SİBİRYA MACERASI 1. Hatırlatıcı Not
BÜYÜK KOMPLO - Sovyetlere karşı Gizli Savaş
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
SİBİRYA MACERASI 1. Hatırlatıcı Not
2 Ağustos 1918'de îngiliz askerlerinin Archangel'e çıkarma yaptıkları gün, Birleşik Devletler Ordusu'nda Kaliforniya, Polo Alto, Camp Fremont'daki 8. Tümen Komutanı Tuğgeneral William S.Graves, Washington D.C'deki Savaş Bakanlığı'ndan şifreli acil bir mesaj aldı. Şifresi çözülen ilk cümlede şöyle deniyordu:
Bu mesajın içeriğinden ne Kurmay subaylarınıza ne de başka kimseye bahsedin.
Mesajın daha sonraki talimatı Tuğgeneral Graves'ın "San Francis-co'dan kalkan ilk ve en hızlı trene atlayıp Kansas City'ye gitmesi, orda Baltimore Otelinde Savaş Bakanını araması" idi.
Generalin bu kadar alelacele Kansas City'ye çağırıldığına dair hiçbir neden ve görevinden ne kadar süreyle ayrı kalacağına ilişkin hiçbir işaret yoktu.
Kıdemli, sert bir asker olan General Graves, istenmeyen sorular sormaya alışkın değildi. Ufak bir valize bir iki eşyasını tıktı. İki saat sonra, San Francisco'dan doğuya gitmekte olan Santa Fe Ekspre-si'ndeydi.
General Kansas City'ye vardığında, Savaş Bakanı Newton D. Bak-er'in kendisini istasyonda beklediğini gördü.
Savaş Bakanı'nın acelesi vardı. Birkaç dakika içinde trene yetişmesi gerektiğini söyledi. General Graves'e çarçabuk onu bu esra¬rengiz buluşmaya neden çağırdığını açıkladı. Savaş Bakanlığı, Graves'i acilen Sibirya'ya sevkedilmesi gereken Amerikan askerlerine komuta etmek üzere seçmişti.
Sonra Başkan Baker, General Graves'e mühürlü bir zarf verdi ve şöyle dedi: "Bunun içinde izlemeniz gereken Birleşik Devletler'in Rus¬ya politikası var. Adımınızı dikkatli atın; mayın tarlasında yürüyor olacaksınız. Tanrı sizi korusun, hoşçakalın!"
O gece, Kansas City'deki otel odasında yalnız olan General Graves mühürlü zarfı açtı. Hatırlatıcı Not başlığını taşıyan yedi say¬falık notu çıkardı. Notun altında imza yoktu. Fakat sonunda şu sözler görülüyordu: "Dışişleri Bakanlığı, Washington, D.C. 17 Temmuz 1918." .
Hatırlatıcı Not, "Amerikan halkının savaşın kazanılacağına olan içten inancına" ilişkin bir dizi geçmiş genellemelerle başlıyordu. Bel¬gede, Birleşik Devletler'in Almanya'ya karşı Müttefikleriyle birlikte mümkün olan her araca başvurarak "Seve seve işbirliği yapmasının" zorunluluğu dile getiriliyordu. Daha sonra Hatırlatıcı Not esas konuya geliyordu:
Birleşik Devletler Hükümeti, Rusya'nın durumunu bir bütün olarak tekrar tekrar ve çok kapsamlı araştırmalar sonucu gözden geçirerek, net ve kesin bir biçimde, buraya yapılacak bir askeri müdahalenin Rusya'da mevcut bulunan üzücü karışıklığa çözüm getirmekten çok artıracağı, ona yardımcı olmaktan çok zarar ve¬receği ve Almanya'ya karşı savaşın kazanılması esas hedefimize ulaşılmasına hiçbir yarar sağlamayacağı kanısına varmıştır. Bu yüzden Hükümetimiz böyle bir müdahalede ne yer alabilir ne de bunu ilke olarak onaylayabilir.
Bu, General Graves'in gönülden katıldığı politikanın net ve kesin bir biçimde ifadesiydi. O halde neden Rus topraklarındaki Amerikan askerlerine komuta etmeye gönderiliyordu? Afallayan General okumaya devam etti:
Birleşik Devletler Hükümeti'nin olayları gördüğü biçimiyle Rusya'da askeri eylem, ancak Çekoslövakların kuvvetlerini pekiştirmesine ve Slav soydaşları ile başarılı bir şekilde işbirliği yapmalarına yardım etmek amacıyla kabul edilebilir.
Çekoslovaklar mı? Rusya'da mı?
General Graves, sonradan Amerika'nın Sibirya Macerası adlı kita¬bında bu olayı anlatırken, "Yattım," diye yazıyordu, "Fakat uyuya¬madım ve öteki ulusların orada ne yaptıklarını ve bana Sibirya'da neler olup bittiğine ilişkin neden bilgi verilmediğini düşündüm durdum."
General Graves, kendisini uyutmayan soruların yanıtlarını bilmiş olsaydı, Kansas City'deki o yaz gecesinde çok daha huzursuz olacaktı.
2. Vladivostok'da Entrika
Çarın feodal yönetimi döneminde, geniş ve inanılmaz zenginlikte¬ki Sibirya bölgesi, neredeyse hiç gelişmemiş bir haldeydi. Avrupa'nın sınırlarından Pasifik'e Kuzey Kutbu'ndan Afganistan'a kadar uzanan dev alanın büyük bölümü hemen hemen boştu. Bu demiryolunun ve onun her iki tarafındaki birkaç millik toprağı her kim kontrol ederse, paha biçilmez bir stratejik önem ve zenginliğe sahip bu bölgeyi, Asyatik Rusya'yı kontrol ediyor demektir."
1918 yazı ortalarında, Raymond Robins Trans-Sibirya demiryo¬luyla doğuya doğru giderken, yan hatlarda trenler dolusu Çekoslovak askeri görmüştü. Daha önceden Avusturya-Macaristan Ordusu'nun gönülsüz askerleri olan bu Çek'ler Devrimden önce büyük gruplar ha¬linde Rus saflarına geçmişlerdi. Rus İmparatorluk Başkomutanlığı on¬lardan Avusturya-Alman kuvvetlerine karşı Ruslarla yan yana savaşan bir Çek ordusu oluşturmuştu. Kerenski'nin düşüşünden sonra Sovyet Hükümeti Müttefiklerin isteği üzerine Çek askerlerinin Rusya'yı boy¬dan boya geçip Vladivostok'a sevkedilmelerini kabul etmişti. Onlar bu limandan denize açılarak dünyanın çevresini dolaşacak ve Batı Cephe-si'ndeki Müttefik Kuvvetlere katılacaklardı. Kazan'dan Vladivostok'a uzanan 5000 millik demiryolu boyunca 50.000'den fazla Çek askeri yürüyordu.
Çek askerleri Avrupa'ya Çekoslovakya'nın bağımsızlığı için savaşmaya gittiklerini sanıyorlardı; fakat liderleri geçici Çek Generalle¬ri Gayda ve Sirovy'nin başka planları vardı. Bu generaller belli Müttefik devlet adamlarıyla suç ortaklığı içinde, Çek askerlerini Sov¬yet HUkümeti'ni devirmek için kullanmayı tasarlıyorlardı...
Müttefiklerle Sovyet Hükümeti atasında varılan anlaşma uyarınca, Çek'ler Sovyet topraklarından geçerken silahlarını Sovyet makamlarına teslim edeceklerdi. Faikat 4 Haziran 1918'de büyükelçi David R. Francis, oğluna yazdığı bir mektupta, ona Çek askerlerinin silahsızlandırılması işini "Mümkün olursa önlemeyi planladığını" yazmıştı. Amerikan Büyükelçisi şunları da ekliyordu:
Dışişleri Bakanlığı'nın ima yollu bir destek ifadesi dışında bana, bu adamları Sovyet Hükümeti'nin emirlerine uymaya teşvik etmek için Washigton'dan hiçbir talimat ya da yetki verilmedi. Yine de şansımı deniyorum.
General Gayda ve Sirovy'nin emirlerine göre hareket eden Çek'ler askeri donanmalarını Sovyet makamlarına teslim etmeyi reddettiler. Trans-Sibirya hattı boyunca her yerde aynı anda isyanlar patlak verdi. İyi eğitilmiş ve bol miktarda teçhizatla donatılmış Çek askerleri, yerleştirildikleri birkaç kasabayı ele geçirdiler, yerel Sovyetleri devir¬diler ve anti-Sovyet yönetimler kurdular.
Temmuz ayının ilk haftasında Rus karşı-devrimcilerinin yardı¬mıyla General Gayda, Vladivostok'da bir darbe düzenledi ve bu kentte anti- Sovyet bir rejim kurdu. Caddelere, Birleşik Devletler Donan-ması'ndan Amiral Knight, Japon Donanması'ndan Tümamiral Kato, Fransız Misyonu'ndan Albay Pons ve işgal altındaki kentin komutanı olan Çek ordusundan Yüzbaşı Badivra tarafından imzalanmış bir duyu¬ru asıldı. Duyuruda halk, Müttefik kuvvetlerin müdahalesinin "Rus halkına karşı dostluk ve dayanışma ruhu içerisinde" yürütülmekte oldu¬ğu açıklanıyordu.
22 Temmuz 1918'de, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın, Çek askerleri¬nin çıkarma yapmalarına yardım amacıyla Amerikan askerlerini Sibir¬ya'ya gönderme zorunluluğunu ifade ettiği Hatıriatıcı Not'ma yazma¬sından beş gün sonra Amerikan Konsolosu De Witt Clinton Poole \ Omsk'daki Amerikan konsolosuna şifreli bir telgraf çekti:
Çek-Slovak liderlerine, gizlice Müttefiklerin başka bir uyanda bulunmaksızın siyasi açıdan, onlann mevcut durumlannı korumalanndan memnun olacaklarını bildirebilirsiniz. Öte yan¬dan, onlann durumun askeri gereklerini yerine getirmeleri de en-gellenmemelidir. Birinci olarak Fransız-Sibirya demiryolunun dene-timini ellerinde tutmalan, ikiıfci olarak bu da aynı zamanda gerçekleştirilebiliyorsa, şu anda hakim olduklan toprağın deneti¬mini kazanmaları arzu edilmektedir. Fransız temsilcilerine, Fransız Başkonsolosu'nun da bu talimatlara katıldığını bildiriniz.
1918 yazında Müttefik Kuvvetlerin Sibirya'yı istila etmeleri için gösterdikleri gerekçe, Çekleri, Kızıl Ordu askerleri ve Bolşevikler ta¬rafından silahlandırılan Alman savaş esirlerinin habersiz geliş¬tirebileceği saldmlardan koruyabilmek için geldikleri biçimindeydi. O ilkbahar ve yaz boyunca İngiliz, Fransız ve Amerikan gazeteleri, Bol¬şeviklerin, Çeklere karşı savaşmak üzere, "Sibirya'daki onbinlerce Al¬man ve Avusturya esirini "silahlandırdığına ilişkin sansasyonel haber¬lerle doluydu. The Newyork Times yalnızca Tomsk kentinde, 60 bin Alman'ın kızıllar tarafından askeri teçhizatla donatıldığım yazıyordu.
İngiliz İstihbarat Servisi'nden Yüzbaşı Hicks, Amerikan Kızılhaç
1 De Witt Clinton Poole, sonradan Dışişleri Bakanlığı Rusya İşleri Bölümü Şefi oldu.
Misyonundan Yüzbaşı Webster, Amerika'nın Pekin Askeri Ataşesi Binbaşı Drysdale, Sovyet makamlarının izniyle bu suçlamalar konu¬sunda araştırmalarda bulunmak üzere Sibirya'ya geldiler. Haftalar süren titiz incelemelerden sonra üçü de aynı sonuca vardı: Sibirya'da bir tane bile silahlı Alman ve Avusturya esiri yoktu. Üç subay, suçlamaların, Müttefikleri Sovyet Rusya'ya müdahale işine bulaştırmak için kasten tasarlanmış uydurma propagandadan başka bir şey olmadığını açık¬ladılar;2
3 ağustos 1918'de İngiliz askerleri Vladivostok'a çıkarma yaptılar. 8 Ağustos'ta İngiliz hükümeti Rus halkına yaptığı açıklamada, "Al¬manların elinde mahvolmaktan ve parçalanmaktan kurtulmanıza yardım etmek için geliyoruz..." diyordu. "Sizi cidden temin etmek iste¬riz ki, toprağınızın bir karışını bile almayacağız. Rusya'nın kaderini tayin hakkı Rus halkının elindedir. Hükümet biçimlerine karar vermek ve toplumsal sorunlarına çözüm bulmak yalnız ve yalnız onlara kalmıştır."
16 Ağustos'ta ilk Amerikan müfrezeleri karaya çıktılar.
Washington'un açıklaması şöyleydi: "Rusya'da askeri hareket şu anda, yalnızca, silahlı Avusturya ve Alman esirlerinin saldırılarına karşı Çekoslovaklan mümkün olduğunca korumak ve onlara yardımcı olmak ve Rusların da yardım almayı isteyebilecekleri özyönetim ve özsavunma çabalarını güçlendirmek için kabul edilebilir bir şeydir".
Yine o ay Japonlar da taze kuvvetler çıkardılar.
Tokyo, açıklamasında şöyle diyordu: "Japon hükümeti bu yolu tutarken, aynı zamanda ebedi dostluk ilişkilerini sürdürmek arzusun¬dadır ve Rusya'nın toprak bütünlüğüne saygı göstermek ve onun iç politikasına her türlü müdahaleden kaçınma politikasını benimser."
2 Yüzbaşı Hicks, Yüzbaşı Webster ve Binbaşı Drysdale'nin bulguları, İngiliz ve Amerikan kamuoyundan saklandı. Yüzbaşı Hicks Londraya dönmesi için kısa bir emir aldı ve sonra Yüzbaşı Sidney Reilly'le birlikte çalışmakla görevlendirildi. ABD Dışişleri Bakanlığı Yüzbaşı Webster ve Binbaşı Drysdale'nin raporlarım hasıraltı etti.
Sibirya'daki Japon askerlerine, Japon Başkomutanlığınca düşünce¬li davranılarak verilen küçük kısa sözcüklere Barsuk (Porsuk ya da vahşi hayvan) olarak tanımlanan "Bolşevik" sözcüğünün ardından "yo-kedilmelidir" ibaresi yer alıyordu.
3. Doğuda Terör
1 Eylül 1918'de General Graves Sibirya'daki Amerikan keşif kuv¬vetinin komutasını almak üzere Vladivostok'a vardı. Sonradan, "Ame¬rika'nın Sibirya Macerasında Sibirya'ya geldiğimde diye yazıyordu, "Neyin yapılıp neyin yapılmayacağına ilişkin herhangi bir öndüşünceye sahip değildim. Rusya'daki hiçbir gruba karşı bir ön yargım yoktu ve ben tüm Müttefik kuvvetleriyle uyum ve işbirliği ruhu içerisinde çalışabileceğimi umuyordum"
General Graves'in talimatları, Hatırlatıcı Not'ta yazıldığı üzere, Trans-Sibirya demiryolunun korunması, Çek kuvvetlerin Vladivos-tok'tan karaya çıkmalarına yardımcı olunması ve Rusya'nın içişlerine karışmaktan kaçınılması idi.
Çek lideri General Gayda ziyaretine geldiğinde, Graves, daha ka¬rargahını yeni kurmuştu; Gayda onu Rusya'daki duruma bulaştırmaya çalıştı. Gayda, Rus'un "nezaket ya da ikna yoluyla değil yalnızca kamçı ve süngü ile" yönetilebileceğini söylüyordu. Ülkeyi tam bir kaostan kurtarabilmek için, Bolşevizmi yoketmek ve başa bir askeri diktatör getirmek zorundaydı. Gayda tam bu işin adamı olan birini tanıdığını söyledi: Bu adam Amiral Aleksandr Vasilyeviç Kolçak'tı. Kolçak, Japonya'dan anti-Sovyet bir ordu kurmak üzere gelmiş ve daha şimdiden Sibirya'da hiç de azımsanmayacak bir güç toplamış olan eski bir Çarlık donanma komutanıydı. Bu arada General Graves de Çeklere ve diğer anti-Sovyet ordulara Bolşeviklere karşı savaşmaları için yardım etmeliydi.
Sonra Gayda, General Graves'e hemen Volga'ya yürüme ve Mos¬kova'ya doğudan saldırma planını sundu. Gayda'nın açıkladığına göre bu plan Fransız ve İngiliz danışmanlarca ve Birleşik Devletler Dışişleri Bakanlığı temsilcilerince onaylanmıştı.
General Graves, hükümetinden aldığı emirleri saydı ve bunlara uymayı amaç edindiğini söyledi. Gayda'ya, komuta kendisinde olduğu sürece hiçbir Amerikan askerinin Bolşeviklere karşı kullanılma¬yacağını ve Rusya'nın içişlerine başka hiçbir biçimde karışmayacağını söyledi...
Gayda oradan öfke içinde ayrıldı.. Kısa bir süre sonra, General Graves bir başka önemli ziyaretçi kabul etti. Bu defaki, daha önce Kornilov'u desteklemiş olan ve şimdiden Sibirya'daki İngiliz kuvvetleri komutanı durumundaki General Knox'du.
Knox, General Graves'i, "fakir babası olmak gibi kötü bir ün yapıyorsunuz," diye uyardı. "Bunların domuzdan başka bir şey olmadı¬ğını bilmiyor musunuz?"
General Graves, Raymond Robins'in "dışa dönük anlayış" dediği şeye sahipti. Kendi işini kendi gören bir adamdı. Sibirya'daki gerçek durum hakkında ilk elden bilgi edinmeye karar verdi. Kısa bir süre sonra istihbarat subayları kırlarda seyahat ediyor» ve gözlemlerine ilişkin kapsamlı ve ayrıntılı raporlar getiriyorlardı. Çok geçmeden General Graves şu sonuca vardı:
Sibirya'da kullanıldığı biçimiyle "Bolşevik" sözcüğü, Rus halkının büyük bir bölümünü kapsamaktaydı ve Bolşeviklere karşı savaşmak üzere asker kullanmak ya da onlara karşı
savaşmaları için beyaz Rusları silahlandırmak, donatmak, beslemek, giydirmek, ya da onlara para vermek, "Rusya'nın içişlerine karışmama" ile tamamen zıttı. '
Daha 1918,sonbaharında, Kuzey Sibirya'da 7.000'den fazla İngiliz askeri vardı. Ayrıca 7.000 İngiliz, Fransız subay, teknisyen ye askeri Amiral Kolçak'la birlikteydiler ve ordan beyaz Rus anti-Sovyet ordusu¬nu eğitip donatmasına yardımcı oluyorlardı. İngilizlerle Fransızlara 1500 İtalyan yardım etmekteydi. General Graves'in komutasında aşağı yukarı 8000 Amerikan askeri vardı. Sibirya'daki en büyük kuvvet Si¬birya'yı tamamen ellerine geçirme emellerini kuvvetle besleyen Japon-lar'a aitti: Japon askerlerin sayısı 70.000'in üzerindeydi...
Kasım ayında Amiral Kolçak, İngiliz ve Fransız destekleyi¬cilerinin yardımıyla, kendini Sibirya diktatörü olarak kabul ettirdi. Bir meslektaşının "hastalıklı bir çocuka tam bir sinir hastası.... hep bir başkasının etkisi altında," diye tanımladığı, kolay telaşlanan ufak tefek bir adam olan Amiral, Omsk'a karargah kurdu ve kendisine "Rusya'nın Yüksek Hakimi" unvanını verdi. Eski Çarlık bakanı Sazanov Kolçak'ın "Rus Washington'u" olduğunu ilan ederek hemen Kolçak'ın Paris'teki resmi temsilcisi oldu. Londra ve Paris, Amiral için övgü şarkılarıyla çınladı. Sir Samuel Hoare, Kolçak'ın "bir centilmen" olduğu şeklindeki düşüncesini tekrarladı. Winshton Churchill, Kolçak'ı "dürüst", "yozlaşmaz", "zeki" ve "yurtsever" olarak tanımladı. New York Times onun şahsında , "istikrarlı ve şöyle böyle temsili bir hükümete sahip "güçlü ve dürüst bir insan olarak" görüyordu.
Kolçak rejimine, Müttefikler, özellikle ingiltere tarafından cömertçe savaş gereç ve silahlarıyla para sağlandı. General Knox, gururla, "Sibirya"ya diye açıklıyordu, "Yüzbinlerce tüfek, yüzmilyonlarca mermi, yüzbinlerce üniforma ve palaska gönderdik. O yıl, Rus askerleri tarafından Bolşeviklere sıkılan her kurşun Büyük Britanya'da, İngiliz işçileri tarafından İngiliz hammadesiyle imal ediliyor ve İngiliz gemileriyle Vladivostok'agönde-riliyordu."
\
Zamanın popüler Rus şarkısı şöyleydi:
Üniformalar İngiliz, -
Apoletler Fransa'dan, -
Japon tütünü,
Kolçakda savaşı yönetiyor!.
General Graves, Müttefiklerin, Amiral Kolçak'ın yönetiminden duyduğu coşkuyu paylaşmıyordu. İstihbarat subayları, ona her gün Kolçak'ın kurduğu terör saltanatına ilişkin yeni raporlar getiriyorlardı. Amiral'in ordusunda 100.000 kişi vardı ve daha binlerce kişi de kurşuna dizilme cezası tehdidiyle orduya alınıyorlardı. Hapishaneler ve toplama kampları ağzına kadar doluydu. Yeni diktatöre karşı çıkma ce¬saretini gösteren yüzlerce Rus, Trans-Sibirya demiryolu boyunca telg¬raf direklerinde ve ağaçlarda sallandırılıyorlardı. Daha pek çoğu toplu mezarlar kazmaya zorlandıktan sonra Kolçak'ın cellatları tarafından ma¬kineli tüfeklerle taranıp aşağı atılıyorlardı. Tecavüz, cinayet ve yağma devrin kanunu haline gelmişti.
Kolçak'ın önde gelen yardımcılarından eski Çarlık subayı General Rozarnoff askerlerine aşağıdaki talimadarı yayınladı:
1. Daha önce haydutlar (Sovyet Partizanları) tarafından işgal edilmiş köyleri işgal ederken, hareketin liderlerini ele geçirme konusunda ısrarlı olun ve liderleri ele geçiremediğiniz, fakat bu li¬derlerin varlığına ilişkin yeterli delile sahip olduğunuz yerlerde de halktan her on kişiden birini kurşuna dizin.
2. Askerler bir, kasabadan geçerken, halk, onları düşmanın varlığından haberdar etmediği taktirde ayrım yapılmaksızın herkesten, mali bir katkıda bulunması istenecektir.
3. Halkı askerlerimizi silahla karşılayan köyler yakılacak ve yetişkin erkek nüfusun tamamı kurşuna dizilecektir. Mallara evlere, arabalara v.s. Ordunun kullanması için el konulacaktır.
General Knox, bu emirleri veren subayı tanımlarken, General Graves'e şöyle diyordu:."Rozanoff zorbanın teki!"
Kolçak'ın askerlerinin yanı sıra Japonlar tarafından finanse edilen terörist gruplar da köyleri yakıp yıkıyorlardı. Şefleri Ataman Gregori Semyonov ve Kalmikoff dü.
Trans-Baykal kesimindeki Amerikan askerlerinin komutanı Albay Morrow, Semyonov'un askerleri tarafından işgal edilen bir köyde tüm kadın, çocuk ve erkeklerin katledildiğini kaydediyordu. Albay, işgale uğrayanların çoğunun evlerinden çıkarken "tavşanlar gibi" vurulduk¬larını aktarıyordu. Erkekler diri diri yakılmışlardı.
General Graves'e göre, "Japon askerlerinin korumasındaki Seme-nov (Semyonov) ve Kalmikoff un askerleri, ülkeyi vahşi hayvanlar gibi dolaşıyor, halkı öldürüp soyuyorlardı... Bu vahşi cinayetler hakkında soru sorulduğunda, öldürülen insanların Bolşevik olduğu yanıtı veriliyordu ve bu açıklama da görünüşte dünyaya yetiyordu."
General Graves, Sibirya'daki Anti-Sovyet kuvvetler tarafından sürdürülen mezalime karşı duyduğu nefreti açıkça ifade ediyordu. Tavrı, beyaz Rus, İngiliz, Fransız ve Japon liderleri arasında büyük çapta düşmanlık uyandırıyordu.
Sibirya'yı ziyaret etmekte olan Amerika'nın Japonya Büyükelçisi Morris, General Graves'e Dışişleri Bakanlığı'nm kendisine telgrafla Amerika'nın Sibirya politikasının Kolçak'ın desteklenmesini gerektir¬diğini bildirdiğini söyledi. "Şimdi general," dedi Morris, "Kolçak'i desteklemek zorunda kalacaksınız."
Graves Savaş Bakanlığı'ndan Kolçak'i desteklemesi yönünde hiçbir direktif almadığı yanıtını verdi.
"Bu işleri yöneten Savaş Bakanlığı değil, Dışişleri Bakanlığı/' dedi Morris. "Bizi yöneten," diye yanıtladı Graves, "Dışişleri Bakanlığı değil."
Kolçak'ın ajanları, Graves'in itibarını sarsmak ve onun Sibir¬ya'dan geri çağrılmasını sağlamak için bir propaganda kampanyası başlattılar. Ortalıkta yaygın bir biçimde, generalin nasıl "Bolşevik" olduğunu ve askerlerinin de "Kömünistler"e yardım ettiğine ilişkin ya¬lanlar ve söylentiler dolaşıyordu. Propaganda büyük çapta Yahudi aleyhtarıydı. Aşağıdaki tipik parçada şöyle denmekteydi:
Birleşik Devletler askerlerine Bolşevizm bulaşmıştır. Çoğu
New York'un Doğu Yakası'ndan gelme Yahudiler olup sürekli ayaklanma kışkırtıcılığı yapmaktadırlar.
Kolçaklın siyasi danışmanlığını yapan İngiliz askeri polisinden Albay John Ward, Amerikan Keşif Kuvveti Karargahını ziyaret ettiğinde "altmış irtibat subayı ve tercümandan elliden fazlasının Rus Yahudisi olduğunu" gördüğünü açıkladı!.
General Graves'in kendi vatandaşlarına bir kısmı da aynı propa¬gandanın yayılmasına yardımcı oluyorlardı. General Gravis'in açıklamasına göre, "Amerikan'ın Vladivostok Konsolosu her gün Dışişleri Bakanlığı'na, Vladivostok basınında Amerikan askerleri ile il¬gili çıkan iftira niteliğindeki, yalan ve küfür dolu makaleleri yorumsuz olarak telgrafla yolluyordu. Bu makaleler ve Birleşik Devletler'deki Amerikan askerlerine ilişkin eleştiriler Bolşeviklik suçlamasına da¬yandırılıyordu. Amerikan askerlerinin bu suçlamaya dayanak oluşturacak hiçbir hareketi yoktu.. Fakat Sibirya'da Kolçak'ı destek¬lemeyen herkese, aralarında Konsolos General Harris'in de hulunduğu Kolçak taraftarlarınca aynı suçlama getiriliyordu."
İftira kampanyası zirvesindeyken, General Graves'in karargahına, Kolçak'm Doğu Sibirya'daki bütün kuvvetlerinin komutanı General İvanoff-Rinoff dan özel bir haberci geldi. Haberci, General Graves'e Kolçak'm ordusuna ayda'20.000 dolar yardımda bulunduğu taktirde, General İvanoff-Rinoff un Graves'e askerleri hakkındaki propagandanın sona ermesini sağlayacağım bildirdi... .
Bu General İvanoff-Rinoff, Kolçak'm en Vahşi ve en sadist komu¬tanlarından biriydi. Askerleri Doğu Sibirya'da, "Bolşevikler"i sak¬ladıklarından kuşkulandıktan köylerin tüm erkek nüfusunu katlediyor¬lardı. Kadınlara tecavüzü ve dipçikle dövmeyi yaygın bir uygulama haline getirmekle ün yapmışlardı. Yaşlı erkek ve kadınlan, çocukları katlediyorlardı.
İvanoff-Rinoff un yaptığı mezalimi araştırmakla görevli olarak gönderilen genç bir Amerikan subayı gördüklerinden o denli etkilen¬mişti ki, Graves'e raporunu verdikten sonra "General," diye haykırdı, "allahahaşkına beni bir daha öyle bir keşfe yollamaym! Neredeyse üniformamı çıkarıp atacak, bu yoksul insanlara katılıp onlara elimden geldiğince yardım edecektim!".
General İvanoff-Rinoff bir halk ayaklanması tehlikesiyle karşı karşıya kaldığında İngiliz yüksek Komisyoneri Sir Charles Eliot, he¬
men General Graves'e giderek Kolçak'ın komutanının güvenliğinden duyduğu endişeyi dile getirdi.
General Graves, Sir Charles'a sertçe, "Bana kalırsa," dedi, "halk İvanoff-Rinoff u Amerikan karargahının karşısına getirip onu ölünceye kadar oradaki telefon direğine asabilir-Bir tek Amerikalı bile parmağını dahi kımıldatmayacakür!"
Sibirya'da ve Sovyet Rusya'nın her yanında yayılmakta olan bu iç savaş ve müdahale sırasında, Avrupa'da şaşırtıcı olaylar yaşanmaktaydı. 9 Kasım 1918'de Alman askerleri Kiel'de isyan ederek subaylarını öldürdüler ve kızıl bayrak çektiler. Almanya'nın her yanında kitleler barış için gösteriler yaptılar. Batı Cephesi'nde Müttefik ve Alman askerleri iki cephe arasındaki bölgede barış yaptılar. Alman Başkomutanlığı ateşkes talebinde bulundu. Kayzer Wilhelm II, Hollan¬da'ya kaçarak, imparatorluk kılıcını sınırda, şaşkın genç bir Hollandalı sınır muhafızına teslim etti. 11 Kasım'da ateşkes imzalandı...
Birinci Dünya Savaşı bitmişti.