Header Ads

Header ADS

RUSYA'DA ULUSAL SORUNUN SOMUT ÖZELLİKLERİ

III. RUSYA'DA ULUSAL SORUNUN SOMUT ÖZELLİKLERİ VE BU ÜLKEDE BURJUVA DEMOKRATİK DÖNÜŞÜM

"Yavan sözlerden ibaret olan 'ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkı' ilkesi, esnek bir kavram olmasına ve yalnızca Rusya'da yaşayan uluslara değil, Almanya'da ve Avusturya'da, İsviçre'de ve İsveç'te, Amerika'da ve Avustralya'daki uluslara da, aynı biçimde uygulanabilmesine karşın, bugünün ,sosyalist partilerinin hiç birinin programında buna rastlamamaktayız. ..." (Przeglad, n° 6, s. 483.)

Marksist programın 9. maddesine karşı haçlı seferinin başlangıcında Rosa Luxemburg'un yazdığı budur. Program daki bu maddenin "yavan sözler" olduğunu telkin etmeye uğraşırken, Rosa Luxemburg'un kendisi, gülünç bir cüretkârlıkla, bu maddenin, Rusya'ya, Almanya'ya vb. "aynı biçimde uygulanabileceğinin belli bir şey olduğunu" söyleyerek kendi yanılgısına kurban oluyor.

Bizim yanıtımız şudur: besbelli ki, Rosa Luxemburg, yazısını, öğrenci ödevlerinde rastlanan bir mantık yanılgıları dermesi haline getirmeye karar vermiş bulunmaktadır. Çünkü, Rosa Luxemburg'un sözleri, kesin olarak saçmadır ve sorunun somut tarihsel konumuyla alay niteliğindedir

Marksist programın çocukça değil de marksistçe yorumlanmasında, sözkonusu edilen şeyin ancak, burjuva demokratik ulusal hareketlerin sözkonusu olduğunu anlamak kolaydır. Eğer durum buysa, ki durumun bu olduğundan hiç kuşku yoktur, bu "kapsayıcı" "yavan sözler" vb. içeren programın burjuva demokratik ulusal hareketlerin bütün hallerini kucakladığının "belli bir şey olduğu" anlaşılır.  Ve eğer, Rosa Luxemburg, bunun üzerinde birazcık düşünmüş olsaydı, programımızın, ancak fiilen mevcut olan ulusal hareketleri sözkonusu ettiği sonucuna, daha az belli bir, şey olmayan bu ,sonuca varırdı.

Bu apaçık düşünceler üzerinde biraz kafa yorsaydı, Rosa Luxemburg, ağzından çıkanın ne büyük bir saçma olduğunu kolayca anlamış olurdu. Bizi; "yavan sözler" kullanmakla suçlarken, bize karşı, burjuva demokratik ulusal hareketlerin bulunmadığı ülkelerin programında ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkının sözü edilmediği kanıtını ileri sürmektedir! Pek akıllıca bir kanıt!

Ayrı ayrı ülkelerin, siyasal ve iktisadi gelişmesinin ve marksist programlarının kıyaslanması, Marksist açıdan pek büyük önem taşır, çünkü, kuşkusuz, bütün modern devletler, aynı kapitalist niteliktedir ve aynı gelişme yasasına tabidirler. Ama böyle bir kıyaslama akıllıca yapılmalıdır. Burada aranan ilk gerekli koşul, kıyaslanan ülkelerin tarihsel gelişme dönemlerinin kıyaslanabilip kıyaslanamayacağı sorununun aydınlığa kavuşturulmasıdır. Örneğin ancak (Ruskaya Mysıl'daki[36] prens E. Trubetskoy gibi) karacahiller, Rus marksistlerinin tarım programlarını Batı Avrupa'nın tarım programlarıyla "kıyaslayabilirler", çünkü bizim programımız bir burjuva demokratik toprak reformunun sorunlarına yanıt teşkil etmektedir, oysa Batı ülkelerinde böyle bir sorun yoktur.

Aynı şey, ulusal sorun için de doğrudur. Birçok Batı ülkelerinde bu sorun çoktan sonuca bağlanmıştır. Batı Avrupa ülkelerinin programlarında mevcut olmayan bir soruna yanıtlar aramak gülünçtür. Rosa Luxemburg, burada, en önemli şeyi gözden kaçırmıştır: burjuva demokratik devrimi uzun zamandan beri tamamlamış olan ülkeler ile bu devrimi henüz tamamlamamış olan, ülkeler arasındaki farkı.

Bu fark, sorunun özüdür. Bu farkın tam olarak gözden kaçırılması, Rosa Luxemburg'un pek uzun yazısını,boş, anlamsız,  yavan sözler dermesine çevirmektedir.

Batıda, Avrupa kıtasında, burjuva demokratik devrimler dönemi, belirli bir zaman süresi içine girer; yaklaşık olarak 1789'dan 1871'e kadar. Bu dönem, ulusal hareketler dönemi ve ulusal devletlerin kurulması dönemidir. Bu dönem sona erdiği zaman, Batı Avrupa, genel kural olarak, aynı ulusu içeren kararlı burjuva devletler sistemi haline geldi. Bu nedenle, bugünkü Batı Avrupa'nın sosyalistlerinin programlarında, ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkını aramak, marksizmin alfabesini bile bilmediğini açığa vurmak demektir.

Doğu Avrupa'da ve Asya'da burjuva demokratik devrimler dönemi, ancak 1905'te başladı. Rusya'da, İran'da, Türkiye'de ve Çin'deki devrimler, Balkan Savaşları. - İşte "Doğu"muzdaki, bizim dönemimizin dünya ölçüsündeki olaylar zinciri böyledir. Ve ancak kör olanlar, bu olaylar zincirinde, aynı ulustan oluşan bağımsız devletler kurma yolunda çaba gösteren, bir dizi burjuva demokratik ulusal hareketlerin uyanışını göremezler. İşte özellikle Rusya ve ona komşu olan ülkeler, bu dönemden geçmekte oldukları içindir ki, programımıza, ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkı ile ilgili bir madde koymak zorundayız.

Ama biz, Rosa Luxemburg'un yazısından aktarmamızı biraz daha sürdürelim.Şöyle yazıyor:

"Özellikle, aşırı ölçüde karma bir ulusal bileşimi olan bir ülkede iş gören ve kendi için ulusal sorunun birinci derecede önem taşıdığı bir partinin programı -Avusturya Sosyal-Demokrat Partisinin programı- ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı ilkesini içermemektedir." (Aynı yazı.)

Böylece, "özellikle" Avusturya örneği ileri sürülerek, okuru inandırma yolunda bir çaba gösterilmektedir. Bu belirli tarihsel konuyu inceleyerek, bu örneğin akla-uygun bir örnek olup olmadığını görelim.

İlkin, biz, burjuva demokratik devrimin tamamlanıp tamamlanmaması gibi temel bir sorunu ileri sürdük. Avusturya'da bu devrim, 1848'de başladı ve 1867'de sona erdi. O zamandan beri, hemen hemen yarım yüzyıl süre ile, bu ülkede genel olarak yürürlükte olan, legal bir işçi partisinin açıkça eylemini dayandırdığı yerleşmiş bir burjuva anayasa düzenidir.

Bu nedenle, Avusturya'nın gelişmesinin ayrılmaz iç koşullarında (genel olarak Avusturya'da ve özel olarak da bu ülkedeki ayrı ayrı uluslar arasında kapitalizmin gelişmesi bakımından), sonuçlarından biri ulusal bakımdan bağımsız devletlerin kurulması olacak olan sıçrayışları oluşturan etkenler yoktur. Kıyaslamasıyla, Rusya'nın da bu bakımdan benzer durumda olduğunu varsaymakla Rosa Luxemburg, yalnızca tarihe aykırı, temelden yanlış bir varsayımda bulunmakla kalmıyor, ama farkında olmadan likidatörlerin görüşünü benimsiyor.

İkincisi, Avusturya,'da ve Rusya'daki ulusal-topluluklar arasındaki tamamen farklı ilişkiler, burada üzerinde durduğumuz sorun bakımından özel önem taşır. Avusturya, uzun zamandan beri, Almanların egemen olduğu bir devlet olmakla kalmamıştır, üstelik Avusturya Almanları, bütün Alman ulusu üzerinde egemenliğin kendilerinde olması gerektiğini iddia etmişlerdir. Bu "iddia", görünüşte, herkesin bildiği şeylere, yavan sözlere, soyutlamalara... o kadar tahammülsüz olan Rosa Luxemburg'un da anımsamak lütfunda bulunabileceği gibi, 1866 savaşında yenilgiye uğratılmıştı. Avusturya'da egemen olan Alman ulusu, 1871'de son şeklini alan bağımsız Alman devletinin dışında kendisini buldu. Öte yandan Macarların bağımsız bir ulusal devlet kurma çabası, daha 1849'da, Rus serfler ordusunun darbeleri altında başarısızlığa uğradı.

Böylece tuhaf bir durum ortaya çıktı: Macarların ve sonra da Çeklerin, daha, yırtıcı ve güçlü komşuların tamamen yok edebileceği ulusal bağımsızlığı korumak amacıyla  Avusturya'dan ayrılmak için değil, tersine, Avusturya'nın toprak bütünlüğünü korumak için uğraşmaları! Bu pek özel durumdan ötürü Avusturya çift merkezli (ikili) devlet biçimini aldı, ve şimdi de üç merkezli (üçlü) devlet biçimine dönüşmektedir (Almanlar, Macarlar, Slavlar).

Rusya' da buna benzer bir durum var mı? Bizim ülkemizde "yabancı ırkların", daha kötü olan ulusal baskıdan kurtulmak için Büyük-Ruslarla birleşmeleri yolunda bir özlem var mı?

Ulusların kendi kaderlerini tayin etmeleri sorununda, Rusya ile Avusturya'yı kıyaslamanın, anlamsız yavan ve bilisizce bir şey olduğunu görmek için, bu soruyu sormak yeter.

Ulusal sorunda, Rusya'nın özel koşulları, Avusturya'da gördüğümüz durumun tam tersidir. Rusya bir tek ulusal merkezi olan devlettir -Büyük-Rusya. Büyük-Ruslar, bu ülkede geniş ve bölünmeyen bir toprak parçasında yaşamaktadırlar ve sayıları 70 milyondur. Bu ulusal devletin kendine özgü birinci özelliği, (bütün nüfusun çoğunluğunu -%57- oluşturan) "yabancı ırkların" sınır bölgelerinde yaşamalarıdır . İkinci özelliği, bu yabancı ırkların uğradıkları baskı ve zulmün, (yalnızca Avrupa devletlerine kıyasla değil) bütün komşu devletlere kıyasla çok daha ağır oluşudur. Üçüncüsü, birçok durumlarda sınır bölgelerinde yaşayan ulusal toplulukların, sınırın ötesinde daha büyük bir ulusal bağımsızlıktan yararlanan yurttaşları vardır (bu bakımdan devletin Batı ve Güney sınırlarında yaşan Finlileri, İsveçlileri, Polonyalıları, Ukraynalıları ve Romenleri anmak yeter). Dördüncüsü, "yabancı ırkların" yaşadığı sınır bölgelerinde kapitalizmin gelişmesi ve genel kültür düzeyi, merkeze kıyasla daha yüksektir. Ve ensonu, komşu Asya devletlerinde de, burjuva devrimler ve ulusal hareketler görmekteyiz, ve bunlar, Rusya sınırları içindeki akraba ulusal-toplulukları etkilemektedir. 

Böylece, içinde yaşadığımız dönemde, ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkının tanınması sorununu, ülkemizin özellikle acil bir sorunu haline getiren şey, Rusya'da, ulusal sorunun kendine özgü somut tarihsel özellikleridir.

Sırası gelmişken söyleyelim, Rosa Luxemburg'un Avusturya sosyal-demokratlarının programında ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkının tanınmadığı yolundaki iddiası, olgu olarak da yanlıştır. Bütün Ukraynalı (Rutenyalı) delegasyon adına konuşan Rutenyalı sosyal-demokrat Hankebiç'in (tutanakların 85. sayfasında), ve bütün Polonya delegasyonu adına konuşan Polonyalı sosyal-demokrat Reger'in (s. 108), söz edilen iki ulustan olan Avusturyalı sosyal-demokratların amaçlarından birinin ulusal -birliği kurmak ve uluslarının özgürlük ve bağımsızlığı, olduğu yolunda beyanlarını okuyabilmek için, ulusal programı kabul etmiş olan Brünn Kongresinin tutanaklarını açmamız yeter. Demek ki, Avusturya sosyal-demokrasisi, ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkını doğrudan doğruya programına koymamakla birlikte, ulusal bağımsızlık isteminin partinin ileri bölümleri, tarafından öne" sürülmesine izin vermektedir. Gerçekte bu, elbette ki, ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkının tanınmasından başka bir şey değildir! Böylece, Rosa Luxemburg'un gösterdiği Avusturya örneği, her bakımdan Rosa Luxemburg'un tezini çürütmektedir.
Blogger tarafından desteklenmektedir.