KONGRE HAZIRLIKLARI
Bir söz vardır, herkes sabahtan akşama kendi yargıcına sövme hakkına sahiptir, derler. Bizim parti kongremiz de, herhangi bir partinin kongresi gibi, önderliğe oynayan ama bozguna ugrayan bazı kişiler için bir yargıçtı. Bugün bu "azınlık" temsilcileri, zavallılık sınırına yaklaşan tam bir bönlükle "kendi yargıçlarına sövüyorlar", kongreye gölge düşürmek, onun önemini ve yetkisini küçültmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu çaba, belki de en canlı biçimde, 57 sayılı İskra'daki bir yazıda, kongrenin egemen "göksel bir varlık" olduğu düşüncesini tiksintiyle karşıladığını söyleyen "Pratik İşçi"[3] tarafından dile getiriliyor. Bu, yeni İskra'nın, suskunlukla geçiştirilmesi olanaksız, çok (sayfa: 12) karakteristik bir özelliğidir. Çoğunluğu kongre tarafından reddedilen yazıkurulu, bir yandan kendisine "parti"nin yazıkurulu adını yakıştırıyor, öte yandan kongrenin göksel bir varlık olmadığını öne süren kişilere kucak açıyor. Ne güzel değil mi? Evet beyler, kongre gerçekte göksel bir varlık değildi; ama orada yenik düştükten sonra kongreye "sövüp sayanlara" ne demeli?
İskra, 1900'de yayın hayatına girişini duyururken,[1*] daha ilk baştan, birleşmemizden önce, sınır çizgilerinin belirlenmesi gerektiğini belirtmişti, İskra, 1902 konferansını[4] bir parti kongresi[2*] olarak değil, özel bir toplantı olarak gerçekleştirmeye çalışıyordu. İskra, konferansta seçilen hazırlık komitesini yeniden kurduğu 1902 yaz ve güz aylarında aşırı ölçüde ihtiyatlı davranıyordu. Sonunda, sınırların çizimi işlemi, hepimizin bildiği gibi, tamamlanmıştı. Hazırlık komitesi, 1902 yılının sonunda kurulmuştu. İskra, komitenin sağlam bir şekilde kuruluşunu olumlu karşıladı ve 32'nci sayısında yayınlanan bir başyazıda, bir parti kongresinin toplantıya çağrılmasının çok ivedi ve ciddi bir zorunluk olduğunu ilân etti.[3*] Bu durumda, bize yüklenebilecek en son suç, ikinci kongreyi toplamakta ivedi davranmış olmamızdır. Gerçekte bize rehberlik eden kural, kumaşı kesmeden önce yedi kez ölçünüz, kuralıydı; kumaş kesildikten sonra, artık yoldaşlarımızın sızlanmaya başlamamalarını ve kumaşı tekrar tekrar ölçmeye kalkışmamalarını beklemek hakkımızdı.
Hazırlık komitesi İkinci Kongre için çok dikkatli kurallar (şimdi bazıları, siyasal ürkekliklerini örtmek için bu (sayfa: 13) kuralları biçimci ve bürokrat diye tanımlıyorlar) koydu; bu kuralları bütün öteki kurullardan geçirdı ve sonunda onayladı. Komite, başka noktaların yani sıra, 18'inci maddede şu koşulu da koydu: "Kongrenin bütün kararları ve yaptığı bütün seçimler, partinin kararlarıdır ve bütün parti örgütlerini bağlar. Hiç kimse, hiç bir bahane ile bu kararlara karşı koyamaz. Bu kararlar, ancak, bir sonraki parti kongeesi tarafından değiştirilebilir ya da kaldırılabilir."[4*] Zamanında, hiç bir yakınmaya neden olmaksızın kesin bir gerçek olarak kabul edilen bu sözler, kendi başlarına ne kadar masum, değil mi? Ama ne garip, bugün "azınlığa" karşı bir yargı olarak görünüyorlar. Bu noktaya neden yer verildi? Salt formalite olsun diye mi? Elbette değil. Bu madde gerekli görüldü. Gerçekten de gerekliydi. Çünkü parti, birbirinden ayrı, bağımsız birtakım gruplardan oluşuyordu. Bunlar kongreyi tanımayı reddedebilirlerdi. Bu madde gerçekte bütün devrimcilerin özgür iradesini yansıtıyordu. (şimdi bu "özgür" sözcüğü, yerli-yersiz ve gereğinden çok kullanılıyor, gerçekte "kaprisli" nitelemesini gerektiren durumlar için kullanılıyor.) Bu madde, bütün Rus sosyal-demokratları tarafından karşılıklı olarak üstlenilen bir "onur sözü"ydü. Amaç, kongrenin gerektirdiği giderlerin, büyük çabanın ve göze alınan tehlikenin boş yere olmaması, kongrenin bir güldürüye dönüşmemesinin güven altına alınmasıydı. Bu madde, kongrede alınan kararları ve yapılan seçimleri kabul etmemeyi, daha işin başında, bağlılığın ihlâli olarak niteliyordu.
Bu durumda yeni İskra, kongrenin göksel ve kararlarının da kutsal olmadığı hakkındaki yeni buluşuyla kime dudak büküyor? Bu buluş, "örgütlenme konusunda yeni görüşler"i mi ifade ediyor, yoksa yalnızca eski izleri örtmek için yapılan yeni bir girişimi mi?