstelik ucuz bir hile. Gerçekte Buharin’in vazettiği ve Lenin’in yenmeye çalıştığı şeyi yapıyor. Yoldaş Yaroşenko Buharin’in izinden gidiyor.

Devamla. Yoldaş Yaroşenko sosyalizmin politik ekonomisinin sorunlarını, üretici güçlerin rasyonel organizasyonu sorununa, ekonominin planlanması sorununa ve buna benzer şeylere indirgiyor. Ama esaslı biçimde yanılıyor. Üretici güçlerin rasyonel organizasyonu, ekonominin planlanması vb. gibi sorunlar, politik ekonominin değil, yönetici organların iktisadi politikanın konusudur. Bunlar, birbiriyle karıştırılmaması gereken iki farklı alanlardır. Yoldaş Yaroşenko bu iki farklı şeyi birbirine karıştırdı ve bu arada pot kırdı. Politik ekonomi, insanların üretim ilişkilerinin gelişim yasalarını inceler. İktisadi politika, buradan pratik sonuçlar çıkarır, bunları somutlaştırır ve günlük çalışmasını bunun üzerine inşa eder. Politik ekonomiye iktisadi politikanın sorunlarını yüklemek, onu bilim olarak mahvetmek demektir.

Politik ekonomi, konusu, üretim ilişkileri, insanların ekonomik ilişkileridir. Buna: a) Üretim araçları üzerinde mülkiyet biçimleri; b) üretimde çeşitli sosyal grupların buradan çıkan konumları ve bunların karşılıklı ilişkileri veya Marx’ın dediği gibi: “Faaliyetlerinin birbirleriyle değiş­tokuşu”* (*Karl Marx ve Friedrich Engels, İki Ciltte Seçme Yazılar, Cilt l, s.77. –Almancaya Çeviren.); c) Ürünlerin dağılımının tümüyle buna bağımlı biçimleri. Bütün bunlar birlikte ele alındığında politik ekonominin konusunu oluşturur.

Bu tanımlamada, Engels’in tanımlamasında karşılaşılan “değiş­tokuş” sözcüğü eksiktir. Birçokları tarafından “değiş­tokuş” normalde bütün değil, yalnızca bazı toplum biçimlerine özgü olan bir meta değiş­tokuşu olarak değerlendirildiği için eksiktir, Engels, “değiş­tokuş” sözcüğü altında yalnızca mal değiş­tokuşunu anlamamasına rağmen, bu zaman zaman yanlış anlaşılmalara yol açar.

Ancak görüldüğü gibi Engels’in “değiş­tokuş”sözcüğü altında anladığı şey, adı geçen tanımlamada, onun bir unsuru olarak yerini aldı. Dolayısıyla politik ekonominin konusunun bu tanımı içerik olarak Engels’in tanımına tamamen uyar.

2) Şu ya da bu toplum biçiminin ekonomik temel yasasından söz edildiğinde, normal olarak bir çok değil, temel yasa olarak yalnızca bir ekonomik temel yasaya sahip olabileceğinden hareket edilir. Aksi halde, her toplum biçimi için bir çok temel yasaya sahip olurduk, bu da bizzat temel yasa kavramıyla çelişir. Ancak Yoldaş Yaroşenko bunu kabul etmiyor. Sosyalizmin yalnızca bir tek değil, bir çok ekonomik temel yasasının olabileceği görüşündedir. Bu inanılmaz, ama gerçek. Tartışma plenumu önünde yaptığı konuşmada şöyle diyor:

“Toplumsal üretimin ve yeniden üretimin materyal fonlarının boyutları ve ilişkileri, toplumsal üretimin içine dahil edilen işgücünün mevcudu ve artış perspektifiyle belirlenir. Bu, sosyalist toplumun, üretim ve yeniden üretim yapısını belirleyen temel ekonomik yasasıdır.”

Sosyalizmin birinci ekonomik temel yasası bu oluyor.

Aynı konuşmada Yoldaş Yaroşenko şu açıklamayı yapıyor:

“Bölüm I ile Bölüm II arasındaki ilişki sosyalist toplumda, üretimin ve üretim araçlarının gereksinimi dolayısıyla belirlenir, hem de çalışabilir tüm nüfusu toplumsal üretime dahil etmek için gerekli olan boyutlarda. Bu, sosyalizmin ekonomik temel yasasıdır ve aynı zamanda anayasamızın Sovyet insanının çalışma hakkından kaynaklanan gereğidir.”

Bu, deyim yerindeyse, sosyalizmin ikinci ekonomik temel yasası oluyor. Son olarak Yoldaş Yaroşenko, Politbüro üyelerine mektubunda şu açıklamayı yapıyor:

“Buradan hareketle, sosyalizmin ekonomik temel yasasının karakter çizgileri ve gerekleri, bana öyle geliyor ki, şöyle formüle edilebilir: Toplumun maddi ve kültürel yaşam koşullarının sürekli artan ve mükemmelleşen üretimi.”

Bu artık sosyalizmin üçüncü ekonomik temel yasası oluyor.

Bütün bu yasaların sosyalizmin ekonomik temel yasaları mı olduğu, ya da bunlardan yalnızca birinin mi, ve eğer biriyse, hangisinin sosyalizmin ekonomik temel yasası olduğu sorularına, Yoldaş Yaroşenko, Politbüro üyelerine son mektubunda yanıt vermiyor. Politbüro üyelerine mektubunda, Sosyalizmin ekonomik temel yasasını formüle ederken, üç ay önce tartışma plenumu önünde yaptığı konuşmasında, sosyalizmin başka iki ekonomik temel yasasını formüle ettiğini “unuttuğunu” varsaymak gerekiyor, herhalde bu fazlaca kuşkulu manevranın dikkat çekmeyeceğini sanıyordu. Ama hesabı tutmadı.

Yoldaş Yaroşenko tarafından formüle edilmiş sosyalizmin ilk iki ekonomik temel yasasının artık varolmadıklarını, Yoldaş Yaroşenko’nun artık Politbüro üyelerine yazdığı mektubun içerdiği üçüncü formülasyonu sosyalizmin ekonomik temel yasası olarak değerlendirdiğini varsayalım. Yoldaş Yaroşenko’nun mektubuna bakalım.

Yoldaş Yaroşenko mektubunda, Yoldaş Stalin’in “Notlar”ında verilen, sosyalizmin ekonomik temel yasası tanımıyla hemfikir olmadığını açıklıyor. Şöyle diyor:

“Bu tanımda en önemlisi, ‘tüm toplumun... gereksinimlerinin azami ölçüde karşılanmasının garantilenmesi’dir. Üretim burada, bu ana hedefe ulaşılmasının gereksinimlerin karşılanmasının aracı olarak gösterilir. Böyle bir tanımlama, sizin tarafınızdan formüle edilen sosyalizmin ekonomik temel yasasının üretimin önceliğinden değil, tüketimin önceliğinden hareket ettiği varsayımına neden teşkil ediyor.”

Yoldaş Yaroşenko’nun, sorunun özünü hiç anlamadığı ve tüketimin veya üretimin önceliği gevezeliğinin meseleyle en ufak bir ilişkisi olmadığını görmediği açıktır. Şu ya da bu toplumsal süreçlerin başka süreçlere göre önceliğinden söz edilirken, normal olarak, bu iki sürecin az çok aynı türde olduğundan hareket edilir. Üretim araçlarının üretiminin tüketim araçlarının üretimine göre önceliğinden söz edilebilir ve edilmelidir, çünkü her iki durumda sözkonusu olan üretimdir, dolayısıyla az çok aynı türden durumlardır. Ama tüketimin üretime göre, ya da üretimin tüketime göre önceliğinden sözedilemez; bu yanlış olurdu, çünkü üretim ve tüketim tamamen farklı, gerçi birbirine bağlı, ama yine de farklı alanları oluştururlar. Yaroşenko anlaşılan, burada tüketimin veya üretimin önceliğinin sözkonusu olmadığını, tam tersine toplumun toplumsal üretimin önüne hangi hedefi koyduğunun, toplumsal üretimi, diyelim ki, sosyalizmde hangi göreve tabi kıldığının sözkonusu olduğunu kavramıyor. Bu yüzden, Yoldaş Yaroşenko’nun, “diğer toplumlar gibi, sosyalist toplumun yaşamının temelini de üretimin oluşturduğu” yönündeki gevezeliği, konuya hiç dahil değildir. Yoldaş Yaroşenko, insanların yalnızca üretim amacıyla değil, tersine gereksinimlerini karşılamak için ürettiklerini unutuyor. Toplumun gereksinimlerinin karşılanmasına yönelik olmayan bir üretimin eriyip gideceğini ve çürüyeceğini unutuyor.

Kapitalist veya sosyalist üretimin hedefinden, kapitalist veya sosyalist üretimin tabi oldukları görevlerden söz edilebilir mi? Edilebileceğini ve edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Marks, şöyle diyor:

“Kapitalist üretimin doğrudan amacı malların değil, artı­değerin veya gelişmiş biçimiyle kârın üretimidir; ürünün değil, fazla ürünün üretimidir. Bu bakış açısıyla emek, yalnızca sermaye için kâr veya fazla ürün yarattığı sürece verimlidir. İşçi bunu yaratamadığı ölçüde, emeği verimsizdir. Kullanılan üretken emek miktarı sermaye için, onun vasıtasıyla ­veya onunla orantılı olarak­fazla emek miktarı arttığı ölçüde önemlidir. Yalnızca gerekli çalışma süresi dediğimiz şey ölçüsünde gereklidir. Bu sonucu doğurmadığı ölçüde gereksizdir ve bastırılmalıdır.

Yatırılmış asgari sermayeyle azami bir artı değer veya artı ürün üretmek kapitalist üretimin değişmez amacıdır ve bu sonuca işçilerin fazla çalıştırılmasıyla ulaşılamadığı ölçüde sermaye, mümkün olan en az harcamayla ­işgücünden ve masraflardan tasarruf­uygun bir ürün yaratmaya çalışmak eğilimindedir...

Bu anlayışta işçilerin kendileri kapitalist üretimde neyseler öyle görünürler ­salt üretim araçları; ne bizatihi amaç olarak ne de üretimin amacı olarak” (Bkz. “Artı­değer üzerine Teoriler”, Cilt II, Bölüm 2.)* (*Karl Marx, “Artı­değer Üzerine Teoriler”, Cilt Il,Bölüm 2, Stuttgart 1919, s.333­334. –Almancaya Çeviren.)

Marx’ın bu sözleri, yalnızca kapitalist üretimin hedefini kısa ve isabetli biçimde belirledikleri için değil, aynı zamanda ana hedefi sosyalist üretimde önüne konması gereken ana görevi göstermeleri bağlamında da dikkate değerdir.

Dolayısıyla kapitalist üretimin hedefi, kır elde etmektir. Tüketime gelince, kapitalizmin ona, kâr elde etme görevine hizmet ettiği sürece gereksinimi vardır. Bu görevin dışında, tüketim sorunu kapitalizm için her türlü anlamını yitirir. Gereksinimleriyle birlikte insan, görüş alanından yok olur.

Peki sosyalist üretimin hedefi nedir, sosyalizmde toplumsal üretimin tabi kılınması gereken ana görev nedir?

Sosyalist üretimin hedefi kâr değil, tersine gereksinimleriyle birlikte insandır, yani insanın maddi ve kültürel gereksinimlerinin karşılanmasıdır. Sosyalist üretimin hedefi, Yoldaş Stalin’in “Notlar”ında söylediği gibi: “Tüm toplumun sürekli artan maddi ve kültürel gereksinimlerinin azami ölçüde karşılanmasının garantilenmesi”dir.

Yoldaş Yaroşenko burada, tüketimin üretime göre “önceliğe” sahip olmasının sözkonusu olduğuna inanıyor. Bu tabii ki bir düşünce hatasıdır. Gerçekte burada sözkonusu olan, tüketimin önceliği değil, tersine sosyalist üretimin ana hedefine, tüm toplumun sürekli artan maddi ve kültürel gereksinimlerinin azami ölçüde karşılanmasını garantileme hedefine tabi oluşudur.

Dolayısıyla: tüm toplumun sürekli artan maddi ve kültürel gereksinimlerinin azami ölçüde karşılanmasının garantilenmesi ­sosyalist üretimin hedefi budur; sosyalist üretimin, en üst düzeyde gelişmiş teknik temelinde kesintisiz büyümesi ve sürekli mükemmelleştirilmesi­bu hedefe ulaşılması için araç budur.

Sosyalizmin ekonomik temel yasası budur.

Üretimin tüketime göre sözümona “önceliği”ini koruma isteğinden hareketle

Yoldaş Yaroşenko, “sosyalizmin ekonomik temel yasasının, toplumun maddi ve kültürel koşullarının üretiminin kesintisiz büyümesi ve sürekli mükemmelleştirilmesi”nden ibaret olduğunu iddia ediyor. Bu tümüyle yanlıştır. Yoldaş Yaroşenko, Yoldaş Stalin’in “Notlar”ında ortaya konmuş olan formülü en kaba biçimde tahrif ediyor ve bozuyor. Onda üretim, araç olmaktan çıkıp amaç haline geliyor, toplumun sürekli büyüyen maddi ve kültürel gereksinimlerinin azami ölçüde karşılanmasının garantilenmesi ise ortadan kalkıyor. Ortaya üretimin büyümesi uğruna üretim artışı, bizatihi amaç olarak üretim sonucu çıkarken gereksinimleriyle birlikte insan ise, Yoldaş Yaroşenko’nun görüş alanından kayboluyor.

Bu yüzden, sosyalist üretimin hedefi olarak. insanın yok olmasıyla birlikte, Yoldaş Yaroşenko’nun “taslağı”ndan Marksizmin son kalıntılarının da kaybolması şaşırtıcı değildir.

Böylece Yoldaş Yaroşenko’da, üretimin tüketime göre “önceliği” değil, tersine burjuva ideolojisinin Marksist ideolojiye göre bir tür “önceliği” ortaya çıkmıştır.

3) Marksist yeniden üretim teorisi sorunu başlıbaşına bir sorundur. Yoldaş Yaroşenko, Marksist yeniden üretim teorisinin yalnızca kapitalist yeniden üretimin bir teorisi olduğunu, bu teorinin, sosyalist toplum biçimi de dahil olmak üzere, diğer toplumsal biçimler için geçerliliğe sahip olabilecek hiçbir şey içeremeyeceğini iddia ediyor. Şöyle diyor:

“Marx tarafından kapitalist ekonomi için kaleme alınan yeniden üretim şemasının, sosyalist toplum üretimine uygulanması, Marx’ın öğretisinin dogmatik yorumunun bir ürünüdür ve onun öğretisinin özüyle çelişir.” (Bkz. Yoldaş Yaroşenko’nun Tartışma Plenumu Önündeki Konuşması.)

Ayrıca, “Marx’ın yeniden üretim şemasının, sosyalist toplumun ekonomik yasalarına uygun olmadığı ve sosyalist yeniden üretimin incelenmesi için temel olarak hizmet göremeyeceği”ni iddia ediyor.

Üretimle üretim araçları üretimi (Bölüm I) ve tüketim araçlarının üretimi (Bölüm II) arasında belirli bir ilişkinin saptandığı, Marx’ın basit yeniden üretim teorisini incelerken Yaroşenko şöyle diyor:

“Birinci ve ikinci bölümler arasındaki ilişki sosyalist toplumda, birinci bölümün v + m ve ikinci bölümün c Marksist formülüyle belirlenmez. Sosyalizm koşulları altında, birinci ve ikinci bölüm arasında, gelişmede adı geçen karşılıklı ilişki ortaya çıkmamalıdır.” (aynı yerde)

“Marx tarafından kaleme alınmış olan, Bölüm I ve Bölüm Il arasındaki ilişki üzerine teorinin, Marx’ın teorisine, yasalarıyla kapitalist ekonomi temel teşkil ettiği için, bizim sosyalist koşullarımız altında kabul edilemez olduğu”nu iddia ediyor. (Bkz. Yoldaş Yaroşenko’nun Politbüro üyelerine mektubu.)

Yoldaş Yaroşenko, Marx’ın yeniden üretim teorisini böyle çürütüyor.

Elbette, kapitalist üretimin yasalarının incelenmesi sonucunda ortaya konan Marx’ın yeniden üretim teorisi, kapitalist üretimin özgülünü yansıtır ve tabii mal kapitalizminin değer ilişkileri biçimine sokulmuştur. Başka türlüsü de olamazdı.

Marx’ın reprodüksiyon teorisinde yalnızca bu biçimi görmek ve onun temelini görmezden gelmek, yalnızca kapitalist toplum biçimi için geçerli olmayan onun temel içeriğini görmezden gelmek, bu teoriyi anlamamak demektir. Eğer Yoldaş Yaroşenko bundan bir şey anlasaydı, o zaman Marx’ın yeniden üretim şemalarının, asla kapitalist üretimin özgülünü yansıtmakla sınırlı olmadığı, aynı zamanda, yeniden üretimin tüm toplum biçimleri, bunların arasında özelliklede sosyalist toplum biçimi için geçerli olan, bir dizi temel tezini içerdiği açık gerçeğini kavrardı. Marx’ın yeniden üretim teorisinin toplumsal üretimin üretim araçlarının üretimi ve tüketim mallarının üretimi olarak ayrılması tezi; genişletilmiş yeniden üretimde üretim araçlarının üretiminin öncelikli büyümesi tezi; Bölüm I ve Bölüm II arasındaki ilişki üzerine tez; tek birikim kaynağı olarak artı ürün tezi; toplumsal fonların oluşturulması ve saptanması tezi; genişletilmiş yeniden üretimin tek kaynağı olarak birikim tezi gibi temel tezleri ­Marx’ın yeniden üretim teorisinin bütün bu temel tezleri, yalnızca kapitalist sistem için geçerli olmayan, bunları uygulamaksızın hiçbir sosyalist toplumun ekonominin planlamasıyla başedemeyeceği tezlerdir. Marx’ın “yeniden üretim şemasına kibirle burun kıvıran Yoldaş Yaroşenko’nun sosyalist yeniden üretim sorunlarını tartışırken adım adım bu şemaya başvurmak zorunda kalması karakteristiktir.

Fakat Lenin, Marx bu meseleyi nasıl değerlendirmişlerdir?

Lenin’in, Buharin’in “Transformasyon döneminin Ekonomisi” kitabına ilişkin eleştirel notları genel olarak biliniyor. Bilindiği gibi Lenin bu notlarda, Yoldaş, Yaroşenko’nun cephe alıp şiddetle eleştirdiği, Bölüm I ve Bölüm II arasında ilişki için Marx tarafından verilen formülün, gerek sosyalizm için, gerekse de “saf komünizm”, yani komünizmin ikinci safhası için yürürlükte kaldığını kabul ediyor.

Marx’a gelince, bilindiği gibi, kapitalist üretimin yasalarının incelenmesinden uzaklaşmayı pek sevmiyordu ve “Kapital”inde, yeniden üretim şemasının sosyalizme uygulanabilirliği sorunuyla ilgilenmedi. Marx’ın, Bölüm I’in ürünlerinin dönüşümünü “Bölüm I’in değişmez sermayesi” başlığı altında bu bölüm içinde ele aldığı, ‘Kapital’in ikinci cildinde, Bölüm 20’de, bu bölüm içinde, ürün değiş­tokuşunun sosyalizmde, aynı kapitalist üretimdeki istikrarla gerçekleşeceğini, deyim yerindeyse, parantez içinde belirtiyor. Marx ayrıntılı açıklıyor:

“Eğer üretim, kapitalist yerine toplumsal olsaydı, Bölüm I’in bu ürünlerinin, bu bölümün üretim dalları arasında, yeniden üretim amacıyla, üretim araçları olarak, hiç de daha az düzenli olmamak kaydıyla, yeniden dağıtılacağı, bir kısmının doğrudan ürün olarak çıktığı üretim alanında kalacağı, buna karşılık diğer kısmının başka üretim alanlarına ayrılacağı ve böylece, bu bölümün çeşitli üretim alanları arasında sürekli bir gidiş gidişin gerçekleşeceği açıktır.” (Bkz. Marx, “Das Kapital”, Cilt II, 8. Baskı, s.307.)* (*Karl Marx, “Kapital”, Cilt Il, Dietz Verlag, Berlin 1953, s.428­429 ­Almancaya çeviren.)

Dolayısıyla Marx, kapitalist üretimin incelenmesiyle ilgilenmesine rağmen, yeniden üretim teorisinin yalnızca kapitalist üretim için geçerli olduğu görüşünde asla değildi. Tersine, görüldüğü gibi, yeniden üretim teorisinin sosyalist üretim için de geçerliliğe sahip olabileceğinden hareket ediyordu.

Marx’ın “Gotha Programı’nın Eleştirisi”nde, sosyalizmin ekonomisini ve komünizme geçiş dönemini tahlil ederken, anlaşılan onları komünist sistem için zorunlu gördüğünden, yeniden üretim teorisinin temel tezlerinden hareket ettiği belirtilmelidir.

Ayrıca, Engels’in “Anti­DÜhring”inde, Dühring’in “Kooperatifsel sistem”ini eleştirirken ve sosyalist düzenin ekonomisini karakterize ederken aynı şekilde, onu komünist sistem için zorunlu gördüğünden, Marx’ın yeniden üretim teorisinin temel tezlerin’den hareket ettiği de belirtilmelidir.

Bunlar olgulardır.

Yoldaş Yaroşenko’nun burada yeniden üretim sorununda da, Marx’ın “şeması” karşısında yükselttiği küstah ses tonuna rağmen, gemisinin tümüyle karaya oturduğu görülüyor.

4) Politbüro üyelerine mektubunu Yoldaş Yaroşenko, kendisinin “sosyalizmin politik ekonomisi“ni kaleme almakla görevlendirilmesi önerisiyle bitiriyor. Şöyle yazıyor:

“Genel Kurul oturumunda, seksiyonda ve bu mektupta, tarafımdan geliştirilmiş olan, sosyalizmin politik ekonomisinin bilimi konusunun tanımından hareketle, Marksist diyalektik yöntemini kullanarak, iki asistanın yardımıyla, bir yıl, en fazla bir buçuk yıl içinde; sosyalizmin politik ekonomisinin temel sorunlarının teorik çözümlerini hazırlayacak ve sosyalizmin politik ekonomisinin Marksist ­Lenin­Stalinci teorisini, bu bilimi, komünizm için mücadelesinde halkın etkin bir silahı haline getirecek olan bir teoriyi ortaya koyacak durumdayım.”

Yoldaş Yaroşenko’nun alçakgönüllülükten muzdarip olmadığını saptamadan geçmek mümkün değil. Daha da ötesinde, bazı edebiyatçıların ifade biçimini kullanmak gerekirse, şöyle denebilir: “Hatta tam tersine.”

Yoldaş Yaroşenko’nun, sosyalizmin politik ekonomisini yönetici organların iktisat politikasıyla karıştırdığı daha önce söylendi. Sosyalizmin politik ekonomisinin konusu olarak gördüğü şey ­üretici güçlerin rasyonel organizasyonu, ekonominin planlanması, toplumsal fonların oluşturulması vs.­, sosyalizmin politik ekonomisinin konusu değildir, tersine yönetici organların iktisat politikasının konusudur.

Yoldaş Yaroşenko tarafından işlenen ciddi hataların ve onun Marksist olmayan “bakış açısı”nın Yoldaş Yaroşenko’ya böyle bir görev verilmesi için uygun olmadığından söz bile etmiyorum.

Sonuçlar

1) Yoldaş Yaroşenko’nun tartışma yöneticileri hakkındaki şikayeti anlamsızdır, çünkü Marksistler olarak tartışma yöneticileri derleyici belgelerinde, Yoldaş Yaroşenko’nun Marksist olmayan “bakış açısı”na yer veremezlerdi.

2) Yoldaş Yaroşenko’nun, kendisinin, sosyalizmin politik ekonomisini kaleme almakla görevlendirilmesi dileği, ciddiye alınamaz, bu tavır bir Klestakov’un kurumlanmasını dikkat çekecek derecede anımsattığı için bile ciddiye alınamaz.

J. Stalin

22 Mayıs 1952
Blogger tarafından desteklenmektedir.