BARIŞ VE SAVAŞ
BEŞİNCİ BÖLÜM
BARIŞ VE SAVAŞ
1. Batı'da Barış
Birinci Dünya Savaşı aniden bitmişti. Alman subayı Yüzbaşı Ernst Roehm'in dediği gibi : "Barış patlak verdi." Berlin'de, Ham¬burg'da, Bavyera'nm her yanında Sovyetler kuruldu. Paris, Londra ve Roma caddelerinde işçiler banş ve demokrasi için gösteriler yaptılar. Devrim Macaristan'ı sardı. Balkanlar köylülerin hoşnutsuzluğu ile kaynıyordu. Dört korkunç savaş yılından sonra insanların dudak¬larından tutkulu haykınşlar dökülüyordu: Artık savaş istemiyoruz. Nie Wieder Krieg! Jamais plus de cuerre! Bir Daha Asla!
David Lloyd George, 1919 Martında, Paris Banş Konferansı'-ndaki gizli muhtırasında "Avrupa'nın her yanı devrim ruhu ile dolu," diye¬cektir, "işçiler arasında, savaştan önceki koşullara karşı yalnızca derin bir hoşnutsuzluk duygusu değil aynı zamanda öfke ve isyan da var. Mevcut düzenin siyasal, sosyal ve ekonomik yönleri Avrupa'nın bir ucundan ötekine dek halk kitlelerince sorgulanıyor".
Kitlelerin özlemleri ve azınlığın korkulan iki isim üzerinde top¬lanıyordu: Lenin ve Wilson. Doğu'da Leninist devrim Çarlığı yıkmış ve eski Rus imparatorluğu topraklarında ezilen milyonlar için yeni bir çağ açmıştı. Batıda Woodrow Wilson'm kuru bir biçimde ifade edilen Ondört Prensibi demokratik umut ve beklenti heyecanı yaratmıştı.
Birleşik Devletler Devlet Başkanı 1918 Aralığında, Avrupa'nın kanla yıkanmış toprağına ayak bastığında sevinçli kalabalıklar, ellerini öpmek ve ayaklarının dibine çiçekler fırlatmak için yarıştılar. Yeni Dünyanın Devlet Başkanı, Eski Dünyanın halkı tarafından, "insanlığın Kralı"-"Kurtancı "-"Banş Prensi" diye selamlandı. Princeton'lu uzun boylu, zayıf profesörün yeni, büyük bir çağı müjdeleyecek Mesih olduğuna inanıyorlardı.
Savaşta on milyon insan ölmüştü. Yirmi milyonu sakat kalmış ve kötürüm olmuştu. Otuz milyon sivil kıtlık ve salgın sonucu yaşamını yitirmişti; daha milyonlarcası da Avrupamn dumanı tüten ha¬rabelerinin ortasında evsiz barksız ve yoksul, dolaşıp duruyorlardı. Fa¬kat artık savaş bitmişti ve dünya banşı konuşuyordu.
"Benim, Milletler Cemiyeti'nden anladığım şudur - O, dünyanın her yanında insanların örgütlü ahlaki gücü olarak çalışacaktır," diyor¬du. Woodrow Wilson.1
1919 yılı ocak ayı başında dört büyükler —Woodrow Wilson, David Lloyd George, Georges Clemenceau ve Vittorio Orlando— dünya barışı hakkında görüşmek üzere Paris'de Quai D'Orsay'daki bir konferans salonunda masaya oturdular.
Fakat dünyanın altıda biri Barış Konferansı'hda temsil edilmiyor¬du.
Barıştırıcılar görüşürken dahi, onbinlerce Müttefik askeri, Sovyet Rusya'ya karşı kanlı, ilan edilmemiş bir savaş veriyorlardı. Müttefik askerleri Kolçak ve Denikin yönetimindeki karşı-devrimci Beyaz Ordu¬larla yanyana, genç Kızılorduyla, Kuzey Kutbu'nun soğuk bölge¬lerinden Karadeniz'e ve Ukrayna'nın buğday tarlalarından Sibirya'nın dağ ve steplerine kadar uzanan dev bir cephede savaşmaktaydılar.
1919 ilkbaharında, Avrupa ve Amerika'yı şiddetli ve gerçeklerden uzak bir anti-Sovyet kampanya kasıp kavuruyordu. Londra Daily Tele¬graph gazetesi, Odesa'da "terör saltanatı" ile "serbest aşk haftası"nm aynı anda yaşandığını haber veriyordu. New York Sun'ın manşeti şöyleydi: ABD'li Yaralılar Kızıllar Tarafından Baltalarla Kötürüm Edil¬di. "New York Times'in haberi: "Kızıllar Yönetimindeki Rusya, Dev Bir Timarhane... Kaçabilen Kurbanlar, Manyakların Moskova Caddele¬rinde Gözüdönmüşcesine Dolaştığını... Leş İçin Köpeklerle Dövüş¬tüğünü Anlatıyorlar." Bütün dünya basını, Müttefekler vç Almanlar aynı biçimde, Rusya'da "Burjuva sınıfından genç kız ve kadınların askeri hizmete mecbur tutularak... Topçu alaylarının ihtiyaçları için kışlalara verildiğini" gösteren sözde "gerçek belgeler" yayınlıyorlardı!
Rusya'daki gerçek koşullara ilişkin olaylara dayalı raporlar, ister gazetecilerden, gizli ajanlardan, diplomatlardan, hatta ister Judson ve Graves gibi generallerden gelsin, hasıraltı ediliyor ya da görmezlikten geliniyordu.
Anti-Sovyet kampanyayı sorgulamaya cesarat edenler otomatik-man Bolşeviklikle suçlanıyordulardı.
1 Woodrow Wilson, Paris Banş Konferansı'nı açış konuşmasının yaparken şunları söyledi: "Bir de, ilke ve amacın bu tanımlarının yapılmasını isteyen bir ses daha var ki, bu bana göre dünyanın huzursuz havasjnı dolduran pek çok dokunaklı sesten daha etkili ve zorlayıcıdır. Bu ses, Rus halkının sesidir.
Ateşkesten sonra daha iki ay geçmeden Müttefik liderler, uğruna büyük savaşın verildiği amacı çoktan unutmuş gibi görünüyorlardı. "Bolşevizm tehlikesi" başka her tür düşünceyi bir kenara itmişti. Paris Banş Konferansı'na hakim olan buydu.
Müttefik orduları Fransız Başkomutanı Mareşal Foch, Banş Kon¬feransımın gizli bir oturumunda yaptığı konuşmada, Müttefiklerin birleşik kaynaklarını Sovyet Rusya'ya yönelebilmeleri için Alman¬ya'yla hemen anlaşmaya vanlmasını istedi. Fransız Mareşal, Fran¬sa'nın can düşmanı Almanya davasının ilk elden çözümlenmesini iste¬di.
Foch'a "Alman hükümetinin bugün içinde bulunduğu zor durumu biliyorsunuz." dedi. "Mannheim, Carlsruhe, Baden ve Dusseldorfda Sovyet hareketi hızla yayılıyor. Bu nedenle şu anda Almanya, Müttefiklerin isteği her koşulu kabul edecektir. Alman Hükümeti sa¬dece barış istiyor. Halkı tatmin edecek ve hükümetin duruma hakim olmasını sağlayacak tek şey budur."
Alman devrimini durdurmak için, Alman Başkomutanlığının 100.000 subay ve askerden oluşan bir orduyu ve bununla birlikte Al-manya'daki en iyi eğitimi görmüş ve en politize edilmiş askerlerinden oluşan "Kara Reichswehr"i elinde tutmasına izin verilmeliydi. Aynca, Alman Başkomutanlığı, asi Alman demokratlannı öldürmek işkence etmek ve yıldırmak için milliyetçi yeraltı birliklerine ve terörist der¬neklere para vermesi konusunda serbest bırakıldı. Tüm bunlar, "Al¬manya'yı Bolşevizm'den kurtarma" adına yapılıyordu.2
2 Müttefik Ordularının 1918'de Berlin'e yürüyememesinin ve Alman militarizmi¬nin sürekli olarak silahlandırümamasınm nedeni, Müttefiklerin, Alman politi¬kacıları tarafından Ustalıkla kullanılan Bolşevizm korkusu idi. Müttefik Başko¬mutanı Mareşal Fosch, savaş sonrası anılarında barış görüşmelerinin başlan¬gıcından itibaren Alman sözcülerin Almanya için elverişli banş koşullanın elde etmenin bir aracı olarak "Almanya'nın Bolşevik istilası tehtidi!'ni sürekli olarak canlı tuttuklarını açıklıyordu. İngiliz Genelkurmayında General Wilson, ateşkesin imzalanmasından iki gün sonra, 9 Kasım 1918'de Savaş Günlüğüne şunları yazıyordu: 06.30-08.00 arası kabine toplantısı Lloyd George, Ka-plan'dan (Clemenceau) aldığı iki telgrafı okudu: Kaplan, Foch'un Almanlarla görüşmelerini anlatıyor. Almanya'nın çökeceğinden ve Bolşevizmin denetimi ele geçirebileceğinden korkuyordu. Lloyd George bana ateşkes mi yoksa böyle olmasını yeğlediğini sordu. Tereddütsüz yanıtladım "Ateşkes", Bütün kabine benimle aynı fikirdeydi. Bizim için esas tehlike artık Almanlar değil Bolşevizm." İçten bir anında Clemenceau Paris Banş Konferansı'nı Anti-Bol- şevizm"in Müttefiklerin kafasını karıştırmak ve Alman militarizmini kurtarmak amacıyla Alman Genelkurmayı tarafından kullanılan bir araç olduğu konusunda uyardı. 1919'da Clemenceau, "Almanlar," diyordu, "Bolşevizmi Müttefikleri kor¬kutmak için bir öcü gibi kullanıyorlar." Bununla birlikte, Fosch, Pétain, Wey-gand ve ötekilerin etkisiyle Kaplan, kendi uyarısını unuttu ve kısa sürede Müttefik barış görüşmelerinin sakin kafayla düşünmesini ve demokratik bir tarz¬da hareket etmesini engelleyen anti-Bolşevik isteriğe yenildi.
Alman Ordulan Doğu Cephesi eski Komutanı ve Brest-Litovsk "Kahramanı" General Max Hoffman, dünkü düşmanı Mareşal Foch'a, Alman ordusu'nun Moskova'ya yürümesini ve Bolşevizmi "evinde" yok etmesini sağlayacak bir planla gitti. Foch, planı onayladı, fakat saldırıya Alman ordusunun değil, Frasız ordusunun öncülük etmesini önerdi. Foch, bütün doğu Avrupa'yı Sovyet Rusya'ya karşı seferber et¬mek istiyordu.
Foch, Paris Barış Konferansı'nda "şu anda Rusya'da Bolşevizm ve tam bir anarşi hüküm sürüyor", dedi. "Planım, Müttefiklerin Doğu Sorunu'nun Çözümü için elde edilebilen kaynakları kullanmalarını sağlamak amacıyla Batı'nın tüm önemli sorunlarım halletme şeklinde olacak... Polonya askerleri, modern araç ve savaş gereçleri sağlanarak güçlendirildikleri takdirde Ruslar'la karşılaşmaya gerçekten hazır ola¬caklardır. İhtiyaç duyulan çok sayıda asker, Finliler, Lehler, Çekler, Romenler, Yunanlılar ve yanı sıra Rusya'da hâlâ var olan Müttefik yanlısı unsurları seferber ederek sağlanabilir... Bu yapılırsa, 1919 Bolşevizmin sonu olacaktır."
Woodrow Wilson, Rusya'yla adil bir anlaşma yapılmasını is¬tiyordu. Birleşik Devletler Başkanı, dünyanın altıda birinin barış görüşmelerinin dışında tutulmasının saçmalığının farkındaydı. Wilson Barış Konferansı'nı, barış konusunda anlaşmaya varılabilmesi amacıyla Sovyet heyetlerini gelip Müttefiklerle birlikte masaya otur¬maya çağırmaya zorladı. Wilson tekrar tekrar bu düşünceye dönerek, barış görüşmecilerinin kafasında Bolşevizm hayaletlerini kovmaya çalıştı.
Wilson, Paris'teki gizli barış görüşmelerinden birinde Onlar Kon¬seyim' şöyle uyarıyordu: "Dünyanın her yanında, dünyayı ekonomik ve siyasi planda etkileyen büyük çıkar çevrelerine karşı bir isyan duy¬gusu mevcuttur. Bana kalırsa bu hakimiyetin çaresini bulmanın yolu, sürekli tartışmaktan ve yavaş yavaş bir reform sürecine girmekten geçiyordu; fakat dünya genelde, gecikmeden dolayı sabırsızlanmaktadır. Birleşik Devletler'de, Bolşevizme sempati duyan, en mükemmel mu¬hakeme gücüne sahip olmasa da çok sabırlı insanlar vardır. Zira Bolşevizm onlara, getirmeyi amaçladıkları bireye fırsat verme rejimini sunacak gibi görünmektedir."
Fakat Woodrow Wilson'm etrafında ne pahasına olursa olsun Stat¬us quo*yu korumaya kararlı insanlar bulunuyordu. Gizli emperyalist anlaşma ve ticari anlaşmalara bağlı olan bu adamlar Wilson'a her adımda üstün gelmeyi, onu sabote edip çabalarını boşa çıkarmayı planlıyorlardı. Gerginliğin hakim olduğu anlarda, Wilson isyan ediyor ve davasını, politikacılarla militaristleri aşıp halka götürme tehdidinde bulunuyordu.
Wilson, Roma'da Büyük Meydan'a bakan Palazzo Venezia'nın balkonundan, sansasyonel bir konuşma yapmayı tasarlamıştı; bu meydanda, iki yıl sonra Benito Mussolini Kara Gömlekliler'ine uzun, ateşli bir söylev verecekti. Wilson'm konuşmasının Roma halkı üzerinde yapacağı etkiden korkan İtalyan kralcıları, halkın meydanda toplanmasını önlediler ve gösteriyi de "Bolşevikler"den esinlendiği ge¬rekçesiyle dağıttılar. Ayni şey Paris'te de oldu; Wilson bütün bir sa-îbah, Parisli işçilere söz verdiği konuşmayı yapmak için otelinin pen¬ceresinde bekledi. Fransız polisinin ve askerlerinin, işçilerin otele ulaşmasına engel olmak için çağrılmış olduğundan habersizdi...
Wilson, Avrupa'da nereye gittiyse etrafını gizlice ajanlar ve pro¬pagandacılar aldı; arkasından sonu gelmez dolaplar çevirmeye devam etti.
Müttefik kuvvetlerden her biri Barış Konferansında kullanılmak üzere kendi casusluk örgütünü kurmuştu. Paris'te Place de la Concorde 4 numarada Birleşik Devleüer Askeri İstihbaratı'nın kurulduğu özel bir Şifre Salonu'nda, iyi eğitilmiş subaylar ve özenle seçilen.sekreterler diğerlerinin gizli mesajlarını engellemek ve çözmek için gece gündüz çalışıyorlardı. Bu salonu yöneten Binbaşı Herbert O. Yardley, sonra¬dan Amerika'nın Kara Odası adlı kitabında, Avrupa'daki Amerikan ajanlarının gerçek durumu ifade eden, görgü tanıklığına dayalı rapor¬larının , Başkan Wilson'dan nasıl kasten saklandığını ve kulaklarının nasıl sürekli dehşet verici ve fantastik anti-Bolşevik propagandayla dol¬durulduğunu açıklıyordu.
* Statüko, ç.n.
Binbaşı Yardley sık sık Wilson'm politikalarını baltalamayı amaçlayan planlarla ilgili mesajlar alıp çözüyordu. Bir keresinde daha da şaşırtıcı ve uğursuz bir mesaj çözdü. Binbaşı Yardley şöyle diyordu:
... Okuyucu, Başkan Wilson'a hafif bir zehir uygulamak ya da buz içinde grip bulaştırmak yoluyla suikastı hedefleyen bir Antant planından söz eden bir telgrafı çözdüğümde ne kadar şaşırdığımı kolaylıkla takdir edebilir. Fazlasıyla güvendiğimiz habercimiz, Başkan'ı Allah rızası için uyarsınlar diye yetkililere yalvardı. Bu planın gerçeğe dayanıp dayanmadığını ve dayanı¬yorsa başariya ulaşıp ulaşmadığını bilmem mümkün değil. Fakat yadsınmaz gerçekler var: Başkan Wilson'da ilk hastalık belirtileri Paris'te ortaya çıktı ve kısa bir süre sonra da yavaş yavaş ölecek¬ti.
2. Barış Konferansı'nda
Başkan Wilson, Paris Barış Konferansı'nın ilk oturumlarında Rusya'yla adil bir anlaşmaya varma çabaları için umulmadık bir Müttefik buldu. Büyük Britanya Başbakanı David Lloyd George, Foch'un ve Fransız Başbakanı Cİemenceau'nun anti-Sovyet planlarına karşı bir dizi iğnelemeyle Wilson'un yardımına koştu.
Lloyd George," Almanlar" diyordu. "Batı Cephesi'ndeki saldırıla¬rını takviye edebilmek için eldeki her adama ihtiyaç duydukları sırada, ülkenin küçük bir parçası olan, Rusya'nın birkaç Rus iline bir milyon asker yerleştirmek zorunda kaldılar ve üstüne üstlük o zaman Bolşevizm zayıf ve örgütsüzdü: Şimdi ise güçlü ve müthiş bir orduya sahip. Batılı Müttefiklerden Rusya'ya bir milyon asker yollamaya hazır olan var mı? Ben bunun için Rusya'ya bin İngiliz askeri daha yollamayı önerseydim, ordu isyan ederdi! Aynı şey Sibirya'daki Ameri¬kan askerleri için de geçerli. Kanadalılar ve Fransızlar için de keza öyle. Bolşevizmi askeri güçle ezme düşüncesi bile tam bir çılgınlık. Bunun yapılmasını kabul ettik diyelim, Rusya'yı kim işgal edecek?"
Wilson'in aksine, İngiliz Başbakanı'nı yönlendiren idealist düşünceler değildi. Avrupa ve Asya da devrimden korkuyordu. Eski bir politikacı olarak Gal "Tilkisi", İngiltere'de, Rusya'ya müdahalenin git¬tikçe daha da aleyhinde olan halkın ruh halinin tamamıyla farkındaydı. Mareşal Foch'un planlarına karşı çıkmak için daha kuvvetli bir neden de vardı. İngiliz Kurmaybaşkanı Sir Henry Wilson, savaş kabinesine kısa bir süre önce verdiği gizli raporda, İngiltere için uygulanabilecek tek politika, "askerlerimizi Avrupa ve Rusya'dan çekip tüm güçlükle¬rimizi gelecekteki fırtına merkezlerimizde, İngiltere, İrlanda, Mısır ve Hindistan'da toplamaktır" demişti. Lloyd George, İngiltere başka yer¬lerle meşgulken Foch ve Clemenceau'nun Rusya'da Fransa'nın hege¬monyasını kurmaya çalışacağından korkuyordu.
Ve böylece kurnaz İngiliz Başbakanı, Rusya'yı bir süre rahat bırakarak sonunda istediğini elde edeceği inancıyla Birleşik Devletler Başkanı'nın Bolşeviklerle adil bir anlaşma talebini destekledi. Paris Barış Konferansının gizli oturumlarında Lloyd George dobra dobra konuştu.
"Köylüler Fransız Devrimini neden kabullendilerse, Bolşevizmi de ondan kabul ettiler, yani onlara toprak verdiği için," diyordu Lloyd George. "Bolşevikler de facto hükümettedir. Daha önce, tamamen çürümüş bulunduğunu bilmemize rağmen Çar'm hükümetini tanıdık. Bunun nedeni onun de facto hükümet olması idi... Fakat Bolşevikleri tanımayı reddediyoruz! Büyük bir halkın temsilcilerini bizim seçmemiz gerektiğini söylemek, uğruna savaştığımız her ilkeye aykırıdır."
Başkan Wilson, Lloyd George'un söylediklerine insanın nasıl karşı çıkabileceğini anlayamadığını söyledi. Rusya'da barış olasılıklarını araştırmak için Prinkipo'da* ya da "ulaşımı kolay" olan başka bir yerde özel bir konferans çağrısında bulunmayı önerdi. Ta¬rafsızlık açısından, hem Sovyet Hükümeti'nden hem de beyaz anti-Sovyet gruplardan delegeler çağurılmalıydı...
Genelkurmayın ve Çarlık bonolarını ellerinde tutan Fransızların sözcüsü Fransız "Kaplanı" Georges Clemenceau, müdahale taraftarları âdına yanıt vermek üzere ayağa kalktı. Clemenceau, Lloyd George'un ince politikasının, militaristlerin ve İstihbarat Servisi'nin şimdiden bir anti-Sovyet savaşa giriştiği İngiliz hakim çevrelerinden destek göreceğini biliyordu. Aynı zamanda Clemencau, Lloyd George'un düşüncelerinin, Bolşevizm tehlikesini kuvvetli bir biçimde ifade ederek çürütülmesinin Wilson'in çıkarları açısından zorunlu olduğunu hisse¬diyordu.
* Büyükada ç.n.
Clemenceau, "İlke olarak," diye söze başladı, "ben Bolşeviklerle görüşme yanlısı değilim, ama katil oldukları için değil, bizimle görüşmeye girecek değerde olduklarını söyleyerek onları kendi düzeyimize çıkartıyor olacağımız için. Fransız Başbakanına müsade buyururlarsa, ingiliz Başbakanı ve Birleşik Devletler Başkanı, Bolşevizm sorununa fazlasıyla akademik ve doktriner tarzda yak¬laşıyorlardı. Bolşevik tehlikesi şu anda çok büyüktür," diyordu Cle¬menceau. "Bolşevizrri yayılıyor. Baltık Eyaletlerini ve Polonya'yı sarmış bulunuyor ve daha bu sabah Budapeşte ve Viyana'ya da sıçradığına ilişkin çok kötü haberler aldık. İtalya da tehlikede. Buradaki tehlike belki de Fransa'dakinden daha büyük. Bolşevizm Almanya'ya yayıldıktan sonra, Avusturya ve Macaristan'dan geçip İtalya'ya ulaşırsa, Avrupa büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalacaktır. Bu yüzden de Bolşevizme karşı birşeyler yapmak zorunludur! "
Clemenceau, yalnızca kendi hitabet gücüne güvenmiyordu. Bolşevizm konusunda "uzman tanıklar" takdim etmek için izin istedi. Bunlardan birincisi bir zamanlar Petrograd'da Büyükelçi Francis'in dos¬tu ve kordiplomatikteki anti-Sovyet entrikaların elebaşısı olan Büyükelçi Noulens'ti. Noulens, Wilson ve Lloyd George'la tanıştı¬rıldı.
Büyükelçi Noulens, "Yalnızca gerçekleri anlatacağım," dedi ve he¬men korkunç bir "Bolşevik mezalimi"ni ezberden okumaya girişti.
"Yalnız erkekler değil kadınlar da kurşuna dizildi,1' dedi Noulens. "Katliamlar, boğmalar, burun ve dillerin kesilmesi, sakat bırakmalar, diri diri gömmeler, eğlence için kurşunlamalar, tecavüz ve yağma vardı her yerde!"
Noulens, anti-Sovyet kordiplomatik ve Çarcı émigrés * hararetli dedikodularını da tekrarladı: "Peter and Poul Kalesi'nde profesyonel işkencecilerden oluşan bir ekip kalıyor... Bolşevik ordusu, ordudan çok bir ayaktakımı!"
"Bir de," diye sözlerine devam etti Noulens, "İngiliz Büyük¬elçiliğini savunurken Öldürülen ve cesedi Büyükelçiliğin penceresinden üç gün boyunca teşhir edilen İngiliz Deniz Ataşesi Albay Cromie me¬selesi var! Terör, kitle katliamı, yozlaşma, çürüme Müttefikleri tama¬men küçük görme-işte, Sovyet rejiminin ayırdedici özellikleri..."
* Mülteciler, ç.n.
"Son olarak" dedi Büyükelçi Noulens, "Bolşevik Hükümetinin kesinlikle emperyalist olduğunu belirtmek istiyorum. Amacı dünyayı fethetmek ve hiçbir hükümetler barış yapmamak!"
Fakat Noulens'in bütün çabalarına rağmen, Birleşik Devletler Başkanı pek etkilenmemişti. Daha birkaç gün önce, W.H. Brückler adlı bir Amerikan özel ajanı, Wilson'in isteği, üzerine, Sovyet Hükümeti'riden Maksim Litvinov'la gizli bir görüşme yapmıştı. 18 Ocak 1919 tarihli raporunda Bruckler Başkan Wilson'a şunları bildiri¬yordu:
Litvinov, Sovyet Hükümeti'nin kalıcı bansın sağlanması için sabırsızlandığını belirtti... Dört yıl süren yok edici savaştan sonra Rusya'nın yapmaya zorlandığı hazırlık ve masraflı seferber¬liklerden hoşnut değiller, Birleşik Devletlerin ve Müttefiklerin banş isteyip istemediğini anlamak istiyorlar.
Eğer istiyorlarsa banş görüşmeleri, kolaylıkla yapılabilir, zira, Litvinov'a göre Sovyet Hükümeti mevcut yabancı şirketlerin korunması, Rusya'da yeni imtiyazlar tanınması ve Rusya'nın dış borcu da dahil olmak üzere her konuda uzlaşmaya hazırdır... Sov¬yet Hükümeti kesinlikle uzlaşmacı bir yaklaşıma sahip...
...Milletler Cemiyeti gericiliği teşvik etmeden savaşı önleyebildiği sürece, Sovyet Hükümeti'nin desteğine güvenebilir.
Bruckler, Bolşeviklerin saflarinda Sovyet Hükümeti'nin banş po¬litikasına sertçe karşı çıkan bazı unsurların bulunduğunu da ekledi. Bruckler bu muhalif unsurların "Müttefiklerin daha etkin bir biçimde müdahele etmesini beklediklerini" kaydediyor ve "Bu tür müdahalelerin bu aşın unsurlann ekmeğine yağ sürdüğü" uyansında bulunuyordu. Woodrow Wilson'in Lloyd George tarafından desteklenen banş planı, Clemenceau ve Foch'a rağmen kabul edilecek gibi görünüyordu. Wil¬son, önerisinin maddelerini ifade eden bir mesaj kaleme aldı ve Sovyet Hükümeti'yle çeşitli Beyaz Rus gruplara gönderdi. Sovyet Hükümeti Wilson'in planını derhal kabul etti ve Prinkipo'ya delege gönderme hazırlıklarına girişti. Fakat sonradan Winston Churchill'in belirttiği gibi, Rusya'da barış için "zaman uygun değildi," Müttefik liderlerin çoğu Sovyet rejiminin kısa sürede devrileceğine inanmışlardı. Müttefik destekçilerinin gizli tavsiyesi üzerine, beyaz gruplar Sovyet delegelerle Prinkipo'da bir araya gelmeyi reddettiler.
Banş Konferansı'nın havası değişti. Hiçbir yere varamayacağını anlayan Lloyd George, aniden Londra'ya döndü. Yerine genç İngiliz Savaş Bakanı Winston Churchill, anti-Bolşevik aşın unsurların da¬vasini desteklemek üzere hemen Paris'e geldi.3
14 Şubat 1919'da Wilson,,dünya işbirliği ve güvenliği sistemini yaratma yolundaki her çabasını sabote eden, Senatör Lodg'un başını çektiği, tecrit politikası yanlısı Kongre bloku ile hesaplaşmak üzere Amerika'ya dönmek zorunda kaldı. Wilson, Avrupada başarısızlığa uğradığını biliyor ve Birleşik Devletler'de de aynı şeyin başına gelebi¬leceğinden korkuyordu. Hayal kırıklığına uğramıştı, yorgundu ve cesa¬reti de epeyce kırılmıştı.
Winston Churchill'i Başkan Wilson'la tanıştıran İngiliz Dışişleri Bakanı AJ. Balfaur, İngiliz Savaş Bakam'nın Paris'e, İngiliz kabinesinin Rusya sorununa ilişkin görüşlerini açıklamak üzere geldiğini bil dirdi. Churchill hemen Wilson'in Prinkipo Barış Planı'na saldırmaya girişti. ,
Churchill, "Dün Londra'daki kabine toplantısında" dedi, "Rus-ya'daki duruma, özellikle de Prinkipo toplantısına ilişkin büyük bir endişenin hakim olduğu görülüyordu... Konferansa sadece Bolşevikler katılacaksa, toplantıdan pek bir yarar sağlanamayacağı düşünülüyor. Meselenin askeri yönü de gözöriüne alınmalıdır. Büyük Britanya'nın hâlâ Rusya'da savaşta öldürülen askerleri var."
3 O sırada ve gelecek yıllarda, ingiliz muhafazakarlarının Sovyet aleyhtarlığının önde gelen sözcüsü Winston Churchill idi. Churchill, Rus devrimci fikirlerinin ingiliz. Imparatorluğu'nun doğu bölgelerine yayılmasından korkuyordu. René Kraus, Winston Churcill adlı biyografisinde şöyle yazar: "Paris'teki Beş Büyükler, beyaz Rus karşı-devrimi destekleme karan almışlardı. Churchill'e de sorumlusu olmadığı bir eylemi yerine getirme görevi verildi. Fakat karar alınır alınmaz, onu yerine getirmek için yanıp tutuştuğu su götürmez... Kurmay Başkanı Sir Henry Wilson'la birlikte çeşitli beyaz orduları yedek savaş stoklan ile donatıp silahlandırma, onlara uzman subay ve eğitmenlerle yardımcı olma programı üzerinde çalıştı!"
Adolf Hitler Almanya'da iktidara geldikten sonra, Churchill, Nazizmin Avru¬pa'da ve dünyanın her yanında İngilizlerin çıkarlan için esas tehlikeyi oluşturduğunu kabul etti. Churchill Sovyet Rusya'ya karşı tavnnı tereddütsüz değiştirdi. Ve Nazi saldırganlannm ilerlemesini durdurmak için Büyük Britanya, Fransa ve Sovyetler Birliği arasında ittifak çağasında bulundu. 1941'de Nazi Al¬manya'sı Sovyet Rusya'yı işgal ettiğinde, Rusya'nın savaşının tüm özgür halk-lann savaşı olduğu ve ingiltere'nin desteğini alacağını ifade ederek dünyaya ilk seslenen Churchill oldu. ikinci Dünya Savaşı'nın sonunda Churchill; "Bolşevizm tehlikesi" yaygarasına yeniden başladı.
Wilson, Churchill'e şöyle karşılık verdi: "Bay Churchill Lon¬dra'dan, özellikle benim ayrılışımdan önce gelmişlerse, konuyla ilgili şahsi düşüncelerimi açıklamam gerekir sanıyorum. Rusya'ya ilişkin pekçok belirsizliğin yanısıra, iki konuda net düşüncelere sahibim. Bi¬rincisi, Müttefik ve Birleşik Kuvvetlerin askerleri Rusya'da yararlı bir iş yapamıyorlar. Kimin için ve neden savaştıklarını bilmiyorlar. Rus¬ya'da düzeni kurmak için umut verici çabalara yardımcı olmuyorlar. Kendi bölgelerinden dışarı çıkmaya ikna edilmesi mümkün olmayan Kazaklar'ınki gibi yerel hareketlere yardım ediyorlar. Bu yüzden, Müttefik ve Birleşik Kuvvetlerin Rus topraklarının her yanından asker¬lerini çekmeleri gerektiği sonucuna vardım."
"İkinci nokta," diye devam etti Wilson bezgin bir tavırla, "Prinki-po'yla ilgili... Bizim istediğimiz Bolşeviklerle uzlaşma değil, net bil¬gi. Rusya'daki çeşitli resmi ve gayriresmi kaynaklardan alınan raporlar o kadar çelişkili ki, ülkenin durumuna ilişkin tutarlı bir tablo çizmek olanaksız. Rus temsilcilerle bir araya gelerek durum biraz aydınlatılabilir."
Amerikan Devlet Başkanı sözünü bitirince, Churchill karşılık verdi:-
"Bütün Müttefik askerlerinin tamamen çekilmesi mantıklı ve net bir politika, fakat bunun sonuçları Rusya'daki tüm Bolşevik olmayan ordular için yıkıcı olabilir. Şu anda bunların sayısı 500.000 kadar ve nitelikleri mükemmel olmasa da sayılan artıyor. Böyle bir politika, bir arabanın dingil çivisini çıkarmaya benzer. Rusya'da artık Bolşeviklere karşı silahlı direniş olmaya¬caktır ve Rusya'nın bütünü İçin geride yalnızca sonu gelmez bir şiddet ve sefalet silsilesi kalacaktır."
"Fakat bazı bölgelerde bu kuvvetler, kesinlikle gericileri destek¬leyeceklerdir," diye itiraz etti Wilson. "Sonuç olarak, Müttefiklere Rusya'da neyi destekledikleri sorulduğunda bilmiyoruz demek zorunda kalacaklardır!"'
Churchill kibarca dinliyordu. "Pirinkipo Konferansı başansızlığâ uğrarsa Konseyin Rusya'daki anti-Bolşevik kuvvetlerin silahlanmasını onaylanıp onaylanmayacağını öğrenebilir miyim?" diye sordu.
Canı sıkkın, hasta ve Lloyd George tarafından terkedilmiş olan Wilson, seçtikleri yolda yürümeye kararlı bir grup insan arasında tecrit olduğunun farkındaydı.
"Konseye, tek başıma olsaydım nasıl davranacağımı açıklamış¬tım," diye konuştu Birleşik Devletler Başkanı. "Bununla birlikte geri kalanlarla şansımı deneyeceğim."
Wilson, Amerikan gericiliği ile trajik, sonunda yenileceği savaşını vermek üzere Birleşik Devletler'e döndü.4 Paris Konfe-ransı'ndaki yerini Dışişleri Bakanı Lasing aldı ve tartışmaların tonu gözle görülür derecede değişikliğe uğradı. Müttefik temsilcileri artık kafalarındakini gizleme gereğini duymuyorlardı.
Clemenceau, kuru bir sesle Barış Konferansı'nın, "sorunlarını mümkün olduğunca ve basit bir biçimde çözmesi"ni önerdi. Prinkipo meselesi derhal bir kenara bırakılmalı ve bir daha sözü edilmemeliydi. "Bu Prinkipo işine Müttefikler bulaştı," dedi Clemenceau, "ve şimdi de ondan kurtulmaları gerek!"
İngiliz Dışişleri Bakanı Balfour, Clemenceau'nun yorumlarını genişletti. "Bolşevikleri, yalnızca kamuoyunun değil," dedi, "aynı za¬manda Bolşevizmi, içinde pek çok iyi unsurlar bulunduğu, yoldan çıkmış demokrasi olarak görenlerin de $bzünde yanlışlığını kanıtlamak için adımlar atmak gerekiyor."
Bunun üzerine konferans, Sovyet Hükürrîeti'ne karşı beyaz ordu¬ları desteklemenin en etkili yollan üzerine uzun bir tartışmaya girişti.
4 Woodrow Wilson, Rusya'yla adil bir anlaşmaya varılması için son bir çabada daha bulundu. Kendi inisiyatifiyle, o zamanlar Paris'teki Amerikan Barış Dele-gasyonu'na bağlı genç bir Dışişleri Bakanlığı memuru olan William C. Bullit'i Lenin'le temas kurması ve Sovyet önderine gerçekten banş isteyip istemediğini sorması için Moskova'ya gönderdi. Bullit'e seyahatinde eşlik eden Amerikalı gazeteci Lincoln Steffens Sovyet Rusya'dan dört kelimelik bir haberle döndü: "Geleceği gördüm - Pekala yürüyor!" Bullit Lenin'in hem Müttefikler hem de beyaz gruplar için banş koşullan ile birlikte geri geldi. Lenin için banş istiyor demek yetmezdi fakat Winston ChurchüTin sonradan Dünya Krizinin Sonrası adlı eserinde açıklayacağı gibi, Lenin'in önerilerine tepeden bakıldı ve "Bullit'e de kendisini gönderenler tarafından hiç sahip çıkümadı." Buüit'in Lenin'in banş koşullanna ilişkin, 1919 Eylülünde Senato Dış ilişkiler Komitesi'nde yaptığı açıklamalar dikkate alınmadı. "Kolçak 100 mil kadar ilerledi ve hemen tüm Pa¬ris basım konuyla ilgili şamata ve yaygaraya başlayarak Kolçak'ın iki hafta içinde Moskova'da olacağını ilan etti ve bu yüzden Paris'teki herkes, bunu söylemekten üzüntü duyuyorum ama Amerikan Komisyonu üyeleri de dahil, Rus¬ya'da banşa karşı kayıtsızlık duymaya başladı, zira Kolçak'ın Moskova'ya vara¬cağını ve Sovyet Hükümeti'ni silip süpüreceğini düşünüyordulardı."
Bullit'in daha sonraki Sovyetler Birliği düşmanı kariyeri için, bakma Bölüm 23.
Konferans masasmda Llody George'un yerini almış olan Church¬ill, siyasi, ekonomik ve askeri kesimleri olan bir Rusya İşleri Yüksek
Müttefik Konseyi'nin acilen kurulması önerisini getirdi. Askeri kısım, geniş bir silahlı müdahale programının ayrıntılarını ortaya koymak üzere "hemen işe girişmeliydi."
3. Galovin'in Görevi
Churchill'in Müttefik anti-Sovyet orduların gayriresmi Başko¬mutanı olarak kabul edilmesiyle birlikte, sahne, o ilkbahar ve yaz mevsimleri boyunca özel beyaz Rus ajanlarının Whitehall'daki İngiliz hükümet ofislerine doluştuğu Londra'ya kaydı. Bunlar Amiral Kolçak, General Denikin, ve öteki beyaz Rus liderlerinin temsilcisi sıfaüyla, Sovyetlere karşı bütün güçleriyle saldırıya geçmek üzere son düzenlemeler yapmaya gelmişlerdi. Çok gizli görüşmelerin genellikle Winston Churchill ve Sir Samuel Hoare'la yapıyorlardı. Savaş Bakanı olarak Churchill, beyaz Rus ordularım Büyük Britanya'nın yedek savaş malzemeleri ile donatmayı üstlenmişti. Hoare ise karmaşık diplomatik dolapların çevrilmesine nezaret ediyordu.
Beyaz Rus temsilcileri arasında, Ünlü Sosyalist Devrimci Boris Savinkov gibi "demokrat Ruslar"; Çarcı Prens Lvov ve hem Deni-kin'in hem de Kolçak'ın Paris temsilcisi sıfatını taşıyan eski çarlık Dışişleri Bakanı Sergey Sazonov da vardı. 27 Mayıs 1919'da Londra Times şu haberi veriyordu:-
M. Sazonov dün gece Avam Kamarası'nda bazı parlamento üyeleriyle görüştü. Görüşmeye Sir Samuel Hoare başkanlık etti.... M. Sazonov, Bolşevik rejiminin kısa zamanda devri¬leceğine ilişkin öngörülerini dile getirdi ve Amiral Kolçak'm hükümetinin tanınmasının bu olayı yakınlaştıracağını söyledi. Ruslar'ın yalnızca Büyük Britanya'nın kendilerine verdiği maddi destekten değil, aynı zamanda çok sayıda mültecinin kur-tanlmasıdaki hizmetlerinden dolayı da İngiliz Donanması'na derin bir şükran duygusu ile dolu olduklarını ifade etti.
İngiliz Savaş Bakanlığı'nda "Beyaz Rus Ordularının Resmi Tem¬silcisi" Tuğgeneral Golovin'di. O yılın ilkbaharı başında, gelirken, yanında Winston Churchill'e kendisini tanıtan bir not da getirmişti. Golovin, Londra'ya geldikten kısa bir süre sonra, Sir Samuel Hoare'la görüştü. Tartıştıkları konular arasında, Kafkasya sorunu ve özellikle de Grosni ve Baku'daki büyük petrol yatakları da vardı.
5 Mayıs günü Golovin, Hoare'la birlikte İngiliz Savaş Ba¬kanlığı'na ilk ziyaretini yaptı. Hoare'nin tavsiyesi ile resmi Rus askeri üniformasını giymişti. İngiliz subayları kendisini büyük bir içtenlikle karşıladılar, çeşitli beyaz Rus seferberliklerinin gelişimini anlatırken onu dikkatle dinlediler.
Aynı gün öğleden sonra saat beşbuçukta Golovin, ChurchiH'i gördü. Savaş Bakanı öfkeyle İngiliz liberalleriyle işçilerinin beyaz anti-Sovyet ordularına yaptığı askeri yardıma muhalefet ettiklerinden sözetti. Churchill bu engele rağmen, kuzey seferberliği için daha 10.000 "gönüllü" yollama umudunu dile getirdi. İngiliz ve Amerikan askerleri arasında kök salan ciddi boyutlardaki moral bozukluğu nede¬niyle bu bölgede takviyeye büyük ihtiyaç duyulduğunu biliyordu.
Churchill, General Denikin'e mümkün olduğu kadar çok yardım etme isliğini de vurguladı. Denikin her halükarda, askeri eğitmen ve teknik uzman olarak hizmet için 2500 "gönüllü"nün gelmesini bekle¬yebilirdi. Acil malzeme yardımına gelince, Churchill Golovin'e, çeşitli anti-Sovyet cephelere 24.000.000 pound (yaklaşık 100.000.000 $) ayrılacağını ve Petrograd'a ilerlemeleri için Yudeniç'in 100.000 askeri¬nin ihtiyacını karşılamaya yetecek donanım ve silah gönderileceğini söyledi. Almanya'da savaş esiri olan 500 Çarlık subayının, masraftan İngilizler tarafından karşılanmak üzere Archangel'e şevki için anlaşmalar yapılacaktı...
Golovin, Rusya'ya döndüğünde üstlerine verdiği raporda, "Görüşmenin sonucu, benim beklentilerimi aşıyordu," diyordu, "Churchill yalnızca bir sempatizan değil, aynı zamanda enerjik ve aktif bir dost da. Mümkün olan en büyük yardım için bize söz verildi. Şimdi İngilizlere sözü eyleme dönüştürmeye hazır olduğumuzu göstermemiz gerekiyor."5
5 Sonradan Kızıl Ordu tarafından Murmansk Beyaz Hükümeti'nin gizli arşiv¬lerinde ele geçirilen bu rapor, kısa bir süre sonra Londra'daki Daily Herald ga¬zetesinde yayınlandığı zaman, İngiltere'deki anti-Sovyet çevrelerde büyük bir sıkıntı yarattı.