Header Ads

Header ADS

LİBERALİZM VE DEMOKRASİ ARASINDAKİ BOŞANMA

SINIF SAVAŞIMININ LİBERAL VE MARKSIST ANLAYIŞI

Likidatörlerin, marksist sınıf savaşımı anlayışı yerine liberal sınıf savaşımı anlayışını nasıl geçirdiklerini ve toplumsal olayları devrimci bir açıdan görmeyi nasıl unuttuklarını böylesine yetkin bir biçimde ve böylesine bir esirgemezlikle açıklamış olduğu için bay A. Ermanski'yi kutlayalım.

      NAŞA ZARYA'da, likidatör A. Ermanski, ticaret ve sanayi büyük burjuvazisinin siyasal rolü üzerindeki kendi (ve Guşka'nın) görüşü konusunda yapmış bulunduğu eleştiriye (Prosveşçenye, n° 5-7)[22*]karşı olağanüstü bir öfkeli sözler cömertliği ile zincirlerinden boşandı. 

      Hırçın saldırıları ve son zamanlarda uğranılan "hakaretler" konusundaki ansıtmaları ile (1907'de St. Petersburg'taki sosyal-demokrat örgütü başarısız bir biçimde bölmeye kalkışmış olan bay Dan ve hempaları tarafından uğranılan "hakaret" dahil), bay Ermanski, sorunun özünü gerçekten oluşturan şeyi elçabukluğuna getirmek istese gerek. 

      Ama bundan ötürü, likidatörlerin haksız yere uğradıkları hakaret ve yenilgileri ansıtmaları ile, bay Ermanski'nin güncel tartışmasının özünü elçabukluğuna getirmesine gözyumacak değiliz. Çünkü güncel tartışma, çok önemli bir ilke sorunu ile ilgili, ve bu sorun binlerce çeşitli vesile ile sürekli olarak ortaya konmakta ve yeniden konmaktadır. 

      Sözkonusu olan şey, marksizmin liberal taklidinin, sınıflarsavaşımı üzerine marksist ve devrimci bir görüş yerine liberal bir görüşü geçirmenin ta kendisidir. Marksistler ile likidatörler arasındaki bütün tartışmaların bu ideolojik temeli üzerine ışık tutmaktan yorulmayacağız. 

      Bay A. Ermanski şöyle yazıyor: 
      “'Marksist' İl (Lenin) in, sınai örgütlerin etkinliğinde, 'tüm ulus ölçüsünde (ve hatta uluslararası ölçüde)', benim (Ermanski) makalemde belirlemiş bulunduğum gibi bir sınıf savaşımı görmeyi kesinlikle kabul etmez. Çünkü bu etkinlikte, 'tüm ulus ve tüm devlete bağlı olan şeyi belirleyen ana gösterge: bir devlet iktidarının örgütlenmesi eksiktir' ..." (Naşa Zarya, s. 55.) 

      İşte sorunun özününonu başından savmak için olanaklı ve olanaksız her şeyi yapan bu aynı A. Ermanski tarafından verilmiş bulunan açıklaması. Beni, görüşlerini değiştirmek ve her türlü öldürücü günahla boşuna suçluyor. 1907 bölünmesi anılarında bir "sığınak" arayarak boşuna dönüp dolaşıyor, gerçek gene de her şeyden daha güçlü. 

      Demek ki, benim tezim açık: tüm ulusa bağlı olan şeyi belirleyen ana gösterge, bir devlet iktidarının örgütlenmesidir. 

      Siz bu görüşü paylaşmıyor musunuz, benim öfkeli hasmım? Bunun tek marksist görüş olduğunu kabul etmiyor musunuz? 

      Öyleyse, neden bunu açıkça söylemiyorsunuz? Neden yanlış görüş karşısına doğru görüşü çıkarmıyorsunuz? Eğer, bize göre, tüm ulusa bağlanan şeyin ana göstergesinin bir devlet iktidarı örgütü olduğunu ileri sürmek, tırnak içinde marksizmden başka bir şey değil ise, peki neden benim yanlışımı çürütmüyor ve kendi marksizmi anlama biçiminizi açık-seçikçe, kaçamaklara,sapmadan sergilemiyorsunuz? 

      Bay A. Ermanski'nin, bundan öncekileri hemen izleyen sözlerini aktardığımız zaman, okur için bu soruların yanıtı açık olacaktır:. 

      "İlin, Rus büyük burjuvazisinin, kendi sınıf savaşımını başka türlü yürütmesini, tüm devlet sisteminde ne pahasına olursa olsun bir değişiklik ardında koşmasını istiyor. İlin bunu istiyor, ama burjuvazi istemiyor, ve elbette kabahat, 'Marx'ın anladığı biçimdeki sınıf savaşımı kavramı yerine liberal bir sınıf savaşımı kavramı geçiren' 'likidatör' Ermanski'nin." 

      Bay Ermanski'nin, sıvışmaya çalışan bir likidatörü suçüstü yakalamamızı sağlayan tiradının tümünü dinlediniz. Sıvışma, ortada. 

      Tüm ulusa bağlı olan şeyin "ana gösterge"sini, doğru olarak belirtmiş miyim, belirtmemiş miyim?

      Bay A. Ermanski'nin kendisi de, sorunun özünün bu olduğunu kabul etmek zorunda kalmış. 
      Ve bay Ermanski, kapana kısıldığını sezdiğinden, yanıtı savuşturuyor! 

      Tarafınızdan belirtilen ana göstergenin doğru mu, yanlış ml olduğunu bilme sorununu başından savan, "kapana kısılmış" bay Ermanski, bu sorunun üstünden atlıyor ve İlin ile burjuvazinin ne "istedikleri"ni bilme sorusuna geçiyor. Ama bay Ermanski'nin sıçramaları ne kadar gözüpek, ne kadar atakça olurlarsa olsunlar kapana kısılmış olduğunu gizlemesine yetmeyecekler. 

      Peki ama tartışma, sınıf savaşımı anlayışı üzerine yönelince, benim sevimli itirazcım, "isteme"nin burada ne işi var! Sizi marksist anlayış yerine liberal bir anlayış geçirmekle suçladığımı, ve marksist anlayışın, sınıf savaşımı içine tüm ulus ölçüsünde devlet iktidarının örgütlenmesini sokan "ana gösterge"sini belirttiğimi siz de kabul etme zorunda kalmıştınız. 

      Bay A. Ermanski, öfkeli olmakla birlikte, öylesine beceriksiz bir polemikçi kikendi öz örneği aracıyla, genel olarak likidatör akım ile bu akımın yanılgılarını, ona, Ermanski'ye, özellikle liberal sınıf savaşımı anlayışına bağlayan bağı ortaya koymuş bulunuyor! 

      Sınıf savaşımı sorunu, marksizmin özsel sorunlarından biridir. Bu nedenle sınıf savaşımı anlayışı üzerinde daha ayrıntılı bir biçimde durmak uygun olur. 

      Her sınıf savaşımı, siyasal bir savaşımdır.[23*] Liberalizm fikirlerinin boyunduruğu altına girmiş bulunan oportünistlerin, Marx'ın bu derin düşüncesini yanlış anladıkları ve onu tersine yorumlamaya çabaladıkları bilinir. Oportünistler arasında örneğin "ekonomistler", likidatörlerin o ağabeyleri de bulunuyorlardı. "Ekonomistler", sınıflar arasındaki her çatışmanın daha o sırada siyasal bir savaşım oluşturduğunu  düşünüyorlardı. Bu nedenle "ekonomistler", %5'lik bir ücret artışı elde etme savaşımını "sınıf savaşımı" olarak kabul ediyor, ama siyasal amaçlar için, tüm ulus ölçüsünde, daha yüksek, daha gelişmiş sınıf savaşımını görmeyi kabul etmiyorlardı. Böylece, "ekonomistler" embriyoner sınıf savaşımını kabul ediyor, ama gelişmiş biçimi altındaki sınıf savaşımını kabul etmiyorlardı. Bir başka deyişle, "ekonomistler", liberallerden daha ileri gitmeyi kabul etmeyerek, liberallerin kabul edebileceklerinden daha yüksek sınıf savaşımını kabul etmeyi yadsıyarak,sınıf savaşımında yalnızca liberal burjuvazi açısından en hoşgörülebilir olan şeyi kabul ediyorlardı. "Ekonomistler" böylece liberal işçi siyasetçileri durumuna dönüşüyor ve sınıf savaşımının marksist ve devrimci anlayışından vazgeçiyorlardı. 

      Devam edelim. Sınıf savaşımının, ancak siyaset alanına yayıldığı zaman gerçek, tutarlı ve gelişmiş bir duruma geldiğini söylemek yetmez. Siyasette de, önemsiz ayrıntılarla yetinilebilir, ya da daha derinliğine, özsele değin gidilebilir. Marksizm, sınıf savaşımının, siyasete yayılmakla yetinmeyerek, ancak siyasette en özsel olan şeyi: devlet iktidarının örgütlenmesini kavradığı zaman en yüksek gelişmesine eriştiğini, "tüm ulus ölçüsünde" olduğunu kabul eder. 

      Tersine, işçi hareketi biraz güçlendiği zaman, liberalizm artık sınıflar savaşımını yadsıma cüretini göstermez, ama bu kavramı daraltmaya, güdükleştirmeye, iğdiş etmeye çalışır. Liberalizm, sınıf savaşımını siyasal alana değin kabul etmeye hazırdır, ama devlet iktidarı örgütünün onun eylem alanı dışında kalması koşuluyla. Sınıf savaşımı kavramının bu liberal bozulmasını hangi burjuva sınıf çıkarlarının oluşturduklarını anlamak güç değildir. 

      Ve bay Ermanski, ılımlı ve kendini düzene uydurmuş bir memur olan Guşka'nın yapıtını yorumlayarak, sınıf savaşımı kavramının liberal iğdiş edilmesini görmeksizin (ya da görmeyi istemeksizin?), onunla dayanışma gösterdiği zaman, bay Ermanski'ye teori ve genel ilkeler planında işlemiş bulunduğu bu. ağır günahı işte böyle göstermiştim. Bay Ermanski bağırıp çağırmaya ve sövmeye, eğri yollara gitmeye ve dolambaçlı çarelere başvurmaya koyuldu, çünkü ona gösterdiğimi çürütecek durumda değildir. 

      Bunu yaparken, bay A. Ermanski kendini öylesine beceriskiz  bir polemikçi olarak gösterdi ki, son derece açık bir biçimde kendi maskesini kendi çıkardı. "İl in istiyor, ama burjuvazi istemiyor" diye yazdı. Şimdi proleter (marksizm) ve, burjuva (liberalizm) görüşlerin hangi özelliklerinin bu farklı "istekler"i ortaya çıkardıklarını biliyoruz. 

      Burjuvazi, sınıflar savaşımını güdükleştirmek, bu kavramı değiştirmek ve daraltmak, keskinliğini köreltmek "ister". Proletarya bu yutturmacanın ortaya çıkarılmasını "ister". Marksist, burjuvazinin sınıf savaşımından, marksizm adına sözetmeye girişen kişinin, burjuva sınıf savaşım anlayışının darlığını, ayrıca çıkar gözeten darlığını ortaya koymasını, ve rakamlar vermekle, "kocaman" rakamlar karşısında esrimekle yetinmemesini ister. Liberal, burjuvaziyi ve onun sınıf savaşımını, darlığının sözünü etmeyecek, "ana" ve en özsel öğenin bu savaşım içine sokulmadığı, gerçeğininsözünü etmeyecek biçimde yargılamak "ister". 

      Bay A. Ermanski, ilginç, ama bay Guşka tarafından yönetici bir fikir olmaksızın ya da körükörüne biraraya getirilmiş rakamlar üzerinde bir liberal olarak kafa yorarken yakalanmıştır. Bu durum ortaya konunca, bay A. Ermanski'ye sövmek ve dolambaçlı yollara başvurmaktan başka bir şey kalmamasında anlamayacak bir şey yok. 

      Bay A. Ermanski'nin makalesinden yaptığımız alıntıyı, bıraktığımız yerden sürdürelim: 

      "Gerçeklikte yalnızca İlin'in burada gerçek durumunu irdelemesi yerine, bu durumun kişisel nitelemesini ve üstelik (!!), büyük Fransız devrim tarihinden alınmış okul örneklerine göre basmakalıp ölçütleri geçirdiği açıktır.

      Bay A. Ermanski, amansızca "gömülecek derecede sıkışmış! Büyük Fransız devriminin "basmakalıp"larına karşı bu düşmanca saldırı ile, liberalizmin nereye değin ortaya konmuş bulunduğunu görmüyor. Sevgili bay Ermanski, bir durum üzerinde, ister marksist, ister liberal, ister gerici vb. olsun, bir yargıda bulunmadan, onu nitelemeden, "gerçek durumu irdeleme"nin olanaksız olduğunu(bir likidatör için bunun anlaşılması ne kadar güç olursa olsun) anlayıverir! 

      Siz, bay Ermanski, siz yiğit memur Guşka'nın "irdeleme"sini liberal olarak nitelediniz ve niteliyorsunuz, bense marksist olarak. Hepsi bu. Siz kendi eleştirel çözümlemenizi devlet iktidarınınörgütlenmesi sorununun eşiğinde durdurduğunuz zaman, kendi sınıflar savaşımı anlayışınızın liberal darlığını tanıtlıyorsunuz. 

      Tanıtlanması gereken de buydu. 

      Sizin büyük Fransız devrimi "basmakalıp"ına karşı saldırınız, sizi ele veriyor. Çünkü ne basmakalıpın, ne de Fransız örneğinin burada hiçbir işi olmadığını herkes anlayabilir: o çağda, "basmakalıp" ve "örnek" koşullar içinde, örneğin, ne büyük çaplı grevler vardı ve olabilirdi, ne de özellikle siyasal grevler. 

      Gerçeklik şu ki, likidatör olduktan sonra, devrimci görüşü toplumsal olayların değerlendirilmesine uygulamasını unuttunuz! Marx, düşüncesini hiçbir zaman 18. yüzyıl sonu "basmakalıpları" ve "örnekleri" ile sınırlamıyor, ama her zaman devrimci bir görüş uyguluyordu: o, sınıflar savaşımını her zaman en derin biçimde düşünüyordu (ya da, eğer bu da-ha "bilgince" terim sizin daha hoşunuza giderse, sevgili bay Ermanski, "niteliyordu"!); bu savaşımın "ana" öğeye ilişkin olup olmadığını her zaman gösteriyordu; çıkarcı ereklerle yetersiz bir biçimde geliştirilmiş, iğdiş edilmiş,bozulmuş bir sınıf savaşımı üzerindeki her pısırık düşünceyi, böyle bir savaşım üzerine örtülmüş her örtüyü her zaman acımasızca kınıyordu. 

      18. yüzyıl sonlarında, sınıf savaşımı, nasıl siyasal bir duruma geldiğini, gerçekten "tüm ulus"a değinen biçimlere nasıl eriştiğini bize gösterdi. O zamandan bu yana, kapitalizmin ve proletaryanın gelişmesi, devsel ölçüler içinde ilerledi. Geçmişin "basmakalıplar"ı, savaşımın, örneğin yukarda kısmen göstermiş bulunduğum yeni biçimlerini irdelemekten, kimseyi alıkoymayacaklardı. 

      Ama marksist görüş her zaman derinleştirilmiş bir "değerlendirme" isteyecektir, yüzeysel bir değerlendirme değil; marksist görüş tahriflerin, duraksamaların ve korkak liberal gizlemelerin yoksunluğunu her zaman açığa vuracaktır. 


      Prosveşçenye,n° 5, 
Mayıs 1913
      İmza: V. İlin
 
Blogger tarafından desteklenmektedir.