Kominternde Faşizm Üzerine tartışmalar - Bela Kun 1929
BELA KUN
SOSYAL-REFORMİZMİN SOSYAL-FAŞİZME GELİŞİMİ
(Bir analiz denemesi)
Daha KE’in 5. Kongresinde sosyal-demokrasinin sos- yal-faşizme geliştiği görüldü, orada şu tespit yapddı: "burju va toplumun ilerleyen çöküşü ile birlikte tüm burjuva parti ler, özellikle sosyal-demokrasi az ya da çok birfaşist karaktere büründüler. Faşizm ve sosyal-demokrasi, büyük kapitalist dik tatörlüğün aynı aletinin iki yönüdürler, bu yüzden sosyal-de- mokrasi, faşizme karşı mücadelesinde proletaryanın, hiçbir zaman güvenilir bir müttefiği olamaz."
5. Kongreden sonraki kapitalizmin beş yıllık gelişimi, kapitalizmin korunmasında büyük kapitalist diktatörlüğün esas aygıtının, gittikçe daha fazla biçimde faşizm olduğunu göstermiştir. Şu veya bu biçiminde faşizm, emperyalistlerin savaş hazırlığı için arka cepheyi sağlama alma yöntemidir.
Faşizm bugün, "illegal mücadele aracı" olmaktan çıkmış "legal mücadele aracı", bir dizi ülkede esas mücadele aracı olmuştur. Sosyal-demokrasi de gelişmesinin yeni bir aşaması na ulaşmıştır.
Sosyal-reformizm, siyasal olarak demokrasi (yani burjuva demokrasisi) ile özdeşti. Ama artık her durum da, burjuvazinin proleter devrime karşı varlık savaşında sos- yal-demokrasinin, demokratik yöntemlerin savunucusu oldu ğu söylenemez. Bütün büyük partilerin gelişimi sösyal-refor- mizmin, gittikçe daha hızlı biçimde sosyal-faşizme geliştiğini göstermektedir. Tam da bu yüzden bugün faşizm, - ve özel likle sosyal faşizm - uluslararası devrimci işçi hareketinin bir sorunu haline gelmiştir. O Bugün, savaş sonrası ilk dönemde devrimci durumun ortaya çıktığı zamanda, sözümona "saf demokrasi"nin (yani, merkezciler tarafından burjuva-demok- rasisinin. "saf', "sınıfsız" demokrasi diye çarpıtılması) oynadı ğı rolün hemen hemen aynısını oynamaktadır. O zamanlar 2 1/2.
Enternasyonalcilerin yaptıklarım bugün, KE. içindeki sağ ve uzlaşmacılar, tüm oportünist unsurlar veya KE. dışın da sosyal-reformizme, oradan da sosyal-faşizme yönelenler yapmaktadır.
1- Demokrasi Ve Faşizm
Alman uzlaşıcılar, sosyal-demokrasinin sosyal-faşizme gelişimi üzerine şunu söylüyorlar: "Burjuva devletin proletar yaya karşı her baskı önlemini faşizm, sosyal-demokrasinin bu baskı önlemlerine her katılışım da sosyal-faşizm olarak nitelendirmek Marksizme uygun değildir".
Uzlaşıcılar, sosyal-demokrasinin sosyal-faşizme gelişme gerçeğini görmüyorlar. Onlar faşizmin, kapitalist diktatörlü ğün sağlamlaştırılmasında, sömürünün korunmasında burjuva zinin esas, legal mücadele aracı haline geldiğini görmek iste miyorlar.
Uzlaşıcıların şimdi gizli olarak söyledikleri şeyi, Brand- lerciler merkez yaym organları "Akıma Karşı"da çoktandır açık olarak söylüyorlar: "Faşizm, burjuva parlamentarizme karşı koymaya başladığı yerde kazanıyor. Bu parlamentariz- riıin karşıtına dönüştüğü yavaş yavaş bir geçiş değil, bir sıçra ma bir darbedir". Bu yaklaşım faşizm ile burjuva demokrasi si arasında, proleter ve burjuva diktatörlüğü arasında olduğu gibi ilkesel bir çelişki görmektedir. O, "saf', "sınıfsız" demok rasi bakış açısından bakıp, faşizm ile burjuva demokrasisinin aynı sınıf içeriğine sahip olduğunu görmek istememektedir. Bu savaş zamanı dönemin merkezciliğine geri dönüştür.
Bu yaklaşımın anlamı, burjuva parlamenter demokrasi nin faşizme karşı korunmasının, işçi, çıkarlarının bir savunma aracı olarak görülmesidir. Onlar "saf' demokrasi olarak orta ya çıkan burjuva demokrasisinin, Engels’in öngördüğü ve Lenin’in belirttiği gibi karşı-devrimci rolünü unutuyorlar. Engels, 11 Aralık 1884 tarihli Bebel’e mektubunda "devrim anında saf demokrasinin, tüm burjuvazinin, hatta feodallerin bile son kurtuluş umudu olarak ortaya çıktığım" (48 Mart-Eylül) yazar. Lenin’de "şu anki kriz gününde tek düş manın saf demokrasi etrafında gruplaşan bütün gericilik" olduğunu söyler.
Kapitalizmin barışçı gelişim zamanında "işçi sınıfı çıkar ları uğruna mücadele için en iyi zemin" olan burjuva demok rasisi, "kriz ve sonraki günlerde" tüm gericiliğin (sosyal-de- mokrasinih de) yoğunlaşma noktasıdır. Savaştan sonra dev rimci durumun ortaya çıktığı zamanda karşı-devrimci şiddet, devrimci proletaryaya karşı demokrasi bayrağı altında saldır dı, çünkü:
1- Bir dizi ülkede burjuva-demokratik dönüşüm tamam lanmamıştı (Almanya, Avusturya-Macaristan, Balkan ülkele ri ve Rusya), buralarda burjuva-demokratik devrim, ilk gününden itibaren karşı-devrim olarak ortaya çıktı.
2 - "Eski demokrasi” ülkelerinde (İngiltere, Fransa vb.) demokrasinin tekrar tesis edilmesi, halkın gözünde savaş durumunun, olağanüstü yasaların kaldırılması demekti. Bu yüzden bu ülkelerde de ayaklanan işçi kitlelerini bastırmak için "saf demokrasi" uygun bir araçtı.
3 - İktisadi kriz ve savaş yüzünden iyice zayıflayan bur juvazi, egemenliğini korumak için "saf demokraside" bir çare gördü. "Eski” ve "yeni" demokratik ülkelerde ezilenlerin haklan artırıldı, buna paralel olarak işçi sınıfına karşı o zamana kadar görülmemiş kaba askeri şiddet ile gidildi.
Bur juvazi bu zaman içinde sözümona "saf demokrasinin temsil cisi olarak sosyal-demokrasiyi önplana sürdü, "demokratik leşme" ve askeri şiddet kullanımı aynı anda sosyal-demokra-si bayrağı altında uygulandı.
Devrimci durum ile istikrara kavuşma dönemi arasında,aynı şekilde istikrarın ilk döneminde kapitalizmin korunma yöntemlerinde bir değişiklik görüldü.
Demokraside umduğu nu bulamayan küçük burjuva yığınlar (zanaatkarlar, küçük köylüler, aydınlar)
faşist hareketi oluşturdular ve ülkelere göre değişik olmak üzere proleter devrime mesafeli yaklaştı lar. Az ya da çok anti-kapitalist özellikler taşıyorlardı. Faşist hareketler, "Halk hareketi", küçük burjuva yığınların hareke ti olarak oluştular ve başlangıçta demokrasiye karşı çıkmadı lar. Taraftarları "demokratik sınıfların" saflarından geliyordu ve talepler sosyal-demokratlardan daha az demokratik değil di. Faşistler İtalya’da diğer demokratik partilerden, bu ara da sosyal-demokratlardan da daha az deinokratik olmayan talepler ile ortaya çıktılar ve zamanla faşizmin antı-demokra- tik partisi olarak geliştiler. Diğer ülkelerde faşizmin gelişimi tabii ki İtalya’dan değişiktir, ama tüm faşist örgütlerin ortak özelliği, başlangıçta demokratik taleplerle ortaya çıkıp zamanla anti-deıiıokratik partilere gelişmeleridir. Brandlerci- lerin ve uzlaşmacıların sosyal-demokrasinin sosyal-faşizme gelişimini reddetmeleri, faşizm ile demokrasiyi ilkesel iki ayrı sistem olarak karşı karşıya koymaları, burjuva demokra sisini sınıfsız bir demokrasi olarak görmekten başka birşey değildir.
Burjuvazinin güçlenen konumu, bir dizi "demokratik hakların" geri alınması, burjuvazinin sadece sosyal-demokrat- ları değil faşistleri de kullanması, sadece Noske gibilerini değil, faşistleri de finanse etmesi anlamına gelmektedir. Duruma göre burjuvazi, bir sosyal-demokratları, bir faşistle ri ön plana sürmektedir. Ve mümkün olduğu yerde burjuva zi faşist diktatörlükler kurup, demokratik hakları bir kenara atmaktadır. Burjuvazi istikrar durumuna göre, sosyalist dev rime karşı, bir sosyal-demokrasiyi, bir faşistleri kullanmakta dır.
Gelişim, faşist metodlar ile demokratik metodların sü rekli daha fazla kaynaşması ile karakterizedir. Parlamentarizmin mutlak olarak faşizmin karşısına konulması yanlıştır. Mussolini İtalya’da uzun süre parlamento ile, liberal hatta katolik partinin yardımı ile hükümet etti.
Faşizm ile demokrasinin birbirini dışladığı ve ilkesel iki ayrı sistem oldukları şeklindeki yaklaşım, sadece teorik değil tarihsel olarak da yanlıştır. Sosyal-demokrasinin sosyal-faşiz- me geliştiği tespitine karşı çıkanların bütün mantık sistemi, faşizm gelmeden önce parlamentbnun ve burjuva demokrasi sinin yıkılması gerektiği, bir darbenin olması gerektiği iddi ası üzerinde yükselmektedir, bununla onlar, parlamenter demokrasinin kendi karşıtına dönüşme olanağını yok saymak tadırlar. İtalya’da faşizmin darbesi, hiçbir şekilde iktidarın sınıfsal içeriğinde bir değişiklik anlamına gelmiyordu; sınıf içeriğine göre parlamenter demokrasinin iktidarı da faşizmin iktidarı da burjuvazinin iktidarıdır.
Sosyal-demokrasinin sosyal-faşizme gelişiminin, demok rasi ile faşizmin uzlaşmaz zıtlıklar olduğundan ötürü müm kün olmadığım savunan iddia, sosyal-demokrasinin, ilk plan da sol sosyal-demokrasinin ideolojik cephaneliğinden çık maktadır. Bu soyut anti-marksist, sosyal-demokrat iddia, demokratik, reformist "sosyalizmin" gerçek gelişimine karşı tamamen yanlış yaklaşmaktadır, sosyal-demokrasi, hemen hemen bütün ülkelerde az veya çok hızlı bir tempoyla sos- yal-faşizme gelişmektedir.
"Die Kommunisticshe Internationale",
Jahrgang 1929, Heft 29/30, s. 1630.