Header Ads

Header ADS

Parti Tarihi Bölüm - 4 - (1908 - 1912)

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

STOLYPİN GERİCİLİĞİ DÖNEMİNDE MENŞEVİKLER VE BOLŞEVİKLER BOLŞEVİKLERİN BAĞIMSIZ BİR MARKSİST
PARTİ KURMASI

(1908 - 1912)1 - STOLYPİN GERİCİLİĞİ. AYDINLARIN MUHALİF KESİMLERİNDE ÇÖZÜLME. YOZLAŞMA EĞİLİMLERİ. PARTİLİ AYDINLARIN BİR KISMININ MARKSİZM DÜŞMANLARININ KAMPINA GEÇİŞİ VE MARKSİZMİN TEORİSİNİ REVİZE ETME GİRİŞİMLERİ. LENİN’İN “MATERYALİZM VE AMPİRİOKRİTİSİZM” KİTABINDA REVİZYONİSTLERLE HESAPLAŞMASI VE MARKSİST PARTİNİN TEORİK TEMELLERİNİ SAVUNMASI.

II. Devlet Duması 3 (16) Haziran 1907'de Çarlık hükümeti tarafından dağıtıldı. Tarihte bu olay 3 Haziran Hükümet darbesi diye anılır. Çarlık hükümeti III. Devlet Duması'na seçimler için yeni bir yasa çıkardı ve böylece, yeni yasaların ancak Duma'nın onayıyla çıkarılmasını şart koşan 17 Ekim 1905 manifestosunu kendisi çiğnemiş oldu. II. Duma'daki Sosyal-Demokrat fraksiyonun üyeleri mahkemeye verildiler; işçi sınıfının temsilcileri, kürek cezasına ve sürgüne mahkum edildiler.

Yeni seçim yasası, Duma'da çiftlik sahiplerinin, ticaret ve sanayi burjuvazisinin temsilcisi sayısını oldukça artıracak biçimde tasarlanmıştı. Aynı zamanda, zaten az olan işçi ve köylü temsilci sayısı eskisine göre birkaç kat azaldı.

III. Duma, bileşimi itibariyle bir Kara Yüzler ve Kadetler Duması'ydı. Toplam 442 temsilciden 171'iSağcı (Kara Yüzler), 113'ü Oktobrist ve aynı soydan grupların üyeleri, 101'i Kadet ve onlara yakın grupların üyeleri, 13'ü Trudovik ve 18'i Sosyal-Demokrattı.
Sağcılar, (Duma'nın sağ tarafındaki sıraları işgal ettikleri için onlara böyle deniyordu) işçilerin ve köylülerin en kötü düşmanlarının -köylü hareketinin bastırılmasında köylüleri kitle dayağına çeken ve onları kurşunlatan aşırı gerici çiftlik sahiplerinin, feodal toprak ağalarının- temsilcileriydi, Yahudi katliamlarının, gösteri yapan işçilere karşı saldırıların, devrim sırasında toplantı yapılan yerlerin yakılmasının örgütleyicileriydi. Sağcılar, emekçi halkın en insafsız biçimde ezilmesinden, Çarın sınırsız iktidarından yana ve Çarın 17 (30) Ekim 1905 tarihli Manifestosuna karşıydılar.

Oktobrist Parti, diğer adıyla “17 Ekim Birliği”, Duma'da Sağcılara çok yakındı. Oktobristler, büyük sanayi sermayesinin ve çiftliklerini kapitalist biçimde işleten büyük çiftlik sahiplerinin çıkarlarını temsil ediyorlardı. (1905 Devriminin başında, Kadet Partisi mensubu çok sayıda büyük çiftlik sahibi, Oktobristlerin safına geçti.) Oktobristleri Sağcılardan ayıran tek şey ,17 Ekim Manifestosunu, sadece sözde kalmak üzere, kabul etmeleriydi. Oktobristler, Çarlık hükümetinin hem iç hem de dış politikasını tamamen destekliyorlardı.

Kadetler (ya da “Anayasal-Demokratik” Parti), III. Duma'da, I. ve II. Duma'dakinden daha az sandalyeye sahipti. Bu, çiftlik sahiplerinin oylarının bir kısmının Kadetlerden Oktobristlere geçmiş olmasıyla açıklanır. III. Duma'da Trudovikler adıyla bilinen sayısal olarak zayıf bir küçük burjuva demokratları grubu temsil ediliyordu. Trudovikler, Duma'da Kadetlerle işçi demokrasisi (Bolşevikler) arasında yalpalıyorlardı. Lenin Trudoviklerin, Duma'da çok zayıf olmalarına rağmen, kitleleri, köylü kitlelerini temsil ettiklerine işaret etti. Trudoviklerin Kadetlerle işçi demokrasisi arasında yalpalaması, küçük mülk sahiplerinin sınıfsal durumlarının kaçınılmaz sonucuydu. Lenin, Bolşevik temsilcilerin, işçi demokrasisinin önüne “zayıf küçük-burjuva demokratlara yardım etmek, onları liberallerin etkisinden koparmak, demokratik kampı yalnız Sağcılara karşı değil, karşı-devrimci Kadetlere karşı da birleştirmek” görevini koydu (Lenin, Tüm Eserler, cilt XV, s. 623.)

Gerek 1905 Devrimi sırasında gerekse de özellikle devrimin yenilgisinden sonra, Kadetlerin gittikçe artan ölçüde karşı-devrimci bir güç olduğu görüldü. “Demokratik” maskelerinden gittikçe sıyrılarak, gerçek monarşistler, Çarlığın savunucuları olarak davrandılar. 1909 yılında Kadet kampından bir grup ünlü yazar, “Vekhi” (İşaret Taşları) adını taşıyan bir derleme yayınladı; burada Kadetler, burjuvazi adına Çarlığa, devrimi ezdiği için şükranlarını sundular. Çarlığın kamçı ve darağacı hükümeti önünde dalkavuklaşan ve yaltaklanan Kadetler, bu kitapta açıktan açığa, “süngüleri ve zindanlarıyla halkın öfkesinden bizi (liberal burjuvaziyi) tek başına koruyan bu hükümeti kutsamalıyız” dediler.

II. Devlet Duması dağıtılıp Duma'daki Sosyal-Demokrat fraksiyonun işi bitirildikten sonra Çarlık hükümeti, canla başta proletaryanın siyasi ve iktisadi örgütlerini yıkmaya girişti. Zindanlar, kaleler ve sürgün yerleri, devrimcilerle tıka basa doluydu. Devrimciler hapishanelerde vahşice dövülüyor, eziyet ve işkence görüyorlardı. Kara Yüzler terörü gemi azı ya almıştı. Çarlığın bakanı Stolypin, ülkeyi darağaçlarıyla doldurdu. Binlerce devrimci idam edildi. O sıralar kemende “Stolypin Kravatı” deniyordu.

İşçilerin ve köylülerin devrimci hareketini ezerken Çarlık hükümeti tek başına şiddet önlemleriyle, cezalandırma seferleriyle, kurşuna dizmelerle, hapis
ve kürek cezalarıyla yetinemezdi. Çarlık hükümeti, köylülüğün“ Çar babacığımız”a saf inancının gittikçe kaybolduğunu telaşla görüyordu. Bu yüzden büyük bir manevraya başvurdu ve çok sayıdaki köy burjuvazisi -Kulaklar- sınıfı içinde kırda kendine sağlam bir destek yaratma planım kotardı.

9 (22) Kasım 1906'da Stolypin, köylülerin köy topluluklarından ayrılıp münferit çiftlikler (Çutor) kurmasına imkan veren yeni bir toprak kanunu çıkardı. Stolypin'in toprak kanunu, toprağın ortaklaşa kullanımı sistemini yıktı. Köylüler, kendi paylarını özel mülk olarak ellerine almaya, köy topluluğundan ayrılmaya davet edildiler. Artık, eskiden satma hakları olmadığı paylarını satabileceklerdi. Köy topluluğu, köy topluluğundan ayrılan köylüye bütün bir parça toprak (Çutor, yani münferit çiftlik, otrup, yani münferit arazi) göstermekle yükümlendirildi.

Zengin köylüler, Kulaklar, böylece iktisaden zayıf köylülerin toprağını yok pahasına kapatmak imkanına sahip oldular. Bu yasanın çıkarılmasından sonraki birkaç yıl içinde, iktisaden zayıf bir milyonun üzerinde köylü, toprağını tamamen kaybetti ve yıkıma uğradı. İktisaden zayıf köylülerin topraktan sürülmesiyle, Kulaklara ait münferit çiftliklerin ve münferit arazilerin sayısı gittikçe arttı. Bunlar bazen, büyük kapsamlı ücretli tarım emeği -yanaşma- kullanan muntazam çiftliklerdi. Hükümet, köylüleri, köy topluluğunun en iyi topraklarım münferit çiftlik sahiplerine, Kulaklara ayırmaya zorluyordu.

Köylülerin “kurtuluşu” sırasında, çiftlik sahipleri, köylülerin topraklarını yağmalamışlardı; şimdi de Kulaklar en iyi parselleri alarak ve yoksul köylülerin paylarını yok pahasına kapatarak, köy topluluğunun topraklarını yağmalamaya başladılar.

Çarlık hükümeti, toprak almaları ve münferit çiftliklerini donatmaları için Kulaklara büyük miktarda kredi açtı. Stolypin, Kulakları küçük çiftlik sahipleri, Çarlık otokrasisinin sadık savunucuları yapmak istiyordu.

Sadece 1906-1915 arasındaki dokuz yılda, iki milyonu aşkın köylü ailesi, köy topluluklarından ayrıldı.

Stolypin rejimi, az topraklı ve yoksul köylülerin durumunu daha da kötüleştirdi. Köylülüğün farklılaşması daha da derinleşti. Köylülerin münferit Kulak çiftçilerle çatışması başladı.

Aynı zamanda köylülük, Çarlık hükümeti ve çiftlik sahipleri-Kadet Devlet Duması varoldukça, çiftlik sahiplerinin topraklarına asla sahip olamayacaklarını kavramaya başladılar.

Çok sayıda Kulak çiftliği kurulduğu sıralarda (1907-1909), köylü hareketi başlangıçta biraz tavsadı, fakat çok geçmeden, 1910-1911'de ve daha sonra, köy topluluğu üyeleri ile münferit çiftçiler arasındaki çatışmalar temelinde, çiftlik sahiplerine ve münferit Kulak çiftçilere karşı köylü hareketi güçlendi.

Devrimden sonra sanayide de önemli değişiklikler oldu. Sanayideki yoğunlaşma, yani işletmelerin büyümesi ve sanayiin gittikçe güçlenen kapitalist grupların elinde toplanması daha da hızlandı. Daha 1905 Devriminden önce kapitalistler, ülkede meta fiyatlarını artırmak ve elde edilen aşın karları, ihracatı destekleyip dış pazarlara ucuz mal yollayarak bu pazarları ele geçirmek amacıyla ihracatı teşvik fonuna aktarmak için birlikler kurmaya başlamışlardı. Bu kapitalist birliklere (tekellere), tröstler ve sendikalar deniyordu. Devrimden sonra kapitalist tröstlerin ve sendikaların sayısı daha da arttı. Büyük bankaların sayısı da arttı ve sanayideki rolleri daha da önem kazandı. Rusya'ya yabancı sermaye akışı güçlendi.

Böylece Rusya'da kapitalizm, gittikçe tekelci, emperyalist bir kapitalizm haline geldi.

Birkaç yıllık bir durgunluktan sonra sanayi yeniden canlanmaya başladı: Kömür, maden, petrol, tekstil ve şeker üretimi arttı. Tahıl ihracatı büyük boyutlara ulaştı.

Rusya o sıralarda sanayi alanında belli bir ilerleme kaydettiyse de, Batı Avrupa ile karşılaştırıldığında eskisi gibi hala geri ve yabancı kapitalistlere bağlı bir ülke olma durumunu koruyordu. Rusya henüz makineler ve takım tezgahları üretmiyordu -bunlar yurtdışından getiriliyordu. Otomobil ya da kimya sanayii yoktu; suni gübre üretimi de yoktu. Rusya, silah sanayiinde de diğer kapitalist ülkelerden geri kalmıştı.

Ülkenin geri kalmışlığının bir göstergesi olarak Rusya'daki maden tüketiminin düşük seviyesine işaretle Lenin, şöyle diyordu:

Köylülerin kurtuluşundan sonraki yarım yüzyılda Rusya'da demir tüketimi beş katına çıkmıştır; ama Rusya hala inanılmaz ve eşi görülmedik derecede geri, sefalet içinde ve yarı-barbar bir ülkedir; modern üretim aletleriyle o kadar kötü donatılmıştır ki, elinde İngiltere'nin üretim donatımının en fazla dörtte biri, Almanya'nın beşte biri ve Amerika'nın onda biri bulunmaktadır.” (Lenin, Tüm Eserler, cilt XVI, s. 543, Rusça.)

Rusya’nın iktisadi ve siyasi geriliğinin dolaysız sonuçlarından biri, hem Rus kapitalizminin hem de bizzat Çarlığın Batı Avrupa kapitalizmine bağımlılığıydı.

Bu durum ifadesini, sanayiin kömür, petrol, elektro sanayii ve metalurji gibi en önemli dallarının yabancı sermayenin elinde bulunmasında, ve Çarlık Rusyası'nın hemen hemen bütün makineleri, tüm sanayi donatımını yurtdışından ithal etmek zorunda olmasında buluyordu.

Bu durum ifadesini, köleleştirici dış borçlarda buluyordu. Bu borçların faizini ödemek için Çarlık, her yıl halktan yüz milyon ruble sızdırıyordu.

Bu durum ifadesini, Rusya'nın “müttefikleri”yle imzaladığı ve Çarlık hükümetini savaş halinde emperyalist cephelerde “müttefikleri” desteklemek ve İngiliz-Fransız kapitalistlerinin muazzam karlarını korumak için milyonlarca Rus askeri yollamakla yükümlü kılan gizli anlaşmalarda buluyordu.

Stolypin gericiliği yılları için, jandarmanın ve polisin, Çarlık ajanlarının ve Kara Yüzler çetelerinin işçi sınıfına vahşice saldırıları özellikle karakteristikti. Ama işçileri şiddet önlemlerine maruz bırakan, yalnızca Çarın beslemeleri değildi. Bu bakımdan fabrikatörler ve baca baronlarının hiç onlardan aşağı kalır yanı yoktu, bunlar sanayi durgunluğu ve artan işsizlik yıllarında işçi sınıfına karşı saldırılarını özellikle güçlendirdiler. Fabrika sahipleri, işçileri kitle halinde işten artıyor (Iokavt), grevlere aktif katılan sınıf bilinçli işçilerin kara listelerini tutuyorlardı. Bir kimse bir kez “kara liste “ye ya da “kara kitap”a girdi mi, bulunduğu sanayi dalındaki fabrikatörler birliğine üye olan hiçbir işyerinde işe alınmazdı. Ücret hadleri daha 1908'de yüzde 10-15 düşürüldü. İşgünü her yerde 10 ya da 12 saate çıkarıldı. Soyguncu para cezaları sistemi yeniden dalbudak saldı.

1905 Devriminin yenilgisi, devrimin “yol arkadaşları” arasında çözülme ve yozlaşmaya yolaçtı. Çözülme ve yozlaşma eğilimleri, aydınlar içinde özellikle güçlendi. Devrim dalgasının fırtınalı kabarışı sırasında burjuva çevrelerinden gelip devrim saflarına katılan “yol arkadaşları”, gericilik günlerinde Partiyi terkettiler. Bunların bir kesimi devrimin açık danışmanlarının kampına geçti, bir başka kesimi, işçi sınıfının ayakta kalabilmiş olan legal derneklerinde mevzilenip, proletaryayı devrim yolundan saptırmak, proletaryanın devrimci partisini gözden düşürmek gayretine giriştiler. Devrimi terkeden yol arkadaşları, kendilerini gericiliğe uydurmaya, çarlıkla barışmaya gayret ettiler.

Çarlık hükümeti, devrimin yenilgisinden yararlanarak, devrimin en korkak ve çıkarcı yol arkadaşlarını ajan-provokatör kaydetti. Bu aşağılık dönekler, çarlık Okhrana'sının işçi-ve Parti örgütlerine gönderdiği bu provokatörler, buralarda hafiyelik hizmeti yaptılar ve devrimcileri ele verdiler.

Karşı-devrimin saldırısı, ideolojik cephede de başladı. Sahneye Marksizmi “eleştiren”, onun “işini bitiren”, devrime kara çalan ve onu alaya alan, ihaneti yücelten, “kişiye tapına” maskesi altında cinsel taşkınlıkları göğe çıkaran bir sürü moda yazar çıktı.

Felsefe alanında, Marksizmi “eleştirme”, revizyondan geçirme çabaları arttı; sahte bilimsel teorilerin örtüsü altında, her türlü dini akımlar ortaya çıktı.

Marksizmi “eleştirmek” moda oldu.

Bütün bu baylar, türlü renklerine rağmen, bir ortak hedef güdüyorlardı: kitleleri devrimden saptırmak.

Yozlaşma eğilimleri ve inançsızlık, Partili aydınların, kendilerini Marksist sayan fakat hiçbir zaman sağlam Marksist olamayan bir kesimini de sardı. Bunlar arasında, (1905'te Bolşeviklerden yana olan) Bogdanov, Bazarov, Lunaçarski ile, (Menşevik) Yuşkeviç ve Valentinov gibi yazarlar da vardı. Bunlar eleştirilerini aynı zamanda Marksizmin felsefi-teorik temellerine, yani diyalektik materyalizme karşı, ve onun bilimsel-tarihsel temellerine, yani tarihi materyalizme karşı yönelttiler. Bu eleştiri, alışılagelen eleştirilerden şu farkla ayrılıyordu ki, açıkça ve dürüstçe değil, fakat gizli ve ikiyüzlü bir biçimde, Marksizmin en önemli pozisyonlarını “savunma” maskesi altında yürütülüyordu. Biz özünde Marksistiz, diyorlardı bunlar, ama Marksizmi “iyileştirmek”, onu bazı temel tezlerinin yükünden kurtarmak istiyoruz. Ama gerçekte onlar Marksizme düşmandılar, çünkü Marksizme düşmanlıklarını riyakarca inkardan gelmelerine ve ikiyüzlüce kendilerine Marksist pozu vermelerine rağmen, Marksizmin teorik temellerini yıkmaya çabalıyorlardı. Bu ikiyüzlü eleştirinin tehlikesi, sade parti üyelerini aldatma hesabı üzerine kurulmuş olmasında ve onları yanıltabileceğinde yatıyordu. Ve Marksizmin teorik temellerini yıkmaya yönelik bu eleştiri ne kadar ikiyüzlü yürütülürse, parti için o kadar tehlikeli hale geliyordu, çünkü Partiye ve devrime karşı açtığı genel seferberliğinde gericilikle o ölçüde sıkı kaynaşıyordu. Marksizme sırt çeviren aydınların bir bölümü, yeni bir din kurulmasını vaaz etmeye başlayacak kadar ileri gitti (“Tanrı arayıcılar” ve “Tanrı yapıcılar”).

Marksistlerin önünde, Marksizmin teorisi sorunlarında yozlaşmış bu aydınlara hak ettikleri cevabı verme, bunların yüzündeki maskeyi yırtıp onları bir güzel teşhir etme ve böylece Marksist Partinin teorik temellerini savunma ertelenemez görevi duruyordu.

Kendilerini “Marksizmin ünlü teorisyenleri” sayan Plehanov ve Menşevik dostlarının bu görevi üstlenmeleri beklenebilirdi. Ama onlar, tefrika-eleştiri türünden önemsiz birkaç makaleyle meseleyi geçiştirmeyi ve ardından meydanı terketmeyi tercih ettiler.

Sözü edilen görevi Lenin, 1909'da çıkan ünlü kitabı “Materyalizm ve Ampiriokritisizm”de yerine getirdi.

Altı aydan kısa bir zaman içinde, esas olarak, hatta neredeyse yalnızca diyalektik materyalizme saldırılardan oluşan dört kitap çıktı. Bunların içinde en önde, Bazarov, Bogdanov, Lunaçarski, Berman, Hellfond, Yuşkeviç ve Suvorov'un yazılarından derlenen 'Marksist Felsefe Üzerine (?- “karşı” denseydi daha doğru olurdu) Denemeler'i (Petersburg 1908) gelir; sonra Yuşkeviç'in 'Materyalizm ve Eleştirel Gerçekçilik'i; Berman'ın 'Çağdaş Bilgi Teorisi Işığında Diyalektik'i, Valentinov'un 'Marksizmin Felsefi Yapısı'... Siyasi görüşlerinde keskin ayrılıklar olmasına karşın, bütün bu kişiler, diyalektik materyalizme duydukları kinde birleşmişlerdir, ve yine de felsefede Marksist olduklarını öne sürmektedirler! Engels'in diyalektiği 'mistik'tir, diyor Berman. Bazarov, sanki kendiliğinden anlaşılır birşeymiş gibi, Engels'in görüşleri 'eskimiştir' diye gelişigüzel atıyor -ve materyalizm, 'çağdaş bilgi teorisi'ni, 'modern felsefe'yi (ya da 'modern pozitivizm'i), yani '20. yüzyılın doğa bilimleri felsefesi'ni böbürlenerek kendilerine tanık gösteren bu gözüpek savaşçılarımız tarafından böylece çürütülmüş oluyor.” (Lenin, “Materyalizm ve Ampiriokritisizm”, Moskova 1935, s. 1.)

Arkadaşlarını -felsefede revizyonistleri- haklı çıkarmak kaygısıyla: “Belki yanılıyoruz, ama arıyoruz”, diyen Lunarçaski'ye cevabında, Lenin şöyle yazıyordu:

Kendi payıma, ben de, felsefede 'arayanlar'dan biriyim. Daha açıkçası: bu notlarda, Marksizm kılığı altında, bize, bilmem hangi tutarsız, karmakarışık, gerici şeyi sunan kişilerin nerede yollarını şaşırdıklarını araştırmayı kendime görev edindim.” (Aynı yerde, s. 3.)

Ama aslında Lenin'in kitabı bu mütevazi görevin sınırlarını çok aştı. Çünkü gerçekte Lenin'in bu kitabı, yalnızca Bogdanov, Yuşkeviç, Bazarov ve Valentinov ile, yazılarında Marksist materyalizme karşı ince ve cilalı bir idealizm sunmaya çabalayan, onların felsefe öğretmenleri Avenarius ve Mach'ın eleştirisinden ibaret değildir. Lenin'in kitabı aynı zamanda, Marksizmin teorik temellerinin -diyalektik ve tarihi materyalizmin- bir savunusu ve bilimin, özellikle doğa bilimlerinin tüm bir tarihi dönem boyunca, Engels'in ölümünden Lenin'in “Materyalizm ve Ampiriokritisizm”inin çıkışına kadar geçen dönem boyunca keşfettiği önemli bir özsel herşeyin materyalist bir genellemesidir.

Bu kitapta Rus ampiriokritiklerini ve onların yabancı öğretmenlerini esaslı bir şekilde eleştirdikten sonra Lenin, felsefi-teorik revizyonizme karşı şu sonuçlara varır:

1) “Gittikçe daha incelen bir Marksizm kalpazanlığı, anti-materyalist öğretilerin gittikçe daha büyük bir incelikle Marksist olarak tanıtılmaları -işte politik ekonomide olduğu gibi taktik sorunlarda ve bir bütün olarak felsefede modern revizyonizmi karakterize eden şey budur:' (Aynı yerde, s. 345.)

2) “Mach ve Avenarius'un, okulu, idealizme doğru yol almaktadır.” (Aynı yerde, s. 375.)

3) “Bizim Machçılarımız, derinlemesine idealizme batmışlardır.” (Aynı yerde, s. 363.)

4) “Ampiriokritisizmin bilgi-teorik skolâstiğinin gerisinde, felsefedeki tarafların mücadelesinin, son tahlilde, modern toplum'daki düşman sınıfların eğilim ve ideolojilerini yansıtan bir mücadele olduğunu saptamadan edemeyeceğiz.” (Ayın yerde, s. 376.)

5) “Ampiriokritisizmin nesnel, sınıfsal rolü, tamamıyla, genelde materyalizme, ve özelde de tarihsel materyalizme karşı yürüttükleri savaşta fideistlere hizmet etmekten ibarettir.” (Aynı yerde, s. 576.)

6) “Felsefi idealizm... papazcılığa giden bir yoldur.” (Ayın yerde, s. 84.)

Lenin'in kitabının Partimizin tarihindeki muazzam önemini takdir edebilmek ve Stolypin gericiliği döneminin her renkten ve soydan revizyonistlerine ve soysuzlarına karşı hangi teorik zenginliği koruduğunu anlamak için, kısaca da olsa, diyalektik ve tarihi materyalizmin temellerini kavramak gerekir.

Diyalektik materyalizm ve tarihi materyalizm, Komünizmin teorik temelini, Marksist Partinin teorik temellerini oluşturduğu için, bu bir o kadar daha gereklidir, bu temelleri bilmek ve dolayısıyla kendine maletmek ise Partimizin her aktif savaşçısının vazifesidir.

O halde:

1) Diyalektik materyalizm nedir?

2) Tarihi materyalizm nedir?

Blogger tarafından desteklenmektedir.