Header Ads

Header ADS

MUHALEFETİN DURUMU

Lenin: Sosyalizm ve Savaş

Bütün enternasyonalistleri en çok ilgilendiren şeyin Alman sosyal-demokrat muhalefet içindeki durum olduğu konusunda hiçbir kuşkuya yer yoktur. Eskiden II. Enternasyonalin en güçlü ve önde gelen partisi olan legal Alman Sosyal-Demokrat Partisi, uluslararası işçi örgütüne en ağır (sayfa 42) darbeyi vurdu. Ne var ki, en güçlü muhalefet de gene Alman sosyal-demokrasisi içinde. Bütün Avrupa'nın büyük partileri içinde, sosyalizme sadık kalan yoldaşların protesto seslerini ilk yükseltenler bu partidendi. Lichstrahlen ve Die lnternationale dergilerini sevinçle okuyoruz. "Asıl Düşman İçimizde" gibi gizlice basılmış bildirilerin Almanya'ya dağıtıldığını da daha büyük bir sevinçle öğrendik. Bütün bunlar, sosyalizm ruhunun Alman işçileri arasında hâlâ canlı olduğunu, Almanya'da hâlâ devrimci marksizmi yüceltmeye yetenekli kimselerin bulunduğunu gösteriyor. 

Sosyalist hareketlerdeki bugünkü bölünme en çarpıcı biçimde Alman sosyal-demokrasisinde oldu. Burada belirli biçimde birbirinden farklı üç eğilim var: oportünist-şovenler, bunlar Almanya'da düştükleri bayağılık ve döneklik düzeyine hiçbir yerde düşmediler; kautskici "merkez", bunlar oportünistlere hizmetkarlık etmekten başka bir rol oynamaya yetenekli olmadıklarını gösterdiler; ve sol - Almanya'daki biricik sosyal-demokratlar. 

Elbette bizi burada en çok ilgilendiren Alman solu içindeki işçilerin durumudur. Bunların içinde, biz, bütün enternasyonalist unsurların umudu olan yoldaşlarımızı görüyoruz. 

İşler burada ne durumda? 

Alman solunun henüz bir mayalanma durumunda olduğunu, ilerde yeniden gruplaşmalar olacağını, içlerinde az ya da çok kararlı unsurlara raslandığını yazan Die Internationale tamamen haklı. 

Rus enternasyonalistleri, yoldaşlarımız Alman sollarının içişlerine karışmayı akıllarından bile geçirmezler. Zaman ve yer koşullarını gözönünde bulundurarak savaşım yöntemlerini kararlaştırmada tam bir yetenekleri olduğunu biliyoruz. Biz, yalnızca, durumları üzerine düşüncelerimizi açıkça söylemeyi bir ödev sayıyoruz. 

Kautskici "merkez"in, marksizme açıksözlü sosyal-şovenlerden daha zararlı olduğunu söyleyen Die Internationale dergisindeki başyazının yazarının tamamen haklı olduğuna inanıyoruz. Şu anda, anlaşmazlıkları gizleyen ve işçilere marksizm elbisesi içinde kautskiciliği öğreterek onları uyutan herkes, sorunu açıkça ortaya koyan ve işçileri sorunu kavramaya zorlayan Südekum ile Heine'den daha zararlıdır. 

Kautsky ile Haase'nin, son günlerde "resmi makamlara" itirazlarda bulunması kimseyi şaşırtmamalı. Bunlarla Scheidemann'lar arasındaki anlaşmazlık, ilkeler üzerinde değildir. Birinci grup, Hindenburg ile Mackensen'in zaferine şimdiden inanıyor ve toprak ilhaklarına karşı çıkmak gibi lüks bir hevesi tatmak istiyorlar. İkinciler ise, Hindenburg ile Mackepsen'in henüz zaferi kazanmadığına inandıklarından "'işin sonunu beklemeyi" gerekli görüyorlar. 

Kautskicilerin "resmi makamlara" karşı bu kayıkçı dövüşüne girişmelerinin nedeni, savaştan sonra asıl anlaşmazlık konusunu işçilerin gözünden kaçırmak, sözde "solcu" bir anlayışla yazılmış binbir şişirme kararla (II. Enternasyonalin diplomatları, allah için, böyle karar tasarıları hazırlamakta pek de ustadırlar) sorunu örtbas etmektir. 

"Resmi makamlara" karşı giriştikleri gerçek savaşımlarında, Almanya'daki muhalefetin, kautskicilerin bu saçmasapan muhalefetlerinden bile yararlanmalarını anlayışla karşılamak gerekir. Ama gene de her enternasyonalist için denek taşı, yeni-kautskiciliğe karşı düşmanlık olmalıdır. Ancak kautskiciliğe karşı savaşım verenler ile, liderlerinin sahte bir dönüşünden sonra bile "merkez"in aslında şovenlerin ve oportünistlerin müttefiki olduklarını anlayanlar gerçek birer enternasyonalisttir. 

Enternasyonaldeki sallantıda olan unsurlara karşı takınacağımız tutumun büyük bir önemi vardır. Bu unsurlar, yani pasifist eğilimli sosyalistler, hem yansız ülkelerde, hem savaşan ülkelerin bazılarında (örneğin, İngiltere'de Bağımsız İşçi Partisi gibi)[18]bulunmaktadır. Bu unsurlar, bizim yoldaşlarımız olabilir. Sosyal-şovenlere karşı savaşımda bunlarla yakınlaşmamız gerekir. Ama şurasını da unutmamak gerekir ki, bunlar ancak yoldaşlarımızdır -ve enternasyonalin yeniden kurulması gibi bellibaşlı ve temel sorunlarda bunlar bizden yana değil, bize karşı olacaklar, Kautsky, Scheidemann, Vandervelde ve Sembat ile birlikte yürüyeceklerdir. Eğer bu sallantılı pasifistlerin tutsağı olmak istemiyorsak, uluslararası konferanslarda programlarımızı bunların kabul edebileceği şeylerle sınırlandırmamalıyız. Örneğin, Bern'deki Uluslararası Kadınlar Konferansında böyle oldu. Clara Zetkin yoldaşın görüşlerini destekleyen Alman temsilcileri, aslında "merkez"in tutumunu savunmuş oldular. 

Kadınlar Konferansı, yalnızca, Troelstra'nın liderliğindeki oportünist Hollanda partisinin delegeleri ile Londra'da yapılan "Antant" şovenleri konferansında Vandervelde'nin karar tasarılarına oy veren (bu olayı unutmamamız gerekir) Bağımsız İşçi Partisinin delegeleri için kabul edilebilir şeyleri söylemekle yetindi. Bağımsız İşçi Partisinin savaş sırasında İngiliz hükümetine karşı verdiği cesur savaşım için bu partiye karşı duyduğumuz saygıyı belirtmek isteriz. Ama bu parti, marksist tutumu benimsemedi. Gene de biz, bugünkü harekette sosyal-demokrat muhalefetin ilk görevinin, devrimci marksizmin ilkelerini yüceltmek, işçilere emperyalist savaşa ne gözle baktığımızı kesinlikle anlatmak, devrimci yığın hareketleri için sloganlar ortaya atmak, yani kısacası emperyalist savaş dönemini bir iç savaşın başlangıcı dönemi, durumuna getirmek olduğuna inanıyoruz. 

Ne olursa olsun birçok ülkede devrimci sosyal-demokrat unsurlar vardır. Almanya'da, Rusya'da, İskandinavya'da (Högland yoldaşın temsil ettiği etkili bir grup), (sayfa 45) Balkanlarda (Bulgaristan'da "Tesniyaki"[19] Partisi), İtalya'da, İngiltere'de (İngiliz Sosyalist Partinin bir kesimi),[20] Fransa'da (Vaillant, enternasyonalistlerden protesto mektupları aldığını l'Humanite'de kendisi itiraf etti, ama bunlardan hiçbirini bütünüyle yayınlamadı), Hollanda'da (Tribunistler)[21] sosyal-demokrat unsurlar vardır. Başlangıçta sayıları ne kadar az olsa da, marksist unsurları birleştirmek, bütün ülkelerin işçilerini şovenlerle bağlarını kopartmaya ve bunları marksizmin bayrağı altına toplanmaya çağırmak, günün ödevleridir. 

Şimdiye kadar, sözde "eylem" programları ile toplanan konferanslar aşağı yukarı yalnızca pasifizmin programının ilanı ile sonuçlandı. Marksizm, pasifizm demek değildir. Savaşın hızla sonuçlanması için savaşım, kuşku yok ki gereklidir, ama "barış" isteği ancak devrimci bir savaşım çağrısı ile proleterce bir öz kazanır. Devrimler birbirini izlemezse, sözde demokratik bir barış, bir küçük-burjuva ütopyasıdır. Gerçek bir eylem programı, ancak yığınlara olup bitenleri olduğu gibi ve açıkça anlatan; emperyalizmin ne olduğunu ve onunla savaşım yollarını gösteren; oportünizmin II. Enternasyonali yıkan şey olduğunu herkese ilan eden ve işçileri oportünistler olmadan ve oportünistlere karşın marksist bir enternasyonali kurmaya çağıran marksist bir programdır. Kendimize ve marksizme güvenimizi gösteren, oportünizme karşı bir ölüm-kalım savaşı verdiğimizi ilan eden böyle bir program, eninde-sonunda bize gerçek proletarya yığınlarının güven ve sevgisini kazandırabilir.

RUS-SOSYAL-DEMOKRAT İŞÇİ PARTİSİ VE III. ENTERNASYONAL

Rus Sosyal-Demokrat İşçi Partisi, oportünist kanadından ayrılalı çok oldu. Rus oportünistleri üstelik şimdi bir de şovenist oldular. Bu durum, bunlarla ayrılmamızın (sayfa 46) sosyalizmin yararı için gerekli olduğu inancımızı kuvvetlendirdi. Sosyal-demokratlar ile sosyal-şovenler arasındaki bugünkü anlaşmazlıkların, sosyal-demokratların anarşistlerden ayrıldıkları zaman aralarındaki anlaşmazlıktan daha az olmadığına inanıyoruz. Monitor adında bir oportünist, Prensische Jahrbucher'de, bugünkü birliğin oportünistler ile burjuvazinin yararına olduğunu, çünkü solu, şovenistlere boyun eğmeye zorlayarak işçilerin anlaşmazlığın temeline inmelerini ve kendi gerçek işçi partilerini, yani gerçek bir sosyalist partiyi kurmalarını engellediğini söylerken tamamen haklıydı. Bugünkü koşullar altında, oportünistler ile şovenistlerden ayrılmanın bir devrimcinin başlıca görevi olduğuna inanıyoruz. Bu, tıpkı sarı sendikalardan, Yahudi düşmanı ve liberal işçi sendikalarından ayrılmamız kadar gereklidir. Böylece, geri kalmış işçileri daha çabuk aydınlatmak ve bunları sosyal-demokrat partilerin saflarına çekmekmümkün olacaktır. 

Bizce, III. Enternasyonalin böyle devrimci bir temel üzerine kurulması gerekir. Partimiz için, acaba sosyal-şovenlerle ayrılmamız kaçınılmaz mı, diye bir sorun yoktur. Partimizin karşılaştığı tek sorun, bunun en yakın gelecekte ve uluslararası bir ölçekte nasıl gerçekleştirilebileceği sorunudur. Uluslararası marksist bir örgütün kurulabilmesi için her ülkenin kendi bağımsız marksist partilerini kurması gereği açıkça ortadadır. En eski ve en güçlü işçi hareketinin yurdu olan Almanya, bu bakımdan pek önemlidir. Yakın gelecek, yeni bir marksist enternasyonalin kurulması için koşulların olgunlaşıp olgunlaşmadığını gösterecektir. Eğer koşullar elverişli ise, partimiz, oportünizm ve şovenizmden arınmış bir üçüncü enternasyonale sevinçle katılacaktır. Değilse, bu arınma işleminin tamamlanmasından önce şu ya da bu uzunlukta bir evrim döneminin gereği ortaya çıkacaktır. Bu durumda partimiz, eski enternasyonal (sayfa 47) içinde tam bir muhalefeti sürdürecek ve bu, çeşitli ülkelerde devrimci marksizm temeline dayanan uluslararası bir emekçiler birliği kurulana kadar sürecektir. Gelecek bir- kaç yıl içinde uluslararası alanda ne gibi gelişmeler olabileceğini kestiremeyiz ama, şurası bizim için kesindir ki, partimiz ülkemizde, proletaryamız arasında yukarda belirtilen yönde yorulmadan çalışacak ve bütün günlük eylemleriyle marksist enternasyonalin Rusya kesimini kuracaktır. 

Şimdi Rusya'da da, sadık sosyal-şovenler ve "merkez" grupları eksik değil; bunlar bir marksist enternasyonalin kurulmasına karşı savaşım vereceklerdir. Plehanov'un temelde Südekum ile aynı fikirde olduğunu ve ona elini uzattığını biliyoruz. Akselrod'un yönettiği sözde "Örgütlenme Komitesi"nin Rusya'da kautskiciliği yaydığını da biliyoruz. İşçi sınıfının birliği perdesi ardında, bu kimseler oportünistler ile ve bunlar aracılığıyla da burjuvazi ile birliği savunuyorlar. Gene de, bugünkü Rus işçi hareketi hakkındaki bilgimiz, bize, Rusya'da sınıf bilincine ulaşmış proletaryanın şimdiye kadar olduğu gibi, bizim partimizde kalacağı inancını veriyor. (sayfa 48)

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 

BÖLÜNMENİN TARİHİ VE RUSYA'DA SOSYAL-DEMOKRASİNİN BUGÜNKÜ DURUMU


RUS Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin savaşla ilgili olarak izlediği ve yukarda anlatılan taktik, Rusya'da sosyal-demokrasinin otuz yıllık gelişmesinin kaçınılmaz bir sonucuydu. Partimizin tarihinin derinliklerine inilmeksizin, ne bu taktiklerin, ne de sosyal-demokrasinin ülkemizdeki bugünkü durumunun doğru olarak anlaşılması mümkündür. İşte bu nedenle, okurlara partimizin tarihindeki belli başlı noktaları anımsatmak zorunluluğunu duyuyoruz. 

İdeolojik bir eğilim olarak sosyal-demokrasi, Rusya'da uygulandığı biçimiyle, sosyal-demokratik görüşlerin ilk kez Emeğin Kurtuluşu Grubu tarafından yurtdışından sistematik olarak işlenmesi ile 1883'te doğdu. 20. yüzyılınbaşlarına kadar sosyal-demokrasi, Rusya'da işçi sınıfı hareketiyle hiçbir bağlantısı olmayan ideolojik bir eğilim olarak kaldı. Yüzyılın başlarında toplumsal hareketlerin hızlanması, işçiler arasında huzursuzluk ve grevler, sosyal-demokrasiyi, işçi sınıfının (hem ekonomik, hem politik) savaşımı ile sıkı sıkıya bağlı, etkin bir politik güç durumuna getirdi. İşte tam bu andan başlayarak, sosyal-demokraside, "ekonomistler" ile "iskracılar" biçiminde bir bölünme başladı.

"EKONOMİSTLER" VE ESKİ İSKRA[22] (1894-1903)

"Ekonomizm", Rus sosyal-demokrasisinde oportünist bir eğilimdi. Hareketin politik görüşü şu ilkede özetleniyordu: "İşçiler için ekonomik savaşım; liberaller için politik savaşım." Ekonomizmin bellibaşlı teorik dayanağı, devrimci ruhundan tamamen sıyrılmış ve liberal burjuvazinin gereklerine uyarlanmış bir tür "marksizmi" kabullenen, sözde "legal marksizm" ya da "struvecilik" idi. Rusya'da işçi yığınlarının geriliğini öne sürerek ve "yığınlara ayak uydurma" bahanesine sığınarak ekonomistler, kendilerine bağımsız hedefler çizmeksizin ya da hiçbir devrimci görev yüklenmeksizin, işçi hareketinin görev ve amacını ekonomik savaşım ve liberalizmin politik olarak desteklenmesi olarak görüyorlardı. 

Eski İskra (1900-1903), devrimci sosyal-demokrasinin ilkeleri adına, ekonomizme karşı başarıyla savaşım verdi. Sınıf bilincine ulaşmış proletaryanın bütün seçkin kişileri Iskra'nın yanını tuttu. Devrimden önceki yıllarda sosyal-demokrasi, en tutarlı ve en ödün vermeyen programı savundu. 1905 devrimi sırasındaki sınıf savaşımı da, yığın halindeki eylemde bu programın doğruluğunu tanıtladı. "Ekonomistler" kendilerini yığınların geriliğine uydurdular. İskra ise, yığınları ileri doğru yöneltmeye yetenekli (sayfa 50) işçi öncülerini eğitti. Sosyal-şovenlerin bugünkü iddiaları (yığınlara ayak uydurma gereği, emperyalizmin ilericiliği, devrimcilerin "hayalciliği" gibi), hepsi de ekonomistlerce öne sürüldü. Marksizmin, struvecilik biçimindeki oportünistçe tahrifini, Rus sosyal-demokrasisi yirmi yıl önce tanımış oldu.
Blogger tarafından desteklenmektedir.