Header Ads

Header ADS

TAKTİK ÜZERİNE MEKTUPLAR

Viladimir İliç Lenin Nisan Tezleri 

1917 Nisan'ında yazıldı.

İlk kez 7 Nisan 1917 tarihli Pravda No° 26'da yayınlandı. 

GİRİŞ

4 Nisan 1917'de, yazının adında belirtilmiş olan konuda, ilkin, bir bolşevikler toplantısına bir rapor sunmak üzere Petersburg'a çağrılmıştım. Toplananlar Rusya'nın işçi ve asker vekillerinin Sovyetleri konferansının delegeleriydi ve hareket etmek zorunda oldukları için, bana, konuşmamı erteleme olanağı verememişlerdi. Toplantının sonunda, toplantıya başkanlık eden G. Zinovyev yoldaş, bütün toplantıdakiler adına, Rusya'nın sosyal-demokrat işçi partisinin birleşmesi sorununu tartışmak isteyen bolşevik ve menşevik delegelerin ortak toplantısında raporumu, hiç zaman geçirmeden, yeniden yinelememi istedi. 

Raporumu hemen yinelemekte duyduğum güçlüğe karşın,  bu istek, aynı zamanda, hem benim siyasal dostlarımdan, hem de kısa zaman içinde hareket edecekleri için gerçekten de bana bir süre veremeyecek durumda olan menşeviklerden geldiğine göre, bu isteği reddetmeye kendimi yetkili görmedim. 

Raporda, Prauda'nın[12] 7 Nisan 1917 tarihli 26. sayısında yayınlanmış olan tezlerimi okudum.[13

Tezler ve benim raporum, bizzat bolşeviklerin kendi aralarında ve Pravda'nın yazı kurulunda anlaşmazlıklara neden oldu. Birkaç toplantıdan sonra oybirliğiyle bu anlaşmazlıkları açıkça tartışmanın ve böylelikle partimizin (Merkez Komitesi çevresinde toplanmış bulunan Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin), 20 Nisan 1917'de Petersburg'da başlayacak olan kongresine materyal sağlamanın daha iyi olacağı kararına vardık. 

Tartışma üzerindeki bu karara uygun olarak, sorunu bütün yönleriyle incelemek iddiasında bulunmaksızın ve yalnızca belli başlı kanıtları, işçi sınıfı hareketinin pratik görevlerinin yerine getirilmesi için özellikle önemli olanlarını belirtmek isteğiyle aşağıdaki mektupları yayınladım. 



BİRİNCİ MEKTUP 

GÜNCEL DURUMUN TAHLİLİ

Marksizm, bizi, sınıflar ilişkisinin ve tarihin her anının somut özelliklerinin en doğru, aslına en uygun ve nesnel olarak doğrulanabilir, denetlenebilir bir hesabını yapmaya zorunlu kılar. Biz bolşevikler, bu kurala, bilimsel temellere dayanan bir siyaset bakımından kesinkes zorunlu olan bu kurala her zaman bağlı kalmak zorundayız. 

Marx ve Engels, ezbere öğrenilen ve yinelenen, olsa olsa tarihsel sürecin her evresinin, somut iktisadî ve siyasal durumuyla zorunlu olarak değişen genel hedefleri gösterebilen "formüler’le haklı olarak alay ederek, her zaman, "bizim öğretimiz bir dogma değil, ama bir eylem kılavuzudur" demişlerdir. 

Şu halde, devrimci proletaryanın partisinin, görevlerim ve hareket tarzını belirlemek için bugün kılavuz sayması gereken kesin olarak sabit olmuş nesnel olgular hangileridir? 

Benim Pravda'da yayınlanan (n° 14 ve 15, 21 ve 22 Mart 1917) ilk "Uzaktan Mektup"umda ("birinci devrimin birinci aşaması"), ve tezlerimde, "Rusya'da güncel durumun özgünlüğü"nü, devrimin birinci aşaması ile ikinci aşaması arasında g e ç i ş evresi olarak tanımladım. Sonuç olarak, en başta gelen sloganın, "günün görevi"nin, o anda şu olduğu kanısındayım: "İşçiler, çarlığa karşı iç savaşta proletarya ve halk kahramanlığının mucizelerini yarattınız. Devrimin ikinci aşamasında zaferinizi hazırlamak için de proletarya ve halk örgütlenmesinin harikalarını yaratmalısınız." (Pravda, n° 15.)[14

Birinci aşama neyi kapsar? 

Devlet iktidarının burjuvaziye geçmesini. 

Şubat-Mart 1917 Devriminden önce devlet iktidarı, Rusya'da, eski bir sınıfa, başında Nikola Romanov'un bulunduğu feodal toprak soylularına aitti. 

Bu devrimden sonra, iktidar, başka bir sınıfa, yeni bir sınıfa, burjuvaziye ait bulunuyor. 

İktidarın bir sınıftan ötekine geçişi, sözcüğün salt bilimsel anlamıyla olduğu kadar, politik ve pratik anlamıyla da bir devrimin birinci, başlıca ve esas belirtisidir. 

Burjuva devrimi ya da burjuva demokratik devrim, Rusya'da, bu bakımdan tamamlanmıştır. 

Şimdi, burada, kendilerine "eski-bolşevikler" demekten hoşlanan karşı-görüşlülerden yükselen itirazları duyuyoruz: her zaman burjuva demokratik devrimin ancak "proletaryanın ve köylülerin devrimci demokratik iktidarı" ile son bulabileceğini söylemedik mi? Tarım devrimi, ki o da burjuva demokratiktir, o da sonuçlandı mı? Bu, tam tersine, henüz başlamamış bir olay değil midir? 

Yanıt veriyorum: bolşeviklerin fikirleri ve sloganları, bütünü içinde, tarih tarafından tamamıyla doğrulanmışlardır; ama somut gerçek olaylar, bizim önceden görebildiğimizden başka şekilde oldu; daha özgün ve daha çeşitli biçimde geçti. 

Bunu bilmemek ya da unutmak, yeni ve canlı gerçeğin özgünlüğünü incelemek yerine, ezberlenmiş bir formülü ahmakça yineleyerek, partimizin tarihinde bir kere daha can sıkıcı tatsız rol oynayan bu "eski-bolşevikler" gibi davranmak olurdu. 

"Proletaryanın ve köylülerin devrimci demokratik iktidarı", Rus devriminde daha önceden gerçekleşmiş[15] bulunuyor, çünkü bu formül, yalnızca sınıflar arasında ilişkiyi öngörüyordu, bu ilişkiyi, bu işbirliğini g e r ç e k l e ş t i r e n somut siyasal bir kurumu değil. Yaşamın gerçekleştirdiği "işçi ve asker vekilleri Sovyetleri", işte, "proletaryanın ve köylülerin devrimci demokratik iktidarı". 

Bu formül artık eskidi. Yaşam, onu, formüller ülkesinden gerçek ülkesine götürdü, ona kan ve can verdi, onu somutlaştırdı ve sonuçta değişikliğe uğrattı. 

Bu yüzden, artık, gündemde yeni bir hedef vardır: bu, iktidarın bağrında proleter unsurlarla (savaşı sonuna kadar götürmeye karşı olanlar, enternasyonalciler, "komünistler", komüne geçişten yana olanlarla), küçük-mülk sahibi ya da küçük-burjuva unsurlar (Çheydze, Çereteli, Steklov, sosyalist-devrimciler ve daha başka devrimci amaçlarla savaşı sonuna kadar götürme yanlıları, komüne doğru giden harekete karşı olanlar, burjuvaziyi ve burjuva hükümeti "destekleme"den yana olanlar) arasında bölünme, ayrılma. 

Her kim ki; bugün, "proletaryanın ve köylülerin devrimci demokratik diktatörlüğü"nden başka söz etmez, yaşamın gerisinde kalır, ve bu yüzden de, pratik olarak, proletarya sınıfının savaşımına karşı küçük-burjuvaziye geçer, ve devrim-öncesi "bolşevik" antikalar arşivlerine ("eski-bolşevikler" arşivlerine de denilebilirdi) kaldırılması gerekir. 

Proletaryanın ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğü şimdiden gerçekleşmiş bulunuyor, ama olağanüstü özgün bir biçimde ve çok önemli birçok değişikliklerle. Gelecek mektuplarımın birinde bundan söz edeceğim. Şimdilik, bir marksistin, her teori gibi daha çok esas olan, genel olan, yaşamın karmaşıklığını yaklaşık olarak gösterebilen dünün teorisine sımsıkı takılıp kalmaması, yaşayan gerçeği, kesin ve somut olguları hesaba katması gerektiğini, bu söz götürmez gerçeği iyice özümlemesi gerekir. 

"Gri teoridir, dostum, ama yeşil yaşamın sonsuz ağacıdır."[16

Eskiden yapıldığı gibi, burjuva devrimi "tamamlama" sorununu ortaya atmak, canlı marksizmi ölü metinlere feda etmek demektir. 

Eski formül şöyleydi: burjuvazinin egemenliğinin yerini, proletarya ve köylülüğün egemenliği, onların diktatörlüğü alabilir ve almalıdır. 

Oysa, gerçek yaşamda, şimdiden b a m b a ş k a b i r ş e y görüyoruz: bu ikisinin, birinin ve ötekinin, son derece özgün, yeni, şimdiye kadar hiç görülmemiş bir biçimde, birbirine geçişini. Önümüzde, yan yana, bir arada, aynı zamanda, hem burjuvazinin egemenliği (Lvov-Guçkov hükümeti), hem de k e n d i i s t e ğ i y l e iktidarı burjuvaziye bırakan, isteyerek burjuvazinin kuyruğuna takılan proletaryanın ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğünü görüyoruz. 

Çünkü, unutmamak gerekir ki, Petrograd'da, fiilen iktidar, işçilerin ve askerlerin elindedir; yeni hükümet, onlara, hiç bir şeyi zorla kabul ettirmez, ettiremez de, çünkü ne polis, ne halktan kopmuş bir ordu, ne de halkın üstünde yer alan güçlü bir bürokrasi vardır. Bu bir olgu. Bu, kesin olarak, Paris Komünü tipinde bir devleti karakterize eden bir olgudur. Bu olgu, eski şemaların çerçevesi içine girmiyor, onlara uygun düşmüyor. Bugün artık anlamını yitirmiş "proletaryanın ve köylülüğün diktatörlüğü" üstüne genel sözleri yinelemek değil, şemaları yaşama uyarlamak gerekir. 

Sorunu daha iyi aydınlatmak için, bir başka yönden ele alalım. 

Bir marksist, sınıflar arası ilişkilerin tahlilinde gerçek zemini terk etmemelidir. Burjuvazi iktidardadır. Ama köylü yığını da, bir başka kategoride, bir başka türde, bir başka nitelikte bir burjuvazi değil midir? Niçin bu toplumsal kategori iktidara gelmesin, böylece burjuva demokratik devrimi "tamamlamasın"? Bu, niçin mümkün olmasın? 

Eski-bolşevikler çok kere böyle düşüyorlar. 

Bu, pekâlâ olanaklıdır derim. Ama bir marksist, bir durumu değerlendirmek için, olabilecek olandan değil, gerçek olandan hareket eder. 

Çünkü, gerçek bize şunu gösteriyor ki, köylülerin ve askerlerin serbestçe seçilmiş vekilleri, ikinci bir hükümet oluşturuyorlar, onu serbestçe tamamlıyor, geliştiriyor, yetkinleştiriyorlar. Ve aynı serbestlikle iktidarı burjuvaziye teslim ediyorlar; bu, hiç de marksist teoriye "aykırı" değildir, çünkü burjuvazinin, konumunu yalnızca zor yoluyla değil, yığınların göreneğe bağlılığı, zayıflığı, güçsüzlüğü, bilinçsizliği ve örgütsüzlüğü ile de koruduğunu her zaman biliyorduk ve bunu binlerce kez belirttik. 

Ve bugünün bu gerçeği karşısında olaylara sırt çevirmek ve "olanaklar"dan söz etmek doğrusu gülünçtür. 

Köylülüğün, tüm toprakları ve tüm iktidarı alması olanaklıdır. Bu olanağı aklımdan çıkarmamak ve ufkumu, içinde bulunduğumuz günle sınırlandırmamak üzere yeni bir olguyu: bir yanda tarım ücretlileri ve yoksul köylüler ile öte yanda varlıklı (patron) köylüler arasındaki derin uçurumu hesaba katarak, tarım programını açık ve kesin bir biçimde formüle ediyorum. 

Ama başka bir olanak daha vardır: köylüler, burjuvazinin etkisi altında bulunan, savaşı sonuna kadar sürdürmek siyasetinden yana geçen ve kendilerine, her ne kadar daha toplantı günü henüz saptanılmamış bile olsa Kurucu Meclise kadar beklemelerini salık veren sosyalist-devrimcilerin küçük-burjuva partisinin öğütlerine kulak verebilirler.[17

Olasıdır ki, köylüler, işçi ve asker vekilleri Sovyetlerinin aracılığıyla, burjuvazi ile kısa bir süre önce yapmış oldukları yalnız biçimsel değil, aynı zamanda gerçek olan uzlaşmayı olduğu gibi korusunlar ve sürdürsünler. 

Pek çok şey olanaklıdır. Tarım hareketini ve tarım programını unutmak büyük bir yanılgı olurdu. Ama bize, uzlaşmanın var olduğunu ya da daha doğru, daha az hukuksal, daha ekonomik toplumsal bir deyim kullanmak istersek, burjuvazi ile köylülük arasında bir sınıf işbirliğinin varlığını gösteren gerçeği unutmak da daha küçük bir yanılgı olmayacaktır. 

Bu olgu, olgu olmaktan çıkacağı, köylülük, burjuvaziden ayrılacağı, burjuvaziye karşın, toprağı eline geçireceği, ona karşı iktidarı alacağı zaman, burjuva demokratik devrimin daha özel olarak incelenecek olan yeni bir aşaması başlayacaktır.

Köylülüğün burjuvaziyle anlaştığı şu anda bu gelecek aşama olanağı yüzünden ödevini unutan bir marksist, bir küçük-burjuva durumuna düşer, çünkü o, proletaryaya, küçük-burjuvaziye güvenmesini telkin etmiş olur ("bu küçük-burjuvazi, bu köylü yığını, bizzat burjuva demokratik devrim çerçevesi içinde burjuvaziden ayrılmalıdır"). Köylünün a r t ı k burjuvazinin yedeğinde olmayacağı, sosyalist-devrimcilerin, Çheydze'lerin, Çereteli'lerin, Steklov'ların a r t ı k burjuva hükümetin bir uzantısı olmayacakları şairane, güler yüzlü, hoş bir gelecek "olanağı", bu güleç gelecek "olanağı", köylünün hâlâ burjuvazinin kuyruğuna takılı bulunduğu, sosyalist-devrimcilerin ve sosyal-demokratların burjuva hükümetin bir eki, bir uzantısı ve "Majesteleri"[18] Lvov'un muhalefeti olma rolünde kaldıkları b u g ü n k ü k e d e r i ona unutturacaktır.. 

Varsayılan bu kişi, yumuşak başlı bir Louis Blanc'a, Kautsky'nin tatlı dilli bir öğrencisine benzerdi; bir devrimci marksiste benzer hiç bir yanı olmazdı. 

Tamamlanmamış, -ve henüz köylü hareketini sonuçlandırmamış- burjuva demokratik devrim "üzerinden" sosyalist devrime "atlamak" arzusuyla, bu öznelciliğe düşmek tehlikesini göze almayalım. 

Eğer, "Çar yok, işçi hükümeti var"[19] deseydim, böyle bir tehlikeyle karşı karşıya bulunurdum. Ama böyle bir şey demedim, tamamen başka bir şey dedim. Rusya'da, işçilerin, tarım ücretlilerinin, askerlerin ve köylülerin vekillerinin sovyetlerinden başka (burjuva hükümetinden başka) bir hükümet olamayacağını söyledim. Bugün, Rusya'da, iktidar, Guçkov'dan, Lvov'dan, bilimsel, marksist bir terim kullanmak üzere ve ne gündelik dilden, ne sokaktaki adamın dilinden, ne de meslekî dilden alınmış bir tanımlamadan değil, bir sınıf tanımlamasından yararlanmak üzere, ancak içinde açıkça köylülüğün, askerlerin, küçük-burjuvazinin egemen bulundukları Sovyetlere geçebilir dedim.

Açıkça, Paris Komünü deneyimine başvurduğuma göre, tezlerimde, henüz zamanını doldurmamış olan köylü hareketi ya da genellikle küçük-burjuva hareketin üstünden atlamak gibi bir işçi hükümeti tarafından iktidarın "ele geçirilmesi" oyununu oynamak gibi her türlü olasılıktan, her türlü blankici serüvenden mutlak olarak kaçındım. Çünkü, bilindiği gibi, Marx'ın 1871'de-, Engels'in 1891'de[20] ayrıntılı olarak özenle gösterdikleri gibi. Komün deneyimi, blankiciliği[21] içine almamıştır, çoğunluğun doğrudan doğruya, dolaysız ve kayıtsız şartsız egemenliğini ve yığınların yalnızca bu çoğunluk bilinçli olarak hareket ettiği ölçüde yığınların eylemini kesinkes güvence altına alır. 

Tezlerimde, her şeyi tam eksiksiz bir biçimde açıklayarak, işçi, tarım ücretlisi, köylü ve asker vekilleri Sovyetleri i ç e r s i n d e etkili olmak savaşımına bağladım. Bu konuda herhangi bir kuşkuya yer vermemek için, tezlerimde, "yığınların p r a t i k gereksinmelerini göz önünde bulundurarak" sabırlı ve azimli bir "açıklama" çalışmasının zorunluluğunu iki kez vurguladım. 

Bilisizler ya da Bay Plehanov ve hempaları, marksizm dönekleri, anarşizm, blankicilik vb. diye bağırıp çağırabilirler. Düşünmek ve öğrenmek isteyen, blankiciliğin, iktidarın bir azınlık tarafından alınması demek olduğunu, işçiler vb. vekilleri Sovyetlerinin ise, apaçık olarak halk çoğunluğunun doğrudan doğruya, dolaysız örgütü olduğunu anlamamazlık edemez. Bu, Sovyetlerin bağrında etkili olma uğruna savaşıma yönelmiş bir hareket, blankicilik bataklığına dökülemez, hiç bir şekilde dökülemez. Gene aynı şekilde anarşizm bataklığına da dökülemez, çünkü anarşizm, burjuvazinin egemenliğinden proletaryanın egemenliğine g e ç i ş sırasında devletin ve devlet iktidarının zorunluluğunu reddeder. Ben, tersine, her türlü yanlış anlamaya meydan vermeyecek bir açıklıkla, bu dönemde, devletin zorunluluğunu savunuyorum, ama Marx'la ve Paris Komünü deneyimiyle  de uyuşarak alelade bir burjuva parlamenter devletin değil, ama sürekli ordusu olmayan, halk düşmanı bir polisi bulunmayan, halkın üzerinde yer alan bürokrasisi olmayan bir devletin gereğini savunuyorum. 

Eğer Pay Plehanov, Edinstvo'sunda bütün gücüyle anarşizme karşı protestolar haykırıyorsa, bununla, bize, marksizmle ilişkisinin kopmuş olmasının yeni bir kanıtını vermekten başka bir şey yapmıyor. Benim, Pravda'da (n° 26) yayınlanan, kendisini, Marx ve Engels'in 1871, 1872, 1875'te devlet konusundaki öğretilerinin neler olduğunu bize açıklamaya çağırmama karşı, Bay Plehanov, öfkeden kudurmuş burjuvazinin çığlıklarına benzeyen uluorta çığlıklar atarak sorunun özü konusunda susarak yanıt vermek zorundadır ve her zaman da zorunlu olacaktır. 

Eski-marksist Plehanov, marksizmin devlet üzerine öğretisinden kesin olarak hiç bir şey anlamamıştır. Zaten bu anlayışsızlığının tohumları, anarşizm üstüne Almanca broşüründe de görülebilir.[22

ŞİMDİ de, I. Kamenev yoldaşın benim tezlerimle ve yukarıda açıklanan görüşlerle olan "anlaşmazlıklarını" Pravda n° 27'deki yazısında nasıl sıraladığını görelim. Bu, bunları daha iyi belirginleştirmemize yardım edecektir. 

"Lenin yoldaşın genel şemasına gelince, diye yazıyor Kamenev yoldaş, bu şema, şu burjuva demokratik devrimin t a m a m l a n m ı ş olduğu tezinden hareket etmesi bakımından ve bu devrimin derhal sosyalist devrime dönüşmesine dayanması yüzünden bize kabul edilmez bir şema olarak görünüyor." 

Burada, iki büyük yanlış var. 

Birincisi. Burjuva demokratik devrimin tamamlanmış ya da tamamlanmamış olduğunu anlama sorunu yanlış konmuştur. Sorun, şeylerin yalnız bir yönünü dikkate alan, nesnel gerçeğe uygun düşmeyen, soyut ve yalın bir biçimde konmuştur.  Kim ki sorunu böyle koyar, kim ki bugün "Burjuva demokratik devrim tamamlanmış mıdır?" diye sorar, e n a z ı n d a n, son derece karışık ve hiç olmazsa iki yön içeren bir gerçeği anlamak olanağından kendini yoksun kılar. Teoride bu böyle. Pratikte ise acınacak bir şekilde küçük-burjuva devrimciliğine teslim olur. 

Gerçekte, bize, hem iktidarın burjuvaziye geçişini (alışılmış tipte "tamamlanmış" burjuva demokratik devrim), hem de hakikî hükümet yanında, "proletarya ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğü"nü temsil eden ikinci bir hükümetin[23] varlığını gösteriyor. Bu "ikinci hükümet" de kendiliğinden, iktidarı burjuvaziye bırakmış, kendisini, burjuva hükümete bağlamıştır. 

Kamenev yoldaşın, "burjuva demokratik devrim tamamlanmamıştır" yolundaki eski bolşevik formülü, bu gerçeği hesaba katıyor mu? 

Hayır, bu formül eskimiştir. Artık hiç bir şeye yaramaz. Bu formül ölmüş bir formüldür. Onu yeniden diriltmek boşunadır. 

İkinci olarak. Pratik bir sorun. Burjuva hükümetten ayrı, özel bir "proletarya ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğü" şeklinin, bugün, Rusya'da, hâlâ olanaklı olup olmadığı söylenemez. Oysa, marksist taktik de bilinmeyen üzerine dayandırılamaz. 

Ama bu, hâlâ mümkün olabilirse, buna ulaşmak için ancak bir, tek bir yol vardır: hareketin komünist, proleter unsurlarının, küçük-burjuva unsurlardan derhal, kesin bir şekilde ve geri dönülmeksizin, ayrılması. 

Niçin? 

Çünkü, bütün küçük-burjuvazinin, şovenizme (savunma savaşını sonuna kadar götürmeye) doğru, burjuvazinin "desteklenmesine" doğru, burjuvaziye bağımlılığa doğru, burjuvaziden vazgeçmek zorunda kalmak korkusuna doğru vb. kayması bir rastlantı değil, zorunlu bir şeydir. 

Küçük-burjuvazi, zaten iktidarı alabilecek durumda ise, ama almak istemiyorsa, onu, iktidara nasıl "itmeli"? 

Yalnızca komünist partisinin, proletarya partisinin ayrılmasıyla; bu küçük-burjuvaların ürkekliğinden kurtulmuş proleter sınıf savaşımıyla. Yalnızca sözde değil, ama fiiliyatta da küçük-burjuvazinin etkisinden kurtulmuş olan proleterlerin birlik ve beraberliği küçük-burjuvazinin ayakları altındaki toprağı o kadar "yakıcı" hale getirebilir ki, küçük-burjuvazi, belli koşullarda, iktidarı almaya kendini zorunlu görür; Guçkov'un ve Milyukov'un -gene yineliyorum, belli koşullarda- Çheydze'lerle, Çereteli'lerle, sosyalist-devrimcilerle, Steklov'larla paylaşmadıkları, tam bir iktidar için elverişli bir tutum alacakları pek uzak bir olasılık değildir; çünkü bu sonuncular, her şeye karşın "savaşı sonuna kadar götürmekten yanadırlar". 

Hemen bugün, derhal ve dönüşsüz olarak Sovyetlerin proleter unsurlarını (yani komünist, proleter partisini) küçük-burjuva unsurlardan ayırmaya kalkan kimse, mümkün olan şu iki durumda hareketin çıkarlarına sadık bir şekilde tercüman olur: Rusya'nın hâlâ kendine özgü, bağımsız, burjuvaziye bağlı olmayan bir şekle bürünmüş bir "proletarya ve köylülük diktatörlüğüne" sahip olması halinde olduğu gibi, küçük-burjuvazinin bir türlü kendini burjuvaziden koparamaması ve daima (yani sosyalizme kadar) burjuvazi ile bizim aramızda bocalaması halinde. 

Her kim ki, eyleminde, yalnızca "burjuva demokratik devrimin tamamlanmamış" olduğu basit formülünden esinlenirse, salt bu yüzden küçük-burjuvazinin burjuvazi karşısında mutlaka bağımsız olabileceğine kefil oluyor demektir. Onun için, şu içinde bulunduğumuz zamanda, kendisini, acınacak biçimde küçük-burjuvazinin eline teslim ediyor demektir. 

Sırası gelmişken. Proletaryanın ve köylülüğün diktatörlüğü  "formülü" söz konusu olduğuna göre, iki Taktik'te (Temmuz 1905) özellikle şunu belirttiğimi (Oniki Yıl'a bakınız, s. 435)[24] anımsamak iyi olacak: 

"Dünyadaki her şey gibi, proletaryanın ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğünün de bir geçmişi, ve bir de geleceği vardır. Bunun geçmişi otokrasidir, serfliktir, monarşidir ve ayrıcalıktır. ... Geleceği ise, özel mülkiyete karşı savaşımdır, ücretli işçilerin işverene karşı savaşımıdır, sosyalizm için savaşımdır."[25

Kamanev yoldaş, aynı şekilde, 1917'de de, proletarya ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğünün geçmişini dikkate almamak yanılgısını işliyor. Oysa gerçekte, gelecek onun için başlamış bile bulunuyor, çünkü ücretli işçinin ve küçük mülk sahibinin çıkarları ve politikası daha şimdiden birbirinden gerçekte ayrıdır, ve bu ayrılık, "savaşı sonuna kadar sürdürme" gibi emperyalist savaşa karşı tutum gibi, o kadar önemli, o kadar başlı başına bir sorundur. 

Şimdi burada, Kamenev yoldaşın daha yukarda da söylenilen ikinci yanlış uslamlamasına geliyorum. O, beni, şemamda, "bu devrimin (burjuva demokratik devrimin) şu an sosyalist devrime geçişine" dayanmış olmakla suçluyor. 

Bu yanlıştır. Devrimimizin sosyalist devrime "şu an" dönüşmesine "dayanmak" şöyle dursun, böyle bir tutumdan kesin olarak kaçındım; 8. tezde kesin olarak şunu açıkladım: "Doğrudan görevimiz, sosyalizmin 'başlatılması' d e ğ i l d i r. ..."[26

Devrimimizin sosyalist devrime hemen dönüşmesini hesaplayan bir kimsenin, doğrudan doğruya bir görev olarak kabul edilen sosyalizmin başlatılmasına karşı koymayacağı besbelli değil midir? 

Dahası var: Rusya'da bir "Komün-Devletin" (yani Paris  Komünü tipinde bir devletin) "şu an" gerçekleştirilmesi olanaksızdır, çünkü, bunun için Sovyetlerin hepsinde (ya da çoğunda) vekillerin çoğunluğunun, sosyalist-devrimcilerin, Çheydze, Çereteli, Steklov ve hempalarının taktik ve politikalarının yanlış ve zararlı olduğunun kesin olarak bilincine varması gerekir. Bu alanda yalnızca "sabırlı" bir açıklama, anlatma çalışmasına güvendiğimi kesin bir dille ifade ettim "şu an" gerçekleştirilebilecek bir değişikliği elde etmek için sabırlı olmaya ne gerek? 

Kendi "sabırsızlığı" içinde, Kamenev yoldaş, işi biraz abarttı, ve sosyalizme "şu an" başlamayı istediği öne sürülen Paris Komünü konusundaki burjuvazinin ön yargılarını zoraki göz önünde bulundurdu ve kendisine mal etti. Bu hiç de doğru değildir. Komün, ne yazık ki, sosyalizme başlamakta fazla gecikti. Komünün gerçek anlamı, burjuvaların aramayı âdet edindikleri yerde değildir; Komünün gerçek anlamı, özel bir devlet tipi yaratmasındadır. Oysa bu tür bir devlet, Rusya'da zaten doğmuş bulunuyor: bu devlet, işçi ve asker vekillerinin sovyetleridir. 

Kamenev yoldaş, Sovyetlerin, kendi anlamlarında, tip bakımından, toplumsal ve siyasal bakımdan Komün devlet ile olan benzerliklerinde var olduğu olgusunu düşünmedi; bu olguyu inceleyeceğine, benim "şu an"da, ona bakılırsa, "dayandığım" dediği şey üzerinde konuşmaya koyuldu. Kendisi de birçok burjuvanın başvurduğu bir yöntemi kullanarak ne yazık ki şu sonuca varıyor: dikkatleri, işçi ve asker vekilleri Sovyetlerinin ne olduklarını, bunların parlamenter cumhuriyetten daha üstün bir tip olup olmadıklarını, halka daha yararlı olup olmadıklarını, örneğin buğday kıtlığıyla savaşmaya daha ehil olup olmadıklarını vb. bilip anlamak gibi bir sorundan -yaşamın önümüze koyduğu yaşamsal, gerçek bir sorundan- çevirmek, ve görünüşte bilimsel, ama gerçekte anlamdan yoksun, boş, yararsız, tam da öğretmence, kısır bir soruna, yani benim "anî, yakın bir değişikliğe [sayfa 34] inanıp güvendiğim" sorununa yöneltmek. 

Boş ve kötü konulmuş bir sorun. Ben, yalnızca ve özellikle, işçilerin, askerlerin ve köylülerin buğday üretiminin hızlandırılmasının, buğdayın daha iyi üleştirilmesinin, eratın erzakının iyileştirilmesinin vb., vb. ortaya koyduğu güç pratik sorunları memurlardan ve polisten daha iyi çözümleyebileceklerine güveniyorum. 

İşçi ve asker vekilleri Sovyetlerinin, halk yığınının girişkenliğini, parlamenter cumhuriyetten çok daha çabuk ve daha iyi bir şekilde harekete getireceklerine derin bir şekilde inanıyorum, (bir başka mektuptaki, iki devlet tipinin daha ayrıntılı bir karşılaştırmasına bakınız). Onlar, sosyalizmi hazırlamak için nasıl önlemler alınacağına, hangi önlemlerin alınacağına daha iyi, daha pratik ve daha etkili bir biçimde karar vereceklerdir. Bir bankanın denetlenmesi, bütün bankaların bir tek banka halinde birleştirilmeleri henüz sosyalizm değildir, ama onu hazırlayan bir önlemdir. Yunkerler [Alman toprak soyluları] ve burjuvalar, Almanya'da, halka karşı, bu türden önlemler almaktalar. Bir işçi ve asker vekilleri sovyeti, yarın, bütün iktidar elinde olursa, bunu, halkın yararına olarak çok daha iyi yapacaktır. 

Bu türden önlemler alınmasını zorunlu kılan nedir? 

Kıtlık. iktisadî yaşamın düzensizliği. Eli kulağında bekleyen çöküntü. Savaşın felâketleri. İnsanlığın bağrında savaşın açtığı iğrenç yaralar. 

Kamenev yoldaş, "eğer bir komünist propagandacı grubu haline gelmek değil de sonuna kadar proletaryanın devrimci kitlelerinin partisi olarak kalmak istiyorsa ve kalmalıysa, devrimci sosyal-demokrasi için olanaklı tek görüş olarak kendi görüşünü geniş bir tartışmada savunmayı ve üstün kılmayı umduğunu" açıklayarak sözlerine son veriyor. 

Kanımca, bu sözler, bugünkü durum hakkında tamamen yanlış olan bir değerlendirmeyi gösteriyor. Kamenev yoldaş, "yığınların partisi" ile "propagandacılar grubu"nu karşı [sayfa 35] karşıya getiriyor. Oysa, bugün, "yığınlar", "devrimci" amaçlarla savaşı sonuna kadar götürme sarhoşluğunun pençesi altındadırlar. Böyle bir anda, yığınlarla birlikte "kalmayı istemektense" ya da, bir başka deyişle, genel bulaşıcı hastalığa boyun eğmektense, bu "yığın halinde" zehirlenmeye karşı koymak enternasyonalcilere daha çok yakışmaz mı? Avrupa'nın savaş halindeki bütün ülkelerinde, şovenlerin "yığınlarla birlikte kalmak" isteklerini ileri sürerek kendilerini haklı göstermeye uğraştıklarını görmedik mi? Propagandacıların eylemi, kesin olarak, içinde bulunduğumuz şu anda, proleterlerin çizgisini, savaşı sonuna kadar götürme ve küçük-burjuva "yığınsal" zehirlenmesinden kurtarmanın merkez noktası değil midir? Proleter olan ve proleter olmayan bu yığınların bağrında, sınıf ayrımı gözetmeksizin bir blok kurmuş olmaları olgusu, kesin olarak, savaşı sonuna kadar götürme bulaşıcı hastalığının koşullarından biri olmuştur. Bana öyle geliyor ki, proleter çizgisinin "propagandacılar grubu"ndan hor görü ile söz etmek hiç de hoş kaçmamaktadır. 

8 ve 13 (21 ve 26) Nisan 1917'de yazıldı. 

Priboy yayınları arasında 
Nisan 1917'de broşür olarak yayınlandı.
Blogger tarafından desteklenmektedir.