Header Ads

Header ADS

Kominternde Faşizm Üzerine tartışmalar - 1929- Trade Unionizmden faşizme

TRADE-UNIONİZMDEN SOSYAL-FAŞİZME

Swansea ve Hamburg’tan Amsterdam EYK’nin Prag toplantısına ve Trade-Union’un Belfast kongresine - bu yol, uluslararası reformist sendikal hareketin faşistleşme yolu­  dur. Şimdiye kadar Alman reformist sendikal hareketi faşist- leşmenin örnek okuluydu, şimdi buna İngiliz Trade-Union’u da katıldı.

Son beş-altı senedir Trade-Unioncu bürokratlar Britan­ ya ‘ emperyalizmini istikrara kavuşturma yoluna girdiler. Onlardan Thomas, Clynes ve Cramp gibi bazıları, açıktan pan-Britanya yoluna girdiler.  Purcells,  Cooks  ve  Citrines gibi diğerleri aynı hedefi değişik yollardan takip ettiler; İngi­ liz emperyalizminin çıkarlarım korumak, sömürgeler prole­ taryasına karşı olmak.

Savaş sonrasında İngiltere’de, işçi sınıfının sosyal yapı­ sında muazzam değişiklikler meydana geldi. Eski geleneksel sanayi kollan -öncelikle madenciler- sürekli mevki kaybet­ tiler, Trade Union’un eski tutucu kanadından aşırı sol kana­ da, muhalefete geçtiler. Kimya, uçak, otomobil, elektro-tek- nik gibi yeni sanayi dalları, işçi-aristokrasisinin emperyalist Trade-Unioncu bürokrasi için kurtuluş olan yeni katmanları­ nı oluşturdular.

İngiliz işçi hareketindeki kutuplaşma gittikçe daha fazla arttı, genel grevin bastırılması, madencilerin lokavt edilmesi, proletaryanın radikalleşmesini durdurmadı, ama onu karma­ şık bir hale  soktu.  İngiliz  işçi sınıfının  radikalleşmesi, sanayi kollarının ayrışması ile gerçekleşti. Eski geleneksel işçi aris­ tokrasisi kurtanlamaz biçimde yokohırken, yeni "sol" gene- rasyon ontın imdadına yetişti. Yeniler,  ahlaksızlık ve  ihanet­ te eskilerin en tutucularım dahi solladılar, genel grevden son­ ra üç kat kötüleşen ve orospulaşan "sol'lar, Ingiliz işçi hare­ ketinde faşistleşmenin kamçılayıcısı haline  geldiler.


Trade-Union’un 51. Kongresi yeni birşey getirmedi. "îş barışı", "kapitalizmin rasyonalleşmesinin kaçınılmazlığı", "sendikaların çoktandır sanayinin tamamlayıcı bir parçası" olduğu şeklindeki konuşmalar cansıkıcı tekrarlardan öte git­ mediler.

"İşçinin, sanayinin iyileşmesinden çıkarı olduğu, sanayi­ nin durumunun onu ve onun ailesini yakından ilgilendirdiği, işçi sınıfının iyiliği olduğu vb." Ben Tillet’in bu yaklaşımım bundan bir sene önce Alman reformist sendikal hareketinin tarih yazan Karl Zwing sergiledi. Belfast kongresi yeni bir aşama oluşturmamaktadır, onun tarihsel anlamı, İngiliz Tra- de-Union’unun burjuva devletle kaynaşmasını tamamlamış olmasıdır.

İşçi Partisi ile Trade-Union, İngiliz emperyalizmini kur­ tarma işini kendi aralarında bölüştüler. 

Sendikaların, sadece kapitalist istikrarın hizmetinde oldukları dönem oldukça geri­ de kaldı, şimdi sıra işçi aristokrasisinin "genç"  elleri sayesin­ de rasyonalleşmeyi, İngiliz emperyalizmini takviye etmeyi gerçekleştirmede.

İngiliz sendikalarının önderleri, Amsterdam Enternasyo­ nali Yönetiminin programma uygun olarak faşistleşmeyi ger­ çekleştiriyor. Bunun anlamı, ulusal İngiliz ölçeğine göre anla­ mı şudur; 
"pan-Britanya işçi enternasyonali" temelinde, sömürgeler proletaryasının daha iyi soyulması için imparator­ luğun sağlamlaştırılması; pan-Britanya ölçeğinde "iş barışı"; "özgür" (gerçekte büyük basm tröstleri tarafından finanse edilen) Trade-Unioncu basm. Yeni "işçi” hükümeti altında yapılan İngiliz  sendikalarının  kongresinde  durum budur.  O,proletaryadan izole olmuştur. Kongreye katılmayı başarabil­ miş, işsiz kalmış maden ve tekstil işçilerinin konuşmaları, kongredeki birkaç devrimci konuşmayı oluşturuyorlardı. Bu konuşmalar Trade-Unioncu sendika bürokratları tarafından, Almanya’da ADGB’nin sosyal-faşist çetelerinin kongrelerde yaptığından daha az kanh ve hiddetli  bastırılmadı.

Ama bu ses kongre dışında da yükseldi. Hemen hemen aynı zamanda Ulusal Azınlıklar Hareketi, 6. yıllık konferansı­ nı yaptı. Komünistleri tasfiye tehditlerine ve işçi hareketinin savunmaya çekilmesi tezlerine rağmen konferans 700 delege ile toplanarak önemli bir başarı kazandı, bu konferansta, işletmelerden ve madenlerden gelen delegeler son konferan­ stan daha fazladır.

Bu konferansta, İngiliz proletaryasının devrimci öncüsü, Mac Donald’m emperyalist işçi hükümetine 
ve Trade-Union­ cu sendika bürokrasisine layık olduğu kıymeti biçti. Konfe­ rans, tekstil işverenleri, Mac Donald hükümeti ve Trade-U- nion bürokrasisinin,  uzlaşma  dalaveresinin  yardımıyla,  lokavt edilmiş tekstil işçilerinin grevinin kırılmasının başarıl­ masına kararlılıkla karşi çıktı. Konferans, "işçi hükümeti"nin saldırı politikasının ve Hindistan ile Filistin’deki pravokatör rolünün maskesini düşürdü. Konferans, kapitalist rasyonal- leşmeye karşı pratik bir mücadele programı hazırladı ve Lan- cashire’deki tekstil işçilerine mücadeleye devam çağrısı yap­  tı. Ulusal Azınlıklar Hareketi’ndeki hata ve  eksikliklere  kar­ şı sıkı bir devrimci özeleştiri yapıldı. Bunlardan en önemlisi yükselen sınıf hareketinin arkasında kalmaktır.

Tekstil işçilerinin lokavt edilmesi sırasında UAH’nin tekstil proletaryası ile hiçbir bağı olmadığı ortaya çıktı. KP, eylein komitelerini örgütlemeyi ve lokavt edilen işçileri des­ teklemeyi kendi eline aldı. Şimdi İngiltere’de yeni iktisadi mücadeleler gündemdedir. Ağır ve tekstil sanayimde ve demiryolu işletmelerinde, bunlar özel siyasal karakter kazan- maktalar. Eğer UAH, kitlelerle bağ kurmayı başaramaz,  dev­rimci seksiyonlar oluşturamaz, yığınları Trade-Unionculara karşı mücadeleye hazırlayamazsa, yine Trade-Unioncu bürokrasi, yığınları uzlaşma sahtekârlığı ile sömürünün boyunduruğuna takacaktır. 

İngiliz Trade-Union’unun faşist­ leşmesi şartlarında en önemli problem, uzlaşma kıırumuna karşı, İngiliz işçilerinin geleneksel legalizmine karşı, burjuva devlete saygın tutumlarına karşı, mücadele ve anavatandaki iktisadi mücadeleler ile sömürgelerdeki sınıf savaşının birleş­ tirilmesidir. İktisadi mücadelelerdeki yeni taktik ile ilgili sal­ lantılara bir son verilmelidir. 

UAH konferanslarında yüzbin- ierce işçi temsil ediliyorsa, bunun sadece, yığınlar  arasmda  bir dayanağı varsa, doğrudan yığınlar tarafından seçiliyorsa bir anlamı vardır. UAH, İngiliz sömürgelerindeki sendikal hareket ile daha sıkı bağlar kurmalı, onları iktisadi mücadele­ de, yeni sendikalar kurmada desteklemeli, İşçi Partisi’nin sömürgelerdeki emperyalist politikasının maskesini indirmeli­ dir. KEYK 10. Plenumunım İngiltere üzerine kararlarının somut anlamı budur.

"Die Kommunistische Internationale",
Jahrgang 1929,  Heft 36(?),  s. 1963.




Blogger tarafından desteklenmektedir.