Header Ads

Header ADS

BİR GAZETECİNİN GÜNLÜĞÜNDEN SAYFALAR

Viladimir İliç Lenin Nisan Tezleri 

1917 Nisan'ında yazıldı.
İlk kez 7 Nisan 1917 tarihli Pravda No° 26'da yayınlandı. 

KÖYLÜLER VE İŞÇİLER 

Rusya Köylü Vekilleri Sovyetleri Haberleri (İzvestiya)’nin 19 ağustos günlü 88. sayısında, köylülerle ilişki halinde bulunan partinin bütün propagandacılarının ve ajitatörlerinin elinde, ve gene kampanyaya katılan ya da onunla ilişkisi bulunan bütün bilinçli işçilerin elinde temel bir belge olması gereken son derece ilginç bir makale var.

Söz konusu olan, "1917'de Petrograd'da toplanmış olan Rusya Köylü Vekilleri 1. Kongresine il vekilleri tarafından verilen 242 temsil yetki belgesine (mandat) göre kaleme alınmış örnek yetki belgesidir."

Köylü Vekilleri Sovyetinin bütün bu yetki belgeleri üzerinde en ayrıntılı bilgileri (eğer bunları geniş metin halinde [sayfa 121] yayınlamak -bu, elbette ki en iyisi olurdu-, gerçekten olanaksızsa) yayınlaması son derece arzu edilir bir şey olurdu. Örneğin, hükümetlerin yönetim bölgelerini, illeri, her yerden ne kadar yetki belgesi geldiği, bunların ne zaman kaleme alınmış ve gönderilmiş olduğu belirtilerek ve şu ya da bu konuda bölgeler arasındaki farkların varlığının farkına varılabilmesi için formüle edilen başlıca istemlerin tahlilleri de verilerek tam listelerinin yayınlanması özellikle gereklidir. Aile çiftçiliği ya da kolektif çiftçilik bölgeleri, Büyük-Rusların ve öteki ırkların yaşadıkları bölgeler, merkezî bölgeler ve sınır bölgeleri, serflik görmemiş olan bölgeler vb., örneğin, köylülerin bütün topraklarının özel mülkiyetinin kaldırılması konusunda, dönemsel bölüşmeler konusunda, ücretli emeğin yasaklanması konusunda, binaların, aletlerin ve sürü hayvanlarının toprak sahiplerinden zoralımı konusunda vb., vb. görüş bakımından birbirlerinden ayrılıyorlar mı? Köylü yetki belgelerinin son derece değerli dokümanlarının bilimsel olarak incelenmesi, bu veriler tam olmadan mümkün değildir. Oysa, biz marksistler, bütün gücümüzle siyasetimizin dayandığı olguların bilimsel olarak incelenmesine yönelmeliyiz.


Daha iyi bir doküman bulunmadığı takdirde, Yetki Belgeleri Özeti ("örnek yetki belgesi"ne bu adı vereceğiz), herhangi bir yanlışlığı ortaya konmadıkça, kendi tarzında da, yineliyoruz, partinin bütün üyelerinin elinde bulunması gereken biricik doküman olarak kalır.

Yetki belgeleri özetinin birinci bölümü, genel siyasete, siyasal demokrasinin istemlerine; ikinci bölümü ise tarım sorununa ayrılmıştır. (Umalım ki Rusya Köylü Vekilleri Sovyeti ya da herhangi başka bir kurum, yetki belgelerinin ve köylülerin savaş üstüne kararlarının bir bilançosunu yapsın.) Burada, birinci bölüm üzerinde uzun boylu durmayacağız, iki noktasına değinmekle yetineceğiz. Bütün memurların seçilebilirliği 6. paragrafta istenmiştir; 11. paragraf, [sayfa 122] savaş sonunda, sürekli ordunun kaldırılmasını istiyor. Bu noktalar, köylülerin siyasetini, Bolşevik Partinin programına herhangi başka bir partinin programından daha yakın kılıyor. Bu noktalara dayanarak, bütün propaganda ve ajitasyonumuzda, menşevik ve sosyalist-devrimci liderler, Kronştad'da, örneğin, halkın iradesine karşı, demokrasinin ilkelerine karşı, kapitalistlerin isteklerine uygun olarak, hükümet tarafından onaylanması gerektiğine göre, görevlendirilmesi salt seçimle olmayan hükümet komiserinin yetkisini savunmuş olduklarından, bunların yalnız sosyalizme değil, demokrasiye de ihanet ettiklerini göstermeli ve tanıtlamalıyız. Sosyalist-devrimci ve menşevik liderler, Petrograd'ın belediye dumalarında, ve kendi kendini yöneten başka yerel kurumlarda, demokrasi ilkelerini hiçe sayarak, derhal bir işçi milisi yaratılması ve daha sonra halk milisine geçilmesi yolundaki bolşevik istemleriyle savaşıyorlar.

Köylülerin toprakla ilgili istemleri, her şeyden önce, Yetki Belgeleri Özetine göre, toprak mülkiyetinin bütün biçimleriyle, köylü mülkiyetine varana dek ve o da içinde olmak üzere ödenmesiz kaldırılmasına, en iyi yöntemlerle işletmeye konmuş toprakların devlete ya da kırsal topluluklara devredilmesine; el konan toprakların, sürü hayvanlarının ve tarım demirbaşları ve binalarının da (küçük tarlaları işleyen köylüler lehinde istisna yapılmış) devlete ya da kırsal topluluklara geçirilmek üzere zoralımına; ücretli emeğin yasaklanmasına; toprağın emekçiler arasında, dönemsel olarak paylaştırılmalarla, eşit olarak üleştirilmesine indirgeniyor. Köylüler, Kurucu Meclisin toplanmasından önce, geçici önlem adıyla, toprağın alınıp satılmasını yasaklayan yasaların hemen çıkartılmasını, aileleri, tek parça halinde tasarrufunda bulundurduğu toprak paylarından, topluluktan ayrılması ormanların, balık avlanan yerlerin, vb. korunması konusundaki, kira sözleşmelerinin süresinden önce bozulması konusundaki, ve kısa süreli sözleşmelerin yeniden gözden [sayfa 123] geçirilmesi konusundaki, ormanların ve balıkçılığın korunması konusundaki yasaların kaldırılmasını istiyorlar. 
Bu istemler üzerinde biraz düşünmek, bu istemlerin, kapitalistlerle ittifak halinde, onlardan tam kopmaksızın kapitalist sınıfla gerçekten kararlı, gerçekten acımasız bir savaşım yapmaksızın, onun egemenliğine son verilmeden yerine getirilmesinin olanaksız olduğunu görmek için yeterlidir.

Bu yüzden, sosyalist-devrimciler, bu düzende değişiklikler yapmanın, kapitalist egemenliğe son verilmeksizin, sovyet iktidarı proletaryaya geçmeden, proletarya iktidarının kapitalistlere karşı en enerjik devrimci önlemleri en yoksul köylüler tarafından desteklenmeksizin de olanaklı olduğu fikrini kabul ederek ve çevrelerinde yineleyerek, hem kendi kendilerini, hem de köylüleri kandırıyorlar. Ve sosyalist-devrimci partide sol kanadın oluşmasının önemi, kesin olarak, bu solun, bu partinin bağrında, bu aldatmaca konusunda gittikçe artan bir bilinci ortaya koymasındadır.

Gerçekte, özel kişilere ait olan bütün toprakların zoralımı, bu toprakların çok kez ipotekli bulundukları bankaların yüz milyonlarca rublelik sermayesinin zoralımı demektir. Bu önlem, devrimci sınıf, devrimci bir şekilde kapitalistlerin direncini kırmadan alınabilir mi? Söz konusu olan, en fazla merkezileşmiş, büyük bir ülkenin kapitalist ekonomisinin en önemli merkezlerine milyarlarca bağla bağlı bulunan ve ancak, kent proletaryasının aynı ölçüde merkezileşmiş gücüyle yenilgiye uğratılabilen bir banka sermayesidir.

Devam edelim. Son derece gelişmiş tarım işletmelerinin devlete devredilmesi. Bu işletmeleri devralacak, ve ekonomiyi, görevlilerin ve hatta kapitalistlerin çıkarına değil, gerçekten emekçilerin çıkarına yöneltecek yetenekte bir "devlet'in, devrimci bir proletarya devleti olması gerektiği besbelli değil midir?

Haraların, aynı şekilde bütün çiftlik hayvan ve binalarının zoralımı, yalnızca üretim araçlarının özel mülkiyetine [sayfa 124] üst üste darbeler indirmek demek değildir. Aynı zamanda, sosyalizme doğru bir adımdır, çünkü bu hayvanlardan, tarım demirbaş ve binalarından "yararlanmanın özellikle devlete ya da topluluklara" devredilmesi, zorunlu olarak, büyük bir sosyalist tarımı, ya da en azından, birleşmiş küçük işletmeler üzerinde sosyalist bir denetimi ve onların ekonomilerinin sosyalistçe düzenlenmesini gerektirir.

Ya ücretli emeğin "yasaklanması"? Bu, köylerde, ücretli emek yedek ordusu bulunmazsa, bütün kapitalist sanayinin duracağını, ücretli emeği köyde "yasaklayıp" da kentte ona izin vermenin mümkün olmadığını ve ensonu ücretli emeği "yasaklamanın" sosyalizme doğru bir adımdan başka bir şey olmadığını göremeyen korkuya kapılmış küçük toprak sahiplerinin ortaya attıkları, ancak boş bir sözden, güçsüz, bilinçsiz, çocukçasına saf bir istekten ibarettir.

Ve burada, işçilerin, köylülere karşı tutumları baş sorununa geliyoruz.

Yığınları kucaklayan bir sosyal-demokrat işçi hareketi, Rusya'da (1896'nın büyük grevlerinden başlayarak sayarsak) yirmi yıldan fazla bir zamandan beri vardır. Bu büyük zaman süresi içinde, iki devrim süresince, Rusya'nın bütün siyasal tarihi boyunca aynı esas sorunun kendini ortaya koyduğu görülür: işçi sınıfı mı köylüleri ileriye, sosyalizme doğru götürecektir, yoksa liberal burjuvazi mi onları kapitalizmle uzlaşmaya doğru gerilecektir.

Sosyal-demokratların oportünist kanadı şu pek akıllı uslu formül üzerinde uslamlamayı hiç elden bırakmaz: sosyalist-devrimciler küçük-burjuva olduklarından, "biz", onların sosyalizm konusundaki, hayalci küçük-burjuva görüşlerini, sosyalizmin burjuvaca yadsınması adına kabul etmiyoruz. Marksizmin yerini rahatlıkla struvecilik almıştır, menşevizm kadet partisinin uşağı olacak kadar alçalıyor ve köylüleri burjuva egemenliğiyle "uzlaştırmaya" koyuluyor. Çereteli ve Skobelev, Çernov ve Avksentiev'le el ele kol kola [sayfa 125] "devrimci demokrasi" adına, kadet toprak sahiplerinin gerici yönetmeliklerine imza koyuyorlar. İşte bu rolün, en yeni, en göze çarpan gösterisi budur.

Sosyalist-devrimcilerin küçük-burjuva hayallerini eleştirmekten hiç bir zaman vazgeçmeyen, onlarla kadetlere karşı olmaktan başka şekilde hiç bir zaman blok kurmayan devrimci sosyal-demokratlar, köylüleri, kadetlerin etkisinden koparmak için durmadan savaşım veriyorlar ve onların sosyalizm konusundaki hayalci küçük-burjuva görüşlerinin karşısına, kapitalizmle liberal uzlaşmayı değil, sosyalizme giden devrimci, proleter yolu çıkarıyorlar.

Savaşın olayları olağanüstü hızlandırdığı ve kapitalizmin bunalımını olağanüstü ağırlaştırdığı şu sırada, savaşın halkı, yok olmak ya da sosyalizme doğru, tam zamanında, azimle yürümek ikilemi karşısında bıraktığı şu sırada: yarı-liberal menşevizm ile devrimci proleter bolşevizm arasındaki uçurumu, on milyonlarca köylünün eylemini belirten bir sorun olarak, pratikte, açıkça kendini göstermektedir.

Sermayenin egemenliğine kendinizi uydurunuz, çünkü "biz", sosyalizm için olgun değiliz henüz. İşte, üstelik sosyalizme doğru azimle yürümeden, savaşın açtığı yaraları sarmak olanağı gibi somut bir sorunun yerine soyut "sosyalizm" sorununu koyan menşeviklerin köylülere dediği bu.

Kendinizi kapitalizme göre ayarlayınız, çünkü sosyalist-devrimciler, küçük-burjuva ütopyacılarıdır. İşte, sosyalist-devrimcilerle birlikte kadetlerin hükümetini destekleyen menşeviklerin köylülere dedikleri de bu.

Ama, sosyalist-devrimciler, göğüslerine vurarak, köylülere, kendilerinin kapitalistlerle her türlü barışa karşı olduklarına, Rus devrimini hiç bir zaman bir burjuva devrimi saymamış olduklarına ve bu yüzdendir ki oportünist sosyal-demokratlarla kesin olarak blok kurduklarına, burjuva hükümetini kesin olarak desteklediklerine ilişkin... güvence veriyorlar. Sosyalist-devrimciler, aylar boyunca bir koalisyon [sayfa 126] bakanlığında kadetlerle anlaşma siyasetine kendilerini teslim etmekteyken, uygulamamak üzere, hasıraltı etmek üzere, ve köylüleri en boş vaatlerle avutmak üzere, istenen bütün köylü programlarını, hatta en devrimcilerini bile, imzalıyorlar.

Sosyalist-devrimcilerin, köylü çıkarlarına, bu apaçık, pratik, elle tutulur ihaneti, durumu olağanüstü bir biçimde değiştirmektedir. Bu değişikliği hesaba katmak gerekir. Sosyalist-devrimcilere karşı, 1902-1903'te ve 1905-1907'deki pratiklerimizde olduğu gibi geleneksel ajitasyonla yetinilemez. Teori alanında, "toprağın toplumsallaştırılması", "eşit yararlanma hakkı", "ücretli emeğin yasaklanması" vb. gibi küçük-burjuva hayallerini çürütmekle yetinilemez.

O tarihlerde, burjuva devrimi öngününde ya da tamamlanmamış bir burjuva devrimin akışı içinde bulunuyorduk ve görev, her şeyden önce, bu devrimi krallığın yıkılmasına kadar götürmekti.

Şimdi krallık yıkılmış bulunuyor. Rusya'nın başında, bir kadetler, menşevikler ve sosyalist-devrimciler hükümeti bulunan bir demokratik cumhuriyet haline gelişi ölçüsünde burjuva devrimi tamamlanmıştır. Savaş, bizi, üç yılda bir, otuz yıl ileri götürdü, Avrupa'da genel çalışma zorunluluğunu ve sanayi girişimlerinin geniş sendikalar halinde zorunlu gruplaşmalarını kurumlaştırdı; en ileri gitmiş ülkeleri görülmemiş bir açlık ve yıkıma sürükledi, onları sosyalizm yoluna girmeye zorladı.

Yalnız proletarya ve köylüler, krallığı devirebilirler. O çağda bizim sınıf siyasetimizin belirleyici ilkesi bu olmuştur. Ve bu ilke doğru idi. 1917 şubat ve mart ayları, bu ilkeyi bir kez daha doğrulamaktan başka bir şey yapmadı.

Yalnız proletarya, en yoksul köylüleri (programımızın ifade ettiği gibi yarı-proleterleri) yöneterek, savaşı demokratik bir barışla sona erdirebilir, savaşın neden olduğu yaraları sarabilir ve sosyalizme doğru mutlak olarak zorunlu [sayfa 127] olan, acil bir hale gelen ilk adımları atabilir; şimdi sınıf siyasetimizi belirleyen ilke budur.

Buradan şu sonuca varılır: sosyalist-devrimcilere karşı propaganda ve ajitasyonun ağırlık merkezi, onların köylülere karşı işlemiş oldukları ihanet üzerine kaydırılmalıdır. Sosyalist-devrimciler yoksul köylüler yığınını temsil etmiyorlar. Hali-vakti yerinde çiftçiler azınlığını temsil ediyorlar. Onlar, köylüleri işçilerle ittifak kurmaya değil, kapitalistlerle ittifak kurmaya, yani kapitalist boyunduruğuna götürüyorlar. Onlar, emekçilerin ve sömürülen yığınların çıkarlarını küçük bakanlık görevleri karşılığında, menşeviklerle ve kadetlerle blok kurmak karşılığında teslim ettiler.

Savaşın hızlandırdığı tarih, ileri doğru öyle büyük adımlar attı ki, eski formüller yeni bir içerik kazandı. Eskiden "ücretli emeğin yasaklanması", ancak küçük-burjuva aydınların zevkine uygun, boş bir sözdü. Şimdi ise durum değişti: milyonlarca yoksul köylü, 242 yetki belgesinde, ücretli emeğin yasaklanmasına doğru gitmek istediklerini açıklıyorlar, ama bunu nasıl becereceklerini bilmiyorlar. Biz bunu nasıl yapmak gerektiğini biliyoruz. Biz biliyoruz ki, bu amaca, ancak işçilerle birleşerek, işçilerin yönetimi altında, kapitalistlerle bir "anlaşma" siyaseti ile değil, kapitalistlere karşı savaşım ile ulaşılabilir.

İşte sosyalist-devrimciler karşı propaganda ve ajitasyonumuza yön verecek çizginin, köylülerle konuşmalarımıza yön verecek fikrin şimdi bu şekilde değişmesi gerekir.

Sosyalist-devrimci parti size ihanet etti köylü yoldaşlar. İşsizlere ihanet etti ve sarayların yanında, belki kralın sarayının yanında değil, ama kadetlerin, devrim düşmanlarının, özellikle köylü devrimi düşmanları kadetlerin, hükümette Çernovlarla, Peşehanovlarla ve Avksentievlerle birlikte oturduğu sarayların yanında yer aldı.

Yalnız devrimci proletarya, yalnız bu proletaryayı bir birlik yapan öncü -bolşevik partisi- yoksul köylülerin [sayfa 128] yetki belgesinde gösterilen programını gerçekten uygulayabilir. Çünkü devrimci proletarya, ücretli emeğin yasaklanmasına doğru tek emin yolla, bir çiftlik hizmetkârının kira ile tutulmasını yasaklayarak değil, sermayenin devrilmesi yoluyla, fiilen yol almaktadır. Devrimci proletarya, toprağın, sürü hayvanlarının, tarım demirbaş ve binalarının, teknik tarım işletmelerinin zoralımına doğru, köylülerin istedikleri ve sosyalist-devrimcilerin onlara veremeyecekleri şeylere doğru fiilen yol almaktadır.

İşte şimdi, işçinin, köylülere seslenirken konuşmalarının ana fikri bu yönde değiştirilmelidir. Biz, işçiler, yoksul köylülerin istedikleri ve her zaman nerede ve nasıl arayacaklarını bilmeden aradıkları şeyi size verebiliriz ve vereceğiz. İşçiler, biz, kapitalistlere karşı kendi çıkarlarımızı ve aynı zamanda köylülerin büyük çoğunluğunun çıkarlarını savunuyoruz, oysa kapitalistlerin müttefikleri sosyalist-devrimciler bu çıkarlara ihanet ediyorlar.

ENGELS'İN ölümünden az önce köylü sorunu üzerine söylediklerini okura anımsatalım. O, sosyalistlerin, küçük çiftçileri mülksüzleştirmeyi düşünmediklerini ve onlara ancak örnek göstererek makineleşmiş sosyalist büyük tarımın üstünlüğünü tanıtlayacaklarını belirtiyordu.

Savaş, bu cinsten bir sorunu şimdi pratik olarak Rusya'nın önüne koydu. Elimizde pek fazla alet yoktur. Yüksek bir teknik düzeyindeki tarım işletmelerinin "kesinlikle paylaşılması değil", aletlerin zoralımı gerekir.

Köylüler bunu anlamaya başladılar. Zorunluluk, anlamaya zorlar. Savaş onları buna zorluyor, çünkü hiç bir taraftan alet alınamaz. Aletler değerli bir şey gibi saklanmalıdır. Ve büyük tarım, daha birçok başka planlarda olduğu gibi, alet kullanımında da, bir emek tasarrufu anlamına gelir.

Köylüler kendi küçük çiftliklerini korumak, eşit normlar [sayfa 129] sağlamak ve onları dönemsel olarak yenilemek istiyorlar... Pekiyi. Aklı başında bir tek sosyalist bu konuda yoksul köylülerden ayrılmaz. Eğer toprağın zoralımı yapılmışsa, bu demektir ki bankaların egemenliği temelden sarsılmıştır; eğer aletlerin zoralımı yapılmışsa, bu demektir ki sermayenin egemenliği temelden sarsılmıştır, ve sonra da, proletarya merkezde siyasal iktidarı kullanacağı zaman, iktidarı alacağı zaman, geri kalanı fazlasıyla zahmetsizce ele geçirecek, geri kalanı, kendiliğinden, "örneğin etkisiyle" gerçekleşecek ve bunu pratiğin kendisi telkin etmiş olacaktır.

Siyasal iktidarın proletaryaya geçişi, işte esas budur. O andan itibaren 242 yetki belgesinde, başlıca, temel, köklü ne varsa gerçekleşebilir duruma gelirler. Gerçekleşmelerin hangi değişikliklerle olacağını yaşam gösterecektir. Bu, ikincil bir sorundur. Biz doktriner değiliz. Bizim doktrinimiz bir dogma değil, bir eylem kılavuzudur.

Biz, Marx'ın ya da marksistlerin, sosyalizm yolunu bütün yönleriyle tanıdığını savunmuyoruz. Bu, saçmadır. Biz, bu yolun yönünü tanıyoruz. Hangi toplumsal güçlerin oraya götürdüklerini biliyoruz. Ama, somut olarak, pratik olarak, ne olduğunu, işe koyuldukları zaman milyonlarca insanın deneyimi bunu gösterecektir.

İşçilere güveniniz köylü yoldaşlar, kapitalistlerle ittifaktan vazgeçiniz. 242 yetki belgesinde ifade edilen programın gerçekleşmesine ancak işçilerle sıkı bir birlik halinde başlayabileceksiniz. Kapitalistlerle birlikte, sosyalist-devrimcilerin yönetiminde hiç bir zaman bu programın ruhuna uygun hiç bir kesin eylem elde edemeyeceksiniz.

Ama, kent işçileri ile birlikte sermayeye karşı amansız savaşımda 242 yetki belgesi programının uygulanmasına başlayacağınız zaman bütün dünya sizi destekleyecek ve bizi destekleyecek, ve bu programın başarısı -bugünkü biçimiyle değil, ama özünde- sağlanmış olacaktır. Sermayenin [sayfa 130] egemenliği ve ücretli kölelik son bulacaktır. Bu, sosyalizmin egemenliğinin, barışın egemenliğinin, emekçilerin egemenliğinin başlangıcı olacaktır. 

Raboçi, n° 6, 29 Ağustos (11 Eylül) 1917. 
imza: N. Lenin. 




Blogger tarafından desteklenmektedir.